Bazen dönüp de kendimize, oyuncu topluluğuna şöyle bir bakıyorum da, hayrete kapılmamak elde değil gerçekten. Uzun bir zamandır burada paylaştığımız haberlerin altına gelen yorumları, tartışmaları, umarsızca sokulan lafları gözlemliyorum. Forumlarda, Facebook’ta, çeşitli oyun gruplarında oyuncuların birbirlerine sataşmalarını, küfre varan hakaretleşmelerini, kavgalarını, bilgisini paylaşmak yerine onu kötek olarak kullananları, pire için Samanyolu yakanları izliyorum. Ve hayret ediyorum…
Oysa hepimizin, hadi hepimiz olmasın da büyük bir çoğunluğumuzun RYO müptelası olduğunu iyi biliyorum. Son 10 yıldır türlerin iyice çorba olmasıyla artık her oyunda bir miktar RYO öğesi illa ki var zaten. Peki bir RYO’nun olmazsa olmazı nedir? Seçimler elbette… İyi ile kötü arasında seçim yapabilmek, kararlarımızın o kurmaca dünyanın hayali sakinleri üzerindeki etkilerini görebilmek bizim için vazgeçilmez bir tutkudur.
Öyle ki yeri gelir intikamımızı alabilmek için yüzlerce saat boyunca peşinden koşturduğumuz bir düşmanı affederiz bazen. Yeri gelir bize bir tokat atana öbür yanağımızı da döneriz. Yüzümüze tükürülür, gıkımız çıkmaz. Hatta aile gibi kutsal bir değeri katleden birinin bile canını bağışlarız kimi zaman. Neden peki? Nedir bizi bu yüce gönüllü olmaya iten şey? Cevap basit: İyi sonu görme tutkusu… Yönettiğimiz karakterin herkes tarafından iyi bir insan olarak hatırlanması, erdemli biri olarak nam salması, herkes tarafından sevilmesi için elimizden geleni yaparız. Çünkü iyi sonu görmek isteriz. Ona kavuşmak için ciddi anlamda çaba sarf ederiz.

Eğer kötü bir çocuk olursanız Manny'nin en kötü seyahat programlarına maruz kalabilirsiniz.
Peki ya gerçek hayatta? Ya oyunların en büyüğü ve en önemlisinde? Oyunlarda vakur, ama gerçek hayatta tam bir laf ebesiyiz. Oyunlarda her hatayı affederken gerçek hayatta karşımızdakinin en ufak yanlışını yakaladığımızda onun yerin dibine sokmaktan geri kalmıyoruz. Kafamızdaki diyalog seçeneklerinin arasından her zaman en kötü olanı seçiyoruz. Saygınlığımızın düşüp düşmediğini, karşımızdaki insanın ‘yönettiğimiz karakter’ için ne düşüneceğini, ama en önemlisi de kötü sona doğru emin adımlarla gittiğimizi umursamıyoruz. Çünkü yaptığımız şey tam olarak bu. Hayatımızın en büyük ve en önemli sahnesinde, gerçek sona etki edecek en mühim oyunda, akıbetimizi belirleyecek yegane sınavda kötü sona doğru koşaaaa koşa ilerliyoruz.
Hayrete kapılmamak elde değil…
















