Not: Bu yazı daha önce Oyungezer dergisinin Mayıs 2014 sayısında yayınlanmıştır.
Heroes da Civilization da feci bir kürkçü dükkânı gücüne sahip oyunlar. Küçük bir haritayı bitirmek bile diğer oyunlardan alıştığımız standartlara göre gayet uzun sürdüğünden ve insan diğer fraksiyonları ya da diğer kazanma şekillerini mutlaka denemek isteyip de tekrar tekrar oynadığından bir de bakmışsınız sabahlar olmuş, horozlar ötmüş. Sonra zaten çok oynadığınızdan bir kenara bırakırsınız ama bilirsiniz... O her daim bilgisayarda kurulu kalacaktır ve ara ara açıp yine sabahları edecek, insanlığın ne olduğunu unutacaksınızdır.
Hele bir de bu iki hastalığın birleşimini düşünün. Mükemmel olsa “the” oyun bile olabilir, kıyamete kadar bilgisayarlara kazık dikebilir (aslında karışıma bir de Total War eklediğinizi düşünün derdim ama o artık başka bir on yılın konusu). Age of Wonders III “o” oyun değil belki ama hani virajı çok da uzaktan almamış.

Ana harita çok güzel ama biraz boş.
Kimsin? Nesin?
Oyuna 6 fraksiyon ve 6 sınıftan birini seçerek başlıyoruz. Fraksiyonunuz, yani ırkınız, temel birimlerinizin neler olacağı, ne tip topraklarda kendinizi evinizde hissedeceğiniz gibi değişkenleri belirliyor. Sınıfınızın belirledikleri ise büyü, güç, teknoloji gibi alanlardan hangisine yatkın olduğunuz, yeteneklerinizin ve özel birimlerinizin neler olacağı gibi şeyler. Buralara bir yere neyin ne olduğunu kısa da olsa anlatan 1-2 kutu açmış olmam lazım, onlara da göz atınız bilahare.
6 fraksiyon ve 6 sınıf tam 36 farklı kombinasyon demek. Cüce Teokrat, Orc Rogue, High Elf Dreadnought, Goblin Archdruid gibi enteresan birleşimlerle oyundan her seferinde farklı farklı hissiyatlar alabiliyor insan. Amaaaa....

Bu sıcakta bu zırh... Acıdım hayvancağıza.
Fraksiyonlar arasındaki farklılıklar, fantezi temalı strateji oyunlarının ömrünü etkileyen en önemli faktördür bana kalırsa. Heroes 3 bu konuda mükemmeldi, ama Heroes 4’ten itibaren serinin bu tarafı aksamaya başladı. Heroes 5 ve 6 fena değildiyse de şahsen Heroes dendi mi hep hatırladığım Heroes 3 zamanlarımdır. O gün nasıl bir ruh halindeysem o fraksiyonu seçerdim yahu, var mı bu konuda ulaşılabilecek daha üst bir seviye? Hepsinde soluduğu hava bambaşkaydı insanın. Blizzard GZS’leri hariç bu denli farklı atmosferler sunan bir strateji oyunu henüz gelmedi. Ve maalesef Age of Wonders III de bu kaideyi bozamıyor.
Başarısız değil, yanlış anlamayın. Özellikle işlevsellik konusunda fraksiyonlar da sınıflar da birbirinden gayet iyi ayrışıyor. Dreadnought kahramanının eşek yüküyle hasar veren ama mühimmat doldurması zaman alan makineleriyle çeşit çeşit hayvan çağıran Archdruid’in oynanışları bayağı bir farklılık arz ediyor. Ama işte o bahsettiğim hissi pek de yaşayamıyorsunuz. Ve bu, naçizane görüşümce, AoW III’ün bilgisayarlarda Heroes kadar kalıcı olamayacağı anlamına geliyor.
Biliyorum, sınıflar-fraksiyonlar muhabbetini biraz uzattım ama şuraya oyunda Necromancer gibi klasik bir fantezi fraksiyonunun olmamasından ve muhtemelen DLC’lere saklanmasından hoşnutluk duymadığımı not edeyim de öyle devam edeyim.

Sınıfınızı, fraksiyonunuzu seçtiniz, oyuna başladınız. Şehirlerin yönetimini Civilization V’tekinin birkaç kat basiti olarak düşünebilirsiniz. Soldan yapacağınız binaları seçiyorsunuz, sıraya koyuyorsunuz, paranız yettiğince inşa ediyorsunuz. İnşa ettikçe geliriniz, nüfusunuz, işgücünüz, araştırma puanınız, mananız artıyor; daha iyi binalar, daha iyi birimler, daha iyi büyüler basmaya başlıyorsunuz ve bu böyle sürüp gidiyor.
Ana harita ilk bakışta Heroes’lara çok benziyor ama işlev olarak çok farklı aslında. Etrafta dolanıp uğrayabileceğiniz bina sayısı çok az. Kaynak üretim merkezlerini ele geçirmek için oralara uğramanıza dahi gerek yok. Şehrinizin kültürel sınırları genişledikçe onları da içine alıyor. Şehir yönetimi ve ana haritanın işlevleri bütün fraksiyonlarda aşağı yukarı aynı. Stratejik çeşitlilik adına oyuncuya pek bir hareket alanı bırakmıyor yani. Yani mesela insan bir Dreadnought olarak oynuyorsanız ya fraksiyonunuzun ya da sınıfınızın özel birimlerine yöneleceksinizdir ve bu konularda gitmeniz gereken yol, yapmanız gereken seçimler neredeyse tamamen belli. Bunu da AoW III’ün ömrünü benzerlerinden daha kısa tutacak bir şey olarak kenara koyabiliriz.

Her fraksiyonun tercih ettiği iklim farklı.
Altıgenler De Epik Olabilir
Ama tabii bir de şu var: Yapımcılar en başından beri zaten oyunun ana odağının ana harita olmadığını, AoW III’ün esas gücünün savaşlarında olduğunu söylüyorlar ve hani şimdi hakikaten dedikleri kadar da var. Savaşlar muazzam. İddia ediyorum: Bir STS’de bu kadar epik görünen savaşlarla karşılaşmadınız.
Ürettiğiniz bir birim neyse o. Yani Heroes’lardaki gibi tek karede 50 dwarf olması gibi bir yapı yok burada. Bir birim var, o birimin bir canı var ve o canı bitene kadar tam hasar vurmaya devam ediyor. Klasik FRP mantığına daha yakın yani. Birimleri az çok tanımaya başlamışsanız karşılaşacağınız ordunun gücünü, savaş esnasında ne gibi stratejiler uygulayabileceğinizi az çok kestirebiliyorsunuz. Savaş alanı da alıştığımızın aksine satranç tahtasından hayli farklı. Yine altıgenlerden oluşuyor sayfalardaki ekran görüntülerinden görebileceğiniz gibi bayağı bir geniş, ve de kale duvarları, doğal engebeler bu alanda gayet gerçekçi bir şekilde yer alıyor. Düşmanı yanlardan sarma, direkt ve sert bir darbe vurma, vur-kaç gibi klasik savaş taktiklerini dilediğiniz gibi kullanma özgürlüğüne sahipsiniz. Bu oyuna kadar bu taktiklere bir STS’de bu kadar gerçekçi bir şekilde yer verilebileceğini düşünmezdim.

Şu ortadaki iri makineyi görüyor musunuz? İşte o sayısız zavallının son gördüğü şey oldu.
Savaşların hayli kalabalık olabildiğini belirtmeliyim. Tek bir orduda 6 birim olabiliyor ama düşmanın etrafını sarıp tam 3 orduyla aynı anda dalabiliyorsunuz (bu çok ordu meselesi savunma yapan taraf için de geçerli tabii). Savaş alanında bir tarafta mancınıklarınız kale kapısını dövüyor, bir tarafta piyadeleriniz merdiven dayayıp duvarlara tırmanmaya çalışıyor, bir tarafta şifacılarınız hasarlı birimleri iyileştiriyor, bir tarafta kahramanınız savaşı temelden etkileyen epik büyüler yapıyor... Kaptırıp gitmemeniz imkânsız.
Şu nahoş durumu da söylemeden geçmeyeyim yalnız; tabii ki her savaşı siz yönetmek istemeyebiliyorsunuz ve basit savaşları otomatik bir şekilde hallettirebiliyor, saçma sapan bir sonuçla karşılaşınca da kafayı monitöre gömebiliyorsunuz. Yahu eyvallah, kazanmışsınız da 2 uyuz goblin kahramanımı nasıl öldürmüş lan orada?! İşin yoksa oyunu yükle, kendin et dandik bir savaşı.
AoW III, başarılı bir fantastik STS. Civ ve Heroes serileriyle benzerliği çok ama özellikle savaşları sayesinde kendine has bir tat vermesini de biliyor. 2-3 yıldır bolca sağlam STS oynadık ama bu yıl tür biraz duraklamada gibi. Günün doğuşunu STS oynarken karşılamak istiyorsanız AoW III’ten daha iyisini bulamazsınız şu sıra.

Biz Burada Teslim Olanları Sevmeyiz!
Bu yazıyı yazdığım sırada mevcut olan, çıldırtıcı bir hatayla karşılaştım. Oyunun menüsünde en yukarıda olan Surrender butonuna yanlışlıkla tıklarsanız (ki saatlerce oynamaktan beyniniz pişebiliyor, olabiliyor öyle şeyler) oyun size hiç “Emin misin? Bak belki yanlışlıkla tıklamışsındır? Yapma! Etme!” demiyor, direkt kaybediyorsunuz. “Eh olsun otomatik kayıt ediyordu oyun zaten” diye düşünürseniz de çok geçmiş olsun, siz teslim olduktan sonra bir otomatik kayıt daha alıyor.
Yaşadım bunu ben...
Fraksiyonlar
Human: Hızlı üretim yapıyorlar ve denizlerde yol almaya yatkınlar. Onun dışında bildiğiniz insan işte. Çok önemli artıları ve eksileri yok.
High Elf: Rezistanslarının, verdikleri hasarın ve araştırma güçlerinin yüksek olmasıyla dikkat çekiyorlar. Blight’a karşı biraz dayanıksız olmaları dışında pek de önemli bir eksileri yok hani.
Dwarf: Birimlerin zırhları ve rezistansları daha yüksek ama nispeten pahalılar. Dağlarda ve yer altında hızlı hareket edebilmeleri de büyük bir avantaj.
Orc: Sağlıkları ve yakın dövüş hasarları çok yüksek. Buna karşılık rezistansları ve menzilli saldırıları az bir şey düşük ama diğerleri bu kadar yüksek olunca bunların pek önemi kalmıyor.
Goblin: Birimlerin canları da maliyetleri de düşük. En önemli avantajları ise şehirlerinin çok hızlı büyümesi.
Draconian: Bu ejderhamsı arkadaşlar ateş elementiyle oldukça haşır neşirler ve buza karşı aşırı bir zayıflıkları var. Ayrıca hem sağlıkları hem de manaları daha hızlı dolduğundan sık savaşabiliyorlar.
Sınıflar
Warlord: Yakın dövüş hasarları ve zırhları yüksek ve dolayısıyla bu arkadaşlar kesiyorlar. İyi debuff’ları da var.
Archdruid: Olayları doğa. Hayvan çağırabiliyor, karşı taraftaki hayvanı kendi taraflarına çekebiliyorlar. Durduk yere kalabalık yapıp canınıza okuyabilirler.
Dreadnought: Favorim. Atmosferi biraz bozsa da yaratıklara topla tüfekle dalabiliyorsunuz. Çok yüksek ve toplu hasar verebiliyor ama silahların tekrar dolması için 1-2 tur bekliyorsunuz.
Rogue: Karşı tarafı zehirleme, yavaşlatma gibi etkili yöntemleri var. AoW III’te birimlere yandan ya da arkadan vurursanız daha iyi hasar veriyorsunuz ki Rogue birimleri bu işi daha da iyi yapıyor.
Sorcerer: Adından anlaşılacağı gibi hasar verenler başta olmak üzere büyülere yönelmiş bir sınıf. Savaşa yaratık çağırmak konusunda da çekingen davranmalarıyla tanınmazlar.
Theocrat: Defansif bir sınıf. Buff ve debuff’ları dikkat çekiyor. Can yakma potansiyeli en yüksek özelliği ise istediği düşmanları kâfir olarak belirleyip onlara ekstra hasar verebilmesi.

KÜNYE
KARNE
SON KARAR: Yıllarca değil ama aylarca sürecek bir bağımlılık
NOTU: 7
















