Bu isimleri izlemekten asla sıkılmayız
Devamını okuMerhaba arkadaşlar! Gözünüzden kaçması muhtemel, radarınıza takılmama ihtimali olan bağımsız oyunlara yer verdiğimiz Indie Nöbeti'nin üçüncü bölümüne hoşgeldiniz! Bu bölümde önce Norveç'e gideceğiz ve Through the Woods'un korkutucu ormanında kendimizi İskandinav Mitolojisi'nden fırlamış yaratıklardan kaçarken bulacağız. Sonra I am the Hero göz alıcı 8bit grafikleri bizi adrenalin dolu bir yolculuğa çıkaracak. Son durağımızsa, yolsuzluktan beli bükülen Freeburg şehri polis amiri Jack'in ibret verici hikâyesine ev sahipliği yapan This is the Police olacak. Keyifli okumalar!
Through the Woods (Utku Çakır)
Çıkış Tarihi: 27 Ekim 2016
Tür: Korku macera
Yapımcı: Antagonist
Platformlar: PC
Oynanış Süresi: 3 saat

"Espen doğduğunda beklemediğim bir şey oldu... Hiçbir şey hissetmedim. Kabuslarım gerçek olmuştu ve sevmediğim bir çocuğu büyütmek zorunda kalmıştım. Arkadaşlarımla aram açılmaya başladı ve Espen'in babasıyla kavgalarım sıklaştı. Espen ve babasından nefret etmeye başladım ve bir gün Espen'le tek başımıza kaldık. Espen büyümeye başlayınca fark ettim ki, Espen'i çok seviyordum. O benim en iyi arkadaşım olmaya başlamıştı. Ve onu kaybettim. Birbirimizi kaybettik. Bundan dolayı kendimi affedip affedemeyeceğimi bilmiyorum..."
Bana söylenene göre, anne ve oğul arasındaki bağ, anne olmayan hiç kimsenin anlayamayacağı bir bağdır. Benim bir erkek olarak asla bilemeyeceğim, belki de bazı zamanlarda anlam bile veremeyeceğim bir bağ. Metoforik ya da sembolik olmayan bir bağdır bu, 9 ay fiziksel olarak sizi bir insana bağlayan... İşte Through the Woods da bu bağı anlatmakta.

Norveç’in bir masaldan fırlamış gibi duran büyülü ormanlarında geçiyor Through the Woods. Sabah güneşinin sıcak ve davetkar dokunuşu, müstakil kabinlerinde yaşayan anne ve oğlunun evinin camından yansıyor. Fakat ters giden bir şey var. Sabah uyanan Anne, oğlunun evde olmadığını farkediyor. Panikle evi arayan anne, ceketini ve şapkasını alıp kendini ormana atıyor ve kayıp oğlunun peşinden bir kâbusu takip etmeye başlıyor.
Through the Wood'un oynanışı hakkında söylenecek çok bir şey yok. İki saat boyunca tek yaptığınız ormanda çocuğunuzun peşinden gitmek ve karşısınıza çıkan tehlikelerden gizlenerek hayattta kalmaya çalışmak ama oyunun esas parladığı nokta atmosferi. Bundan dolayı Through the Woods'u düz birhayatta kalma / macera”oyunu diye damgalayıp bir kenara atmak, oyunun muhteşem atmosferi ve ilgi çekici hikâyesine ayıp etmek olur. Norveç halk masallarından esinlenen Through the Woods, her İskandinav hikâyesinde olduğu gibi, göz kamaştıran, ilgi çekici atmosferi ve iç ezen hikâyesiyle kesinlikle herkesin oynaması gereken bir oyun.
Eğer Through the Woods'un hikâyesi ve atmosferi sizi içine çeker ve daha fazla İskandinav içerik ararsanız, Norveç'li polisiyle roman yazarı Jo Nesbø'nun eserlerini bir göz atmanızı tavsiye ederim. Televizyon serileri olarak da Broen, Ófærð ve Forbrydelsen'i not almanızı öneririm.
I Am The Hero(Nurettin Tan)
Çıkış Tarihi: 16 Ocak 2017
Tür: Beat ‘em up
Yapımcı: Crazyant
Platformlar: PC
Oynanış Süresi: 2 saat

Hem 8bit grafikler ve müzikler hem de ilerlemeli bam güm dövüş oyunu. Ben daha ne isteyebilirim ki? I’am the Hero günün stresini atmak için ideal oyunlardan birisi çünkü katıksız hareket ve durmadan aksiyon sunuyor.
Oyunun belirli bir konusu yok. Göründüğü kadarıyla eski çağlardan günümüze kadar kötü adam pataklayan bir karakterimiz var, huyu kurusun halen bunu yapmaya devam ediyor. Kimi dövüyoruz ve hangi kötü patrona ulaşmaya çalışıyoruz hiçbir fikrim yok ve bu önemli de değil. Çünkü yapmaya çalıştığım tek şey hayatta kalarak kombolardan oluşan dayak senfonimi düşmanlara yedirmek.

ITH’de türlü kombo çeşidi var. Bir bölümü bitirdiğinizde de oyun size iki seçenek sunuyor; yeni kombo açmak ya da yeni karakter açmak. Ben hep yeni karakter üzerinden gitmeyi tercih ettim çünkü zaten tonla komboya sahibiz. Can barınızın altındaki mavi enerji barıyla süper yetenekler çıkabiliyorsunuz ya da karşınıza çok kalabalık bir grup geldiğinde CTRL’ye basıp “dayanma” modunu aktif hale getirebiliyorsunuz. Bu şekilde kimse sizi yere düşüremiyor ve rahatlıkla koca bir grubu yumruk manyağı yapabiliyorsunuz. Tabii bu özelliği kullanırken enerji zamanla azalıyor.
I am the Hero çizgi-roman tarzı karakter konuşmaları, çok iyi animasyonlanmış 8bit grafikleri, kalabalık karakter seçim yelpazesi ve yüzlerce kombo seçeneği ile stres atmalık bir indie’nin sunması gerekenleri fazlası ile veriyor. Müzikleri de gayet güzel ortalamanın bir hayli üzerinde diyebilirim. Arkadaşınızla beraber oynama seçeneği de olduğundan gayet güzel zaman geçirtebilecek bir kavga/dövüş oyunu.
This Is the Police(Utku Çakır)
Çıkış Tarihi: 2 Ağustos 2016
Tür: Macera strateji
Yapımcı: Weappy Studio
Platformlar: PC, PS4
Oynanış Süresi: 20 saat

180 gün. Freeburg şehri polis amiri Jack Boyd’un emekli olması için kalan süre tam 180 gün. 60 yaşındaki tecrübeli polis amiri Jack, Freeburg Belediye Başkanı Stewart Rodgers tarafından zorla emekli edilmeden önce tek yapmak istediği şey, her sabah geldiği ofisinde sessiz sakin 180 gün geçirip, emekli olmadan önce bir şekilde 500 bin dolara toparlayabilmek. Fakat Jack’in içine düşeceği durum, “sessiz sakin”in sözlük anlamının tam tersi olacaktır…
This is the Police, bir izometrik macera oyunu. Freeburg polis amiri olarak göreviniz, her gün şehirde vuku bulan olaylara müdahele ederek şehri güvenli ve temiz tutmak… Ya da daha doğrusu bu, kağıt üzerindeki göreviniz. Esas amacınızsa, 180 gün içinde bir şekilde 500 bin doları, hmm, cukkalamak. Jack, iyi bir polis amiri değil. Hatta tam tersi, kendi çıkarları için her fırsatta rüşvet yemekten çekinmeyen, yolsuz bir adam.

Jack bir süre sonra düşük maaşının, zaten bütçe kısıntıları ve beceriksiz yöneticiler yüzünden sıkıntılar yaşayan polis gücünün, kendisinin 180 gün sonra elde etmek istediği 500 bin dolara ulaşmasını imkansız hâle getirdiğini anlıyor. Her gün soygun, adam kaçırma, kapkaç ve benzeri olağan suçlarla uğraşan Jack, kendini bir süre sonra yavaş yavaş mafyanın kucağında bulmaya başlıyor. Her ne kadar küçük bir uyuşturucu el değiştirmesi esnasında polislerin diğer yöne bakmasını ayarlamak kolay olsa da, bir süre sonra iş silahlı soygun, cinayet, mafya savaşları ve bin bir türlü entrikaya bağladığında, Jack artık geri dönemeyeceği bir yola girdiğini geç olsa da fark ediyor. Mafyanın yanına belediyenin istekleri, beceriksiz polis gücü, şehrin karışmasını fırsat bilen küçük çeteler, sabah kalktığında kapısının önünde cesetler bulan halkın istekleri de eklenince, Jack’in 180 günlük tatili, bir hayatta kalma mücadelesine dönüyor.
This is the Police’in uzaktan bakıldığında karışık gibi gözüken ama temelde basit oynanış dinamikleri var. Elinizde çekip çevirmeniz gereken ve an be an önceliklerinizi etüd etmeniz gereken bir polis gücü var. Hangi polisi hangi olaya ve davaya göndereceğinizi, polisinizin karakteristik özellikleri ve seviyesini hesaba katarak karar vermeniz gerekiyor. Kısıtlı sayıdaki memurlarınızı, şehirde patlak veren beliren olaylara planlı bir şekilde göndermelisiniz. Silahlı bir soyguna gönderdiğiniz, alkolizm sorunları yaşayan polisin operasyon esnasında vurulup ölmesi işten bile değil. Bütün bunların yanında aynı zamanda bürokrasi ve yasal olmayan bağlantılarınız arasındaki dengeyi de kurmanız gerekiyor. Mafyanın kucağına çok düşün, belediyenin isteklerini umursamayın, o zaman bütçe kısıntılarından sahaya sürecek polisiniz kalmayabilir. Ya da mafyanın isteklerini geri çevirin, bu sefer de sabah kahvenizi içerken kafanızın arkasında bir kurşun bulabilirsiniz.
















