Dosya: Oyunlarda Plot Twist Kavramı ve En iyi Twistler

Oyunlarda nevrimizi döndüren o anlar yok mu...

SPOILER UYARISI: Bunu buraya yazmaya gerek var mı bilmiyorum, ama eğer adı geçen oyunu oynamadıysanız, okursanız çok ciddi bir spoiler yersiniz. Bir sonraki oyuna doğru ilerleyin lütfen!

Düşünün ki yeni aldığınız bir oyunu kurdunuz. Grafikler ve oynanış yerinde, konusu sağlam. Olay örgüsü normal seyrinde devam ediyor. Bu gidişle kısa sürede bitirip keyifle silmeniz işten bile değil. Bir bölümü daha geçiyorsunuz, derken ara video giriyor, arkanıza yaşlanıyorsunuz.

O DA NE?

Beklemediğiniz/ öldüğünü sandığınız bir karakter geri geliyor veya daha da kötüsü ana karakterlerden biri (ki bu yönettiğiniz karakter de olabilir)bir anda ebediyete intikâl ediyor. Ya da farkediyorsunuz ki tüm oyun boyunca yönettiğinizi sandığınız kişi değilsiniz, size emir veren kumandanınız aslında bir halüsinasyon/ yapay zeka/ hain, hatta ve hatta bin bir güçlükle kaleden kurtardığınız prenses, aslında sizin başınızı binbir belaya sokan baş kötüden başkası değil.

Az önce bir plot twist e şahit oldunuz.

Aslında filmlerde sıkça rastladığımız bir kavram plot twist, hatta kariyerini bunun üzerine kuran yönetmenler bile var. (bkz. Shyamalan) Doğru yapıldığında izleyiciyi ters köşeye yatırarak konuya ve atmosfere birebir etki eden, yapılamadığında da kafa karışıklığı ve hayal kırıklığına sebep olan twistler sinema dünyasına yabancı değil. Peki ya bu kavramın oyun dünyasındaki yeri nedir? En iyi (ya da en fena) örnekleri hangileri? Bir göz atalım isterseniz.

Sonraki Sayfa: Bioshock


Bioshock:

Rapture’a ayak bastığınızdan beri size yol gösteren, bu yıkılmış hayalin öyküsünü, trajedilerini ve bir sonraki adımınızı size aktaran Atlas’ın yardımıyla karakterimiz Jack,  en sonunda şehrin kurucusu elitist Andrew Ryan’la karşılaşır. Oyun boyunca rüyalarının çöküşüne tanıklık ettiğiniz bu trajik ve idealist karakterin sizle hesaplaşmasının nasıl olacağını merak ederken bir anda olayların gidişi tamamen değişir.

Twist: Bu aslında Rapture’a ilk ayak basisiniz değil. Burada, Ryan’ın bir striptizciyle olan ilişkisinden doğan gayri meşru çocuğusunuz. Sizden haberdar olan, sizi büyüten ve belli kelimelere koşullanmanıza neden olan kişi ise Ryan’ın baş düşmanı, yani Atlas, gangster Frank Fontaine’in ta kendisi. Oyun boyunca sizi her defasında yönlendirmeden önce ağzına aldığı kelimelere dikkat etmemiştiniz ve dahası, onun oyunuyla tam da istediği yere kadar geldiniz, Ryan’ın karşısına. Bundan sonra Ryan’ın yapabileceği tek şey kalıyor, yenilgiyi kabullenip işini bitirmeniz için elinize bastonunu tutuşturuyor ve hep duyduğunuz o kelimeleri tekrarlıyor. “ Would you kindly?”

O cümle:“There ain't no Atlas, kid. Never was...”

Değinmek lazım: Boşhock Infinite’in sonunda yoruma açık bırakılan ve sembolizmle yüklü bir çok sahne vardı ama size verilen seçimler arasında neler yaptığınızın bir katkısı var mıydı? Ya da şöyle soralım, aynı fırsat verilse yine aynı seçimleri aynı sırayla mı yapardınız? Elizabeth’in kolyesi olarak kuşu mu, kafesi mi seçtiniz? Yazı mı, tura mı? E önemlisi, bunların en ufak bir önemi var mıydı?Bu hikayedeki belki de en önemli twist Lutece ikizlerinin size yaptığı son açıklamaydı. Ne yaparsanız yapın, yaşadığınız hikaye sizi aynı yere, aynı sonuca götürecek. İster Raptüre isterse Columbia olsun; çünkü siz bütün seçimleri daha hikaye başlamadan önce yapmıştınız.

O cümle:...a story that always begins with "a man and a lighthouse”

Sonraki Sayfa: Second Sight


Second Sight:

Eskilerden bir inci ve “Üzerinde deneyler yapılmış telekinezi sahibi askerin intikamı” türündeki oyunlar listesine koyabileceğimiz (benzer oyunlar için bakınız: Psi Ops)Second Sight; oyun boyunca sizeiki zaman dilimi sunuyordu. Karakterimiz John Vattic’in bir ameliyat masasında felaket halde uyanıp korkunç zihinsel güçlere sahip olmasının nedenini araştırırken, sık sık geçmişteki ve kendisi ve ekibi için tamamen ters giden bir askeri göreve dair flashback’ler yaşıyor, buradaki karakterleri kurtararak hareketlerinizin kendi zamanınızdaki farklı sonuçlarını görüyordunuz. En sonunda üzerinizde yapılan deneylerin nedenini öğrenince de en önemli gücünüzün farkına varıyordunuz.

Twist: Precognition;öngörü. Şimdiki zaman sandığınız bölümler aslında Vattic’in bu yeteneği sayesinde gördüğü ve görevini başaramaması halinde gerçekleşecek olasibir gelecekten başka bir şey değildi. Bu sayede geçmişteki olayları nasıl değiştirebildiğiniz de açıklanmış oluyor, bu bilgiyle beraber son boss karşılaşması da normalın iki katı öneme sahip oluyordu.

O cümle:“This is not the present, this is a possible future.”

Sonraki Sayfa: Overlord


Overlord

Başından sonuna hafif ve mizahı bir havası olan Overlord’da amacımız oyuna ismini veren karakteri yöneterek selefinizi öldüren ve zaman içinde yozlaşarak her biri yedi ölümcül günahtan birinin ete kemiğe bürünmüş haline dönüşen kahramanları ortadan kaldırmaktı. Oyun boyunca bir yandan bu düşmüş kahramanların sonunu getirirken bir yandan da överlörd olarak gücünüzü yayıyordunuz, ta ki son kahramanla olan karşılaşmanıza kadar. Zaferle aranızdaki son engel olan Wizard, kara kulenizi basıp gerçek kimliğini açıkladığında son savaşınız da başlamış oluyordu.

Twist: Siz aslında önceki OverlOrd’la karşılaşmaya gelen “sekiz” kahramandan biriydiniz. Maceranız sırasında kuleden düşerek yoldaşları tarafından ölüme terkedilen ve Minionlar tarafından bulunarak alelacele eski Overlord’un zırhına bürünen kahraman. Son savaş sırasında Wizard’ın bedenini ele geçirerek kurtulan ve diğer kahramanları da lanetli etkisiyle yozlaştıran ise selefiniz olan Overlord’dan başkası değildi. Bundan sonrası ise onu yenip minionlarınızı geri almak ve gerçek Overlord’un kim olduğunu kanıtlamaktan geçiyordu.

O cümle:“Evil always finds a way.”

Sonraki Sayfa: Star Wars: Knights of the Old Republic


Star Wars: Knights of the Old Republic

Galaksiyi iç savaşa sürükleyen Sith Lordu Darth Revan’ın gölgesinde dolaştığınız dünyalar ve yaşadığınız maceralar sonrasında aklınızda oluşan imge Revan’ın gerçekten de ters tarafına düşmek istemeyeceğiniz bir karakter olduğu yönündeydi. Onun çırağı olan ve sadece üzerinde siz varsınız diye bir gezegeni göz kırpmadan yok etmeyi göze alan Darth Malak oyundaki gaddarlığıyla bir çok karakteri korkudan titretirken, onun efendisi kim bilir ne kadar korkunç bir karakter olmalıydı. Eskiden onurlu bir Jedi savaşçısiolduğu halde Mandalore donanmasıyla olan savaşa katılması ve galaksininücra köşelerinde bulduğu bir sır ile yenilmez bir kuvvete dönüşen Revan kimbilir ne kadar da...

Twist: Uzatmaya gerek yok, zira çoğunuz bunu zaten biliyorsunuz. Maceranız boyunca size verilen ufak ipuçlarına dikkat etmediyseniz (ki hem görev aralarına zekice dağıtılması hem de aksiyon arasında yitip gidebilmeleri yüzünden doğal) Darth Malak’la karşılaştığınızda ve yaşadığınız flashback’ler ile Revan’ın kimliği ortaya çıktığında ters köşeye zevkle yatıyor, oyundan bir kat daha fazla zevk almaya başlıyordunuz.

O cümle:“They say the force can do terrible things to a mind.”

Değinmek lazım: Bazı twistler öyle bir iz bırakır ki aynı serinin sonraki oyunlarında da benzer tiwslter beklemek hakkınızdır. Bu nedenle KOTOR 2’nin en büyük sürprizi, sonunda hiç bir sürpriz barındırmamasıydı. Biraz da Lucas Arts’in oyunu yetiştirme çabasıyla kırpmasının sonucu olarak oyunun dümdüz, hatta hayal kırıklığı sayılabilecek bir sonu vardı. Sürprizin eksikliğini de Kotor 2’nin sürprizi olarak belirtelim.

Sonraki Sayfa: Viking: Battle for Asgard


Viking: Battle for Asgard

Bu oyun için fillerin kapışması sırasında ezilen çimen benzetmesi yaparsam hoş görün lütfen. Renkli dünyası, güzel grafikleri ve bölüm sonunda dynasty warriors’i aratmayan savaşları ile oldukça keyifli bir oyundu Viking, ne var ki onunla yakın zamanda çıkan bir kaç güzel oyunun yanında yitip gitmekten kurtulamadı. Midgard’ı yerle bir eden yeraltı tanrıçası Hel’in undead ordularına karşı müttefikler toplayıp, ejderhalar çağıran ve zamanla bu umutsuz savaşı tersine çeviren Viking savaşçısı Skarin’i yönettiğiniz hikayesi, olay örgüsü olarak unutulabilecek bir şekilde gelişiyordu. Öte yandan Hel’i yendikten sonra  size Valhalla’da bir yer sözü veren Freya tarafından geri çevrildiğinizde oyunun sonu hoş bir twist’e bağlanıyordu.

Twist: Binbir güçlükle tanrılar arasında yerini almak isteye Skarın, bu ihaneti gururuna yediremiyor ve kendisini bağlayan zincirlerin insanlığı da aynısekilde mahkum ettiğinin farkına varıyordu. Tanrıları yok edecek Rağnarok’un doğuşunu müjdeleyen dev kürt Fenrir’in zincirlerini kırıp Asgard tanrılarının da ölüm fermanını imzalamış oluyordu.

O cümle: “And so the long winter came upon Midgard.”

Sonraki Sayfa: The Bureau: XCOM Declassified


The Bureau: Xcom Declassified

Vasat sayılabilecek kontrolleri ve zayıf A.I yüzünden çoğu kişi tarafından yerden yere vurulsa da, The Bureau çoğu oyuncuyu tatmin edebilecek bir oynanışa ve keyifli aksiyon öğelerine sahipti. Dünyalar Savaşından beri defalarca işlenen “teknolojik ve taktik olarak güçlü Dünya dışı varlıklarla umutsuz savaş” temasını sonuna kadar sömüren konusu oyunun sonuna kadar bir sürpriz içermese de bir sahnede bu tamamen değişmişti.

Sahne: Henüz oyunun başında taşımakla yükümlü olduğu çantayı yanlışlıkla açan ve bir anda insan üstü güçlere hakim olan Carter için bu ani değişim son bölüme kadar oldukça sıradan işlenmişti. Öyle ki iyileştirme, zihin kontrolü gibi güçler XCom evrenine yabancı olmadığından olsa gerek, bu seviyede gayet normal karşılayıp oyuna bu şekilde devam etmemiz içten bile değildi. Ta ki uzaylıların haberleşme ağı Mosaiç’i enerjisiyle ayakta tutan ve işgalin kumandanı Origin tarafından köleleştirilen Shamash adlı Ethereal’ı yakalayıp, onun tek başına olmadığını öğrenene kadar.

Twist: Oyunda yönettiğimizi sandığımız Carter, aslında bir kukladan başka bir şey değildi. Onun iplerini elinde tutan (hatta onun omzunun üstünde süzülerek neden oyunu üçüncü şahıs kamerasından oynadığımıza açıklık getiren) diğer Ethereal Aşaru’yu yönetiyorduk. Daha doğrusu Aşaru, Carter’ı(tercihen W.A.Ş.D ile) yöneten oyuncudan başkası değildi. Oyunun başındaki çantanın açılmasıyla serbest kalan ve Carter’ı ele geçirip kendi varlığını unutan Aşaru, bu bölümden sonra sizin belirleyeceğiniz bir karakteri yönetmeye başlıyor, dahası kullanılmaktan hoşnut kalmayan Carter da isyan bayrağını çekiyordu. Mass Effect klonu sayılan bir TPS için hiç te fena değil.

O cümle:“I am not taking any more orders, not from you, not from anyone!”

Değinmek lazım: QWOP, evet bildiğiniz QWOP. Hani sadece dört tuşu kullanarak olimpik atletimizi koşturmaya (ya da benim durumumda, ayakta tutmaya) çalıştığımız flash oyunu. Konusu bile olmayan bir oyunda nasıl bir twist olabilir ki demeyin, size 100 metre koşacağınız bilgisi ile giriştiğiniz ve 10 metreyi bile aşmak için korkunç bir koordinasyon/ zamanlama/ şans gerektiren oyunda ilk şoku 50. metrede yaşıyorsunuz, bu aslında bir engelli koşu. İkinci şok ise 100 metreyi tamamlamayı başarırsanız geliyor. Aslında bu kısa mesafe koşusu değil, uzun atlama!..

Sonraki Sayfa: Call of Duty: Modern Warfare


Call of Duty: Modern Warfare

Nereden başlasak....

Shock and Awe: Çok hızlı başlayan, helikopterinizin güvenli yüksekliğinde düşmanları tek tek indirdiğiniz, arada yere iniş yaparak pusuya düşmüş askerlerinizi kurtardığınız sıradan bir bölümdü. Ne var ki bölümün sonunda Al Assad’ın kuvvetlerinin elinde bir nükleer bomba olabileceği uyarısıyla irkiliyordunuz. Hızla savaş alanını terk etmeye çalışırken size yardımcı olan Apaçhe pilotunun düşürülmesi, onu kurtarmanız, tekrar havalanmanız arasında nefes almaya vakit bile bulamıyorduk. En sonunda güven içinde şehirden uzaklaşırken rahat bir nefes alabiliyord....derken bomba patlıyor ve şok dalgası helikopterimizi düşürüyordu. Yaraya tuz basarcasına bir sonraki bölüm şehrin yıkıntıları arasında enkazdan çıkıp karakterin son saniyelerini yaşamamıza izin vermişti.

Of their own accord: Göreve başladığımız yer karanlık bir yeraltı sığınağıydı ve düşen bombalarla sürekli sarsılmaktaydı. Etrafta yaralılar, ceset torbaları ve genel bir umutsuzluk hüküm sürerken farkediyordunuz ki her görevin başında çıkan ve görev ismini ve bulunduğunuz yeri size bildiren alt yazının yerinde yeller esmekteydi. Nihayet yer yüzüne çıkıp enkazlar ve yıkıntılar arasında Washington anıtını seçebildiğinizde savaşın A.B.D’ye sıçramış olduğuna tanık oluyordunuz.

Loose Ends: Herhalde serinin en kötü üne sahip twist’i buydu. Size saatler gibi gelen bir kaç dakika boyunca Makarov’un hücre evini akın akın gelen düşmanlardan koruduktan sonra yoğun bombardıman altında düşe kalka kurtarma helikopterlerine koşuyordunuz.Bütün oyun boyunca size yoldaşlık eden Taşk Force 141’in üyeleri sağlı sollu düşerken en sonunda serinin ikonu Ghost ile hedefinize vardığınızda sizi korkunç bir son bekliyordu. Bütün olayları Makarov ile planlayan, Rusya ve Amerika arasında kıyametvarı bir savaşı organize eden ve milyonların ölümüne neden olacak kişi kumandanınız General Shepard’dan başkası değildi. Karşılık verme fırsatınız bile olmadan hızla sizi ve Ghost’u vuruyordu, dahası karakterimiz Roach, üzerine benzin dökülüp yakıldığı sırada hala hayattaydı.

O cümle:That’s one less loose end.

Değinmek gerek: Black Ops. Mason’ın macerası, onu Vorkuta ismindeki hapishane/ toplama kampı/ Dünya üzerindeki cehennem’den kurtaran Reznov ile defalarca karşı karşıya getirse de son bölümde aslında Reznov’un asla kurtulamadığını ve Mason’ın bu hapishanede koşullandırılması sonucu Reznov’u hayal ettiğini, bununla birlikte düzinelerce koşullanmış ajandan sadece biri olduğunu anlamasıylaMason’ın akıl sağlığının ne kadar yerinde olduğunu sorgulamaya başlıyordunuz.Üstelik oyunun sonunda ajanları harekete geçirecek sinyali yok ederek planı bozsak bile, Mason’ın ilk görevini yerine getirerek J.F.Kennedy’nin hayatına son verdiği ima ediliyordu.

Sonraki Sayfa: System Shock 2


System Shock 2

Bilinmeyen bir yaşam formu tarafından istila edilen ve mürettebatının neredeyse tamamı asimile edilmiş,ışık hızında yolculuk yapabilen devrimsel uzay gemisi Von Braun’un güvertesinde dönmüş üykunuzdan uyandığınızda aklınızda tek bir hedef vardı, en kısa sürede buradan kurtulmak ve bu olaya neyin sebep olduğunu araştırmak. (Tamam, iki hedef) Mürettebat korkunç yaratıklara ve siber organizmalara dönüşmüş haldeyken size yardımcı olan tek yandasınız ise telsizinizden size yol gösteren Dr. Polito’ydu.

Twist: Bunu tahmin etmek zor değil, zira twist oyunun kapağını süsleyince gizlemesi de kolay olmuyor. Yine de oyun boyunca sizi yönlendiren Dr. Polito’nun odasına gelerek onu maceranız başlamadan çok önce ölmüş olduğunu anladığınızda şüpheleriniz yanıtlanmış oluyordu. Ama bir anda etrafınızdaki ekranlarda beliren SHODAN’ın görüntüsü, aniden değişen metalo organik sesi kanınızı dondurmaya yetiyordu.

O cümle:“The Polito form is dead, insect.”

Sonraki Sayfa: Silent Hill 2


Silent Hill 2

Silent Hill serisinin en iyisi olduğunda bir çok hayranın oy birliği sağladığı (çoğu kimse ilk oyunun kat be kat üstün olduğunu savunacaktır şüphesiz) bu devam oyunu; hem hiç bir devam oyununda yanına yaklaşılamayan tedirgin edici atmosferi, hem de maceranızın sonuna kadar sizi karanlıkta bırakarak James Sunderland ile aynı gerilimi yaşamanıza yol açtığı için hikayesinin sonundaki twisti ile akıllarda yer bırakacak bir yapımdı.

Sahne: Yıllar önce bilinmeyen bir hastalıkla hayatını kaybeden eşinden bir mektup alan James, karısının önü “özel bir yerde” beklediğini öğrenir. Tabii ki bu yer seriye ismini veren sessiz bir sahil kasabasından başkası değildir. Oyun boyunca şehri dolaşarak bu özel yeri bulmaya çalışırken, bir yandan kasabanın ete kemiğe bürüdüğü kendi günahlarıyla yüzleşecek, bir yandan da kendisini ebediyen burada tutmaya çalışan karakterlerle karşılaşacaktır. Tabii nihayet beraber kaldıkları otel odasına varıp ta hasta eşinin yanı başında oturduğu o videoyu izleyene kadar.

Twist: Karısının ölümünün üzerinden sadece bir kaç ay geçmiş olması bir yana, onun ölümüyle birebir alakalı olduğunu hatırlayan James, bu sahneden sonra en trajik oyun karakterlerinden biri olmaya da adaydı. Bunu öğrendikten sonra oyunda farketmeden yaptığınız seçimler de onun günahlarından arınmış olarak kasabayı terk etmesi ya da sonsuza kadar burada kalması arasında sonuçlanıyordu. (James’i bir UFO’nun kaçırdığı son da var tabii)

O cümle:”She...she died cause she was sick...?”

Sonraki Sayfa: Fatal Frame 2 – Crimson Butterfly


Fatal Frame 2-Crimson Butterfly

Oyuncuyu yerinden zıplatmaya ihtiyaç duymadan da korkunç olunabileceğinin en iyi örneklerinden Fatal Frame 2. İkiz kız kardeşi Mayu ile ormanda kaybolup kendilerini eski bir Japon kasabasında bulan Mio’yu yönettiğiniz oyunda, kısa sürede kasabanın uzaktan göründüğü kadar sessiz olmadığını, aksine ters giden bir ayın sonucu hayatını yitiren kasaba sakinlerinin intikam isteğiyle tutuşan hayaletleriyle dolu olduğunu öğreniyordunuz. Dahası kasaba inancına göre bu ayın ikiz kardeşlerden daha büyük olanın ufağını boğarak öldürmesi ve onun ruhunun kasabayı koruyacak bir kırmızı kelebeğe dönüşmesinden bahsediyordu. Mayu’dan dakikalar sonra doğan Mio için bu kaderden kaçmak oyunun ilk yarısındaki amacınızdı.

Twist: Ta ki kasabanın doğum sırasıyla ilgili inancını öğrenene kadar. Bu inanca göre sonradan doğan kardeş, kendinden daha zayıf ve küçük olan kardeşin doğmasına izin veriyor, bu sayede aslında büyük kardeş oluyordu. Yani kardeşinin ölümüne sebep olacak kişi karakterimiz Mio’nun kendisiydi. Bunu öğrenmesiyle Mio’nun iki seçeneği vardı, ya ayini olduğu gibi sürdürecek, ya da kasabadan kurtulmanın bir yolunu arayacaktı, üstelik serinin üçüncü oyununda ima edildiği üzere gerçek son ayının gerçekleştiği söndü.

O cümle: “Stay here, with me! Forever!”

Peki sizin afalladığınız, yutkunduğunuz ya da gözlerinizi ovuşturarak ekrana tekrar baktığınız twistler hangileri?

YORUMLAR
Parolamı Unuttum