Shadowrun: Hong Kong İnceleme

Gölgeler bir kez daha bizi çağırıyor

Hong Kong… Neon ışıklarının, duyularınızı canlandıran binbir çeşit baharatın, ışıltılı gökdelenlerin ve son model teknolojik oyuncakların mekânı. Uyanış’ın ardından burası da değişti elbette. Cüce deckerlar, elf şamanlar, ork savaşçılar her yerde… ve tabii ki sayıları az da olsa korkutucu varlıklarını her daim hissettiğiniz ejderhalar. Ama yine de o kendine has Uzak Doğu kültürünü hâlâ koruyor şehir. Sokaklar hâlâ triadlardan, yani Çin mafyasından soruluyor. Büyü burada bir farklı, daha vahşi… Qi diyorlar ona hâlâ. Belki de hakikaten öyledir, belki o da değişmiştir. Kim bilir?

Altıncı Dünya’nın geri kalanının aksine burada şirketleri yöneten bir hükumet yok. Burada şirketler hükumeti kontrol ediyor. Şirketler hükumetin ta kendisi… Ve bu da şehri oldukça tehlikeli bir yer kılıyor. Benim için hava hoş. Çünkü ben bir Shadowrunner’ım ve tehlikenin olduğu yerde cebimi doldurabileceğim bir sürü nuyen de var demektir.

Ama önce almam gereken bir intikam var. Ve bulmam gereken bir baba…

shadowrun-hong-kong-1

Evine Hoş Geldin

Harebrained Schemes ile birlikte çıktığımız Shadowrun maceramız serinin üçüncü oyunu olan Hong Kong’la devam ediyor.  Tıpkı ilk iki oyunda olduğu gibi yine yeni bir karakter, yeni bir ekip, yeni bir düşman, yeni bir entrika ve yeni bir şehir var karşımızda.

Bu kez uzun yıllar önce Hong Kong’dan ayrılan ama üvey babasından gizemli bir not alınca şehre geri dönmek zorunda kalan birini canlandırıyoruz. Kendisiyle gece yarısı, limanda buluşmamız gerekiyor. Ama oraya vardığımızda tek bulduğumuz yıllardır görmediğimiz ork üvey kardeşimiz. Onları yıllar önce, doğru dürüst bir açıklama bile yapmadan terk ettiğimiz için bize hâlâ kızgın. Üvey babamızsa ortalıklarda yok…

Doğal olarak çok geçmeden dünyanın şaşmaz kanunlarından biri devreye giriyor ve gece yarısı ıssız bir limanda birileriyle buluşma cüretini göstermemizi başımıza çok büyük bir bela sararak ödüyoruz. Hong Kong polisi bilinmeyen bir nedenden ötürü ansızın üzerimize ateş açmaya ve bizi teröristlikle suçlamaya başlıyor. Üstelik bizi canlı ele geçirmek gibi bir niyetleri de yok. Tüm sınırlar tutuluyor, tüm haberlerde bizden bahsediliyor, görüldüğümüz yerde vurulmamız emrediliyor. Kaçmak zorundayız. Dahası, kimliklerimizi silip gölgelere karışmalı, bir Shadowrunner olmalıyız. Aksi takdirde hayatta kalmak gibi bir şansımız yok…

İyi ama neler oluyor? Neden tüm şehir peşimizde? Peki ya üvey babamız? O nerede? Tüm bunlarla ilgisi ne? Üvey kardeşimizle aramızdaki buzları eritip bu işten birlikte sıyrılabilecek miyiz? Yoksa Hong Kong’a yem olan bir diğer talihsiz isim mi olacağız? İşte orası, sevgili okurlar, tamamen bizim elimizde.

shadowrun-hong-kong-3

SINless

İşte böyle bir hikâyeyle başlıyor Shadowrun: Hong Kong. Her ne kadar başta çok klişe gibi görünse de Harebrained Schemes bizi hayal kırıklığına uğratmıyor ve oyunda ilerledikçe dallanıp budaklanan, güzel bir olay örgüsünün içinde buluyoruz kendimizi. İşin içine bir de gizemli Kowloon Duvar Şehri ve mistik öğeler de eklenince değmeyin keyfimize…

Oyunda bir yandan bu gizemi çözmeye, bir yandan üvey babamızın akıbetini öğrenmeye, bir yandan da başımıza bu belayı saran kişiden intikam almaya çalışıyoruz. Ama önce kendimizi kabul ettirmeli, gölgelerde yükselmeliyiz. Çünkü Hong Kong’da saygı gören tek bir şey varsa o da hakkıyla elde edilmiş bir isim. Böylece başlıyoruz Kindly Cheng adlı bir mafya anasının altında çalışmaya…

Tıpkı Shadowrun: Dragonfall’da olduğu gibi yine kendimize ait bir üssümüz ve her biri gizemli bir geçmişe sahip ekip üyelerimiz var. Decker cüce Is0bel, fare şamanı ork Gobbet ve üvey kardeşimiz ork Duncan. Doğru adımları attığınız ve doğru kararları verdiğiniz takdirde rigger Racter ile robotu “Ölümsüz Koşey” (burada da mı çıktın karşıma a insafsız?) ve Kızıl Samuray Gaichu da ekibinize katılıyor sonradan.

Dilerseniz ekip arkadaşlarınızla uzun sohbetlere girip güvenlerini kazanabilir, hatta onlarla ilgili özel bir yan görevi bile açabilirsiniz. Yalnız uzun derken “cidden” uzun sohbetlerden bahsediyorum. Shadowrun Hong Kong’un metinleri gerçekten de muazzam bir incelikle hazırlanmış. Mekan tasvirleri, karakterlerin jestleri, senaryoyla ilgili bilgiler, hayat hikâyeleri derken okunacak yüzlerce sayfalık materyal çıkarmışlar ortaya. Bu kez önceki iki oyuna nazaran çok daha derin ve çeşitli sohbetlerle karşılaşıyoruz. Öyle ki kendinizi kaliteli bir roman okuyormuş gibi hissediyorsunuz. Fakat… fakat bir yerden sonra “fazla derin” olduğu hissine kapılmadan da edemiyorsunuz. Dükkân sahiplerinin, sokak satıcılarının, hatta hemen hemen herkesin anlatacak bir şeyleri var. Ama bunlar çoğunlukla hiçbir yere varmayan, oyunu ilerletmeyen şeyler oluyor. Evet, karakterlere ve oyunun dünyasına gerçeklik kattıklarını inkar etmiyorum. Yine de vaktinizin çoğunu bir şeyler okuyarak geçirdiğinizi ve oyun namına çok az şey yaptığınızı fark edince hafiften sıkılmadan edemiyorsunuz. Neyse ki hepsi de “burnunuzu başkalarının işine ne kadar soktuğunuza” bağlı. Yani isterseniz direkt konuya odaklanıp her şeyi boş verebilirsiniz de.

Şahsen içine Sherlock Holmes kaçmış gibi konuşan Rus dostumuz Racter’ı bayağı sevdim. Ancak, üzülerek de olsa, tüm ekip üyelerimizin fena hâlde Dragonfall’daki arkadaşlarımızın gölgesinde kaldığını belirtmeden de edemeyeceğim. Hiçbiri ihtiyar Dietrich’in ya da Glory’nin yanına yaklaşamıyor maalesef. Bununla birlikte kendi hikâyenizi yazma, boşlukları dilediğiniz gibi doldurma seçeneği de hâlâ mevcut, ki oyunun en çok sevdiğim özelliklerinden biri de bu. Birisi size bir soru sorduğunda geçmişinize dair bir ayrıntıyı verilen seçeneklere bağlı olarak, canınızın istediği gibi şekillendirebiliyorsunuz. Bu da sahiden de masaüstü bir rol yapma oyunu oynuyormuşsunuz hissi veriyor sizlere.

shadowrun-hong-kong-2

Çalışıyorsa Fazla Kurcalama

Shadowrun Hong Kong’un gelişim gösterdiği tek şey metinler değil elbette. Öncelikle (Kickstarter bağışları sağ olsun) Matrix sisteminde ciddi bir geliştirmeye gidilmiş. Sanal alem artık çok daha hareketli ve canlı görünüyor. Düşmanlarımızın çeşitleri ve davranışları da değişmiş. Ek olarak bir de yeni bir hack… şey, deck sistemi ilave edilmiş işin içine. Ve böylece bir süre sonra monotonlaşan o havadan da kurtulmuş oyun.

Ekip üyelerimizin seviye atlama sisteminde de yeniliklere gidilmiş. Artık her seviye atlayışlarında karşımıza çıkan iki dallı bir yetenek ağacından kendilerine yeni güçler kazandırabiliyoruz. Cyberware (oramıza buramıza biyonik ekipmanlar taktırma), droid kullanma ve silah çeşitlerinde de bir sürü küçük ama hoş yenilik var. Ama oyun genel yapısı ve savaş sistemi itibariyle Dragonfall’dan çok da farklı değil. Gerçi buna şaşırmamak gerek, çünkü ikinci oyunla birlikte hemen hemen her şeyi kusursuzlaştırmışlardı zaten. Ayrıca hayranlar da bu durumdan memnundu. Ne demişler? Düzgün çalışıyorsa çok fazla kurcalama…

Gel gelelim, tüm bu geliştirmelere, enfes Hong Kong arka planına, paha biçilmez cyberpunk atmosferine ve doğaüstü etmenlere rağmen Shadowrun: Hong Kong’un fena bocaladığı bir nokta var: ana senaryo ile yan görevler arasındaki uçurum. Shadowrun Returns sadece tek bir senaryodan oluşan, yan görevleri olmayan, kişisel bir hikâyeydi. Shadowrun Dragonfall ise gerek senaryosu, gerek iyileştirmeleri, gerek yan görevleri, gerekse de takım üyeleri ile onu her anlamda geride bırakmıştı. Yine ana görev dışında, bağımsız işler alabiliyorduk ama bir şekilde her seferinde senaryoyu bir adım ileri taşıyorduk.

Shadowrun: Hong Kong’da ise maalesef bunu göremiyoruz. Oyunun başında ana senaryoyla ilgili bir-iki görev oynuyor, ondan sonra konuyla alakası olmayan bir sürü yan göreve çıkıyor, en sonunda da final bölümünde hikâyeyi sonlandırıyoruz. Tek tek ele alındıklarında aradaki görevlerin hepsi de gayet iyi hazırlanmış aslında. Ama ana senaryoyla alakasızlıkları atmosferi biraz bozuyor açıkçası. Bunun sebebi babamızı araştırma işini başımızdaki mafya lideri Kindly Cheng’in yapması, bizimse onun adına iş görerek borcumuzu bir nevi ödememiz. Gönül isterdi ki bölümlerin bir kısmı soruşturmayla alakalı olsaydı da bir yandan senaryoyu ilerletirken diğer yandan da ikincil görevlerle uğraşsaydık. Çünkü bu hâlleriyle kendinizi arka arkaya bir sürü yan görev oynuyormuş gibi hissediyorsunuz.

shadowrun-hong-kong-4

Son Söz

Velhasılıkelam, tek başına değerlendirildiğinde gayet iyi bir oyun Shadowrun: Hong Kong. Kaliteli diyalogları, geliştirilmiş Matrix sistemi, her zamanki kendine has cyberpunk atmosferi ve şahane müzikleriyle size 12 saatten fazla bir oynanış sunuyor. Önceki oyunları severek oynadıysanız bunu da beğeneceğinizi garanti ederim. Ancak bir Dragonfall da beklemeyin. Çünkü bu kez sunulan şey “öncekinin daha iyisi” değil, “aynısından biraz daha.”

YORUMLAR
Parolamı Unuttum