İnanması güç olsa da Shazam’ın (ya da ilk çıktığı zamanlardaki ismiyle Captain Marvel’ın) Superman’den daha popüler olduğu bir dönem vardı. Zira 30’ların sonu ve 40’ların başlarında çizgi romanlar ekseriyetle çocukların okuduğu bir türdü ve istediğinde süper güçlere kavuşabilen bir çocuğun baş rolde olduğu bir macera da dönemin çocuklarına fena halde cezbedici geliyordu. Tabii yıllar içinde isim hakları üstünden açılan davalardı, satın almalardı, el değişmelerdi derken DC evet belki Captain Marvel isminden oldu ama Shazam! formatında sevilen ve bu filmden sonra popülerliği muhtemelen arşa çıkacak olan stabil bir seriye de sahip oldu.
Öykümüz çocukluğunda annesi tarafından kaybedilen ve yıllar yılı bakıcı ailelerle kalmış sorunlu ergen Billy Batson’ın bir gün aniden edindiği süper güçleri sayesinde bir kahramana dönüşmesini anlatıyor gibi görünse de aslında herkesin o yaşlarda boğuştuğu toplum tarafından kabul edilme ve büyüme sorunsallarıyla ilgileniyor özünde. Tabii büyüme sorunsalı Billy için çok daha net bir problem zira bu süper güçleri elde etmesinden sonra 30’larında boylu poslu bir adama da dönüşüyor kendisi. Ama ne kadar kaslı güçlü olursa olsun o kostüm içinde mahallenin delisi gibi gözükmekten de kurtulamıyor. Film hem genel süper kahraman klişeleriyle hem de kendisiyle bayağı bir dalgasını geçiyor zaten, hatta bu meta mizah o denli yoğun kullanılmış ki bitiş jeneriği bile tamamen geyik üstüne kurulu. Bence filmin bu mizahi tonu nihayet DC’nin aklının biraz başına geldiğini ve her çizgi roman uyarlamasının da karanlık olması gerekmediğini aksettiriyor izleyiciye. Ki zaten Shazam! gibi bir konseptiniz varsa ister istemez komediye bulaşacaksınız, neyse ki yönetmen David Sandberg bu işi güzel kotarmış da çok sulu ya da duygusala bağlamayan dengeli bir ton yakalayabilmişler. Bu arada hem Aquaman’in yönetmeni James Wan hem de Sandberg korku filmlerden gelme yönetmenlerdi ve komedi dozu yüksek çizgi roman uyarlamalarına imza attılar. DC ilginç bir şeyler deniyor gibi ama hayırlısı bakalım.
Shazam’ın başarısında aslan payı onun ‘büyümüş’ halini canlandıran Zachary Levi’a ait kesinlikle. Gerek parodi bir Superman olarak gerekse büyük bedeninde bir çocuk olarak oyunculuğu hiç sekteye uğramıyor ve her anında izleyiciyi yakalayan bir enerjiye sahip. Onun yancısı rolündeki Freddy Freeman da gayet başarılı. Zaten özellikle Billy güçlerini kazandıktan sonra bu ikisinin sahneleri keşke hiç bölünmese de paso onların geyiklerini izlesek diyor insan, o denli iyi bir ikili olmuşlar. Filminiz kötü adamınız kadar iyidir diye de bir laf var hayatta. Burada yapımcılar garantici davranarak bu rollerde daha önce de gördüğümüz tüm film masa başında bile otursa bir şekilde kendini seyrettiren (bkz. Kingsman) usta oyuncu Mark Strong’u filmin kötü karakteri Dr. Sivana rolüne uygun görmüşler. Strong elindeki klişelere boğulmuş karakteri oynarken belli ki çok eğlenmiş, onun aşırı ciddiyetiyle Shazam’ın her şeyi dalgaya alan yapısı güzel bir kontrast oluşturarak filmi ilgi çekici yapmış yapmasına ama son kertede biraz basit kalmış.
Bu basitlik kötü bir şey olmasa da kompleks karakter çözümlemeleri beklemeyin sadece diyeyim, nihayetinde eğlencelik bir film bu ve 2 saatlik süresi boyunca da bu tonundan sapmıyor. Yine de beklenmedik derecede korkunç sahneler olduğunu da hatırlatayım, çok ufak çocuklarınıza travma geçirtirsiniz falan neme lazım. Onlar evde oturup Gremlinler filan seyretsinler (“-Ay Gizmo da ne tatlı şeymiş, dur bi’ yemek vereyim şuna…” derken kendisi yemek oldu). Hazır 80’ler nostaljisine girmişken Tom Hanks’in ‘88 yapımı filmi Big’i hatırlayıp sevenler Shazam’da o filme net bir öykünme hatta bariz de bir gönderme bulacaklardır hakeza Terminator, Rocky ve Gremlins severler de. Video oyunlarının da bolca bahsinin geçmesiyse biz oyunseverler için bir artı puan. Hani madem terelelli film çekiyoruz bari gençlere azıcık kültür mültür aşılayalım demedilerse bu göndermeleri filme koyarken ben de bir şey bilmiyorum.
Peki güldük eğlendik, yer yer duygusallaştık ama bunlar filmi cidden çizgi roman uyarlamaları içinde çok üstlere koymaya yetiyor mu? Bence yetmiyor zira karakterleri tanıtıp olaya girdikten sonra Shazam da bitmek tükenmek bilmeyen aksiyon sahneleri ve kısalsa değerinden bir şey yitirmeyecek olan bir ikinci yarıdan mustarip. Billy’nin yanına verildiği çok kültürlü yeni ailesinin fertleri ne kadar ilgi çekici ve eğlenceliyse işlerin ciddileşip süper kahraman mevzularına geçilen kısımlar da bir o kadar sıkıcı. Ama dediğim gibi izlemesi keyifli bir kötü adamımız var ve çok şükür ki bu sıkıntılar uzun sürmüyor. Hani başladığı gibi de hızla bitiyor film, o esnada hüplettiğiniz kolayı ve yediğiniz mısırı da göbeğinize artı olarak yazmayı ihmal etmeden. Paranızın karşılığını veren gayet eğlencelik bir iş Shazam! ve ilerisi için de ilginç planları var yapımcıların.
DC bu yıl geçtiği atağa ve kahramanların evrenle hem bağımlı hem bağımsız solo filmlerine hız kesmeden devam edecek belli ki. Etsin de zaten, zira Snyder döneminden yorulan bünyelerin Aquaman, Shazam! ve yolda olan Flash gibi filmlere çok ihtiyacı vardı. Diğer koldan gelen Joker, James Gunn’lı Suicide Squad ve Birds of Prey filmleri de bu yeni vizyon doğrultusunda umut vaat etmekteler. Wonder Woman 1984 ise bu bağımsızlığı koruyarak evreni güçlendirecek bir yapım olacaktır. Shazam’sa artık orijin öyküsü sıkıntısını atlattığına göre Dwayne Johnson’ın Black Adam’ıyla kapışmaya hazır artık. Zaten esas gümbürtü de o zaman kopacaktır tahminimce.
Editörün Notu: Güle oynaya süper kahramancılık yapma fantezisi olarak gayet iyi işleyen film sinemada eğlenceli bir 2 saat vaat ediyor.