Street Fighter 6 - Kapalı Beta İzlenim

41 kere Hadôken!

Arcade salonları veya bizdeki adıyla “atari salonları”nın en havalı zamanlarında herkesin gözdesiydi Street Fighter, 1987’deki ilk çıkışından bu yana içimizdeki o kavgaya hasret (çünkü doğamızda çatışma var) yanı doyuran, nice dostlukların da kurulmasına vesile olmuş artık adını nerede ansak insanların aklında bir fikir oluşan gerçek bir klasik. Hani diğer dövüş oyunlarını da ayrı ayrı sevmeme rağmen Street Fighter’ın yeri bambaşka cidden. İkonik hareketleri, dövüşçülerin hemen hepsinin ayrı ayrı tanınması, öyküsü ve tabii ki şaşmaz keskinlikteki oynanışıyla her yeni jenerasyona ayak uydurabilen Capcom’un belki de en büyük olmasa da en tanınan markası. Böylesi köklü geleneğe ve sürekli yenilenen bir kitleye sahip bir markaya nasıl bir yenilik katabilirsiniz bunca yıl sonra? Nasıl taze ve zinde hissettirebilirsiniz oyuncuya? Ekim aynın başlarında ben de tam bu soruların yanıtlarını aramak için Kapalı Beta testine katıldım ve edindiğim izlenimler belki de bugüne kadarki en iddialı Street Fighter oyununun kapımıza dayandığı yönünde.

Yeni bir dünya

Demin arcade salonlarından bahsetmiştim ya, işte onlar her ne kadar Japonya’da halen popülerliklerini korusalar da bizde yerlerini Playstation kafelere veya barların bir köşesine konulmuş tek tük oyun makinelerine bıraktılar. Ama Capcom Street Fighter’ın özünü unutmayarak çevrimiçi oyun alanını dev bir Arcade Salonu gibi tasarlayarak daha baştan gönlünüzü kazanmayı bilmiş. Beta’ya ilk başladığımda güzel tasarlanmış ve çok absürt tipler yapmaya da imkân tanıyan bir karakter yaratma ekranı bizi karşılıyor, ben olabildiğince Sasuke’ye (Naruto’daki) benzer bir tip yapıp dalıyorum ortama. Beta’da yalnızca bu dev arcade salonu kısmı Battle Hub’da takılabiliyoruz ama ortam da kalabalık gayet. Herkes burada dilediğince koşturup oyun içinde topladığı puanlarla alışveriş yapıyor, sohbet edebiliyor veya bir oyun cihazına oturup antrenman yapabiliyor. Cihazın karşı tarafına oturursanız da bu oyuncuya rakip olmuş sayılıyor ve hızla eşleşip dövüşe başlıyorsunuz. Ben milletle kapışmadan evvel biraz ısınmayı tercih ettim ve yeni karakterlerden Luke ile eğitim moduna girdim en başta.

Oyun bu safhada önce bir tutuk geldi, vuruşlar oturaklı ve toktu lakin yavaş mıydı neydi biraz acaba? Dedim “Olabilir”, biraz daha devam edip yeni sistemlere aşina olmaya çalıştım ki en sonunda birisi karşıma oturana kadar bu böyle devam etti. Karşılaştığım ilk rakip Ryu oldu ve tabiri caizse Hadoken’lerle içimden geçti, bense hemen hiçbir şey yapamadım. Ama bu iyi de oldu çünkü karşılıklı oynarken oyunun gerçek hızına da şahit olmuştum, V’e göre bir tık yavaş IV’e oldukça yakın diyebilirim kısaca ama vuruş hissinin ikisinden de iyi olduğunu net olarak söyleyebilirim. Sonra “Dur bakalım eski topraklarda neler oluyor?” dedim ve Ken’i seçtim. İşte bu! Oyun nihayet güzelliklerini ortaya dökmeye başladı, uçuyoruz kaçıyoruz aralarda şansa parry bile yapıyoruz; hoş, hoş… İşte tam da bu esnada can barının altındaki ufak diğer bar ilgimi çekti ve kısa bir araştırmayla bunun Drive denen mekanikleri kullanan bar olduğunu anladım. Ekranın alt köşelerindeyse süper barımız vardı. Drive barı bu oyunun can damarıydı ve benim parry, rush, impact, reversal ve özel hareketleri güçlendiren tüm aksiyonlarım buradan yiyordu. Ve drive barını dengeli kullanmak oyunda kazanmanın da anahtarıydı.

Nicelik ve nitelik dengesi

Peki bu drive hareketlerinin kullanımları tam nasıl oluyor onlara da kısaca değinelim:

Drive Parry: Diğer çoğu oyundan da aşina olduğumuz üzere parry yani sektirme rakibin darbesi bizimle buluştuğu anda yaptığımız bir tuş kombinasyonuyla darbeyi boşa çıkarıp kendimize bir vuruş alanı yaratmaya yarıyor. Örneğin Dark Souls’ta kalkanla Perry yapıp rakibin göğsüne kılıcı geçirmek gibi düşünün. SF 6 bu hareketin zamanlamasını öyle keskinleştirmiş ki Chun Li’nin efsane seri tekmelerinin hepsini tek tek savuşturma şansınız var doğru zamanlamayla ve buna şahit olmak cidden inanılmaz bir deneyim. Doğru zamanda yapılan bir parry cidden hayat kurtarıp dövüşün seyrini değiştirebiliyor ve ayrıca drive barınız da doluyor başarılı bir sektirmede. Uzun mesafeli saldırılarıysa sadece bloklayabiliyoruz eski Street Fighter’lardaki gibi.

Drive Rush: Diğer bir teknikse parry veya normal bir atakla da bağlanabilen (cancel’layabildiğiniz) drive rush özelliği ve hızlıca rakibe yaklaşmanızı sağlıyor. Bu tabii ki uzaktan Hadoken sallayan veya Guile ile Sonic Boom spamlayan oyunculara karşı biçilmiş kaftan bir teknik. Siz menzilli saldırıyı atlatıp üstüne de bunu yaptığınızda anında rakiple burun buruna gelip komboya girişebilirsiniz yani. Dövüşlerin akışını inanılmaz değiştiren bir hareket kısaca bu Drive Rush.

Drive Impact: Rakibe şöyle okkalı bir yumruk savurup bolca görsel efekte boğduğunuz bu vuruş, IV. oyundaki Focus Attack’la oldukça benzer yapıda işliyor lakin doğru zamanlamayla karşı taraf da aynısını yaparsa bu kez Punis Counter’ı yiyen de siz olabiliyorsunuz. Impact vuruşu sonrası rakip tamamen gardını düşürüyor ve ne yapmak istiyorsanız onu yapıyorsunuz kendisine. Benim Drive Impact’le ilgili tek sıkıntım oldukça az drive barı tüketmesi ve dövüşlerde neredeyse 5-6 kez yapılabilmesi, son versiyonda daha yüksek maliyetli bir vuruş olacağını tahmin ediyorum kendisinin. Ayrıca köşeye sıkışmışken de müthiş bir kurtarıcı olabiliyor.

Overdrive Arts: Önceki oyundaki EX Moves’un yerini alıyor bu arkadaşlar ve özel hareketlerinizi daha yanar dönerli yaparken drive barınızdan da güzel lokmalar almayı ihmal etmiyorlar.

Drive Reversal: Rakibin baskısı arttığında “Bilader ha şöyle biraz açıl bi’ soluklan” çektiğimiz bu harekete drive reversal deniyor ve 2 bar harcıyor. Özellikle canımız az kaldığında hayat kurtarıcı oluyor.

Bu anlattığım mekanikler söylediğim gibi oyunun can damarları ve ister casual ister ranked maçları yapın bu drive sistemini çözemezseniz kazanmanız da olası değil. Özellikle drive barı tükendiğinde darbelere fena halde açık hale geldiğiniz de düşünülürse oldukça stratejik şekilde hamlelerinizi düşünmeniz gerektiği de oldukça net. Casual demişken Capcom’un yeni oyuncuları biraz daha oyuna çekmek adına komboları kolaylaştırıcı yeni bir kontrol şeması da eklediğini belirtmekte fayda var. Lakin bunu kullanırken de özellikle chip damage vuran light punch, light kick gibi hayati öneme sahip vuruşları yapamıyor ve karakteri tam randımanda kullanamıyorsunuz. Dolayısıyla her ne kadar bazı özel vuruşları kolaylaştırsa da ben bu modern şemayı çok önermiyorum ilerleyen safhalarda er ya da geç klasik kontrollere dönmek istiyor insan.    

Battle Hub’ın güzellikleri

Şurası çok belli ki Battle Hub tasarlanırken yalnızca oyuncular girsin birbirine kafa göz dalsın diye tasarlanmamış. Çok detaylı ve dövüş oyunlarında standart olması gereken bir eğitim modunu, farklı bir köşede ekstra şartları da olaya dahil ederek (örneğin dövüş alanından transit geçen bir boğaya sahip veya kurmalı bombaların sürekli ortama atıldığı bir mod) eğlencesi artan dövüşleri veya kendi eski arcade oyunlarını da buraya dahil etmiş yapımcılar. İnsanlar buralarda rekor kasabiliyorlar veya diğerlerinin oyunlarını izlemek de hem hızlı hem zevkli. Bir yerde DJ masası var orada kendinizce bir konser verebilir, foto alanında da çılgın çılgın enstanteneler yakalayabilirsiniz, iletişim de hakeza oldukça kolay. Hani gerçek bir Hub gibi hissettirmesinin yanında cidden vakit geçirmek isteyeceğimiz de bir yer olmuş bu Battle Hub. Beta World Tour isimli tek oyunculu devasa modu içermiyordu ancak yapılan tanıtımlardan orasının da oldukça zevkli olacağını şimdiden öngörebiliyorum.

Beta’daki dövüşçülerden de biraz bahsetmek gerek, benim favorim hiç beklemediğim şekilde Juri oldu, bunda eski şarjlı hareketlerinden arındırılmış ve daha akıcı bir hareket sistemine kavuşmuş olmasının rolü büyük. Diğer favorimse Ken oldu ki Street Fighter V’teki tipsiz Ken’den kurtulduğumuza binlerce şükür. Onun yeni eklenen 2 hareketiyse müthiş kombolara zemin hazırlaması ve güçleriyle cidden fark yaratabileceğiniz eklemeler, hani yeme de yanında yat bir karakter olmuş kendisi. Ryu yine bildiğiniz gibi adamı dayak manyağı yaparken, yenilerden Luke ve Kimberly ile sonradan epey eğlendim. Jamie yeni eklenen karakterlerden favorim olurken asla sevmediğim Guile ve hızına yetişemediğim Chun Li de en az oynadığım dövüşçüler oldular.

Bir efsanenin yeniden yaratımı

Capcom bu sefer önceki oyunun kör topal çıkışından çok net dersler çıkartıp bize dolu dolu bir içerik çıkartmak için çok çalışıyor belli ki. Netcode’undan, görselliğine, müziklerinden Battle Hub’ına, açık dünyasından karakter çeşitliliğine kadar olabildiğince eksiksiz, başından kalkamayacağımız bir içerikle çıkacak oyun -ki daha uzun yıllarca oynayacağımız da düşünülürse 22 karakterle çıkış yapacak olmaları bile bize hayli hayli yetecektir. Zamanla ekstra modlar, ekstra karakterler elbette eklenir ama sırf betada 8 karakterle oynadığım hali bile enfes ki ne enfesti oyunun. Her dövüş heyecanlı gidiyor, her yumruğu ve tekmeyi böğrünüzde hissediyor karakterlere yapılan ince dokunuşlar eğlenceli geliyor ve Battle Hub’dan resmen çıkmak istemiyorsunuz. Şahsen Kapalı Beta bitiminde ciddi bir boşluk hissettiğimi, dayak yemek veya atmak için ellerimin fena halde kaşındığını belirtmeliyim ve oyun artık 2023’ün hangi ayında çıkarsa kapanıp en az bir hafta gömülmek istediğim de kesin. Çünkü kavga dövüşün sanatla birleştiği, post-modernizmden ilham alıp kendi harcında yoğurduğu bir oyun olmuş Street Fighter 6 ve her şeyiyle çok taze hissettiriyor. Eğer bir oyunu ön siparişleme niyetiniz varsa o bu oyun olsun diyebilirim gönül rahatlığıyla, çünkü sokaklar epey hareketlenecek önümüzdeki yıl!

YENİ DÖVÜŞÇÜLER


LUKE


Her ne kadar SF V Champion Edition’la hayatımıza girmiş olsa da Luke’u da yeni karakterler arasına aldım zira hem hikâye modunda bizim antrenman hocamız kendisi hem de dişli bir gamer ve kaybetmeyi de kesinlikle sevmiyor. Seri yumruklarıyla rakibi darmaduman eden Luke önceki oyundan çok daha aktif bir dövüşçü ve Street Fighter 6’nın marka yüzü diyebiliriz kendisine.

JAMIE


Jackie Chan’in zamanında çevirdiği filmlerle meşhur olan Sarhoş Boksu stilinde dövüşen Jamie SF III’teki Yun ve Yang’dan bolca hareket ödünç alsa da gayet özgün bir karakter olmuş. Hep yanında dolaştırdığı çömleğinden içtikçe yeni özel hareketlere ve eğlenceli bir yan güzellik olarak yeni tauntlara sahip oluyor. Araya break dansı karıştırmasıysa seri tarihinde bir ilk.

KIMBERLY


Street Fighter Alpha ve Final Fight’ta gördüğümüz Guy’ın öğrencisi olan Kimberly 80’lerin walkman kültürünü benimsemiş ve başarılı bir ninja olmaya ant içmiştir. Dolayısıyla hareketlerinde hem ninja usulü şaşırtmacalar ve hızlı kombolar hem de discovari dans figürleri var. Boya spreyleriyse her an aşka gelip grafiti yapacakmış gibi sürekli yanında.

YORUMLAR
Parolamı Unuttum