Wargaming'in Yeni Oyunu Steel Hunters Erken Erişime Girdi
Hemen kaydolun, Steam ve Wargaming Game Center üzerinden ücretsiz oynayın
Bekleyiş sona erdi. Wargaming’in oynaması ücretsiz mech hero shooter'ı Steel Hunters resmî olarak Erken Erişime girdi. Battle Royale ve Extraction mekaniklerini bir araya getiren bu oyun, yoğun bir mech gücü fantezisi sunuyor ve oyuncuları "Hunter" adı verilen müthiş mekanik devlerin başına geçiriyor. Bugünden itibaren tüm dünyadan oyuncular, çekişmeli PvPvE savaşlarına ikili ekipler hâlinde atılabilecek; savaş hedeflerini gerçekleştirerek seviyelerini yükseltecek, kuvvetli teçhizatlar toplayacak ve savaş meydanına hükmedecek.
Erken Erişime giren Steel Hunters'ın geliştirme ekibi oyunculardan gelecek geri bildirimlere odaklanarak oynanış mekaniklerine ince ayarlamalar yapacak ve böylece her unsuru daha da geliştirecek. Oyunun bu evresi; genel deneyimi pürüzsüzleştirme, çatışmaları dengeleme ve oyunun resmî çıkışı öncesinde gerçek potansiyeli ortaya koyabilme açısından çok kritik önem taşıyor. Ekip, performans ve stabilite iyileştirmelerinin yanı sıra yeni içerikler ve özellikler de getirecek, oyunu doğrudan topluluktan gelen verilerle şekillendirmeye başlayacak.
Ürün Direktörü Mike McDonald: "Steel Hunters'ı bugün oyuncularımızla buluşturduğumuz için inanılmaz heyecanlıyız," "Oyunun bu evresi, topluluğumuzla omuz omuza vererek oyunu pürüzsüzleştirmeyi ve uzun vadeli başarısını hedefliyor. İlk sıraya oyuncuyu koyan anlayışımız kapsamında, Steel Hunters Erken Erişimi'nin ilk sezonunu tamamen ücretsiz başlatarak tüm oyuncularımızınoynanışı en özüne kadar deneyimleyebilmesini sağlayacağız.
Erken Erişimde sizi bekleyenler:
Hunter'lar: Oyuncular her biri eşsiz kabiliyetlerle donatılı yedi Hunter'ın başına geçerek onları özelleştirebilecek: Razorside, Heartbreaker, Fenris, Ursus, Trenchwalker, Prophet ve Weaver. Erken Erişimde yeni bir Hunter daha bu kapışmaya atılacak.
Dinamik Savaş Meydanları: Yıkılabilir ortamlar sunan üç haritada aksiyona atılın: Crimson Ridge, Maryland Heights ve Stonecutter Keep.
Oyun kipi & Gelişim: Ana oyun kipi olarak Starfall Harvest yerine Last Stand getirildi ve tamamen elden geçirilen Sistem Ağacı da bir önceki dört kollu gelişimin yerini aldı: Artık gelişimli yükseltmelere sahip tek ve güçlü bir beceri ağacı hâline getirildi.
Gelişim sıfırlama yok: 2 Nisan'dan itibaren oyun sunucuları kalıcı olarak açık olacak yani herhangi bir gelişim sıfırlaması yapılmayacak. Oyuncular hem Erken Erişim hem de öncesindeki testlerde kazandıkları tüm oyun içi ürünler ve gelişimleri koruyacak, oyunun tam çıkışı gerçekleştiğinde diğerlerine göre birer adım önde olacak.
Savaş Kartı: Steel Hunters'ın ilk Savaş Kartı Erken Erişimle birlikte başlayacak ve 29 Nisan 2025'e dek sürecek. Bu ücretsiz Savaş Kartı ile oyuncular Hunter'larının seviyesini yükseltecek, seçkin Kaplamalar açacak ve çeşitli ödüller, Takviyeler ve Kredilere uzanacak.
Bu ava hemen şimdi aşağıdaki bağlantılardan katılabilirsiniz:
KRAFTON, Inc. PUBG: BATTLEGROUNDS’un 1 Nisan içeriğini duyurdu ve çok özel bir oyun içi deneyim olan “Menüde Aşk Var"ı görücüye çıkardı.
PUBG: BATTLEGROUNDS her yıl 1 Nisan'ı oyuncuları şaşırtmak ve eğlendirmek için tasarlanmış benzersiz içeriklerle kutluyor. Bu yıl oyun, web tabanlı etkileşimli, kolay ve keyifli bir simülasyon aracılığıyla kullanıcılara yepyeni bir deneyim sunuyor.
“Menüde Aşk Var” PUBG evreninde bir lisede geçen silahlı kızlarla dolu bir flört simülasyonu. Oyuncular, okul festivaline hazırlanan bir öğrencinin rolünü üstleniyor ve oyunun efsanevi ateşli silahlarından esinlenen karakterlerle ilerleyip gelişen hikayeleri keşfediyor. Oyunun finali oyuncunun tercihlerine göre değişiyor ve oyunda birden fazla final olduğu belirtiliyor. Bir karakterin finaline ulaşmak, o karakteri gösteren bir isimlik ve Kaçak Mal Kuponları kazandırıyor. Oyuncular, tamamladıkları farklı sonların sayısına göre sprey, amblem ve G-Coin gibi ek ödüller kazanma fırsatına sahip. İçerik, oyun içi lobideki ilgili başlıktan veya resmî web sitesi etkinlik sayfasından 29 Nisan'a kadar erişilebilir olacak.
PUBG: BATTLEGROUNDS, flört simülasyonunun yanı sıra "Atla, Aşık Ol, Hayatta Kal" adlı bir oyun içi etkinliğe de ev sahipliği yapıyor. Oyuncular, 8 Nisan’a kadar arkadaş davetleri gönderme, takım arkadaşlarıyla maç yapma, müttefikleri canlandırma ve klan üyeleriyle hayatta kalma gibi iş birlikçi görevleri tamamlayarak Etkinlik Jetonları, BP, Avcı Sandıkları, Anahtarlar ve Kaçak Mal Kuponları gibi çeşitli ödüller kazanabilecekler.
Bu yılki 1 Nisan içeriği, KRAFTON bünyesindeki oyun geliştirme stüdyolarından biri olan ReLU Games ile iş birliği yapılarak geliştirildi.
“Menüde Aşk Var” hakkında daha fazla bilgi için şu adresi ziyaret edebilirsiniz.
2022 yılında aralarında The Witcher 3'ün oyun ve sanat yönetmenlerinin de bulunduğu bir ekip tarafından kurulan Polonyalı Rebel Wolves, hikaye odaklı, karanlık fantastik aksiyon-RYO The Blood of Dawnwalker ile karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Bu ilk oyun Dawnwalker Saga'nın da ilk oyunu olacak.
Oyunun sinematik fragmanı bir hayli etkileyiciydi:
Sonrasında The Blood of Dawnwalker'ın Twitter hesabından oyunun lore'una dair kesitler paylaşılmaya başlandı. "Vale Sangora'nın Gizli Tarihi" adı altında yayınlanan bu kesitlerin dün altıncısı yayınlandı ve biz de şimdiye kadar yayınlanan parçaları Türkçe olarak paylaşmaya karar verdik. Yeni parçalar yayınlandıkça bu yazımıza onları da ekleyeceğiz.
I
Tek ve Gerçek Tanrı, her şeyi kucaklayan merhametiyle elimi sabit kılsın ve kalemimi yönlendirsin, zira bu sayfalara dökmeye niyet ettiğim şeyleri anlamak güç, tasvir etmekse daha da zor. Tanrı Şeytan’ın işlerini yazarken ruhumu korusun. Karanlıkla olan mücadelesinde zafer onun olsun, çünkü şeytanın Yaratılış'a sızdığını ve onu tanınmaz hâle gelene dek çarpıttığını kendi gözlerimle gördüm.
Ben, Albertus Taurinus. İtalya’nın Torino kentindenim. Elli bir yaşımda, vadinin lideri Knyaz Skender Dragosti'nin daveti üzerine Vale Sangora’ya geldim. O, kahramanca eylemlerini kaleme alacak bir alim arıyordu…
II
Uzun yıllar süren öğrenimime rağmen, Vale Sangora’nın adını ilk kez duyduğumda haritada yerini bile gösteremedim. Bu şaşırtıcı değildi, zira burası uzak, ulaşılması güç bir yerdi. Kudretli Karpat Dağları tarafından her yandan kuşatılmış bu vadiye yalnızca dar geçitlerden ulaşılabiliyordu ve bu da ancak yaz aylarında mümkündü. Lakin çok geçmeden öğrenecektim ki, bu geçitler o mevsimde bile tehlikeliydi.
Önceki başrahibimin hayır duasını alarak ve yüksek bir moral ile, silahlı muhafızlar ve hizmetkarlar eşliğinde Vale Sangora’ya doğru yola çıktım. İtalya’dan buraya varmamız iki ay sürecekti. Ancak yolculuk beklenenin iki katı sürdü - ve kafilemizin çoğu bu zorlu yolculuğu sağ salim tamamlayamadı.
III
Torino’da doğup büyümüş biri olarak dağlara ve onların barındırdığı nice tehlikeye yabancı değildim ve bu yüzden, küstahlıkla Karpatlar’ı aşmaya fazlasıyla hazır olduğumu düşündüm. Fakat Tanrı, bu kibirli düşüncem için beni cezalandırmayı uygun gördü. Geçişimiz boyunca hem aç hem de kurnaz kurt sürüleri peşimize takıldı; çığlarla boğuşarak ilerledik.
Rehberimiz Gheorghe adında sert mizaçlı bir adamdı. Israrla “dağ halkına” bir adak sunmamız gerektiğini söylüyordu; zira başımıza gelen tüm felaketlerin ardında onların olduğunu iddia ediyordu. Bense bunları pagan hurafeleri olarak görüp alaya aldım. Bugün bildiklerimi o zaman bilseydim, hiç şüphesiz bambaşka davranırdım.
IV
Yolculuğumuzun büyük bir kısmında medeniyete dair pek az iz gördük: Çoban barakaları, yol kenarına inşa edilmiş küçük sunaklar… Ancak bir gün, Vale Sangora’ya yaklaşırken, bodur çamlar arasında, ustaca yontulmuş ve üzerindeki boyaları dökülen devasa bir taş blok fark ettim. Bu taş, görkemli bir yapının parçası olmalıydı, tıpkı Sidonlu Antipatros'un bahsettiği kadim harikalar gibi.
Büyülenmiş bir hâlde, rehberimize bu taşın nereden geldiğini sordum. O ise bana karanlık bir bakış attı. Eğer bildiklerini anlatırsa ücretini iki katına çıkaracağımı söyledim, ancak Gheorghe bunu reddetti. Karpatlar’ın insanları sırları hakkında konuşmayı sevmezdi.
V
Svartrau’ya, Vale Sangora’nın başkentine vardığımda, ihtişamlı katedraline ve yukarıdaki kayalıkların üzerinde yükselen görkemli Greifberg Kalesi’ne hayranlıkla baktım. Burada, dünyanın sınırında, en yakın kasabadan kilometrelerce uzakta, sanki ait olmadıkları bir yerde duruyorlardı. Neden birileri buraya yerleşsin ki?
Cevap basitti: gümüş. Çevredeki dağlar gümüş bakımından zengindi ve bu soğuk parıltı insanları ateşe çekilen kelebekler gibi cezbediyordu. Kayalık yamaçlar maden girişleriyle delik deşik olmuştu ve kazmaların düzenli vuruşları gün boyunca vadide yankılanıyordu; tıpkı bir mahkûmun hücresinin duvarlarına vuruşu gibi...
VI
Svartrau'daki ilk günlerimde beni şaşırtan bir diğer şey, taş döşeli sokaklarında duyduğum dillerin çeşitliliğiydi. Rumence, Almanca, Macarca, İbranice - ve birbirinden ayırt edemediğim sayısız Slav lehçesi. Yahudi tüccarlar Tatar çobanlarla anlaşmalar yapıyor, Sırp paralı askerler Çek madencilerle bira içiyordu. Kendi kendime "adeta bir Babil Kulesi" diye düşünerek gülümsedim. Ama sonra o hikayenin nasıl bittiğini hatırlayınca keyfim kaçtı. Tanrı, sevgisiyle bize refah bahşedebilir, ama açgözlülükten nefret eder. Bu zengin şehri nasıl bir kaderin beklediğini merak ettim. Nasıl bir cezanın.
VII
Beni huzuruna çağıran Knez Skender Dragosti, çarpıcı bir izlenim bıraktı. Uzun boylu, yakışıklı ve her daim gösterişli kıyafetler içinde olan bu adam, soyluluğun adeta vücut bulmuş hali gibi görünüyordu. Ancak çoğu zaman olduğu gibi, görünüşler aldatıcıydı. Çok geçmeden Knez Skender’in acımasız bir hükümdar olduğunu keşfettim; hoşnutsuzluğa tahammülü olmayan, merhamet nedir bilmeyen bir zorbaydı. Başka bir senyör, madenlerden gelen geliri bir manastır yahut bir keşişhanenin inşasına harcayabilirdi belki, fakat Knez Skender bu serveti Greifberg Kalesi’nin altındaki zindanları genişletmek için kullandı. O karanlık, rutubet kokan hücreleri kendi gözlerimle gördüm - duvarları kan lekeleriyle bezeliydi.
VIII
Günlerimin çoğunu Svartrau Katedrali'nin arşivlerinde geçirdim. Daha ilk andan itibaren bu yapıdan hoşlanmadım – kuşkusuz ki çok görkemliydi, ancak iç karartıcı ve tehditkâr bir havası vardı. Tanrı'nın sınırsız sevgisini yansıtmaktan ziyade, günahkârlara karşı gösterdiği gazabı somutlaştırıyor gibiydi.
Katedralin perili olduğu ve kimsenin karanlık çöktükten sonra o uzun koridorlarında yürümeye cesaret edemediği söylentilerini duymak şaşırtmadı beni. Titreyen mum ışığında tozlu vakayinameleri okurken, ben de derin bir huzursuzluk hissediyordum. Orada sürekli izlendiğimi hissettim, ama yukarıdaki Gökler'den değil, aşağıdaki bilinmez Derinlikler'den...
IX
Vale Sangora, tarihi boyunca seyrek nüfuslu bir bölge olmuş olsa da, iki azize ev sahipliği yapmıştı: Aziz Mihai ve Aziz Tyna. İlki asırlar önce yaşamış ve bir pagan olarak doğmuştu. Eski vakayinamelere göre, korkusuz bir şövalye olan Aziz Mihai dehşet verici bir canavarla savaşırken hayatını kaybetmişti.
Bir gün, onun can verdiği yere, adını taşıyan türbesinde bir mum yakmak üzere hacca gittim. Dua ederken aniden kan donduran bir uluma duydum. Kendi kendime bunun yalnızca bir kurdun sesi olduğunu söylemeye çalıştım… Ama içten içe, gerçeğin bambaşka olduğunu biliyordum.
Pokemon TCG dünyası hiç olmadığı kadar popüler. İnternetin her köşesinde paket açma videoları görmek artık günlük rutinimiz haline geldi. Bu talep, kartlara erişmi neredeyse imkansız hale getirdi. Geçtiğimiz günlerde bazı Pokemon mağazalarının "stokçular" ile ilgili önlemler aldığını sizlerle paylaşmıştık.
İşte bu olayların ardından Pokemon Company'den (PC) de açıklama geldi. Açıklamada, daha fazla Pokemon kartı basılacağını duyuran PC oyuncuların isyanını duyduğunu dile getirdi.
"Bu durumun hayranlarımız için kırıcı ve üzücü olduğunun farkındayız. Bu nedenle aktif olarak daha fazla kart basmak için gerekli işlemlere başladık. Daha fazla Pokemon TCG kartı için üretim kapasitemizi maksimuma çıkarttık. Yeni setler yakında mağazalarımızda olacak."
PC, güncel setlerin basımını artıracağı gibi gelecek setler için de yeni bir üretim yöntemi izleyecek.
Limbo ve Inside’ın geliştiricisi Playdead yeni oyununun konsept çizimlerini iş ilanları içerisine saklamış. Takipçileri bu durumun farkına ilk olarak Mayıs ayında varıyorlar. Fakat sonrasında 2 görsel daha gelince artık iyiden iyiye dikkat çekmeye başlıyor.
Playdead, şu ana kadar kendi tanıtım/pazarlama kanallarından 2 görsel paylaşmış. Bunlardan ilki 2017 yılında paylaşılan ve bir astronotun bir dağa tırmandığı, arka planda da bir meteorun düştüğü görülen bir görsel. Diğeri ise büyükçe bir mağaranın girişinde bir insan siluetinin görüldüğü bir görsel.
Ama konsept çizimler bunlarla sınırlı değilmiş artık anlaşıldığı üzere. Playdead’in iş ilanlarının her birisinde bir görsele yer verilmiş.
Yapımcı ekip, Limbo ve Inside’da gördüğümüz 2 boyutlu platform stilini terk ederek 3 boyutlu bir üçüncü şahıs bilimkurgu oyununa yönelmişler. Bakalım bu işlerinde de yine hafızalarda yer edecek bir oyun deneyimi sunup oyun severlerin gönlünü fethetmeyi başarabilecekler mi. Takipteyiz.