Destiny II: Lightfall - İnceleme
Yarışmacımız Light yürüyor, Light hazırlanıyor… Mükemmel bir düşüş!
Böyle direkt löks bir giriş yaptığım için özür dilerim ama artık bunu daha fazla dile getirmezsem patlayacağım: Lightfall konusunda kafam çok karışıyor. Neyse ki biraz düşüncelerimi toparlayabildim. Çünkü Lightfall’un çok iyi yaptığı şeyler olduğu gibi çok kötü yaptığı şeyler de var. Bu iyi ve kötü çatışmasının da yaşanmasının sebebi The Witch Queen, yani bir önceki ek paket. The Witch Queen mükemmele en yakın ek paketlerden biriydi. Öyle ki eski incelememe göz attığımda gördüm ki kendisine 9 puanı yakıştırmakla kalmamış Destiny tarihinin en iyi ek paketi ünvanını vermişim.
Vallahi dürüst olayım bu puanın ve kendisine yakıştırdığım ünvanın arkasındayım. Şahane bir hikaye ve anlatımı, Savathûn’un bizzat kendisi, raid’i, sezonları, içeriği, ücretsiz güncellemeleri derken Lightfall’ın The Witch Queen’den nasıl daha iyi olacağını hep merak ederek geçirdim bütün bir seneyi. Çünkü Bungie bana “yok canım bundan da daha iyisi olmaz artık” lafının gerçek olamayacağını, iyinin sonunun olmayacağını çoktan kanıtlamıştı. Her ay, her sene bir öncekinden daha iyi bir şeyle karşılaştıktan sonra insan artık şaşırmamaya başlıyordu. “Bungie abi, yapıyor bu sporu!” demekten kendimi alamıyordum. Bu keyfimin, üzerinde en çok kafa patlattığım Lightfall’da kesintiye uğraması kelimenin tam anlamıyla afallattı. İncelemenin girişi, ek paketin kendisinden çok iç dünyamla olan mücadelemi anlatıyor gibi oldu ama ne bekliyorduk, ne bulduk bunları anlatırsam çok daha rahat anlaşılacağımı düşünüyorum ve o yüzden hiç hız kesmeden eteğimdeki taşları dökmeyi başlıyorum.
Bungie’nin anlatacakları… Yokmuş?
Lightfall konusunda bu kadar heyecanlanmamızın hiç şüphesiz sebebi bu sene anlatacak hikaye. Çünkü Light-Darkness saga’nın sondan bir önceki ek paketiyle karşı karşıya idik ve The Witch Queen’in vurucu finalinde tanıştığımız The Witness’a hiç bu kadar yaklaşmamıştık. Artık adını, neye benzediğini biliyorduk ve 9 senelik bir maceranın ardından bu detaylar bile artık hayranları heyecanlandırmaya yetiyordu.
The Witness bu zamana kadar gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyordu. Hem görünüş olarak, hem de güç olarak. Tanrı’lar öldürdük, zaman yolculukları yapıp bütün alternatif gerçeklikteki Vex zihinlerini yok ettik, Black Garden’ın en dip köşelerine daldık ve bilinen son Ahamkara’nın kalbini söktük. Tüm bu maceralara rağmen hiçbiri bir The Witness değildi. Tek bir el hareketiyle düşmanlarını liğme liğme edebiliyor, kelimenin tam anlamıyla zaman ve mekan tanımıyordu. Öyle ki güçlerinin birazını bahşettiği müritlerinin hakkından gelmek bile tek başına bir mücadeleydi. The Witch Queen’de “Bu kadar ölüm yeter, bu kadar yaşam yeter.” demişti ama bu tek kaşlı gibi görünen uzaylının gayesi neydi? Ve ek paketi oynayan biri olarak gönül rahatlığıyla söylebilirim ki: Daha önce bildiklerimden daha fazlasını bilmiyorum!
Zaten Lightfall’un en en en büyük fiyaskosu tam olarak burada başlıyor. Hikaye de, anlatımı da tam bir hayal kırıklığı. Bu zamana kadar sadece lore’larda anlatılan, oyunda hiç gösterilmeyen bir şeyi herkes biliyormuş gibi davranıyor, hiç sorgulamadan etmeden bağırlarına basıyor da şimdi şöyle bir sorun var sevgili yazar kadrosu BEN BİLMİYORUM O ŞEYİN NE OLDUĞUNU ALOOOO? Hollywood'dan fırlama aşırı klişe training build-up sahnesi izleteceğine biraz daha kendini anlatamaz mıydın yani? Ya da ne bileyim oyunu iki görev daha uzatamadın mı? Konu Lightfall’ın hikayesi olduğu zaman en çok kelime şu: Bilmiyorum. Bilmiyorum abi, bilmiyorum… Neden böyle bir anlatı tercih ettiniz, The Witch Queen gibi bir şeyi ortaya çıkabiliyorsa neden bu istikrar devam edemiyor? The Witch Queen’de de uzaktan çalışmıştınız, Lightfall’da da uzaktan çalıştınız. Bunu bir bahane olarak sunabilir miyiz ki?
Bu kadar eyyorlandım ama bir şeyi de itiraf etmeliyim ki ben hikayeyi oynarken eğlendim. Hiç memnun ayrılmadım ama yine de eğlenmeyi başardım. Tabii bu biraz da yeni element Strand’le çok alakalı ama atmosfer ve sanat tasarımı gibi detaylar her zamanki gibi zirvelerle. Bunlardan ileride detaylıca bahsedeceğim o yüzden gözüme daha çok batan bir şeyden bahsetmek istiyorum: Karakter kadrosu. Kadro demeye bin şahit, sayıyorum: Gardiyan (biz işte dümdüz), Osiris, arada biraz Caiatl, Rohan, Nimbus, Calus, The Witness. Zavalla, Mara Sov falan H.E.L.M.’de kalmışlar haydi onları geçtik. Eris ortalıkta yok, Drifter desen nerede Allah bilir. Hani seslendirme bütçesi çıkışmadı dersin, karakter kadrosunun azılığı bir kenara koyarsın, eyvallah. Peki Nimbus’un insanı fıtık eden karakter gelişimine ne diyebiliriz ki?
Şimdi yiğidi öldür hakkını yeme, diğer karakterler çok güzel resmedilmiş. Osiris’i hiç bu kadar gergin görmemiştik. O kadar paniklemiş ki kimi zaman bağırıyor, çağırıyor ve hatta kalp kırdığı oluyor. Hiç şüphesiz ki bu “küçük” macerayı Osiris hiç unutmayacak. Öte yandan Rohan tam bir görev adamı. Amiyane bir tabirle tatavasız bir kişiliği var. Düşmanımızın ortak olduğunu görünce derhal müttefik olmaya hazır olacak kadar rasyonel ve fedakar birisi. Hiç beklemediğim bir şekilde müttefikimiz Cabal imparatoriçesi Caiatl’ın geçmişinden bilgiler alıyor, düşmanımız Cabal imparatoru ve The Witness’ın en yeni müridi Calus’un şatafata olan düşkünlüğüne bir kez daha şahit oluyor, The Witness’ın en ufak bir hatada müritlerine bile dünyayı dar edebilecek kadar çözüm odaklı biri olduğunu anlayabiliyoruz. Ama o Nimbus… O bacağına s*çtığımın karakteri… Bu kadar cringe birisini yazmak için gerçekten büyük bir çaba gerekli. Kendisiyle ilk karşılaştığımda Cayde-6’in boşluğunu doldurmak için yazıldığını düşünmüştüm de ne büyük bir yanılgıymış. Bu fikrin en ufak zerresi bile Cayde-6’e saygısızlık olurdu! Karakter gelişimi, hah! Daha çok karakter gelişimin’t… Koca ek paketin belki de en vurucu (olması gereken) andan çok değil sadece 2 dakika sonra eski hâline geri dönüyor?! Tamam dostum Nimbus sen gelişme ama gölge de etme başka ihsan istemem.
Derdime Derman Spider-Man (Nimbus mizaj)
Hikaye, anlatımı ve karakterler cephesinde işler pek iç açıcı değil, peki ya geri kalanlar? Sonuçta bir sene boyunca bizi oyalaması gereken bir ek paket var karşımızda. Sonda söylenmesi gereken şeyi başta söyleyip kurtulmak istiyorum ben: Lightfall’un hikayesi dışında geri kalan HER ŞEYİ çok iyi. Oynanışı, içeriği, ücretsiz güncellemeyle değişen elementleri, sezon ekonomisi, açık dünyası… Hani her şey derken abarttığımı düşünmeyin istiyorum. Bir kere daha üstüne bastırma konusunda hiçbir sorun görmüyorum HER ŞEYİ çok iyi.
İlk başta Strand’i ele almak istiyorum. Kendisi hikaye boyunca da adını sık sık duyduğumuz yeni alt sınıfımız. Hikayede biraz fazla yer almasından ötürü aramızdaki ilişki biraz küskün başlasa da ilerleyen zamanlarda innnanılmaz eğlenceli bir alt sınıf olduğunu fark ettim. Strand’le alakalı söyleyebileceğim ilk şey artık, sonunda, çok şükür ve bu anlama gelen bütün diğer kelimeler, Destiny’de grappling hook atabiliyoruz. Üstelik öyle oyunun istediği sabit bir yere değil, her yere! İsterseniz havada bir boşluğa, isterseniz başka bir Gardiyan’a, isterseniz direkt düşmanınıza ya da düşmanlarınızın gemilerine! Bomba slotunu kullanan bu kancayı ilk başta agresif olarak hiçbir şekilde kullanamayacağımızı düşünüyordum. Fakat yanılmışım! Kancayı attıktan sonra zamanlamayı ayarlayabilirseniz karakteriniz bir miktar öne atılarak bir saldırı da yapıyor ve bu saldırı düşmanlarınıza hiç de azımsanmayacak bir hasar veriyor. Hani “zaten her yere uçup kaçabiliyorsun hasar da vurmayıver” dememiş olmaları çok hoşuma gitti.
Hikaye görevlerinde Strand kökenli yeteneklerinizin yenileme süresi oldukça kısa tutulduğundan bu kancayı gönül rahatlığıyla kullanabiliyorsunuz. Fakat ne zaman hikaye bitiyor çok sert bir duvara tosluyorsunuz: E bu kancanın bekleme süresi çok uzun?! Fakat doğru bir dizilim ve ufak bir grind’la bu sorunun üstesinden gelmek mümkün. Ayrıca Tangle adı verilen topçuklara kanca atmak da bekleme süresini tamamen sıfırlıyor. Düşmanınıza Tangle’ı fırlatıp peşinden kancayla uçarak gitmenin verdiği zevk anlatılmaz. Öyle ki Stasis dahil olmak üzere diğer alt sınıfların yüzüne uzun süredir bakmıyorum.
Bu kadar ballandıra ballandıra anlattım ama yanlış anlaşılmak istemem, Strand sadece grappling hook’tan ibaret değil. Düşmanlarınıza kelimenin tam anlamıyla bola fırlattığınız bir bomba tipi de var. Bu bomba düşmanlarını bir kukla gibi kollarından yukarıya doğru bağlayarak hareketsiz kalmalarını sağlıyor. Bitmedi, son bir şeyden daha bahsedeceğim: Threadling’ler! Bunlar da yine bombalarla ya da sınıfınızın yeteneğini kullanarak ortaya çıkardığınız küçük böcükler. Şimdilik her sınıfta birbirinden farklı ikişer aspect, her sınıfta ortak olarak kullanılan on dört tane de fragment var. Şimdilik diyorum çünkü ilerleyen sezonlarda daha fazlasının geleceğini biliyoruz, Tıpkı… Tıpkı Statis’deki gibi! Konuyu şuraya bağlamak için Statis örneğini verdim: Strand’i ve fragment’lerini kasmak çok rahatlatılmış. Beyond Light’ta gelen Statis’i kasmak için mutlaka quest’ini aldığınız etkinlik içerisinde, quest’in size emrettiği şeyi yapmanız gerekiyordu. Üstelik haftada sadece iki kere yaparak timegate’liyordu. Artık böyle zoraki şeyler yok. Takın Strand’inizi istediğiniz yerde, istediğiniz gibi oynayın. Çiçek gibi olmuş diyorum yahu!
Tower-Neomuna Yolcuları Aracımız 5 Dakika İçinde Kalkacaktır
Destiny için bilim kurgu diyoruz tabii ki ama atladığımız bir diğer etiket ise post apokaliptik oluşu. Last City gerçekten de bildiğimiz tek şehir olduğu için adı Last City. Onun dışında Farm adındaki ufak bir yaşam alanına tanıklık etmiştik fakat Last City hariç herhangi bir şehirleşme yapısıyla karşılaşmamıştık. Neptün dolayısıyla Neomuna’ya kadar. Güneş Sistemi’nin diğer gezegenleri Golden Age’de yaşabilir hâle getirilmiş olsa da düşman saldırılarına yenik düşmüş bir şekilde tasarlanmış. Yıkılmış binalar, terk edilmiş sokaklar ya da sadece vahşiçe büyüyen otlar, ağaçlar... Fakat Neomuna neon ışıklarıyla parıl parıl parlayan bir şehir.
Bu zamana kadar Neomuna diye bir yer olduğunu bilmiyorduk da nasıl öğreniyoruz bu da önemli bir soru. Neomuna’yı savunan Cloud Strider’lara ev sahipliği yapan bu şehri Osiris, Savathûn yüzünden (ya da sayesinde mi demeli) öğreniyor. Rohan ve Nimbus’un ırkı olan Cloud Strider’lar esasında bizim hakkımızda birçok şeye vâkıf. Bize de hem Cloud Strider’ları hem de Neomuna’yı kefşetmek kalıyor. Şehirde yaşayan vatandaşların bağlı oldukları CloudArk ağı, arcade oyun salonu şeklindeki Lost Sector’leri ve dikey mimarisiyle Neomuna, gerçekten de burada yaşam olduğunu oyuncuya hissettirebiliyor.
Neomuna güzel, Neomuna tatlı… Peki ya neler yapabiliyoruz bu Neomuna’da? Yaaani, dürüst olmak gerekirse diğer Destiny gezegenlerinde ne yapabiliyorsak onu. Ekstradan iki içerik daha var ama. Biri Terminal Overload, diğeri ise Vex Incursion. Public event kafasında çalışan bu etkinliklerin bahsetmeye değecek çok büyük farklılıkları yok. Neomuna’nın silahlarını ve Exotic eşya elde etmenin en kesin yolu bu etkinliklerden geçiyor. Bungie’nin Exotic eşya elde etmek için sadece üst seviye Lost Sector farm’lanmasından rahatsızlık duyduğunu biliyorduk. Bu rahatsızlıklarını oyuna yeni bir etkinlik getirerek çözmeleri hoş olmuş.
Ek olarak şundan bahsetmek istiyorum ki Lightfall’un internet sitesinde Terminal Overload için 6 kişilik maç aramalı bir etkinlik olacağı söylenmişti. Bu da insanların akıllarına The Witch Queen’deki The Wellspring gibi bir tecrübe getirmişti. Fakat durum öyle değilmiş. Maksimum 3 arkadaşınızla birlikte etkinliğe girebiliyorsunuz girebilmesine de şöyle iki problemim var: 1) Benim diğer arkadaşlarımın başı kel mi, neden onlarla oynayamıyorum? 2) İyi de aga yine beni Neomuna’nın açık dünyasına atıyorsun ki, bu ayrı bir etkinlik seçeneği değil. Oyuncular bu etkinliğin The Wellspring gibi olması için Bungie’ye baskılar uygulamaya başladı bile. Bakalım o cepheden ileride herhangi bir değişiklik olacak mı?
Seviyorum ama kimi, En tatlı birisini…
…Zaten kafan karıştı biliyorum, Olsun baş harfleri söyler sana, Ne de olsa Destiny 2’yi artık bunsuz düşünmek zor aga… Bu aşırı kötü akrostişi anlamadıysanız… Konuyu sezona getirmeye çalışıyordum ya… Hep “Şimdi sezonu ek pakete dahil mi düşünmemiz gerekli, yoksa ayrıca mı ele almalıyız?” şeklinde bir beyin fırtınası yapıyordum da, artık saldım onu. Eğer ek paketin baz halini alırsanız yanında sezonu da otomatik olarak almış alıyorsunuz. Yani Bungie bile artık bu ikisini yekpare saymış ben saymasam kaç yazar?!
Season of the Defiance, Lightfall’un tam bittiği yerden bayrağı devralıyor. Reef’in kraliçesi Mara Sov bir kere daha bizle haşır neşir oluyor ve güçlerinden paylaşmaktan çekinmiyor. Queensquard yani Kraliçe’nin Koruması olarak bulunduğumuz bu sezonun içeriği de, loot’u da pek bir güzel. Hikayesi konusunda bir şey söylemek şimdilik güç çünkü diğer sezonlarda da olduğu gibi hafta hafta ilerliyor. Benim burada daha çok değinmek istediğim şey, Bungie’nin artık sıkıcılaşmaya başlayan sezon ekonomisini değiştirmeye ufak ufak başlıyor olması.
Shadowkeep’ten beri her sezonun kendine has bir para birimi olurdu. Bu para birimini en hızlı elde etme yolu ise sezon etkinliğinin bizzat kendisini yapmaktı. Eğer ki doğru upgrade’leri alırsanız sezon etkinliğinden bağımsız etkinlikleri oynarsanız da cüzi miktarlarda düştüğü oluyordu. Artık bu “para birimi”ni tamamen kaldırmışlar. Alışkın olduğumuz vendorlar da dahil olmak üzere hepsi engram sistemine geçmişler ve bunu şimdiden söyleyebilirim ki şahane olmuş! Hem sezon etkinliğinde hem de Terminal Overload’ta bir anahtar tipi var ve bu anahtar loot almak için değil esasında. Ekstra loot almak için. Hâl böyle olunca “anahtarım yok ya, en iyisi oynamayayım” fikrinin önüne geçilmiş.
Bungie’nin ilerleyen zamanlarda sezon vendor’larının upgrade’lenmesini de kaldıracağını biliyoruz. Çünkü dediğim gibi Shadowkeep’ten beridir durum bu hâlde. Shadowkeep’ten beri diyorum da 1 Ekim 2019’dan beri dersem durumun ne kadar önemli olduğunu daha çok vurgularım sanırım. Hemen hemen 4 senedir aynı tasarım anlayışı… Yuh…
Böyle build’in craft’layanı da olur evelallah!
Destiny’de dizilim yapmak, özellikle son seviye içerik oynuyorsanız, çok önemli. Çünkü oyun tarzınıza doğrudan etki ediyor. Yeteneklerinizin bekleme süresini mi azaltacaksınız, onun yerine biraz can kazanmaya ne dersiniz? Ya da düşman saflarının içine dalacağınız için biraz dayanıklılık iyi gelirdi değil mi? İşte tüm bu karar mekanizmaları zırhlarınıza taktığınız modlar, dolayısıyla yaptığınız dizilimden geçiyor.
Destiny 2’de bu zamana kadar üç farklı dizilim tipi vardı. İsimleri: Charge with Light, Warmind Cell ve Elementel Well idi. Kimi zaman bu modlara güçlendirmeler geldi, bazıları zayıflatıldı derken belli başlı metalar oluşmuştu. Örneğin kimse Warmind Cell kullanmıyordu. Charge with Light’a gelen nerf’ler yüzünden de Elementel Well kullanımı dominant bir şekilde görünüyordu. Fakat durum bir hayli değişti. Warmind Cell’ler artık hayatımızda yok… RIP in Pepperonis’leriniz hazırsa teknik olarak artık Charge with Light ve Elementel Well de yok. Armor Charge adında sentez bir sistem getirilmiş durumda.
Gerek süper kullanarak öldürülen düşmanlarla, gerek taktığınız modların gerekliliklerini yerine getirerek düşürdüğünüz Orb of Power’ı aldığınız zaman bir tane Armor Charge kazanıyorsunuz. Ekstra modlar kullanarak üzerinizdeki maksimum Armor Charge’ların miktarını da süresini de arttırabiliyorsunuz. Uzun lafın kısası gerçekten de Charge with Light ile Element Well’in kusursuz bir birleşimi olmuş.
Eskiden zırhların Void, Solar, Statis gibi elementleri vardı. Bu yeni sistem duyurulmadan önce Strand’in gelmesiyle nasıl yeni modlarla karşılacağımızı merak ediyordum. Sizin de fark ettiğiniz gibi “var-dı” kelimesini kullanmıştım çünkü bu muhabbet de kaldırıldı. Artık her modu her zırhta gönlünüzce kullanabiliyorsunuz. Bunun da şöyle bir konforu var: Ben build’lerimi üçüncü parti bir internet sitesi olan Destiny Item Manager’e kaydediyorum mesela. Solar taktığım zırhımı başka bir build’imde Void kullanmam gerekiyordu ve DIM bunu ne yazık ki yapamıyordu. Benim elimde manuel olarak halletmem gerekiyordu. Fakat artık böyle zahmete gerek yok, gerçi artık DIM’e de pek gerek yok!
DIM’in yapmış olduğu bu şeye, yani Loadout’lara SONUNDA oyun içerisinde de erişebiliyoruz. SONUNDA!!! diye bağırmamın sebebi, oyunun API’ı çöktüğü zaman DIM gibi üçüncü parti hiçbir şeyi kullanamıyor oluşunuz. Artık direkt oyunun içinde bulunduğu için tek tıkla karakteriniz oyuna hazır oluyor. İlk başta 4 slot veriyor, hiç ölmeden tek başınıza Legend Lost Sector yaparsanız bu sayı 8’e çıkıyor. Ben gayet yeterli buldum. Bütün ihtiyaçlarımı karşılıyor.
Tüm bu buildcraft’ın kökten değişimi, Loadout sistemi… Şunu demeye çalışıyorum: İşleri inanılmaz rahatlatıyor. Ben Destiny’de build yapmaktan çok keyif alıyorum. Bu konuda da çok iddialıyım laf aramızda. Asla YouTube’dan build videosu izlemem, kendi build’lerimi kendim yapardım. Bu değişikliklerle ilk karşılaştığımda eski sistemle kıyas ettiğimden bütün build’lerim çok kötü oluyordu. Kötü olması bir yana sürekli aynı modlardan birçok kez kullandığımı da fark edince Bungie’ye kötü laflar hazırlamıştım. Sonra tövbemi bozup bu yeni sisteme dair bir tane video izledim. Nöronu aktifleşen bir maymun olmuştum artık. Sistemi iyice anladığım için kendi build’lerimi yapmaya çoktan başladım. Eskiden dayanıklı mı olsam yeteneklerim daha çabuk mu gelsin diye düşürdüm. Çok sevdiğim bir İngiliz atasözü de der ki: Why not both?!
Düşüyor mu böyle?
Şimdi tek nefeste Lightfall’la gelen şeyleri saymaya çalışacağım: Kalitesi tartışmaya açık yeni hikaye görevleri, yeni açık dünya, yeni alt sınıf, iki yeni etkinlik, yeni quest’ler, yeni strike (bir tane olması üzücü), yeni raid, yeni düşman tipi olan Tormantor’lar, yeni sezon etkinliği, sayamayacağım kadar silah ve zırh, yeni Exotic’ler, yeni buildcrafting, Light alt sınıflar için yeni aspect’ler, yeni engram sistemi, Loadout sistemi, Comment sistemi, Guardian rank sistemi… Ve sanırım bu kadar. İlerleyen zamanlarda oyun içerisinde LFG sistemi geleceğini de biliyoruz. Bir diğer deyişle Destiny, yine yeni yeniden evrimleşerek gelişmeye devam edecek.
Eğer hikayenin yarattığı hayal kırıklığından bir şekilde sıyrılmayı başarırsanız, ki ben başardım, Lightfall’dan keyif alacağınıza çok eminim. İlk başlarda hikayenin yarattığı hayal kırıklığı nedeniyle her modern oyuncunun yapacağı gibi bir süre negatif inceleme bombardımanına tutuldu Lightfall. Kullanıcı puanlarını ve Steam’deki “çoğunlukla olumsuz” başlığını hak etmiyor. Şunu da hatırlatmakta fayda var ki, pazarlama ekibinin söylediği slogan “Sonumuz başlıyor” idi, “Sonumuz geldi” değil. Belki biz çok beklentiye girdik, belki de Bungie çok gazladı. Bildiğim tek şey şu ki Destiny şu an hiç oynanmadığı kadar çok oynanıyor ve büyük ihtimalle Bungie para sayma makinesinden gelen sesin konforunu sürüyor.
The Witch Queen incelemesinin sonunda yaptığım “En iyi ek paket mi?” kritiğini yapmak içimden gelmiyor dürüst olmak gerekirse. Hani olmadığı çok kesin çünkü. The Witch Queen, The Taken King, Forsaken gibi zirveyi oynayan ek paketlerin yanında Lightfall’a en iyisi demek gerçekten haksızlık. Fakat Curse of Osiris, Shadowkeep ve hatta belki Beyond Light varken de kötü demeye insanın vicdanı el vermiyor. Umuyorum ki Bungie bütün kartlarını The Final Shape’e saklamıştır. Umarım saklamıştır çünkü The Final Shape’in hikayesi Lightfall gibi olursa vah Bungie’nin haline.
Başlıklar
Lightfall’un en iyi ek paket olmadığına dair hiçbir şüphemiz yok fakat en kötü ek paket olmaya, çok şükür, epey uzak. İlla ki formülize etmem gerekirse Beyond Light ile The Witch Queen’in aritmetik ortalaması. Bungie’nin Mehter gibi iki ileri bir geri gitmesine alıştık. İşte tam da bu sebepten ötürü The Final Shape için umutlarımı henüz yitirmedim.
- Neomuna başarılı bir şekilde içerisinde yaşandığı illüzyonunu verebiliyor
- Yeni sistemler hem eğlenceli hem işleri çok rahatlatıyor
- Atmosfer ve sanat tasarımı en üstlerde
- Hikaye beklentilerin çok çok altında
- Karakter kadrosu yetersiz
- Nimbus (Ciddiyim)