İş başa düştü
Devamını okuZindan mı kuruyorum anaokulu mu işletiyorum belli değil! Birinin uykusu gelir, biri acıkır, birinin canı bira çeker, hep bi mızıklama… Kötü deyip geçmeyin; onlar da uyur, yer, içer hatta hamama gider. Dolayısıyla çalışma şartlarını gözetmezsek zindanın orta yerinde protestolara başlayabilirler. Tokatlamak nafile! Yani bu oyunda birim basıp “Hadi savaşa!” diyemiyoruz ona göre. Ama basit bir çerçeveden bakarsak, zindanı kur, savun, ordunu kur, gidip savaş.
Bekleyin şu Unicorn’u kesip geleceğim!
İyi olan her şeyden iğrenerek yok etmek için elinden geleni yapan, adeta mutlak kötülüğün vücut bulmuş haliyiz. Tatlış unicornları kesen, köy halkını katleden, yolda gördüğümüz kendi halinde takılan koyunlara saldıran (goyunları bırakın :( ), “Heroes” adı altındaki tüm iyileri un ufak etmek için yer altı ve yer üstünde savaş halindeki bir zindan lorduyuz. Üçüncü oyundan da tanıdığımız Thalya, bir kara elf. İyi ve kötüden oluşan çift kişiliğinden kötünün kendisini ele geçirmesi vesilesiyle “Absolute Evil” olarak geçen mutlak kötülüğe, yani bize, iyiliğin karşısında savaşmak için hizmetlerini sunar. Ve genelde alıştığımızın aksine bu hikâyenin sonunda kötüler kazanır. Thalya, üvey babası Tanos’a karşı gelerek kafasını bildiğiniz kazığa geçirir. 3. oyunun bu şekilde bitişiyle 4’e geçişimiz Thalya’nın üvey kardeşi Tristan’ın babasının intikamını almak için Thalya’ya savaş açmasıyla devam etmekte.
Hikâyemiz bu eksende klişeler klişesi ilerlerken bir bakıyoruz ki Thalya, Absolute Evil’ı “Totaly-Not-Infinity Gauntlet” ile parmak şıklatmasıyla yanlışlıkla yeryüzünden siler. (Az önce Tanos-Thanos esprisi yapacaktım ama benim yapmama gerek kalmamış galiba. -Can) Kötülüğün başına kimse geçemediği için de bu görev Thalya’ya kalır. Fakat iyiliğe karşı olan savaşı kazanabilmesinin güçlüğü ile boğuşan Thalya dayanamayıp yaşlı snot cemiyetinden yardım ister. Cemiyetin bu konuda bir önerisi vardır. Bebek Gorgu! (Haydaaa! -Can) Thalya Gorgu’yu besleyip güçlenmesini sağlarsa onun güçlerinden faydalanabilecektir.
İşte böyle gözümüze soka soka bilindik bir çok yapıma kafa atıyoruz. Popüler kültür kokteyli anlayacağınız. Çok bilindik öğelerin, kişilerin oyuna bir yerlerden girivermesini geçtim, anlatıcı da laf arasında çok fazla yapıma da dokundurmada bulunuyor. Bu arada anlatıcı ve Thalya birbirleriyle inanılmaz konuşuyor… Yani oyuna sırf bu sebeple konuşma sıklığını azaltma seçeneği eklemişler. Gerisini siz düşünün. Bir şeye de yorumun olmasın be adam! Ehem, neyse...
Çalışın uleeyn! **ŞAAAAAKKK**
Zindan, “Little Snot” adı verilen minik işçi yaratıklar tarafından onlara verilen komutlar doğrultusunda otomatik olarak büyütülüyor. Yani “Şurası kazılacak” dediğinizde boş birimler ya oraya geliyor ya da işi sıraya alıyorlar. Dolayısıyla zindanın tamamında bir düzen hakim. Bu arada oyunda bir köle tokatlama mekaniği mevcut :( Her vuruş yüzdelik bir hareket artışı sağlıyor. Zaten kazı yapan snot’a sanki çalışmıyormuşçasına okkalı bir tokat atıyoruz, o da hızlanmaya başlıyor. Hayır biraz da vicdanen rahatsız olmuyor değilim. Neyse ki snotlar kin gütmedikleri için öbür yanağını dönen yaratıklar…
Önceki oyundan farklı olarak en bariz değişiklik artık ordu birimlerinin savaşmak dışında hiçbir iş yapmaması. Normalde snotlar sadece kutu üretimi, altın toplama ve kazıda kullanılırken kalan işler için ilgili birimler odalarında üretimleriyle ilgileniyorlardı. Orklar tuzak, iblisler mana üretirdi örneğin. Fakat artık snotlar ne var ne yok her şeyin üretiminde. Ordu da… yatış…
Zindan haritası altın ve mana kaynakları, bölüme bağlı olarak birden fazla mağara çıkışı, ana üsse saldıran canavar yuvaları ya da belirli köşelerde konuşlanan cüce birliklerinden oluşuyor. Kazılmamış koskoca bir alanda tamamen isteğinize bağlı olarak oda oda kendimize yer açarak zindanımızı geliştirmeyi amaçlıyoruz. Bir önceki oyun bu anlamda biraz basitti ama bu oyunla beraber “kötülük” kazanımı bir hayli değiştiği için gelişip büyümek o kadar da kolay olmuyor. Geliştirmelerle yeni odalar, tuzaklar ya da birimleri açabildiğimiz için kötülük toplamamız gerekiyor ama kötülük eskisi gibi maden misali kendi kendine üretilen bir sistemle değil de size verilen belirli görevleri yerine getirdiğiniz takdirde büyük miktarlarda kazanılabiliniyor.
Kötülük üretimi için belirli odalar var evet ama getirisinin düşüklüğü sebebiyle ben pek bir numarasını göremedim açıkçası. Akmasa da damlar diyerek yine de kullandım o ayrı. Şahsen bu halini çok sevemedim çünkü zindanı büyütebilmek için her zaman görev peşinde koşmanız bekleniyor. Dolayısıyla bu bir önceki oyuna kıyasla sizi daha da stratejik düşünmeye sevk ediyor. “Ah onu değil de öbürünü mü geliştirseydim yaa?” diye yanlış kaynak kullanımına birden üzülebiliyorsunuz anlayacağınız.
Bunun dışında mağara girişlerinden de düzenli olarak saldırılar gerçekleştirildiği için çeşitli tuzaklarla zindanımızı savunmak durumunda kalıyoruz. Bu sefer tuzak sistemlerinde çok efektif bir düzenlemeye gidilmiş. Eskiden manuel ve otomatik olarak ikiye ayrılan tuzak sistemleri artık tamamen otomatik. Ayrıca artık birbiriyle daha rahat kombine edilen, yeni tuzak modelleriyle de en ideal savunma sistemini kurmamıza olanak sunulmuş.
Her şeyi bir kenara bırakırsak oynarken bu oyundaki hiçbir şeyi ciddiye almamanız gerektiğini ve gördüğünüz her saçmalıkta şaşırmamanız gerektiğini hatırlatmak isterim. Dungeons 2 ve 3 açıkçası çok severek oynadığım bir seriydi. Yer yer insanı baysa da ben o baygınlığı seviyordum sanırım. Özellikle üçüncü oyunun DLC’leriyle yeri bende ayrıdır. Ama 4’üncü oyunun bu trollük sınırını fazlaca aşması beni bile azıcık sıktı sanki. Ama onun dışında Dungeons 4, önceki oyunun her yönden üzerine konulmuş ve çok daha iyi bir hali olmuş.
Başlıklar
Oynaması son derece keyifli, komik ve bir o kadar stratejik. Azıcık da bağımlılık yaptığını söylemeden geçmeyelim.
- Müzikler
- Bilindik bir çok yapıma gönderme
- Gorgu
- İksir serisinin eklenmesi
- Oynanışta bir değişiklik yok
- Aynı hikaye ısıtılıp önümüze konulmuş
- Komik olacağız diye arada yavanlaşıp seni boğması
- Kötülüğün toplanışındaki değişiklik
- Oyun ilerledikçe kasma sorunu