God of War’u kısaca özetlememi isterseniz, klavyemden çıkacak tek kelime destansı olur. 30 küsür saat boyunca eşlik edeceğiniz Kratos ve oğlu Atreus’un macerası sizi Midgard’ın sakin sularından Helheim’ın tükürük donduran soğuklarına; Devler ve Tanrıların kapıştığı savaş alanlarından Hel’den çıkan menfur yaratıkların berbat kokusuna bürünmüş mağaralara taşıyacak. Yol boyunca İskandinav mitolojisinden birçok efsaneye tanıklık edecek, ayak basılmaması gereken lanetli topraklarda toz kaldıracaksınız. En önemlisi de, bu olağanüstü epiği tamamladığınızda, deneyimlediğiniz macerayı düşünecek ve kendi kendinize şunu diyeceksiniz, “Bu hayatımda oynadığım en iyi oyunlardan biri.”
God of War’un basın döngüsünü takip ettiyseniz oyunla ilgili birçok özelliği ve hikaye detaylarını bildiğinizi düşünebilirsiniz. Ben oyunla geçirdiğim onlarca saat sonrası, geliştirici Santa Monica Studio’nun sır olarak sakladığı birçok yan görev, aktivite, hikaye detayı ve oynanış mekaniği keşfettim. Oyundan alacağınız keyfi baltalamamak için bu yazıda hikayeye çok girmek istemiyorum. Tek bilmeniz gereken, Kratos ve Atreus’un bir sebeple Dokuz Diyar’daki en yüksek zirveye çıkmak zorunda oldukları.
Gitti Mazinin Kratos’u, Geldi Şimdinin Babası
God of War her anlamıyla “tam” bir oyun. Beni en çok şaşırtan, kendine has bir ana karakter ve aksiyon dolu oynanışa sahip serinin, bu denli farklı bir yola girmesine rağmen ortaya böyle başarılı bir oyunun çıkabilmesi. Bu değişikliği perçinleyen iki özellik var. Birincisi, Kratos ve oğlunun macerasını ekranlarımıza taşıyan hikaye anlatımı.
Kratos kusursuzluk örneği değil. O geride bıraktığı hayatının izlerini (kelimenin tam anlamıyla) üstünde taşıyan yaralı bir ruh. Bir mitolojik diyarı geride bırakıp, bir diğerine geldiğinde tek amacı sessiz sakin bir yaşam sürmekti. Bu dileğini eşi Faye ve oğlu Atreus’la bir süre gerçekleştirmiş olsa da, bazı sebeplerden dolayı kendini baba – oğul ilişkisi kuramadığı Atreus’la baş başa buluyor. Atreus, annesi tarafından eğitilmiş, küçük yaşına rağmen kendi başının çaresine bakmasını bilen bir çocuk. Fakat Kratos’la ilişkisi, onun emirlerini yerine getirmekten ibaret.
God of War, eski Kratos’un öfke yolunda parçaladığı suçsuz insanlarla yüzleşmekten kaçınmıyor. Kratos her ne kadar hayatında temiz bir sayfa açmaya çalışsa da, arka sayfadan sızan mürekkep izlerini saklayamıyor. İşte God of War’u “oyunlarda hikaye anlatımı” adı altında müfredata sokacak detay da burada saklı. Kratos yıkıcı ve zarar verici biri. Tanrılara olan nefreti, hayatındaki her şeyi yok etmiş durumda. Atreus’a baktığında bir oğuldan ziyade, parlatılması ve yağlanması gereken bir savaş makinesi görüyor. Fakat baba - oğulun macerası onları akıl almaz yerlere ve tahmin edilemez durumlara taşıdığında, Kratos ve Atreus’un arasındaki bağ giderek sıkılaşıyor. Kratos, Atreus’a nasıl hayatta kalması gerektiğini öğretirken, Atreus da onun içindeki insanlığı gün yüzüne çıkarıyor. Oyun bu yönüyle bana The Last of Us’daki Ellie – Joel bağını hatırlattı.
Kan ve Buzun Şarkısı
Yukarıda bahsettiğim perçinleyici özelliklerden ikincisi, oyunun dövüş mekaniklerinde. Eski oyunların Kratos’un metrelerce geri duran kamerasını, aynı anda onlarca düşmanı öldürdüğünüz absürt dövüş sekanslarını unutun. Yeni God of War bunlarla ilgilenmiyor. Bu oyunun en önemli özelliklerinden biri Kratos ve Atreus’un macerasını ve ikili arasındaki bağı en çıplak ve vurucu şekilde ekrana yantısması. Bunu yapmak için dövüş mekanikleri ve kameranın biraz daha kişisel olması gerekiyor. Artık kamera Kratos’un hemen arkasında ve dövüşler daha kişisel. Bu kişisellik, oyunun “tek çekim” kamera stilinden de destek alıyor. Oyunun başında Yeni Oyun’a bastıktan sonra, kamera ne bir ara sahnede ne de yükleme ekranında kesim yapmıyor. Bütün oyun size sanki Kratos ve Atreus’un macerasına birinci elden tanıklık eden birinin gözlerinden oynuyormuşsunuz hissi veriyor. Bu seçim hem hikaye anlatımını, hem de dövüş mekaniklerini harika bir şekilde desteklemiş.
Kratos bir elinde kalkanı, diğer elinde baltasıyla karşısına çıkan onlarca farklı düşmanın pestilini çıkarıyor. Elinizde sadece bir silah (mı acaba?) olduğuna bakmayın, oyunun detaylı beceri sistemi Kratos’a kullanabileceği sayısız kombo ve yeni dövüş özellikleri verecek. Yolculuğunuz boyunca öldürdüğünüz her düşman toplam XP’nizi arttırıyor ve bu XP’yi harcayarak yeni beceriler alıyorsunuz. XP puanlarını kullanarak Kratos’un baltası, Leviathan’ın yakın ve uzak dövüş özelliklerini; kalkanını ve Rage of Sparta kapasitesini kişiselleştirebiliyorsunuz. Oyun bol keseden XP dağıttığı için, eğer az çok yan görevlere ve keşife önem verdiyseniz çok geç olmadan tüm özellikleri rahatça açabilirsiniz.
Leviathan için alabileceğiniz ekstra becerilerle, baltayı dondurucu bir ölüm makinesine dönüştürme şansınız var. Fakat dövüş sisteminin en tatlı yanı, baltanıza eklediğiniz “runic saldırılar”. Bunları, her 40-50 saniyede bir kullandığınız, yüksek hasarlı özel beceriler olarak düşünün. Her saldırının kendi hasar, buz ve şok etki seviyeleri var. Bir saldırıyla Kratos, Leviathan’ı yere üç defa vurup karşı tarafa yüksek hasar verirken, bir diğeriyle karşısındaki herkesi dondurabiliyor. Hafif ve ağır olarak ikiye ayrılan bu saldırıları R1 ve R2’ye basarak kullanıyorsunuz. Oynayış tarzınıza hangi saldırıların uyduğuna ve bunlar arasında hangilerinin geliştirilmeye değdiğine karar vermek sizin tercihiniz.
Dövüşlerde Kratos’un en büyük yardımcısı, elbette oğlu Atreus. Kendisi başlarda sadece oklarıyla düşmanların dikkatini dağıtmaya yarasa da, oyunun ilerleyen kısımlarında geliştirilmiş özellikleri ve yeni ok çeşitleriyle kendi başına düşmanları öldürebilecek seviyeye geliyor.
Şöyle bir dövüş sahnesi düşünün: Karşıda iki patlayıcı, bir kalkanlı Draugr ve iki kurt var. Tepedeki Draugr da Kratos’a ateş yağdırmakla meşgul. Kratos önce Leviathan’ı tepedeki düşmana sallıyor ve onu donduruyor. Patlayıcılar üzerine doğru koşarken, Atreus’tan onlara şok oku atmasını istiyor. Şoktan sarsılanların karşısına geçip, açısını ayarlayan Kratos, Leviathan’ı geri çağırıyor ve bu sırada hem tepedeki Draugr’ı hem de baltanın yolundaki patlayıcıları öldürüyor. Kurtlar tam ona doğru koşarken havaya zıplayıp Leviathan’ı yere vurup etrafındaki herkesi donduruyor. Bu sırada arkadan saldırmaya çalışan kalkanlı Draugr’sa, Atreus’un sırtına atlaması ve onu bıçaklamasıyla kısa bir süreliğine etkisiz hâle geliyor. Kratos kurtları çıplak elleriyle öldürtükten sonra, Rage of Sparta’yı aktive edip, baltalıyı Hel’den çıktığına pişman ediyor. Bu oyunun geniş ve çeşitli dövüş mekanikleriyle ortaya çıkarabileceğiniz senaryolardan sadece biri.
Kişiselleştirilebilir dövüş tarzlarının yanında düşman çeşitliliği de dövüşlerin hiçbir zaman monotonlaşmamasını sağlıyor. Oyunda geçirdiğim 30 saat boyunca irili ufaklı yüzlerce dövüşe girdim ama bir kere bile canım sıkılmadı. Oyun düşman havuzunu her daim farklı özelliklere sahip düşmanlarla genişletiyor. Bunların çoğu kağıt üzerinde birbirinin varyasyonları olsa da, mekaniksel anlamda bana Kratos’un elinin altındaki her özelliği kullandırtmayı başardılar.
Dokuz Diyar’da Yağmalanmadık Yer Bırakmadın Be Kratos
Loot, loot, loot! God of War’ın her anı yağmalanabilir sandık ve elde edilebilir bir sürü egzotik zırh parçasıyla dolu. Sandıkların içinden çıkan eşya yapım malzemeleriyle, cüce kardeşler Sindri ve Brok’un dükkanlarında Kratos’a yeni zırhlar, tılsımlar ve daha birçok ekstra eşya yaptırabiliyorsunuz (Atreus’un zırhını da değiştirebiliyorsunuz).
Kratos’un altı farklı özelliği var. Strenght, dayak kapasitesini yükseltirken, Runic özel saldırıların gücüne güç katıyor. Defence daha az hasar almasını sağlarken, Vitality canını artırıyor. Luck bazı özelliklerin rastgele aktive olmasının ihtimaliyle oynarken, Cooldown’sa runic saldırıların bekleme süresini düşürüyor. Satın aldığınız ya da cüce kardeşlere yaptırdığınız zırhlar, direkt olarak bu özellikleri etkiliyor. Bazı zırhlar Runic ve Cooldown’a buff verirken, bazıları Defence ve Vitality’inizi yükseltiyor. Leviathan’ı güçlendirmek için gereken önemli materyalleri de ana hikayede buluyorsunuz. Baltayı güçlendirdiğinizde Kratos’a alabileceğiniz yeni beceriler açıyorsunuz.
Zırhlarınızı maceralarınız boyunca topladığınız para birimi Hacksilver’ı (Türkçe oynarsanız Kertik Gümüş diye geçiyor) kullanarak geliştiriyorsunuz. Bu sayede zırhların hem gücünü artırıyor ve üstlerine ekstra tılsım soketleri ekliyorsunuz. Bu tılsımlar yukarıda saydığım altı farklı özelliğe ekstra güç veriyor. Bazı tılsımlar sadece güç vermekle kalmayıp, daha farklı özelliklere da sahip olabiliyor. Burada da yine oynanış tarzınıza göre Kratos’a en uygun zırh ve tılsım seçimini yapmak sizin işiniz.
Dokuz Diyar’ın Çivisi Çıkmış
Oyunun %60’lık kısmı ölümlülerin diyarı Midgard’da geçiyor. Geriye kalan dilimde farklı diyarları ziyaret ediyor ve destanlara konu olan topraklara ayak basıyorsunuz. Hangi diyarları, hangi şartlar altında ziyaret ettiğinizden bahsetmek istemiyorum zira benim için oyunun en keyif verici kısımları bu diyarlara yaptığım ziyaretlerdi. Ama her diyardan Midgard’daki gibi devasa bir oyun alanı beklemeyin. Çok detaya girmeden, Midgard’daki oyun alanınızın detaylı ve keşfetmeye teşvik edici olduğunu söyleyebilirim.
Oyunun ilk beş saati sonrasında kendinizi bulacağınız ana bölge; birçok meydan okuma, yan görev, sürpriz ve hikaye parçacıklarıyla dolu. Burada isterseniz Brok ve Sindri’den yan görevler alıp, daha önce erişemediğiniz gizli bölgelere girebilir, karaya oturmuş gemilerde ganimet arayabilir; isterseniz İskandinav mitolojisinden fırlamış efsanelerin peşinden koşabilir, isterseniz de yardımınıza muhtaç yaratıkları kurtatabilirsiniz. Midgard’daki her şey yapmak bile sadece 30 saatinizi alacaktır diye tahmin ediyorum.
God of War, bu bahsettiğim yan aktiviteleri o kadar iyi şekilde paketleyip sunuyor ki; ana görevler ve aktiviteler arasında kalite farklı yok diyebilirim. Siz Midgard’ı arşınlarken Kratos ve Atreus başlarına gelen olaylar hakkında muhabbet ediyorlar, mitolojik hikayelerden bahsediyorlar ve aralarındaki bağı güçlendiriyorlar. Tıpkı dövüşlerde olduğu gibi, farklı diylarda ana görevin peşinden gitmediğim zamanlarda bile hiç sıkılmadım. Oyunun her anı dolu, her anı ilginizi ekrana tam olarak vermenizi istiyor. Dövüşmüyorsanız, tırmanıyorsunuz; tırmanmıyorsanız mitolojik hikayeler dinleyip, diyarların ve Tanrıların geçmişleri hakkında bilgi ediniyorsunuz. Bu döngü hiçbir zaman bilgi ya da dövüş bombardımanına da dönmüyor. Oyunun muhteşem temposu, her lore ve dövüş sekansından sonra zihninizi ve ellerinizi çalıştırsa da, sizi hiçbir zaman yormuyor. Her seferinde maceranıza daha fazlasını isteyerek devam ediyorsunuz.
Muhteşem Bir Görsel Ziyafet
Oyunu oynarken kendimi birçok sefer durup, etrafı seyrederken buldum. Midgard ve diğer diyarlarda yaratılan atmosfer, sanat tasarım ve grafik kalitesinin desteğiyle unutulmayacak bir şölen sunuyor. Hafif esintiyle sallanan ağaç yaprakları, Kratos’un attığı her adımda sırtında sarsılan baltası, çamur ve karda yürürken bıraktığınız izler fantastik ama inandırıcı bir oyun dünyası yaratılmasını sağlamış.
Atmosferi destekleyici unsurlardan bir diğeri de oyun boyunca gözünüzden kaçması mümkün olan ufak detaylar. Karlı bir yolda giderken Atreus üşüyecek ve hapşurmaya başlayacak, hararetli bir tartışmanın geçtiği ara sahne sonrasında, kontrol size geçtiğinde Kratos Atreus’a kızgın bir şekilde bakacak, dövüşlerde hasar verdiğiniz düşmanlar hasarlara uygun tepkiler verecek. Bunun gibi onlarca küçük detay Santa Monica Studio’nun oyun üstünde ne kadar uğraştığını gösteriyor.
God of War, PS4’te 1080p çözünürlük ve 30 FPS sunuyor. Eğer PS4 Pro’ya sahipseniz, performans ve grafik modları arasında tercih yapma imkanınız var. Performans modu çözünürlüğü 1080p’de tutarken, FPS’yi 45-50 civarına çekiyor. 4K televizyonu olanlar oyunu grafik modunda oynamak isteyebilir zira bu modda çözünürlük 4K’ya çıkıyor ve görseller harika bir hâl alıyor fakat FPS çoğu zaman söz verilen 30’u tutturmakta zorlanıyor ve bazen 20’lere düşebiliyor. Pro sahiplerine tavsiyem oyunu performans modunda oynamaları yönünde olacaktır. Ayrıca, orijinal PS4 sahipleri sakın üzülmesin. Oyun orada da, Sony’nin birinci parti stüdyolarından beklenebileceği üzere, olağanüstü gözüküyor.
Hatasız Tanrı Olmaz
Oyunla geçirdiğim ilk 10 saat sonrası kafamı yastığa koyduktan sonra, yazacağım incelemeyi düşünmeye başlamıştım. Zihnimde oyunun başarılı bir şekilde üstesinden geldiği zorluklar varken, beni rahatsız eden kısımlarını seçmekte zorlanmıştım. Oyunu bitirip, bu yazıyı yazmaya başlamadan önce eksiklerini yine düşündüm ve ne yalan söyleyeyim, birkaç ufak problem dışında canımı sıkan, oyun zevkimi bozan bir şey hâlâ yok.
Belki de tek hayal kırıklığım, oyun çıkmadan önce gazlanan troll dövüşlerinin tekdüzeliği oldu. Kendine has karakteristik özelliklere ve dövüş tarzlarına sahip olacağı söylenen bu yaratıklar, gerçekte neredeyse birbirinin aynısı dövüşlerle çıkıyor karşımıza. Her ne kadar elemantal güçleri farklılık gösterse de mekanik anlamda hepsi aynı.
Oyunla ilgili bir diğer sıkıntım da Atreus’un yapay zekasında. Normalde kendi başının çaresine bakan ve ayak altına dolanmayan Atreus, bazen çok fazla atlama ve zıplama yapmanız gereken bölümlerde size yetişemeyebiliyor. Bundan dolayı bazı dövüşleri Atreus’suz oynamak zorunda kaldım.
Kratos ve Atreus’un Destanı
God of War yalnızca PS4’ün değil, bu jenerasyonun en başarılı oyunlarından biri olmuş. Kökleri bu kadar güçlü olan bir oyunu topraktan söküp, başka bir yere dikebilmek ve sonucunda daha güçlü ve daha büyük hâle getirebilmek şapka çıkarmayı hak eden bir başarı. Santa Monica Studio’nun God of War’da ekranlarımıza aktardığı Kratos ve Atreus’un macerası başından sonuna muhteşem bir şekilde tasarlanmış bir şaheser. Bu oyunu gönül rahatlığıyla tüm oyunculara önerebilirim.
Başlıklar
- Hangi birini söylesem ki?
- Muhteşem grafikler ve ağızları açık bıraktıran sanat tasarımı.
- İnsancıl ve ayakları yere basan hikâye.
- “Hikaye nasıl anlatılır, tempo nedir”, üzerine ders verilmiş. Not alın AAA geliştiricileri.
- Kratos ve Atreus arasında dinamik, Ellie ve Joel’a taş çıkaran cinsten.
- Dövüş mekanikleri zevkli ve çok çeşitli.
- Onlarca saat oynamama rağmen tek bir anda bile sıkılmadım. Oyun baştan sona sizi ekran başına kilitleyecek hikaye anlatımına ve oynanış mekaniklerine sahip.
- Harika düşman çeşitliliği.
- Keşfetmeyi ödüllendiriyor.
- Yan karakterlerle etkileşimler çok zevkli.
- Battlestar Galactica'nın Bear McCreary'sinin orijinal müzikleri.
- Türkçe altyazı desteği.
- Mini boss dövüşleri (özellikle de Troller) birbirlerinin aynısı olmuş.
- Atreus bazen geometriye takılabiliyor ve dövüşte sizi yalnız bırakabiliyor.
- Yolumun düştüğü bir diyar hâyâl kırıklığı yaşattı.