Life of Delta geçtiğimiz günlerde PlayStation 5 için de çıktı. Biz de kaçıranlar için incelememizi bir kez daha paylaşmak istedik.
Point and click adventure türünün büyük bir hayranı olan ben için bu türün ismiyle yan yana geldiğinde bana heyecan veren bazı yayıncı isimleri var. Türün altın çağındaki yayıncıları kastetmiyorum; Daedalic Entertainment, Wadjet Eye Games, Application Systems Heidelberg gibi günümüzde bu işin meşalesini taşıyan isimlerden bahsediyorum. Bu yayıncılar hem indie geliştiricilere büyük yardımlar sunuyor, hem de bizi oldukça orijinal fikirli oyunlarla buluşturuyorlar. Mesela Candle, mesela Unforeseen Incidents, mesela Primordia.
Hal böyle olunca da kapak resminde bile "A Point and Click Adventure" ibaresi olan Life of Delta'ya yükselmemem mümkün değildi.
Life of Delta kıyamet sonrası (bu aralar bu tema pek bir moda biliyorsunuz) Japonya'da geçiyor. Bu dünyada insanların soyu neredeyse tükenmiş ve yerlerini bakım robotları olmuş. Elbette dünyayı bu noktaya getiren savaşların ardından meydana gelen nükleer serpinti robotları da etkilemiş, çoğu pas içinde veya işlevleri aksıyor; bu da yetmezmiş gibi ortaya bir de mutant hayvanlar çıkmış. Yani burası öyle güllük gülistanlık bir dünya değil, içinde kötü robotlar ve daha da kötü gergedan adamlar, domuz adamlar falan var.
Biz oyunda Delta isimli ufak ve sevimli bir bakım robotunu canlandırıyoruz. Delta artık ömrünün sonuna geldi diye eritilmek üzere aside atılıyor ama can havliyle uzattığı eli Joe ismindeki bir diğer robot tarafından tutularak kurtarılıyor. Aslında bu büyük bir suç. Joe askerler tarafından alınarak götürülüyor, Delta da onu kurtarmak için boyundan büyük işlere kalkışıyor. Daha önce ayak basmadığı yerlere gidecek, karşısına çıkan tehlikelere göğüs gerecek ve türlü türlü bulmacalar çözecek Joe! Ah pardon, onun yerine biz çözeceğiz bu bulmacaları.
Oyunu açar açmaz "bu ne kadar güzel grafikler" dedim, hatta o sırada arkamdaki koltukta oturan Bahar da (ki o da bu tür oyunları çok sever) "yaaaa ben de istiyorum bunu oynamak" dedi. Üstelik daha oyuna dair ekstra hiçbir şey görmeden. İlk sahnelerin bile grafik tarzı o kadar güzel yani, Life of Delta'yı oyuna 1:0 önde başladığı için tebrik ediyorum. Gerçekten de oyundaki onlarca farklı ekranın her biri o kadar özenle ve güzel biçimde çizilmiş ki, hayran olmamak çok zor. Zaten ben böyle el çizimi grafiklere hastayımdır, adamlar bana çalışmış resmen.
Life of Delta'nın bulmacalarının önemli bir kısmı benim bu tür oyunlardaki favorilerimden olan 'mini bulmaca' şeklindeler. Bunların her birinin de farklı mekanikleri var ve oyun size açık açık "şunu şunu yapacaksın" demiyor, mantığı kendinizin çözmesini bekliyor. Mesela bu tür bir oyunda atıyorum "connect 4" gibi bir mini oyunla karşılaşsanız ne yapacağınızı bilirsiniz, ya da işte atıyorum "devreyi tamamla ve elektriği yak" tarzı bulmacalarda ne yapacağınızı bilmeniz hiç de zor değildir.
Life of Delta ise bu bakımdan oldukça beyin zorlayıcı, harika bulmacalara sahip. Bulmacanın mantığını çözmek için bazen birkaç deneme yanılma yapmanız, yaptığınız eylemin ekranda neleri değiştirdiğine dikkat etmeniz gerekiyor. Örneğin bir parçayı bir yere yerleştirdiğinizde bir yerlerde ışıklar yanıp sönüyor mu, bunu hangi düzende yaptıklarını çözmeye çalışıyorsunuz. Oyunda bir ipucu sisteminin veya mini bulmaca geçmenin olmayışı belki bazı oyuncular için zorluk anlamına gelebilir ama bu noktada biraz boomer'lık yapmak zorundayım. Biz zamanının efsane adventure oyunlarını hep bu şekilde, takıldığımız yerde bazen günlerce kafa patlatarak oynadık :) Yani siz de bir bulmacayı çözemeyince hemen pes etmeyin, sıkılmayın, daralmayın, biraz uğraşın bakalım. Defterinize notlar alın, düşünün, emin olun o bulmacayı çözmenin hazzı çok farklı olacak.
Oyunda ilk amacımız Megacity denen şehre ulaşmak ve bunun için de çalışmayan bir uçağı tamir etmeniz, bunun için de öncelikle ihtiyacınız olan parçaları bulmanız, bunun için de çeşitli robotlara yardımcı olmanız lazım. Bir robota gittiğimizde aslında önce başka bir robota yardım etmemiz gerektiğini öğreniyoruz falan filan. Yaptığımız görevler arasında iksir karıştırmak da var, bir ineğin kusmasına yardımcı olmak da. Megacity'e gittiğimizdeyse işin içine daha önce de bahsettiğim o kertenkele adamlar da giriyor, kimilerini saf dışı bırakıyor, kimilerinden görünmeden kaçıyoruz.
Life of Delta hiçbir performans problemi olmayan bir oyun, sanıyorum ki düşük konfigürasyonlu makinelerde bile çok rahat biçimde ve aynı performansla çalışır. Yalnız oyunun çözünürlük seçenekleri arasında maksimum 1920x1080 olması pek hoşuma gitmedi, keşke 2K desteği de olsaydı diye düşünmeden değil. Oyunu o çözünürlükte tam ekran açmak istemediğim için de pencerede oynadım açıkçası.
Ben bu tür oyunlarda bildiğimiz tarzda bir konuşma dili olmamasını, o dünyadaki varlıkların kendilerine has dillerle konuşmasını seviyorum. Life of Delta da derdini çok rahat anlatıyor, sonuçta robotların kendi aralarında bilmediğimiz bir dilde konuşması bana daha otantik geldi. Ancak bu türdeki benzer oyunların aksine bu dile görüntülü baloncuklar veya animasyonlu anlatım değil de İngilizce cümleler eşlik ediyor. Konuşulanları takip etmeniz önemli çünkü bazen ne yapmanız gerektiğine dair önemli ipuçları içeriyorlar. Neyse ki tüm diyalogların kaydı tutuluyor, böylece "ne yapacaktım" dediğiniz anda hem görev jurnali, hem de diyalog geçmişi size yardımcı oluyor.
Oyunda ne yazık ki aksayan bazı yerler de var. Örneğin Delta'nın yürüme hızı pek yavaş, çift tıklamayla koşma veya hızlı biçimde ekran değiştirme de yok. Envanterden sürüklediğimiz eşyaları ekranda bir şey üzerinde kullanacağımız zaman hiçbir şekilde hotspot göremiyoruz. En azından hedeflediğimiz yer veya eşya aydınlanabilirdi, bu şekilde eşyaların nerelerde kullanılabileceğini anlamak güç. Birkaç yerde ilerlemeye mani olan buglarla karşılaştım ki bunların QA sırasında gözden kaçmamış olması gerekirdi. Mesela hurdalıkta bulduğunuz kutunun içinde size lazım olan bir pil var. Bu pili alıp da yanlışlıkla oradaki gameboy'un üzerine bırakırsanız pil gameboy'un altında kalıyor. Gameboy'un yerini değiştiremediğiniz için de pili tekrar alabilmek için on takla atıyorsunuz, tam olarak doğru yere tıklamanız gerekiyor pili göremediğiniz için. Belki oyunun inceleme kopyasında böyledir diye bu satırları yazmak için oyunun çıkış versiyonunu bekledim, ama gördüm ki aynı sorun orada da var. Yani sıklıkla kayıt yapmanızda fayda var, bu tarz bir şeyle karşılaşırsanız ilerlemenizi garantiye almış olursunuz.
Yukarıdaki paragrafta bahsettiğim sıkıntıları olmasa daha yüksek bir not verebilirdim Life of Delta'ya, çünkü oldukça beğenerek oynadım. Umarım bunlar rapor edildikçe (ki ben de edeceğim) düzeltilir ve ilk yama sonrasında da en baştan olması gerektiği gibi sorunsuz bir oyuna dönüşür.
Başlıklar
Ufak tefek kusurlarını görmezden gelerek tasvir ettiği dünyaya, robotların sevimliliklerine ve beyin zorlayan bulmacalara odaklandığınız takdirde saatlerin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. İlk yamayla daha da iyi hale geleceğine eminim.
- El çizimi grafikleri gerçekten çok detaylı ve çok güzel
- Mini bulmacalar beynini çalıştırmak isteyenler için bire bir
- Güzel bir kıyamet sonrası dünya tasviri
- Görev jurnali ve diyalogların kayıt altında tutulması iyi düşünülmüş
- Hareketler biraz ağır
- Bug'sız bir oyun olduğunu söyleyemem