Uzun zamandır, sene sonunda yılın oyununu belirlemeye çalıştığımız toplantılarla ilgili canımı sıkan bir husus var. Her sene mutlaka o listede bir exclusive Playstation oyunu oluyor ve ben oyunu oynayamamış olduğumdan, tartışmada biraz geri planda tutuyorum mecbur kendimi (uzundur yurtdışında yaşadığımdan gidip başka birinin konsoluyla oynama şansını da pek bulamadım doğrusu). Her haliyle can sıkıcı bir durum. Ama özellikle oyunculuk hayatına önce Atari sonra Playstation 1 gibi konsollarla başlamış biri için ekstra üzücü bir durum. Şaka maka arada arkadaşlarla PES oynamak için gittiğim PS kafeleri saymazsak, Playstation 2’den beri konsollarla arasına epey bir mesafe girmiş, bu yüzden oyun eleştirmenliği anlamında da yer yer yaya kalan biri olarak, Sony’in bu exclusive oyunları gecikmeyle de olsa PC oyuncularına ulaştırmasından fevkalade memnunum. Üstelik dört sene önce süper bir indirimle -ve sürpriz, Marvel’s Spider-Man oyunuyla gelen- bir PS4 almanın kıyısından döndüğüm düşünülürse, bu memnuniyetimin tavan yaptığını tahmin edebilirsiniz. Eh haliyle bana az kalsın PS4 aldıracak oyunun PC’ye geldiğini duyunca hemen Steam’den istek listeme eklemiştim. Ve sonra Ağustos ayı geldi çattı. Ve işte o toplantılarda exclusive oyunlara Fransız kalan ben, dergide herkesin hali hazırda oyunu yalayıp yutmasından mütevellit incelemeyi üstlenmiş oldum.
Öncelikle şunu söyleyeyim, hakikaten insana konsol aldıracak kadar güzel ve keyifli bir oyunmuş Marvel’s Spider-Man. Özellikle en sevdiğiniz süper kahramanlardan birisi Örümcek Adam ise… Herhalde bugüne kadar oynadığım Örümcek Adam oyunlarında en çok Örümcek Adam gibi hissettiğim oyun bu olmuştur. Bunda hikâyeye gösterilen özen, şahane seyirlikler sunan ara sahneler/QTE’ler, inanılmaz akıcı dövüş sistemi ve tüm bunlarla birleşen serbest dolaşım mekanikleri hep birlikte etkili. New York semalarında boş boş ağ atıp salınmak bile o kadar zevkli olmuş ki başarımı açmak dışında hızlı seyahat kullanmayacaksınız bile muhtemelen.
Üstelik Spider-Man’de New York’un bir dekor olmanın ötesinde, şehrin Peter Parker’ın kimliğinin önemli bir parçası olduğu gerçeği de oyunda fazlasıyla hissediliyor. Bunu fotoğraflayabileceğimiz, üstlerinde her türlü Örümcekliği yapabildiğimiz kent simgeleri anlamında düşünmeyin sadece, satır aralarında bile oynayana sık sık hatırlatılmış bu husus. Fotoğraf demişken, Spider-Man olarak hissetmek bu fotoğraf çekme işinde bile tavan. Hani 94’teki TASM dizisinde Peter Daily Bugle için savaştığı kötülerle fotoğraflarını çekerdi ya (bu arada Bugle için Earth-1048’de Mary Jane çalışıyor), bir yere ağ atıp kendimizi yukarılara fırlatıp serbest düşüşe geçmişken Empire State binasının resmini çekmek bile, o hissi ve hazzı fazlasıyla veriyor. Ve tabii tüm bu detaylarda, Onur’un da PS4 incelemesinde bahsettiği gibi prodüksiyon kalitesi çok belirleyici olmuş. Gerçekten yıllardır hasretmişim böyle bir Örümcek Adam oyununa da haberim yokmuş.
Ağ kafa olmanın dayanılmaz hazzı
Oyun çok şahane bir açılış yapıyor bence: Polisin iletişim kanallarına erişimi olan Peter, yatakta eşinirken birden Kingpin’in gene sıkıntı çıkardığını duyuyor ve yataktan zıplayarak direkt aksiyonun ortasına dalıyor. Uzatmalı olarak Daredevil’ın Fisk dolu üçüncü sezonunu yeni bitirmişken, direkt Willie’yle kapıştığımız bu açılış beni fazlasıyla havaya soktu diyebilirim. Sizin böyle bir olayınız olmasına da gerek yok üstelik, her türlü gayet gaz bir şekilde start alıyor oyun.
Aslında bu bölüm bizi ufak ufak kontrollere, oyundaki değişik mekaniklere falan dair bilgilendiren bir eğitim bölümü. Sonrasında ise oyuncuya, işte ne bileyim polis gözetim kulelerini tamir etmek, kent simgelerini fotoğraflamak, üs baskınları gibi aktiviteler aracılığıyla, açık dünyasını da cömert bir şekilde sunuyor oyun. Bir yandan da ufak ufak hikâyesini açıyor. Sonuna kadar merak edeceğiniz, oyunun Remastered versiyonuna dahil üç bölümlük The City That Never Sleeps eklentileriyle de bir tık daha çatallanan -ve bunu yaparken Kara Kedi ve Çekiç Kafa gibi karakterleri de olaya dahil eden- gayet keyifli bir öykü bu. Bu arada maşallah Spider’ın/Peter’ın numarası bayağı bir insanda var. Görev aralarında sağa sola salınırken hem ana hikâyenin hem de yan görev hikâyelerinin bu telefon konuşmaları üzerinden devam etmesi gayet hoş bir detay.
Şimdi biraz da şu inanılmaz akıcı dövüş sistemi ve serbest dolaşım mekaniklerine biraz daha derinlemesine bakalım. İkisi de söylediğim üzere bayağı bir pürüzsüz işliyor. Üstelik bu pürüzsüzlüğü ilgili yeni yetenekleri açtığınızda daha da kolay -ve estetik- bir hale getirebiliyorsunuz. Genel olarak bu yetenekler oynanışı daha da çeşitlendiriyor ve oyunun sonuna doğru gerçekten şov yapmaya başlıyorsunuz. Gerçi çeşit çeşit ve gittikçe güçlenen düşman tipleri karşınıza çıkacağından durum biraz da dengeli gidiyor diyebilirim ama tüm yetenekleri kazammış Spidey’nin düşmanlarla olan dansı adeta baş döndürüyor ve biraz dikkatli olduğunuz takdirde oyun sizi pek zorlamıyor. Serbest dolaşım ve dövüş kısımları de birbirleriyle bayağı bütünleşmiş bu arada. Örneğin direkt bir binanın çatısındaki düşman bir gruba daldığınızda geçiş o kadar kusursuz gerçekleşiyor ki oyun boyunca elinizden ne uçan ne kaçan kurtuluyor. Ki haritada kırmızı ünlem, yani işlenen bir suçu size haber veren o ibare çıktığında ortama ulaşmanız ve olaya müdahale etmeniz epey kısa sürüyor. İşte bunlar hep doğru verilmiş harbi Örümcek Adam hissi.
Oyundaki yetenek ağacının yanı sıra, dövüşlerde işe koşabileceğimiz pek çok örümcek zamazingosu mevcut. Örümcek droneları, Impact Web gibi normale göre daha güçlü ağlar, ağ bombaları ya da Trip Mine gibi düşmanı anında duvara yapıştıran edevat, düşmanları bir süreliğine havaya uçurarak donduran Suspension Matrix akla hemen gelen güzellikler. Bu zamazingoların kendi içerisinde de geliştirmeleri var bu arada. Bu geliştirmeleri oyunda çeşitli yan görevleri, ek işleri yaparak toplayabileceğimiz jetonlarla açıyoruz. Hakeza Örümcek Adam’ın alternatif kostümleri de belli jetonları toplayarak ya da hikâyede belirli bir noktaya gelerek açılabilir durumda. Bu kostümlerin her biri, odak çubuğunuzu doldurarak aktive edilen kendi özel güçleriyle birlikte geliyor. Bu özel güçler birbirinden genel anlamda farklılar ve sizin dövüş yaklaşımlarınızı çeşitlendirmede gayet iyi çalışıyorlar. Tüm bunlar, birazdan da değineceğim kısır yan görev döngüsünü, özellikle tüm başarımları açacaksanız, bir noktaya kadar kırmayı başarıyor diyebilirim.
Adam pataklamaktan yılacaksınız
Tabii oynanış tamamen sağa sola ağ atmak ve adam pataklamak üzerine kurulu değil. Oyunda yer yer küçük örümcek botuyla normalde giremeyeceğimiz deliklere giriyor, araştırma yapıyoruz. Gene MJ ve Miles Morales’i kontrol ettiğimiz gizlilik üzerine kurulu ara bölümler mevcut. Tabii Örümcek Adam ile de gizlilik odaklı bir yaklaşım izlemek mümkün, en azından belli bir noktaya kadar (mesela üs baskınlarında sadece ilk dalga düşmanları gizlilik yoluyla alt edebiliyorsunuz.). Özellikle oyunu PS’de önden oynama şansına erişmiş bazı oyuncuların, bu ara bölümlerden pek hazzetmediğine dair yorumlara denk geldim nette, ama bence baş döndüren aksiyonun üzerine biraz soluklanma şansı tanıyarak genel deneyimi daha diri tutmayı başarıyorlar.
Ama işte her şey bir yana, eğer oyunu %100'leyecekseniz, oyunun zayıf yan görev tasarımı sizi kesinlikle duvara toslatacak. Bence bu, oyunun zayıf karnı ve şu haliyle bile çok çok iyi olan bir işin, zamanın ötesinde bir klasiğe dönüşmesini engelleyen en büyük eksiklik. Aslında başta Harry’nin araştırma istasyonlarında şehre dair problemleri çözmek ya da ne bileyim Taskmaster’ın -DLC’de ise Screwball’un- oyuncuya fırlattığı farklı mücadeleler gayet eğlenceli. Gene Parker’ın sağa sola istiflediği -ya da “ağ”ladığı diyeyim- lise çantaları ya da DLC’deki Hardy resimleri ve Maggia tetikçisinin terapistiyle olan ses kayıtları gibi toplanabilirler, keyifli hikâye kırıntıları içerdiği için oyuncuyu bunları toplamak için yeterli düzeyde motive etmeyi başarıyorlar.
E hadi yine üs baskınlarının birbirini tekrarlayan yapısını (önce Fisk’in inşaatları, sonra Demon depoları, sonra mahkûm kampları, Sable üsleri vs. derken özünde değişen sadece isim oluyor) görmezden gelelim. Ama aynı düşmanları Manhattan’ın her bölgesine “engellenecek beş suç” diye yerleştirmek ve genelde bunların hemen hemen hiç farklı hissettirmemesi büyük sorun. Üstelik aynı mantık çok ufak değişikliklerle (örümcek bot ile bomba imha etmek ya da kamyon koruma görevleri gibi) DLC’de de devam ediyor.
Halbuki Tombstone yan görevi gibi yan görevlerin sayısı çoğaltılırken, bunlar da birazcık kısılsa çok daha kusursuza yakın bir iş yapılabilirmiş. Hatta bırakın Tombstone’u, demin bahsettiğim Harry görevlerine ya da farklı mücadelelere benzer birkaç şey daha çıkarsalarmış bile yetermiş. Bir iki saat boyunca sokakları arşınlayıp, sürekli aynı tür adamları patakladığınızda o övüp durduğum harbici Örümcek Adam olma hissi de oyunun açık dünyasının sahiciliği de maalesef baltalanıyor. Ki adam pataklama gibi durmayan araba kovalama görevleri falan da çok tekrar ediyor, hep aynı animasyonla aynı şekilde araba durdurunca süper kahramandan çok alelade bir trafik polisi gibi hissediyor insan. Kısacası açık dünya oyunlarının büyük bölümünde karşılaştığımız hastalık burada da zuhur etmiş maalesef. Ha gene bir şekilde yapıyorsunuz ama eğlenceli mi derseniz, pek değil.
PC performansı
Oyunun bilgisayarlara özel bazı yeniliklerle geleceği biliniyordu. NVIDIA Surround kullanan çoklu monitör tertibatları dahil ultra geniş monitör desteği, geliştirilmiş gölgeler, ray trace yansımalar, GeForce RTX kart sahipleri için DLSS ve DLAA destekleri ve sınırsız fps seçenekleri gibi ek seçenekler ile coşacak görsellerin müjdesini duymuştuk oyun çıkmadan. Bunların hepsini test edemesem de oyun sahiden de güzel görünüyor. Öte yandan oyunun bende dalgalı bir seyir izleyen performansı, bu yazının yazılmasından bir gün önce gelen kallavi bir yamayla acayip şekilde iyileştirildi. Mesela yamadan evvel, yüksek ayarlarda ve en yüksek çözünürlükte rahatlıkla 45-60 fps arası alabiliyordum; ama bazı anlarda oyun yirmi saniye gibi uzun aralıklarla öyle bir çakılıyordu ki yeni bir Horizon faciası mı ufukta diye endişelenmeye başlamıştım. Gerçi oyunun Nixxes gibi port konusunda tecrübeli bir firmaya emanet edilmesinden ötürü içim bir nebze rahattı, ama işte, emin de olamıyor insan.
Yamayı indirdikten sonra oyunu oynadığım üç dört saat boyunca ise ufak tefek, fazlasıyla tahammül edilebilir şeyler dışında hiç sorun yaşamadım. Üstelik bu sefer en yüksek çözünürlüğün yanında diğer her şeyi de en yüksek ayara çekmeme rağmen, fpste ciddi iyileşmeler gözlemledim. Benzer şekilde yama öncesi minik birkaç buga da denk gelmiştim ama sonrasında kayda değer bir şeyle karşılaşmadım. Evet belki yama önceki kırk küsur saat ile dört saat çok hakkaniyetli bir karşılaştırma değil ama gene de Nixxes’ın işini düzgün yaptığına dair güvenim tam şu noktada.
Son değinmek istediğim husus ise bilgisayara gelen DualSense desteği. Sony zaten artık PC oyuncuları için de güncellemeler yayınlıyor DualSense için. Bu oyunda da haptic feedback gibi şahane DualSense özelliklerinden faydalanabiliyoruz PC kullanıcıları olarak. Ama bir taraftan da Spider-Man’in DualSense özellikleri bana sorarsanız öyle ahım şahım değil. Zaten bu özellikleri tam anlamıyla almak için kontrolcüyü kabloyla bilgisayara bağlamanız gerekiyor. Dolayısıyla bluetoothla yayılarak kablosuz oyun oynamayı sevenler bu seçenekleri es geçebilirler. Ama burada da başka bir sorun hasıl oluyor: Yer yer kontrolcü sapıtıyor, bastığınız tuşlar cevapsız kalabiliyor. Şimdiye kadar kablosuz dual sense kullanırken sorun yaşadığım tek oyun Spider-Man Remastered oldu maalesef.
Örümcek hislerim yazıyı daha fazla uzatma diyor
Toparlamak gerekirse, kimi eksik taraflarına rağmen, bulup bulabileceğiniz en iyi Spider-Man oyunlarından biri sonunda PC’ye de geldi arkadaşlar. Siz bu yazıyı okuduktan birkaç gün sonra erişime açıldığında, performans anlamında benim oynadığımdan çok daha iyi bir versiyonu oynayacağınızı da düşünürsek, eğer Spider-Man’i ucundan kıyısından da olsa birazcık seviyorsanız mutlaka şans vermenizi önereceğim naçizane. Şu an 500 TL gibi bir fiyat bandıyla çıkması pek çoklarını haklı olarak üzecektir; (oyun Playstore'da ön sipariş indirimiyle birlikte 369 TL şu an - Eser)ama öte yandan güncel SteamDB verilerine göre dünyada oyunun en ucuza gittiği yer de gene Türkiye. Bu meblağın ede ede 27 eurocuk ettiğini düşünürsek özellikle. Mesela oyunun AB fiyatı 60 euro. Ha zaten dört senelik oyun, ben birazcık daha beklerim diyorsanız o da mantıklı tabii. Ama her türlü şimdiden istek listenize ekleyin derim ben.
Başlıklar
Prodüksiyon kalitesinin fark yarattığı, yapılmış en iyi Spider-Man oyunlarından biri sonunda bilgisayarlarımıza teşrif etti. Hem de gayet iyi bir şekilde!
- Özenli hikâye
- İnanılmaz akıcı serbest dolaşım mekanikleri ve dövüş sistemi
- Farklı yetenek, alet edevat ve kıyafetlerle çeşitlenen oynanış
- Eğlenceli toplanabilirler ve mücadeleler
- İyileştirilmiş PC performansı
- PC için DualSense desteği
- Her şeyiyle sahici Örümcek Adam hissiyatı
- Yan görev tasarımı bu oyuna hiç yakışmıyor
- Kablosuz DualSense performansı
bu oyunu torrentleyin,bu oyuna para vermeyin.yunanca gibi aşağılık dillere yer verip Türkçeye yer vermeyen bu piece of shit beş kuruşu bile haketmiyor
bu nasıl bir nefret ya