Bu incelemeyi yazmaya başlarken ilk yaptığım iş ne oldu biliyor musunuz sevgili Oyungezerler, gidip geçtiğimiz yıl yazdığım incelemeye bakmak. Sonuçta, geliştiriciler aynı şeyleri tekrar edip duruyorlar, ben niye incelemelerde aynı yolu izlemeyeyim ki?
İşin şakası bir yana, bu tarz oyunları incelerken nasıl hareket etmem gerektiği konusunda kararsız kalıyorum. Yine böyle bir kararsızlık içerisinde geçtim ekranın karşısına ve yazmaya başladım. Eminim ki, kafamda şekillenen puan yazı içerisinde en az 4-5 defa değişecek, yeri gelecek öveceğim, yeri gelecek yine eleştireceğim. Yani sizin anlayacağınız dalgalı bir seyir halinde bu inceleme; çünkü incelemeye konu olan oyun da tam olarak öyle…
The City’ye hoş geldiniz
Geçtiğimiz yıl NBA 2K21 incelemesini yazmaya başlarken, aklımda 2 temel soru vardı: “Bir basketbol oyunundan genel olarak ne beklenebilir?” ve “NBA 2K serisinin yeni oyunu bir önceki yıldan farklı olarak ne sunabilir?” NBA 2K serisinin bir basketbol oyunundan beklenebilecek şeyleri büyük oranda yerine getirdiğini söylersem herhalde fazla itiraz gelmez; bu sene de aynı şekilde devam ettiğini söylemek mümkün. Yenilik sunma kısmındaysa, geçtiğimiz yıl ufaktan izlerini gördüğümüz ve bu yıl kendini iyice hissettirmeye başlayan bir hareketlenme söz konusu. Bu yüzden, bu sefer değişikliklerden bahsederek gireyim konuya istedim.
Seriyi takip edenlerin bildiği, bugüne kadar hiç bulaşmamış olanların da birazdan öğreneceği üzere; NBA 2K oyunlarında pek çok oyun modu bulunur. Şöyle girip birkaç maç yapalım dediğinizde uğrayacağınız Play Now kısmı, klasik NBA tecrübesini de içinde barındıran ama her geçen yıl şekil değiştirip başka bir yöne doğru evrilen, NBA takımlarından birini veya birkaçını seçip şampiyonluk mücadelesi verdiğiniz MyNBA modu ve bunun WNBA muadili MyWNBA modu, kendi basketbolcunuzu oluşturup NBA’in yıldızı haline getirmeye çalıştığınız kariyer modu ve eski-yeni pek çok NBA oyuncusuna ev sahipliği yapan kart destelerinden hayallerinizdeki kadroyu kurmaya çalıştığınız MyTeam modu. Bu modlar kendi içlerinde de dallanıp budaklanıyor, yıldan yıla bazı değişikliklerle karşımıza çıkıyorlar. Bu yıl da değişim konusunda bayrağı büyük oranda kariyer modu ve The City devralmış gibi görünüyor.
Aslında geçtiğimiz sene, kariyer moduna eklenen Neighborhood ile de ufak tefek adımlar atılmıştı. Ama bu yıl The City ile bambaşka bir boyuta geçildiğini söylemek mümkün. Herhalde 2K, Rockstar’ı çağırmış, yahu sizin şu GTA’dan bir caddeyi oyuna ekleyelim de ortama biraz renk gelsin demiş :) The City çok büyük ölçekli bir şehir olmasa da, içerisinde yapılabilecek o kadar çok şey barındırıyor ki bütün mesainizi bu oyuna ayırmıyorsanız büyük ihtimalle hepsine yetişme imkânınız olmayacak.
Spor salonunda antrenman yapabilir, hatta kendinize bir saha kiralayıp orada arkadaşlarınızla maçlar düzenleyebilirsiniz. Şehrin farklı yerlerinde, açık veya kapalı mekanlarda, diğer oyuncularla 1’e 1 veya 3’e 3 mücadelelere girişebilirsiniz (Trambolinli sahada işler çığırından çıkıp ciddi bir mücadeleden kahkahalarla izleyeceğiniz bir komediye evrilebiliyor, bu grupta önerebileceğim sahalardan birisi kesinlikle o :)) Dilerseniz kaykayınıza ne kadar hakim olduğunuzu göstermek için yarışlara katılabilirsiniz. NBA oyuncularıyla maçlara çıkıp hem kendinizi sınayabilir hem de popülaritenizi artırabilirsiniz. Fotoğraf düşkünü bir tanıdık için bir orada bir burada çeşit çeşit fotolar çekebilirsiniz. Kısacası, The City’de yapılabilecek sürüsüne bereket görev bizleri bekliyor ve burada yaptığımız her şey, karakterimizi o veya bu şekilde geliştirmemize imkân veriyor; kimisi yetenek puanları toplamamıza, kimisi popülaritemizi artırmamıza yarıyor. Öte yandan NBA Draft’ında üst sıralara doğru yol almanıza da katkıda bulunuyorlar. Tabii dilerseniz sadece zorunlu görevleri yerine getirip kapağı NBA’e atmayı da deneyebilirsiniz, ama ben şehrin sunduğu imkanlardan yararlanın, The City’ye bir şans verin derim.
Kapağı NBA’e atmayı deneyebilirsiniz dedik demesine de ondan önce yapılması gerekenler var; oyuncunuzun NBA seviyesinde olduğunu ispat etmesi lazım. O seviyeye gelmek için de G League veya College tercihini yapmanız gerekiyor. İki yolun da kendine göre avantajları var. G League’de kişisel markanızı geliştirmek, NBA seviyesinde yeteneklerle mücadeleler yapmak ve basın mensuplarıyla bir araya gelip röportaj alışkanlıklarınızı geliştirmek, kişisel hikayenizi büyütmek imkânı sunuluyor. College ise, daha geleneksel bir yoldan gitmek isteyenlerin tercih edebileceği, tek maçlı eliminasyon usulü turnuvaya katıldığınız bir alternatif. Burada, oyuncunuzun etiketlerine (badge) yenilerini eklemek için ek puanlar kazanabiliyor, daha fazla hayrana ulaşabiliyor, yeni yetenekler edinebiliyorsunuz. Eğer koleje gitmeyi tercih ederseniz, şampiyonluğu aldıktan sonra NBA Draft’ında şansınızı denemeden önce G League’de oynamayı da tercih edebiliyorsunuz. G League sonrasında ise, tek yol NBA.
The City’den bahsederken şehirdeki 4 gruptan ve bunlara bağlı mücadelelerden de bahsetmek gerek. Western Wildcats, North Side Knights, South City Vipers ve Beasts of the East dörtlüsünden birisine mensup olarak adım atıyorsunuz The City’ye, sonrasında bunu değiştirme imkânınız da bulunuyor. Oyundan çıkış yaptığınızda karakterimizin apartman dairesinde değilseniz, oyuna girişte başlayacağınız nokta mensubu bulunduğunuz grubun merkezi oluyor. Yine bu bölge yakınlarında bulunan grup sembolünüz (heykeliniz), günlük olarak hediyeler veriyor. Bir de gruplar arası mücadeleler gerçekleştiriliyor; mücadeleyi zirvede tamamlayan grup oyuncularına bonuslar veriliyor.
The City’ye dair her şey güllük gülistanlık değil elbette. Bir kere 2K’in reklam konusunu ne kadar abarttığını görüyoruz. Hadi buna gözlerimizi kapattık diyelim, peki neredeyse başlı başına ayrı bir oyun olarak değerlendirilebilecek güzelim kariyer modunu parassallaştırma ile mahvetmek neyin nesidir? Bu meseleyi biraz açayım. Karakterinizi oluşturduğunuzda 60 civarında bir ortalama puanla başlıyorsunuz. Maçlar yapıp, görevler yerine getirdikçe hem puan hem de oyun içi para kazanıyorsunuz. İşte bu ortalamayı yükseltmenin yolu, o oyun içi paralar. Tabii bu hiç de kolay değil, şöyle adam akıllı ilerleyebilmek, 80’li ortalamalara çıkmak için onlarca saati, hatta çok daha fazlasını harcamanız lazım. Peki, nasıl oluyor da karşınıza çıkan henüz 5.-6. seviyedeki bir oyuncunun 85 ortalaması olabiliyor? İşte burada ‘parayı veren düdüğü çalar’ devreye giriyor. Hadi işin kozmetik kısmını göz ardı ettik, oyuncumuzun üstünü başını yenilemekten geçtik, yahu özelliklerde böyle bir dengesizlik yaratmak nedir? Seviye farklılaştır, maçlarda eşleşmeyi ortalama puana göre yap, bir şey yap da bizi bu eziyete maruz bırakma. Olur mu hiç, bizi böyle çileden çıkarıp o mikro ödemeye yönlendirmek zaten asıl gaye; öyle değil mi? Ama yer mi yılların kurdu, 5 kuruş harcamadan hayatta kalmanın yolları konusunda da ihtisas yaptım kaç oyundur. (“NBA 2K dünyasında para harcamadan nasıl hayatta kalınır?” rehberimiz çok yakında sizlerle :))
The City ile ilgili anlatılacakların sonu gelmez, en iyisi burada noktalayıp oyunun bir başka moduna geçiş yapayım.
MyNBA ve MyWNBA’de neler var bakalım
Bu yılın yeniliklerinden bir diğeri W. Geçtiğimiz yıllarda WNBA’yi oyuna ekleyen 2K, bu sefer de MyPlayer’ı WNBA içerisine yedirmeye karar vermiş. MyCareer kadar detaylı değil, The City yok, ama yine de WNBA yıldızı olmak isteyenler için de bir alternatif sunmaları iyi olmuş.
MyNBA kısmında da oyunun içine ne kadar gireceğinizle ilgili seçenekler artırılmış; tam anlamıyla bir GM rolüne bürünmek istiyorsanız, bunun için yeterince seçeneğiniz olacak. Kulübünüzün mali yönetimiyle de draft ve transfer işleriyle de ilgilenebileceğiniz bir oyun oluşturabiliyor; dilerseniz antrenman programlarından takımınızın oyun planına her bir detayı bizzat kontrol edebiliyorsunuz. Ligde yer alacak takımlar, sezonun başlangıç tarihi, oyunun kuralları gibi birçok ayarı belirleyip kendinize en uygun formatı oluşturmaya çalışıyorsunuz.
Buradaki detaylarla neredeyse FM’nin NBA şubesi tadında bir deneyime ulaşmak mümkün :) Kadınlar ligi WNBA kısmı için de benzer özelleştirme seçenekleri sunuluyor, ama buradaki kadar detaylı bir sistem söz konusu değil.
MyTeam’i de anmadan olmaz
Oyunun MyTeam modundaysa çok ciddi bir değişiklik söz konusu değil, yine de 1-2 ufak yenilik yer alıyor. Mesela artık ayakkabılar için eklentiler (geliştirme kartları) var; böylece ayakkabı özelliklerini kendi tercihlerinize göre geliştirebiliyorsunuz. Çok ihtiyaç duyulan bir şey miydi? Hayır. Olması kötü mü olmuş? Ona da hayır. Yine de ayakkabıların oyuncu özelliklerine katkısını artırmak, elimizdeki alternatifleri genişletmiş; bunu önemseyen oyuncular olabilir.
İlk bakışta ilgi çekici gelebilecek bir diğer yenilik ise kart derecelendirme sistemi. Ama ilk bakışta! Oyunda güzel yenilikler var diye düşünmeye başladığım anda suratıma şöyle kallavi bir tokat asılıveriyor 2K. MyTeam’deki kart koleksiyonumuzun nadide parçalarının piyasadaki benzerlerine göre durumunu görelim, ne kadar ediyorlar, adını koyalım sistemi gelmiş ne güzel diye düşünürseniz, acele etmeyin derim. Çünkü bu Card Grading Service meselesi de oyundaki parasallaştırmanın bir başka örneğini sunuyor bizlere. Kartımı derecelendirmeye göndereyim, diğerlerine göre değeri artsın vs. diye düşünüyorsunuz, ama her bir derecelendirme için oyun içi paradan kullanmanız gerekiyor. Yani sineği sıkıp yağını çıkarmak denen şey bu olsa gerek.
Bunlar dışında çok da değişiklik yok MyTeam kısmında, yine çevrimiçi ve çevrimdışı mücadelelere giriyor, yine paketler açıyor, günlük, haftalık, sezonluk görevler yapıp seviyenizi yükseltmeye çalışıyorsunuz. Yeri gelmişken bir tavsiyede de bulunayım; eğer gerçekten çok iyi bir oyuncu değilseniz rekabetçi modlara fazla bulaşmayın. Triple Threat Offline, Domination ve Challenge kısmı yeter de artar bile. Rekabetçi mücadelelere girmeyin dememin sebebi de elbette oyun içi satın alımlar meselesi. Karşınıza öyle rakipler çıkabiliyor ki, resmen yenilmez armada, o kadroyu kurmak için sizin haftalar, hatta aylar boyunca uğraşmanız gerekir. Ama karşınızdaki “basıcam parayı, vurucam kırbacı” diyerek çıkmış yola, kaçarınız yok. Sinir krizi geçirmek istemeyenler, aralarına mesafe koysunlar derim.
Ve sonrası…
Şöyle “bir arkadaşa bakıp çıkacaktım” tadında bir şeyler arayanların uğrak yeri de malum “Play Now” kısmı. “Quick Play”de günümüz takımlarını, geçmiş yılların efsane kadrolarını, tüm zamanların en iyilerini seçip diler yapay zekaya diğer arkadaşlarınıza karşı mücade edebiliyorsunuz. PlayNow Online bunu çevrim içi yapabildiğiniz kısım. NBAToday, sezonun başlamışıyla birlikte aktif hale gelen, o günkü güncel duruma göre kadroları yönettiğiniz bölüm. Blacktop; 1vs1, 2vs2, 3vs3, 4vs4 ve 5vs5 sokak mücadelelerine dalmanıza imkân veren kısım. 2KU ise; oyunun öğretici bölümü. Aslında en başta söylemem gereken şeylerden birisini burada belirteyim; oyuna alışkanlık kazanmak adına burada vakit geçirmenizde fayda var; özellikle de bu sene oynanışta yapılan değişikliklere bir göz atma fırsatı bulmuş olursunuz.
Savunma oyunundaki geliştirmeler iyi olmuş, kondisyona dayalı performans da gerçekçiliği artırıyor. Geçtiğimiz yıllarda eğer rakip hücum esnasında oyuncunun potaya doğru yol aldığı animasyona girildiyse yapabileceğiniz tek şey izlemek ve atışın başarısız olmasını beklemek olurdu. Ama bu yıl, doğru zamanlama ile smaçları, turnikeleri engelleyebileceğiniz müdahaleler yapabiliyorsunuz kolay bir şekilde. Kondisyon kısmındaysa, artık oyuncunuzu deliler gibi koşturup smaç basmak veya üçlükleri sıraya dizmek gibi hayalleri unutmanızı gerektirecek bir geliştirme söz konusu. Artık oyuncunuzun yorgunluk düzeyinin, performans üzerinde daha doğrudan ve daha büyük bir etkisi söz konusu. Dolayısıyla, hızlı oynamayı denemek yerine akıllı oynamaya odaklanmanız gerek.
Bu seneki yeni şut sistemi biraz daha zor geldi bana (belki de benim beceriksizliğimdendir :)) Öncesinde bol bol alıştırma yapın, eliniz ısınsın derim. Bir kere ritmi tutturduğunuzdaysa artık yeşil ışıklarla donatırsınız maçın her bir çeyreğini :)
MyTeam, MyCareer ve W için her 6 haftada bir (süreyi karıştırıyor da olabilirim) yeni sezonlar gelecek, dolayısıyla önünüzde uzun bir süre boyunca oynayabileceğiniz, bol içerikli bir oyun bulunuyor. Tabii işin tatsız kısmına dönüyoruz bir kez daha, o meşhur mikro ödemeler meselesine. Siz el emeği göz nuru bir oyuncu geliştiriyor, bir takım kuruyorsunuz. Sonra birileri gelip parayı bastırıyor, karşınıza çıkıp bütün oyun zevkinizi baltalayabiliyor. Bundan kaçınmanın tek yolu online mücadelelere hiç bulaşmamak.
Bu modlardaki bir başka sıkıntı da oyunun sizi puanlama yöntemiyle ilgili. Başarılı hareketler yaptıkça topladığınız puanlar ve oyun sonu değerlendirme yükseliyor. Ama bazen yapay zekâ bocaladığından ceza size kesilebiliyor. Bu da haliyle elde edeceğiniz oyun içi geliri, karakter ilerlemesini, puanları vs düşürüyor; tatsız bir durum yani.
Gelelim oyunun görsel ve işitsel yönüne. Müzik seçimleri geçmiş yıllarda olduğu gibi yine başarılı. Hem yüksek ritimli gaz parçalar var, hem daha ağırkanlı akıp gidenleri. Görsel yönden zaten söylenecek fazla bir şey yok, beklendiği gibi başarılı bir performans sergiliyor. Tabii The City’nin yarı açık dünyasında biraz bocalayabiliyor oyun, onu da es geçmeyelim. Bu sene dikkatimi çeken noktalardan birisi ise tribünler konusunda gelişme sağlanması. Seyircilerin coşkusu ve hoş tribün detayları sizleri oyunun içine biraz daha çekiyor.
Toparlarsak; NBA 2K22, temelde bir basketbol oyununun sunması gereken pek çok şeyi başarıyla yerine getiriyor, hatta daha fazlasını sunmak yönünde de ciddi mesafe kat etmiş diyebiliriz. Ama 2K oyunun topuklarına öyle bir kurşun sıkıyor ki, “muhteşem bir basketbol oyunumuz var” diyebilecekken, “bu seneyi de boş geçirmeyecek bir oyun olmuş” düzeyine getiriveriyor olayı. Normalde “Benden helalinden 8 puan alır” diyeceğim bir oyun olurdu ama sorunları buna engel oluyor ne yazık ki. Keşkeli çok cümle kurdurdu bana, umuyorum önümüzdeki yıl omzundaki bu yüklerden kurtulur ve hak ettiği noktaya erişir.
Başlıklar
Bu kadar ilgi çekebilecek içerikler, modlar üretip, mikro ödemelerle hiç etmeyi nasıl beceriyorsun ey 2K? Bu serinin hakkı kesinlikle bu değil. Her şeye rağmen keyifli, uzun süre oynanabilecek, dolu dolu bir basketbol oyunu.
- İçerik dolup taşıyor
- Hem The City hem de MyNBA, ufak ufak basketbol RYO’su olmaya doğru yol alıyorlar
- WNBA kariyer modu
- Müzikler
- Yapay zekanın azizlikleri
- Bir 2K klasiği: Her modu baltalamayı başaran mikro ödemeler
- Ve elbette reklamlar