Red Dead Redemption 2 PC - İnceleme
Açık dünya tasarımındaki son nokta, esas olması gereken platformda
Şaheser olmanın spesifik olmayı, spesifik olmanın da genel geçer algılardan uzak olmayı gerektirdiği düşüncesindeyim bir süredir. Herkesin beğeneceği bir şey yapmaya çalışırsanız, çok çok güçlü bir şey yapamazsınız gibi geliyor bana. Sadece birçok tribüne oynayan ama hiçbirine hayatının tecrübesini yaşatamayan bir eser ortaya çıkarabilirsiniz. Halihazırda defalarca bir şaheser olarak nitelediğim ve nitelemeye de devam edeceğim Red Dead Redemption 2 için düzdüğüm methiyeleri okurken, bu düşüncemi baz alarak konuştuğumu baştan açık edeyim ki sonradan aklınızda bir karışıklık olmasın.
Bu bağlamda Red Dead Redemption 2’nin hangi alana yoğunlaştığının, hangi tribüne oynadığının da adını en baştan koymak gerek. RDR 2, yabancıların “immersion” kelimesiyle anlattığı ama bizim zoraki uzun yolu tercih edip “illüzyonu çok güçlü bir gerçekliğin içine kapılmak” gibi bir ağız dolusu kelime ile tanımlayabileceğimiz yola baş koymuş bir yapım. Bu amaç doğrultusunda da yapmaya çalıştığı şeyi, şimdiye kadar karşımıza çıkan açık dünya oyunlarının muhtemelen hepsinden daha üst kalibrede, daha yüksek bir prodüksiyon kalitesiyle başarıyor. Uzun lafın kısası RDR 2, her şeyiyle çok gerçek hissettiren bir dünya yaratıyor ve içinde kaybolmanızı sağlıyor.
Ana Akımda Realizmin Doruk Noktası
Ayrıntı isteyenler için (istemeyenler “Peki PC’ye Gelmek Red Dead’e Ne Kadar Yaramış?” başlığına atlayabilir), Red Dead serisi ile ilk defa karşılaşan PC oyunculuğunun huzurunda bunu nasıl yaptığına sıfırdan bir bakmak gerekecek elbette. Biraz geriye gideyim ama önce; ilk Red Dead Redemption’ı oynadığım zamanı anlatayım.
O dönem evde konsol yoktu, PS kafelerden birinde, öğrenci harçlığıyla masrafı düşük tutmaya çalışarak yaldır yaldır oynamıştım oyunu. Armadillo’da dolaşırken aklımdan “keşke şu oyun evimde olsaydı da her yere koştur koştur gitmeseydim, kasabada yürüye yürüye dolaşsaydım, atmosferi içime çekseydim” diye geçirdiğimi hatırlıyorum. Gel zaman git zaman, evdeki PC yenilendi, içine ne açık dünya oyunları yüklendi ama bu fantezimi denediğimde, oynadığım oyunların büyük çoğunun bende bir acele etme hissiyatı uyandırdığını gözlemledim. Oyunların geleneğinde vardı sanki acelecilik.
İşte sevgili yoldaşlarım, klavye ve fare sevdalıları, 60 FPS belalıları, RDR 2’ye adımınızı atarken pratiklik takıntılı telaşe müdürü açık dünya oyunlarını bir kenara koyun. Bu oyun, akışının momentiyle oyuncuyu sonuna kadar çekip götüren bir oyun değil. Hız kesmekten, oyuncuya dünyasını solutmaktan korkmuyor. Assassin’s Creed Odyssey’de olduğu gibi at üzerinde dörtnala giderken ot toplayamıyorsunuz. Bethesda oyunlarında olduğu gibi çekmece dolap kurcalarken suratınıza dayanan menüden hangi eşyaları alacağınızı seçmiyorsunuz. Her eşya oyun dünyasında yerinde yurdunda, kendi modellemeleriyle bulunuyor. Hepsini çantanıza kendi animasyonları eşliğinde atıyorsunuz. Ot toplayacaksınız paşa paşa bineğinizden iniyorsunuz. Avladığınız hayvanların derilerini yüzüyor, atın terkisine seriyorsunuz. Gövdelerini yine eyere bağlıyorsunuz. Tavşan, hindi gibi ufak hayvanları atın iki tarafına asıyorsunuz. Yolda giderken önünüze bakmazsanız, taşa tümseğe veya alçaktaki bir ağaç dalına takılıp at bir yana, siz bir yana, eyerdekiler başka bir yana uçuyorsunuz bir güzel. Yemeğinizi yemez, kahvenizi içmezseniz bitkin düşüyorsunuz. Atınıza bakmazsanız pisleniyor, aç bırakırsanız tükeniyor, dinlendirmeden fazla koşturursanız sırtından atıyor sizi. Üzerinizde iki tabanca, iki de tüfek taşıyabiliyorsunuz, değiştirmek için atın envanterine müracaat etmeniz gerekiyor. Girebildiğiniz her yan aktivitenin kendince bir nüansı var. Balık tutmak Japon oyunlarında gördüğünüz seviyede keyifli. Avlanmak detaylı ve incelikli. Say say bitmiyor bu tarz detaylar.
Yani, Red Dead Amerika’sında yaşamanın sayıca epey bol kuralı var ve bu kurallar sayesinde oyun, içinde bulunduğunuz eylemi gerçekten de o dünyada yaşamak haline getiriyor. Klavye fare kontrollerinin keskinliği ve Dead Eye özelliği dışında hiçbir şey, bu dünyanın oyuncunun yüzü suyu hürmetine yaratıldığı hissiyatını vermiyor. “Dünya yok oluyor ey oyuncu, seçilmiş kişi olarak bizi sadece sen kurtarabilirsin” mottosuyla oyuncunun egosunu şişiren oyunlardan biri değil RDR 2. Cebe 3-5 dolar daha atıp çetesiyle kanunsuz yaşantısını korumak amacındaki bir Arthur Morgan olarak başlıyoruz oyuna, bu yüzden sağdan soldan aldığımız ayak işi görevlerini “e madem dünya kurtaracak kalibrede bir adamım, neden bakkaldan ekmek almaya bile beni yolluyorsunuz ulan!?” isyanlarıyla yadırgamıyoruz. Arthur da zaten siz kalmadan kendi isyan ediyor “beni buraya getir götür yapayım diye getirdiniz be kardeşim?” diye. Yaratılan gerçeklik illüzyonunda, her şey ayarında ve tıkırında. Koştur koştur oyun oynamak sizin için farzsa, hem Red Dead’in size sunduğu tecrübeye yazık edeceksiniz, hem de o tecrübe tarafından sinir edileceksiniz. Bunu bilin, oyuna öyle girin. Sizlere en büyük uyarım bu olacaktır.
Malum, Rockstar oyunlarının çatışma mekanikleri fizikler dışında gerçekçiliğe değil, sadeliğe kasar. Burada da benzer bir durum söz konusu ama tabancayla yüz kilometreden düşmanı alnın çatından tempolu bir şekilde vurabildiğiniz GTA V çatışmaları, geri kalan her şey bu kadar gerçekçi ve oturaklıyken oyunun havasından götürürdü. Neyse ki orta yol güzel bulunmuş. Silahı kaldırdıktan sonra hedef imlecinin ufalmasını beklersek yine ıskalama ihtimali pek olmadan düşmanı beyninden vurabiliyoruz. Ancak mermiye kurşun sürmek için ateş tuşuna tekrardan basmamız gerekiyor. Ağır çekime geçip düşmanları önceden hedefleyerek tek seferde hızlıca indirdiğimiz Dead Eye sistemi de artık daha gelişkin; belli bir noktadan sonra düşmanların hayati iç organlarını röntgenlemeye başlıyor. Bu arada oyunu klavye ve fare ile oynamak, özellikle at üstü çatışmaları için muhteşem bir rahatlık ve keyif sunuyor. “Konsolda oynadım bir daha oynamam” diye düşüneniniz varsa, oyunu fare ile oynamanın keyfine bir deneyip varın derim. Konsoldaki sınırlı tuş sayısına bağlı kontrol karmaşaları da PC’de yaşanmıyor hem.
Ağlamıyorum, Gözüme Vahşi Batı Kumu Kaçtı…
Oyun sadece yarattığı dünyanın ve aksiyonunun gerçekçiliğiyle puan toplamıyor elbette. Senaryosu, muhtemelen şimdiye kadar bir Rockstar oyununda gördüğümüz en iyi senaryolardan bir tanesi. RDR 2, şimdiye kadarki en uzun tek kişilik senaryolu Rockstar oyunu. “Howlongtobeat” verileriyle konuşuyorum; GTA oyunlarının ana senaryoları 20 ila 30 saat arasında içerik sunar, ilk Red Dead 18 saat gibi bir sürede biterken, RDR 2’nin sunduğu ortalama oyun süresi 46 saat, yan görevler hariç. 1.5 katlık bir fark demek oluyor bu ki sinematik anlatım kalitesinin, kamera geçişlerinin, ara sahnelerden oyuna atlamaların çok daha iyi kotarıldığını düşünürsek bu gerçekten büyük bir iş. Yan görevler ile beraber mevzu daha da büyüyor, sayılar üç hanelere çıkıyor.
Sayısal verileri bir kenara koyduğumuzda, bir de hikâyenin duygusal yoğunluğunun daha üst seviyede olması durumu var. John Marston süper bir ana karakterdi evet, yancı olarak burada da var ve burada da süper. Ancak Arthur Morgan, benim son 10 yılda tecrübe ettiğim oyunlar arasında en iyi yazılmış, oyuncuyu kendine en çok bağlayan ana karakter olabilir. Sadece ana karakter iyi yazılmış olsa bu uzunlukta bir oyunda başarılan şey zaten hali hazırda büyük olacakken Van Der Linde çetesinin tüm üyelerinin iyi yazıldığını söylesem ne diyeceksiniz bilemiyorum. Oyun bittiğinde, herkesin ismini cismini biliyor olacaksınız ki benim pek çok oyun için geçerli gördüğüm bir önerme değil bu. RDR 2’yi yer yer gözüm yaşlı oynadığım gerçeği de var ki bunu da benim için başarabilen oyun sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Oyunun bir “prequel” olarak olayları ilk Red Dead Redemption’ın başladığı noktaya taşırken oradaki pek çok detayı daha da anlamlı kılması da cabası. Bitirdiğiniz anda ve sonrasında, efkârlanarak hatırlayacağınız bir tecrübe olacak RDR 2.
Kırmızı ve Çevrimiçi Ölü
Oyunun çoklu oyuncu modu olan Red Dead Online’a gelirsek, baştan bir gerçekle yüzleşmemiz gerekiyor; RDR 2, GTA Online’a kıyasla daha ayakları yere basan ve de Vahşi Batı’yı anlatan bir oyun olduğu için, çoklu oyuncu moduyla yapabilecekleri çok daha sınırlı. Yani GTA Online’ı çıkışından yıllar sonra bile tazeleyen uçuk kaçık içerik güncellemeleri burada karşımıza çıkmadı ve çıkmayacak da.
Oyunda artık 3 farklı para birimi var: Token, Gold Bar ve Dolar. Token’lar, oyuna tam sürüme geçtikten sonraki aylarda Fronstier Pursuit güncellemesi ile eklenen “rol” sisteminde rütbe atladıkça gelen ve yine buna bağlı giysi ve ekipmanları açmak için kullandığımız para birimi. Altın külçesi gerçek para ile de satın alabildiğimiz, dolar ile satın aldığımız şeylerde de geçen, en genel geçer ve en yavaş kazanılan para birimi. Dolar para ise daha bol gelen bildiğimiz standart para, dolar ile satın alamadığımız, illa altın harcamak gereken şeyler de oyunda var.
Rol sistemi ise Red Dead Online’daki kariyer tercihimiz, yani aklınıza RP gelmesin. Bounty Hunter (Ödül Avcısı), Collector (Koleksiyoncu) ve Trader (Tüccar) olmak üzere üç seçeneğimiz var. Bunların her biri için giriş ücreti olarak 15 Gold Bar harcamak durumundayız, yani kafamıza göre her birine dalma şansımız yok ancak parasını ödediğimizde elbette üçünde birden gelişebiliyoruz. Tüccarlık avlanıp deri ve boynuz benzeri materyaller satmakla geçiyor, koleksiyonculuk etraftan ıvır zıvır toplamakla, ödül avcılığı ise aranan amcaların peşine düşüp kendilerini “ölü yada diri” adalete teslim etmekle. Bunların her birinin kendi içinde çeşitlenen görevleri var. Rütbe atladıkça da metal dedektörü, güçlendirilmiş kement, ticaret vagonu vs. rollere özel ekipmanlar açıyoruz.
Bunların üzerine bir de Red Dead Online’ın kendine özel, pek uzun olmasa bile insanlarla beraber oynayabildiğiniz için farklı keyfi olan ve kronolojik olarak RDR 2’nin öncesinde geçen senaryo görevleri var. Oyuna haksız yere tutuklanmış bir mahkum olarak başlıyoruz. Kocası öldürülen Jessica LeClerk isimli ablamızın intikamını almasına yardım ettiğimiz RDO senaryosundaki görevlerin bazıları bize seçim şansı sunuyor. Onurlu ve onursuz seçimler ile tamamladığımız görevlerin sonunda yine onurlu (Path of the Gunslinger) ve onursuz (Path of the Outlaw) olmak üzere 2 farklı kola ayrılıyorlar. Onur kazanmak ve kaybetmek adına RDO’ya özel Stranger görevlerini de yapabiliyoruz. Totalde birkaç saatinizi alacak senaryo ve Stranger görevleri tek kişilik kısımdaki atmosferi çoklu oyuncuda da bir miktar yaşatmaları açısından güzeller.
PvE içerik bu şekilde, PvP içerikte de mod bolluğu yaşıyor. Haritada serbest dolaşırken katılıp diğer oyuncularla dalaşabildiğiniz/yardımlaşabildiğiniz etkinliklerin yanı sıra rekabetçi pek çok oyun modu da mevcut. Standart Deathmatch kapışmalarından sınırlı can hakkınızın olduğu çatışmalara, 32 kişilik Battle Royale modundan (Gun Rush) ve at üstünde yarışlara, çeşidimiz epey bol.
Ha, “peki çeşit bu kadar da RDO’nun ömrü ne kadar?” derseniz, GTA Online’a kıyasla daha çabuk sıkılmanızın muhtemel olduğu söylerim. Oyunun temel mantığı yine aynı; kapitalizm. Para kazanıp daha güzel elbiseler almak, daha kaliteli silahlar ve atlar edinmek, daha çok ve çeşitli ekipmana sahip olmak. Ancak bunların çeşitliliği en başta söylediğim şebeplerle daha sınırlı olduğundan, oyunun ömrünün de sizin dönemi ne kadar sevdiğinize oranla GTA Online’dan kısa kalması olası.
Peki PC’ye Gelmek Red Dead’e Ne Kadar Yaramış?
Buraya kadarki anlattıklarım, oyun hakkındaki görüşünü sıfırdan şekillendirmek isteyenler içindi. Malumunuz bir de oyunun kalitesinden haberdar olup spesifik olarak PC sürümünü bekleyenler var. Oyunun çıkışı biraz(!) problemli olsa da ben oyunu ilk günden itibaren sıkıntı yaşamadan stabil şekilde çalıştırabilen kesimdenim, o yüzden buralara kişisel isyanlarımı dayayıp döşeyecek durumda olduğum söylenemez. Oyunun çökmeleri sadece çoklu oyuncu modunda o da birkaç defa karşıma çıktı. Ancak hatırı sayılır bir kesim tarafından genelde de Rockstar Launcher kaynaklı pek çok problem yaşandığını belirtmek gerekli. Oyunun çıkışından bu yana geçen süre içerisinde ikisi kapsamlı üç tane yama yayınlandı ve bunlar bir kısım insanın sorunlarını çözdü, kalanlar ise hala isyan içerisinde.
Öte yandan, internette oyunun genel performans optimizasyonunun da sıkıntılı olduğu iddia eden ciddi bir kesim var. Burada araya girmek durumundayım; böyle bir durum söz konusu değil, bir başka GTA IV faciası ile karşı karşıya değiliz arkadaşlar. Oyun maksimum ayarlarda bilgisayarı süründürüyor, bu doğru. Elinizin altında 10.000 TL’lik RTX 2080ti ekran kartı bile olsa, 4K çözünürlükte Multisampling dışı her ayarı en tepeye çekip 60 FPS alamayacaksınız ki bu kartın olayı bu normalde. Ancak bunun sebebi, oyunun GTA V’ten bile daha ölçeklenebilir bir yapım olması. Sadece güncel donanımları değil, önümüzdeki yıllarda çıkacak grafik işlemcileri de zorlayabilecek bir PC sürümü ortaya koymaya çalışmış Rockstar.
Grafik ayar menüsünde değiştirebileceğiniz 40’a yakın değer var. Çizim mesafesi, ışıklandırma ve gölgelendirmeler, bulutlar, bunların çözünürlükleri, su ve duman simülasyonlarının hepsi konsolların yanına yaklaşamayacağı seviyelere çekilmiş. Geçen yıl oyunun konsol grafiklerini görünce “daha iyi kenar yumuşatma opsiyonları ve doku kaliteleri dışında olası bir PC sürümüne ne ekleyebilirler ki?” demiştim, bu konudaki cahilliğimi yüzüme tokat gibi vurmuşlar resmen. Ayar menüsüne girip hepsini en tepeye çektiğiniz o ayarların neredeyse hepsinin Xbox One X’te bile Low ve Medium civarlarında seyrettiğini bilin yani. Konsolların PC ile eşdeğer en tepede tuttuğu tek ayar doku kalitesi ki o da yeterli VRAM’e sahip bir kartınız varsa performansa aman aman bir etkide bulunmuyor. Ben 4 GB belleğe sahip GTX 970 kartımla 1080p çözünürlükte en üst doku kalitesi ile oyunu oynayabildim bu arada.
Daha detaylı bilgi edinmek isterseniz Digital Foundry’nin konu ile alakalı çok detaylı yorumlarda bulunduğu şu harika videoyu izlemenizi tavsiye ederim. Oyunun ölçeklenebilirliği ve performansı konularında üzerine konuşulabilecek tonla şey var ve kendileri bunu bizim burada yapabileceğimizin çok üzeri bir yetkinlikle başarmışlar zaten.
Performanstan bahsettik, peki oyunun PC sürümüne özel ne gibi ekstra içerikleri var? Aslına bakarsanız konsol oyuncularını küstürecek kadar bir fark yok. Red Dead Online’daki at ve silahların bazıları tek kişilik senaryoya da gelmiş. Bunların haricinde ot, çiçek toplamalı yeni bir Stranger görevi, 2 yeni hazine haritası/hazine, 2 yeni Gang Hideout ve 3 tane Bounty Hunter görevi eklenmiş. Special Edition sürümünü aldıysanız ekstra bir banka soygunu görevi geliyor ama bunların üzerine uzun uzadıya konuşulacak şeyler oldukları söylenemez.
RDR 2, PC’deki nihai sürümüyle hem kontrol hem de görsellik olarak konsollarda sunduğu muhteşem tecrübenin daha bile üzerine çıkmayı başarmış. Oyunu nihayet 30 üzeri kare oranlarıyla, çok daha güzel grafiklerle oynayabilmek başka oyunların PC sürümlerinin aksine RDR 2 tecrübesine çok şey katmış. İşin içine Red Dead Online’ı da katıp ülkemizdeki PC fiyatının konsoldaki çıkış fiyatından çok daha uygun olduğu gerçeğiyle birleştirdiğinizde, hem kalite hem de fiyat performans olarak edinmesi daha da cezbedici bir paket haline geldiği tartışılmaz. Ancak elbette anlattıklarım size uyuyorsa ve oyunu hala edinmediyseniz, tecrübenizi güvence altına almak adına güncellemelere bağlı olarak insanların isyanlarının dinip dinmediğini kontrol etmek isteyebilirsiniz. Günü geldiğinde mutlaka alın derim ama.
Başlıklar
Konsollarda halihazırda zaten muhteşem olan yapım, PC sürümüyle arşa çıkmış. Teknik problemler de olmasa gelmiş geçmiş en iyi PC portlarından bir tanesi olarak anmamız işten bile olmazdı. Yine de gerçekçiliğiyle herkese göre olmadığı kesin.
- PC’de muhteşemlik sınırlarını zorlayan grafikler
- Hem senaryo hem çoklu oyuncu modlarıyla çok bereketli bir paket olması
- Başarılı optimizasyon ve had safhada ölçeklenebilirlik
- GTA’ya kıyasla epey kısalmış yükleme süreleri
- Tok aksiyon ve muhteşem hikâye
- Oyuna özel bestelenmiş harika orkestralı ve vokal parçalar
- Stabilite problemleri
- Rockstar Launcher’ın pek de hayırlı bir platform olmaması
Başarılı optimizasyon derken dalga geçmiyorsunuz herhalde. Millet isyan ediyor. Önerilen 1060 kart, millet 1080 de oynayamıyor.
Başarılı optimizasyondan kastım, oyunun gayet yerinde performans veriyor olması. Stabilite problemlerini eksiye yazdım, 1080'de oyunu oynayamayan tayfanın yaşadığı problemler genelde oyunun çakılması veya işlemciye bağlı takılmalarla alakalıdır diye düşünüyorum. Oyunun 4 core 8 thread işlem kapasitesinin altındaki işlemcilerde problem yaşadığı söylendi ve bununla ilgili bir yama yayınlandı da. Ben GTX970 i7-4790k ile oyunu donanımım göz önünde bulundurulduğunda beklenmesi gereken bir performans ile oynayabiliyorum, dolayısıyla baz aldığım ölçüt bu. Düşük sistemde çalışabiliyorsa 3-5 yama sonra problem çeken sistemlerde de çalışır hale geldiğinde uygun performans verecektir.