Resident Evil 3 Remake - İnceleme
Ben bir çeyrek Nemesis rica edeyim
Geçen yıl Resident Evil 2 Remake çıktığında övgüler arşa ulaşmıştı hatırlarsanız ki gayet de hak edilmiş övgülerdi bunlar. Hayranlar bu işin tadını alınca Nemesis de Nemesis diye haykırdılar Capcom’a ve çağrıları da duyulmakta gecikmedi. Hoş zaten Capcom’un planının da 2’den hemen sonra 3’ü de modernleştirip oyunculara sunmak olduğunu tahmin etmek zor değildi, lakin bu işin paldır küldür bir hızla olması da kaşımızı gözümüzü oynatmıştı biraz. Oynarken bu hızın neler mâl olduğunu da çok net anladım zaten, size de anlatayım.
Jill mi daha bahtsız, Lara Croft mu?
Öykümüz ilk Resident Evil’ın sonrası ve 2’nin hemen öncesi ve sonrasında geçtiği için pre-sequel diye tâbir edebileceğimiz bir minvalde ilerliyor ve S.T.A.R.S. (The Raccoon Police Department's Special Tactics And Rescue Service) üyesi Jill Valentine’in ilk oyunun hemen akabinde Racoon City’de yaşadıklarına odaklanıyor. İlk oyunda (orijinal Resident Evil) Jill ve ekip arkadaşları zombilerle dolu bir malikaneden canlarını zor kurtarmışlar ve Racoon City’ye dönmüşlerdi.
RE3 Remake daha en başta farkını gösteriyor ve tansiyonu oldukça yüksek bir sekansla Jill’i kabusa dönen şehrin kucağına bırakıveriyor. Bu sayede orijinal oyunun başlarındaki zombi kaosunu birinci elden yaşıyorsunuz. Hatta meşhur kötümüz Nemesis’le de ilk karşılaşmamız hemen bu kısımda gerçekleşiyor ve doğruyu söylemem gerekirse bu kısımlar müthiş kurgulanıp oyuna yedirilmiş ve gerçekten güzel bir yeniden yapımla karşı karşıya olduğunuzu hissediyorsunuz. Özellikle Nemesis’in yeni tasarımını ve daha esnek hareketlerini çok beğendim. Tabii bu iş hep böyle devam etmedi ve oyunun akışı sıkıntılı mekanlar, uzatılmış çatışmalar ve birbirinin tekrarı boss savaşlarına doğru meyletmeye başladı.
Bu noktada oyundaki karakterlerin iyi işlendiğini belirtmek isterim hem Jill daha zamana uygun bir badass karaktere dönüşmüş hem de Carlos’a daha çok zaman ayrılmış. Jill cenahında canımı sıkan tek şeyse çok fazla kovalamaca ve oradan oraya savrulma sahnesi konmasından ve görsel tasarımından dolayı fena halde Lara Croft’a benzemiş olması. Yani biri beni öyle savursa veya onun gibi düşsem 2 ay yataktan çıkamam ama Jill kızımız maşallah bana mısın demeden kalkıp mücadele etmeye devam ediyor. Diyebilirsiniz ki bu kadar gerçekçilik aramaya gerek yok, fakat en ufak bir ısırıkta yürüme hızı yarıya inen ve bu kadar gerçekçi görünen bir karakterin ara sahnelerde Süpergirl’e dönüşmesi de gözüme battı açıkçası.
İkinci büyük sıkıntım oyunun aksiyon-korku dengesinin hiç iyi ayarlanamamış olması. Örneğin RE2 Remake’deki mermi sıkıntısı sürekli diken üstünde olmamızı sağlarken zombilerle olan her mücadele cidden gerilimi hissettiriyordu. Bu kez hem cephanemiz çok hem de silahlarımız daha güçlü dolayısıyla geleni geçeni harcamaktan çekinmiyor insan. E bu da gerilimin kademeli olarak yere çakılmasına yol açmış. Özellikle ilk kısımlarda Nemesis peşimizde canımız burnumuzda gezinirken çok değil 1-2 saat içinde kendisi nefesini sürekli ensemizde hissettiğimiz azılı canavardan okunabilir hareketleri olan ve ölmek bilmeyen bir boss’a dönüşüyor. Bu da işin gerilim yükünü mekanlara ve sıradan zombilere bırakırken (ki taşıyamadıkları bir yük bu) beni etkileyen tek kısım acayip böceklerin istila ettiği elektrik santrali oldu ki orası da çok uzun sürmüyor zaten.
Carlos’la oynarken zaten zombilere yumruk falan da atabildiğimiz için düşmanlarla uğraşmak pek problem olmuyor lakin hastane savunması kısmında olayın fazla uzadığını ve climax’in de orijinale kıyasla zayıf olduğunu düşünüyorum. Buraya kadar anlattıklarımdan zaten biraz fikriniz oluşmuştur ama esas bombayı sona sakladım. Oyun 5 (yazıyla beş) saat sürüyor arkadaşlar ki bu da yavaş yavaş oynadığım hali, çok daha kısa sürede de bitirilebilir yani. Ve RE2’nin aksine bitirince yeni bir yol filan da açılmıyor oyunun sunduğu tek finali görüp kapatıyorsunuz. Eskisinde de bu durum biraz benzerdi fakat orada hem ara ara öykü akışını değiştiren seçimler yapabiliyordunuz hem de bulmaca/keşif/aksiyon dengesi daha iyiydi. Nemesis oyuna daha iyi entegre edilmişti ve ekstradan bir boss ve daha başka mekanlar vardı. Yani anlayacağınız tam ekmek fiyatına çeyrek patso satıyor Capcom.
Tabii ki eklenen güzel şeyler de var Tyrell’in rolünün artması gibi, ama hem yapılan değişiklikler hem de kesilen içerik oyuna tam bir oyundan ziyade bir DLC havası vermiş. Zaten orijinal oyun da esasında 2’den kesilen materyalle yapılmıştı fakat bir bütünlük hissi veriyordu yine de. 2020 model Resi 3’se 2’nin muazzam görselliğini korumanın ve hikâyeyi biraz ilerletmenin dışında kendi başına satılacak kadar içeriği olan bir oyun değil ne yazık ki. Hele hele sonlara doğru gelen bir kısımdaki değişiklik mevzuyu komedi boyutuna vardırmış. Spoiler olur söylersem ama tertemiz saçmalamışlar. En son Chris Redfield kayaları yumruklarken bu kadar gülmüştüm Resi serisine, Capcom’un eski alışkanlıkları kolay kaybolmuyormuş demek ki.
Çok koştum, çok yoruldum
Şöyle bir bakıyorum da Resident Evil 3 aslında birbiri ardına gelen aksiyon sekanslarından ve zombi ambiyansı geriliminden fazlası değil. Oradan oraya savrulan güçlü kadın Jill ve onun yardakçısı rolünden öteye gidemeyen Carlos’un yanına bir tane karton kötü adam 1-2 yancı karakter ve 2’deki Mister X’den hallice bir Nemesis yapıştırıp paket etmişler oyunu. Hani seride çok bir derinlik aradığımdan değil de klasik olmuş bir oyunun yeniden yapımının bu denli kuşa çevrilmesine de isyan bayrağını dikerim açıkçası. Bir yıl daha bekleyebilirdik daha dengeli ve tam bir oyun için zombi de zombi diye ağlamıyorduk (yoksa ağlıyor muyduk?). Capcom resmen “dur şu ikincinin ateşi sıcakken bi’ yarım sucuk ekmek daha gömeriz” deyip kotarmış bu işi ki zamanında da benzerini yapmışlardı 3. oyun için. Yine de içerik olarak çok daha düzgün bir yapım vardı elimizde.
Peki oyun kötü mü, oynanmaya değmez mi? Teknik açılardan kesinlikle kötü değil ama tempo sorunları ve kesilen içeriğin yerinin daha anlamlı bir şeylerle doldurulamamış olması beni üzdü açıkçası. Hani indirimde almanız daha hayırlı gibi bu durumda, ki bitirdiğinizde ekstra zorluklarda hayatta kalmaya çalışmaktan başka bir şey vermiyor oyun size. E orijinal oyundaki Mercenaries modu da kesilmiş ki onun yerine konulan Resistance’e ayrıca değineceğim aşağıda. Çok koyu hayranlar zaten edinmişlerdir ama seriyi uzaktan takip edenler için acil alınmaya değer bir yapım değil Resident Evil 3 şu haliyle.
Resistance eklentisi oyunun oldukça kısa olan tek kişilik süresini uzatmaya yönelik bir girişim olduğu her halinden belli olan ve içeriğini 4-5 saatte tüketebileceğiniz az pişmiş bir multiplayer modu. Dead by Daylight veya Evolve gibi oyunlardan anımsayabileceğiniz bir sistemde yürüyor oyun. 4 kişi Survivor rolünde bir manyağın elinden kurtulmaya çalışıyor bir test merkezinden. Manyak olan arkadaş da elinde avucunda ne varsa diğer dördünü öldürmek için önlerine sürüyor. Bu Survivor’lar da farklı farklı özelliklere sahip karakterler ve her birinin silahı yetenekleri kendine özgü ama çeşit olarak azlar ki zaten kaos anında kim kime dum duma şeklinde manzaralar sıkça yaşandığı için uzun vadede farkları çok anlaşılmıyor. Bu 4’lünün amacı ortamdaki çeşitli bulmacaları çözerek zaman bitmeden çıkışa ulaşmak, tabii çeşitli dediğime bakmayın ilk etapta 3 anahtar bulmaktan 2. etapta da 4 tane deney tüpünü kırmaktan ibaret bu bulmacalar. Bu arkadaşları öldürmeye çalışan kişiyse ortamı kameralardan izliyor ve istediği yerlere belli sayıda zombi, tuzak vesaire koyup diğerlerinin bunlar tarafından alt edilmelerini umuyor, ultimate silahıysa bir boss yaratık ve onu birebir yönetme şansına sahip.
Takdir edersiniz ki cani rolünde oynamak daha eğlenceli, zira bir fare gibi kapana kıstırdığınız deneklerin kan ter içinde mücadele ettiğini görmek eğlendirici, seride size nefes aldırmayan bosslarla oynamaksa işin en zevkli yanı sanırım. Lakin şöyle bir sıkıntı var ki bölümlerin alanları çok dar ve 4 kişi daldığınızda bir zombi bile ortamı karıştırmaya yetiyor ki araya boss yaratık da karışınca zaten hamallık olan kontroller iyice çileden çıkartıp havlu attırıyor oyuncuya. Dar alandaki kamera kontrollerinin de duruma çok yardımcı olduğunu söyleyemeyeceğim. Zaten Survivor’larla birkaç kez oynayınca zombileri alt etmek çok kolaylaşıyor koordineli saldırılarla, boss’u 2-3 kişi oyalarken diğeri kaçıp bulmacayı çözebildiğinden o da pek sorun olmuyor ve elimizde hepi topu 3 boss karakterle oynamanın zevki kalıyor (ki onların da kontrolleri hantal). Şahsen bu modu oynarken çok sıkıldım ve pek de dolu olmayan lobiler, uzun süre beklenen maçlar da bu konuda yalnız olmadığımı kanıtlar nitelikte. Hani beysbol sopasıyla falan zombiye dalmak ilk birkaç sefer için eğlenceli olsa da uzun vadede çok da derin olmayan ve öyle kapılıp gidemeyeceğiniz bir mod olmuş Resistance. Halbuki buraya harcanan emek ve zaman ana oyunun genişletmeye harcansa çok daha doygun bir Resident Evil 3’ümüz olurdu biz de öpüp başımıza koyardık.
Fakat serinin geleceği parlak, hem 8. oyun hem de 4. oyunun remake’i geliştirme aşamasında ve 4 için çok daha geniş bir ekip seferber olmuş durumda. 3 numarayı da çerez niyetine tüketebilirsiniz arada.
Başlıklar
Şu anki fiyata kesinlikle değmez. İndirimde alıp anılarınızı yad edebilirsiniz.
- RE Engine motoru yine döktürüyor
- Oyunun başlangıcı çok sağlam
- Nemesis’in yeni tasarımları deşhetengiz
- Jill’in karakteri daha bir baskın ve güçlü
- Tyrell karakterinin rolü
- Fiyat performans oranı yerlerde
- Kesilip değiştirilen çok fazla şey var
- Ortalara doğru oyunun temposu sarkmaya başlıyor
- Nemesis gerilimi çok az kullanılmış
- Resistance modu pek detaylı ya da uzun soluklu değil
- Aksiyon keşif dengesi pek kurulamamış
- Sonlara doğru kantarın topuzu kaçmış
- Jill dışındaki tüm karakterler figüran gibi
- Kısa oyun süresi
Bu oyun alan birisi olarak enayi gibi hissediyorum. Nedeni oynanış çok kısa
Resident Evil 2 deki heyecanı alamadım. Oyun 2 de ''Dolby Atmos'' ses sistemi desteklerken 3 de bu özelliği koymamışlar. Oyunu başka bir boyuta taşıyordu. Hızlı ve para kazanmak için yapılmış bir oyun, bende çok olumsuz etki yaptı. Ama yinede benim sistemim de oynaması zevkli
//www.youtube.com/watch?v=966WU7EwNbA&feature=emb_logo