Bir oyunun açıklamasında veya türünde 'korku' kelimesini gördüğüm zaman o oyunun korku öğeleri içermesini bekliyorum. Eminim ki siz de öyle yapardınız. Hele ki açıklamasında 'korkunç hikaye', 'korkunç bir şeytan', 'başka dünyalardan gelen korkular', 'amansız dehşet' gibi kelimeler görünce insanın beklentileri bir hayli yükseliyor takdir edersiniz ki.
Ama Re-Turn - One Way Trip bir korku oyunu değil, başta bunu söyleyeyim. Tamam, korku türünü çok severim, korku eşiğim de çok yüksektir ama olay bu değil. Yani oyun korku oyunu ama ben korkmadım gibi bir artistlik yok işin içinde. Bu oyuna korku oyunu diyenlerin neyin kafasını yaşadığını merak ediyorum sadece.
Aslında hikaye ilgi çekici bir başlangıca sahip. Üniversiteden beş arkadaş mezuniyet sonrası bir kamp macerasına çıkıyorlar. Arkadaşlardan ikisi nişanlı, ikisi sevgili, biri de tek tabanca. Ancak nişanlılardan kız olanı Saki'ye yazılan bir not bir yanlış anlamaya yol açıyor ve grup arasında tartışma çıkıyor. Aralarından biri kampı terk ediyor, sabah ola hayrola deyip uyumaya çekiliyorlar. Saki uyandığında kendisini kampta yalnız halde buluyor, hiçbir arkadaşı yok. Onları aramaya çıkınca da karşısına bir anda bir tren çıkıyor. Bu bir hayalet tren, içindekiler de öyle.
Sonra ne mi oluyor?
Trenin bir ucundan, diğer ucuna koşturup duruyoruz kısacası :) Mesela bir eşya bulmak için trenin en sağına kadar gidiyoruz, sonra hooop trenin en soluna yürüyerek o eşyayı bir yerde kullanıyoruz. Sonra, tahmin edebileceğiniz üzere trenin sağ vagonlarına gidip birileriyle konuşuyoruz, sonra görev icabı trenin en soluna yürümemiz gerekiyor. Güya bu sırada trenin ölümcül sırlarını öğreniyormuşuz ama korkutmayı bırakın, merakı bile canlı tutamayacak kadar sıkıcı yürüme sekansları bir çuval inciri mahvediyor.
Ben piksel grafikli oyunları seven biriyim, o bakımdan bir eleştirim yok. Yani "pikselli oyun da korkutucu olur mu canım" demiyorum. Corpse Party var, The Last Door serisi var, Darkwood var. Başarılı bir 2D pikselli oyun gayet de korkutucu olabilir. Ancak oyunun korkutucu olacağı düşünülen kısımları da o etkiyi yaratamıyor. Örneğin ortada kanlı bir sahne var diyelim, ama diyaloglar sırasında kenarda gördüğümüz portrelerdeki eleman gülüyor mesela. Bu tür atmosfer kopuklukları da hikayenin içine girmeyi engelliyor.
Oyun 10 bölümden oluşuyor. Dediğim gibi güzel de başlıyor, ortalarda bir yerde merak da ettiriyor ama sonda çok kötü çuvallıyor. Zaten en kötü yanı da o. Oyun özellikle son bölümde hikayeyi fazlaca anlamsızlaştırdı, sonra da bir anda bitiverdi. "Bu muydu yani?" sorusunu sordurması hiç hoş değil açıkçası. Hikayenin en merak uyandırıcı kısımları havada kaldı, neden sorularının cevapları verilmedi. Trenin gizemini de pek çözemedik zaten; arada bir karşımıza çıkan arkadaşlarımıza ne oldu, nereye gittiler, nereden geldiler, hiçbirinin cevabı yok oyunda.
Notlarıma bakınca sevdiklerimden çok canımı sıkan şeylerin altını çizdiğimi görüyorum. Mesela 5. bölüme kadar Saki koşamıyor. Neden? O treni bir ileri, bir geri yavaş yavaş yürüyoruz. Madem koşabiliyordu, bunu neden oyunun yarısından sonra yapabiliyoruz ki? Yarım saatte geçeceğimiz bölümler neden iki saat sürüyor bu yüzden?
Oyunda bulmaca namına göreceğiniz yegane şey son iki bölüme toplanmış, ama ondan öncesi tamamen başta da söylediğim gibi bir yere git, bir eşyayı al, başka yerde kullan şeklinde ilerliyor. En kötüsü de daha önce baktığınızda hiçbir şey göremediğiniz bir yerde, beş dakika sonra bir eşya çıkması. Mesela rezervuara baktınız, eski püskü bir şey. Sonra bir sonraki vagonda bir bebek bulmanız gerektiğini öğrendiniz, bir bakıyorsunuz o bebek rezervuarın arkasından çıkıyor :) Az önce niye yoktu? Ya da vardı da Saki 'burada bebeğin ne işi var?' diye merak etmedi mi?
Re-Turn'de ölebileceğiniz bir iki nokta var, bunlardan birinde bir tuşa hızlıca art arda basmak gerekiyor ve yavaşlarsanız ölüyorsunuz. Hadi bu sorun değil. Bir de kovalamaca sahnesi var ki evlere şenlik. Diyalog biter bitmez koşmanız lazım ama koşma tuşuna basılı tutunca koşmuyor Saki. Tam da diyalog bittiği saniye tuşa basmalı ve bırakmamalısınız. Bu şekilde birkaç kez ölünce insan cidden sinirleniyor.
Bir de gamepad'in olur olmaz, saçma biçimde titremeleri var ki.. Saniyelerce kesilmeyen titreme anlarında gamepadi kapatıp sırf o sahneler geçene kadar klavyeye geçmek zorunda kaldım. Gereksiz enerji israfı :)
Aslında ne de güzel potansiyeli olan bir oyunmuş, başlarda gayet de umutluydum ama ne olduysa sonradan bir şeyler yarım kalmış. Daha fazla uğraşmak istemeyip aceleye mi getirmişler, kafalarındaki fikirleri tam olarak hayata mı geçirememişler bilemem. Ama oyunun ilk yarısıyla, ikinci yarısı arasında dağlar kadar fark var bana göre. Karakterleri tanımamıza, bağ kurmamıza, onları merak etmemize, gizemin kaynağını sorgulamamıza fırsat tanımıyor Re-Turn: One Way Trip.
Dayanamayıp bir parantez de başarımlara açacağım. Verdiğimiz kararların hiçbirşeyi değiştirmediği, aslında karar bile vermediğimiz, tamamen lineer bir hikaye anlatan bir oyunu neden ikinciye oynamak isteyesiniz mesela? Ama oyuna "bir kereden fazla bitir" başarımı koymuşlar. Buna ek olarak bir de "hiç kaydetmeden bitir" başarımı var. Yaklaşık 4-5 saat oyun süresi olan bir oyun, diyalogları hızlı geçilemiyor, yarısına kadar koşulamıyor ve sizden oyunu kayıt etmeden bir kez daha bitirmenizi istiyorlar. Ancak bu noktada şöyle bir sıkıntıyla karşılaştım. Oyunun daha en başlarında oyunu farklı bir sonla erkenden bitirmek mümkün, hatta bunun da başarımı var. Ben oyunu önce normal, sonra bu şekilde bitirdim. Yani sonuçta iki kere bitirmiş oldum, üstelik ikincisinde kaydetmedim de. Ne ikinci kez bitir başarımı açıldı, ne kaydetmeden bitir başarımı :) Bunu bile düşünememişler, daha ne diyeyim.
Ha bu arada "tamamen farklı bakış açılarına sahip 2 oynanabilir karakteri yönetin" sözüne de bir tarafımla gülesim geldi şu an.
Neyse ki pahalı bir oyun değil Re-Turn: One Way Trip. Abarttığımı düşünüyorsanız 20 lira verip oynayabilirsiniz, belki seversiniz, belki verdiğiniz paraya pişman olmazsınız. Ben sadece neyle karşılaşacağınızı anlatmış olayım da, gerisi size kalsın. Yoksa ben de bunun güzel bir oyun çıkmasını çok da istiyordum, ama olmadı maalesef.
Başlıklar
Başlardaki atmosferini koruyabilse, hikayesini derli toplu anlatabilse güzel bir oyun olacakmış, ama direkten dönmüş.
- Piksel grafikleri genel olarak gayet güzel
- Müzikleri basit ama atmosfere uygun
- Hikayesi güzel başlıyor...
- ...ama bir o kadar da başarısız sonlanıyor
- Diyalogların geçilememesi ve koşamamak oyun süresini suni uzatan faktörler
- Bulmacaların genel olarak bir mantığı yok
- Treni çok fazla boydan boya arşınlıyoruz
- Kovalamaca sahnesinin kontrolleri kötü