SEASON: A Letter to the Future - İnceleme

Geçmişi geleceğe hatırlattıran oyun…

Bazı şeylerin unutulmaması gerektiğini ve keşke “Küçükken şu anımı bir şekilde kaydetseymişim” dediğimi hatırlıyorum. SEASON tam da bu tür değerleri göz önüne çıkaran, geçmişin tarihle birlikte silinmemesi için kayıt altına alınması gerektiği üzerine kurulmuş olan bir oyun.  Senaryosu kısaca kaybolmaya yüz tutan bir köyün yitip gitmemek adına kayıt altına alınmasını konu alır. Ana karakterimiz “Köyümüz yok olacak, ben de Dünya’dan silinmemesi için anılarımızı bu deftere ekleyeceğim” temalı bir yazı yazıyor ve biz de karakterin isteği üzerine bu günlüğü anılarla doldurmaya başlıyoruz. Oyunun ana mekaniği de bu konu üzerine dayanıyor.

Çok alışılagelmiş bir mekanik olmasa da fotoğraf çekme, ses kaydetme ve bunları anı defterinde düzenleyerek kaydetme gibi tatlı bir mekaniğe sahip. Düşük poligon tarzı çizimleri ve kalın çizgileriyle biraz Telltale oyunlarını hatırlatsa da hikâyenin temeline çok uyan sade bir tasarımı var. Müzikleri ve doğa sesleri de yalnızlığı, o hafif burukluğu ve izole olma hissini çok iyi vermiş. Oyunun melankolik havası nedeniyle konusunu oyuncuya inanılmaz iyi yedirebildiğini düşünüyorum. Yer yer terkedilmiş kasabalar gezerek, yer yer köylerinden ayrılmak zorunda kalan insanların geride bıraktıklarını toplayarak biriktiriyoruz anı defterimizdeki girdileri. Bu defter baştan sona şöyle bir gezildiğinde bana bile yaşanmışlık hissiyatı verdi. Gerçekte de her zaman tutmak istediğim o günlük/ajanda sevdamı oyunda gerçekleştirmiş oldum bir nevi. Kendim de anılar toplayan ve hatıra kutusu sahibi birisi olarak bu yanıyla beni derinden etkiledi.

Oyunun ilk başları çok içine çekici bir havaya sahip. Başta kendi doğup büyüdüğümüz kasabadan esintileri kaydederken, oyun size bir yandan da mekanikleri öğretmeye başlıyor. Fotoğraf makinasıyla dilediğiniz gibi oynayabilmek, polaroid fotoğraflar çekmek ve bunları günlüğe yerleştirmek zaten keyifliyken bir de doğru objeyi çektiğinizde karakterimiz o obje hakkında yorumlar yapabiliyor. En çok da bu özelliğe bayıldım. Rastgele ormanda bisikletimle gördüğüm bir manzarayı çektiğim zaman karakterimin de orayı merak etmesi ya da varsa araya sıkıştırdığı mekanla ilgili yorumunu duymak beni oyuna daha çok çekti. Bu konuya da gelmişken değineyim diyaloglar müthiş yazılmış. Bazı replikleri gerçekten açıp bir deftere yazasım geldi hatta. Biraz biraz Death Stranding hüznü, biraz sizi içten içe öldürme, biraz Firewatch’un yarattığı o ıssız rahatlık biraz da gerçek hayatta yüzleştiğin felsefik problemler ve soruları… Tam olarak böyle bir oyun işte SEASON ve de hiç boş hissettirmiyor. Hataları yok mu? Elbette var fakat bağımsız bir oyun için oldukça etkileyici bir senaryosu olduğuna inanıyorum.

Hissettirdikleri ve normalin dışında mekanikleriyle son zamanlarda oynadığım pek çok oyundan farklı bir yere girdi benim için. Her bağımsız oyun unutulmaz değildir ama SEASON farklı bir yerde yaşayacak benim için.

Siz oyuna ne kadar yeniyseniz karakteriniz de bir o kadar taze başlıyor. Daha önce köyünden hiç ayrılmamış olan Estelle dışarıdaki hayatı sizinle beraber ilk kez görecek. İnsanlar nasıl yaşıyor, hangi araçları kullanıyorlar, ne gibi problemleri var? Bunların hepsini karakterimizle cevapladığımız gibi bir de kayıt altına almak duygusal olarak da bir bağ sağlıyor. Estelle ile girdiğimiz Tieng köyü ve sonrasını keşfetmek, her delikten bir hikâye çıkarmak fazlasıyla keyifli. Rüyalarda kaybolanlar ve çeşitli ruhani hastalıklarla boğuşanlar, ilginç tanrılar ve doğal taşlardan gelen büyüler de mevcut evrende. Bunlar da ekstra bir gizem katıyor oyuna. Araştırırken bazı sırları açığa çıkarıyor, anıları içerisinde tutan değişik çiçekleri ses kaydına alıp geçmişi dinleyebiliyorsunuz.

Bana kalırsa oyunun en güçlü yanı bir şeyleri göstererek anlatması. Bu nedenle bazı zamanlar diyaloglara boğarak oyuncuya zorla anlatıyor havası katabiliyor. “En iyi yaptığın şeyi yap ve bana güzel tasarımınla hikâyeni anlat!” diye bağırası geliyor insanın. E tabii bir de mekaniklerini geliştirebilirlermiş, üç beş özellik daha olsa şikayet etmezdim. Duyulara ve organlara bu kadar bağımlı olan bir oyunun temas konusunu da işlemesini isterdim mesela. Sadece fotoğraf ve ses kaydı değil belki dokunsal kayıtlara da ulaşabilirdik. Ya da bir envanter sistemimiz olabilirdi belki de; oyunu daha eğlenceli ve çeşitli kılmak için bir bisiklet ve defterden öteye gidilse hiç fena olmazmış. Ama şikayetçi değilim yanlış anlamayın. Sadece bu potansiyelden daha fazla şey beklediğimi hissettim. Yarı açık dünyasıyla beni kollarına saran, hüzünlü ama üzmeyen bir oyun SEASON, tam da bu sezonda oynamalık bir oyun. Bu espriyi yapmadan gitsem içim acırdı :)

Bir Polaroid Hissi

Bir bölüm var, hiç unutamıyorum. Bir kadının ölen eşinin mezarını ve anılarını bırakamadığı için kasabadan ayrılmak istemediği bir bölüm. Kadına yanına alması gereken ve kocasından hatıra olabilecek çeşitli objeler seçmesinde yardımcı oluyoruz. Bu sırada oyun bize bir kişiyi aslında ne kadar da objelere bağlayabildiğimizi gösteriyor. Kadın yanına alabildiği her parça için ekstra mutlu oluyor, bu da bana ekstra hüzün katmıştı. Oyunun en sevdiğim kısımları bu tür anıları günlüğe kaydedebilmekti. Ablamızın tatlı mı tatlı bir polaroid’ini çektim ve defterime ekledim… İşte böyle hissettiren bir oyun SEASON.

SON KARAR

Bağımsız oyuncuların Death Stranding’i diyesim geldi oyuna. O yalnızlığı, müziği, sesleri ve “anıları yaşatma” hissiyatını iliklerinize kadar hissedebileceğiniz çok anlamlı bir oyun SEASON

SEASON: A Letter to the Future
Çok İyi
8.5
Artılar
  • Farklı mekanikleriyle normal bir bağımsız oyunun dışına çıkabilmiş.
  • Hikâye kaydetme ve günlük düzenleme özellikleri oldukça keyifli ve huzur veriyor.
  • Yarı açık dünyasında keşfedilecek pek çok yer ve obje var


Eksiler
  • Harita sistemi daha ulaşılabilir ve açıklayıcı olabilirdi
  • Fotoğraf çekme çeşitleri arttırılabilirdi.
  • Bisiklet sürme mekaniği problemli ve hatalı
YORUMLAR
Parolamı Unuttum