10 da yetmez 100 tane...
Devamını okuÇıkışının üstünden koskoca 25 yıl geçmesine rağmen strateji oyunu sevenlerin bugün bile hâlâ dilinden düşürmediği bir oyundur Heroes of Might & Magic III. Öyle ki kendisinden sonra 4 devam oyunu ve sayısız benzeri çıkmasına rağmen hiçbiri onun verdiği tadı vermedi, veremedi. Hep bir şeyler eksik kalıyordu çünkü. Şimdi de Songs of Conquest atılıyor bu maceraya ve o efsane oyunun bıraktığı boşluğu doldurmak için sıvıyor kolları. Üstelik hiç de fena bir iş çıkarmıyor doğrusu…
Yeni ama tanıdık
Eğer HoMM ya da benzeri oyunlarla az çok haşır neşir olduysanız Songs of Conquest oynarken kendinizi hemen evinizde hissetmeniz kaçınılmaz. Oyun temel olarak iki aşamadan oluşuyor. Birincisi kahramanlarımızı sıra tabanlı olarak yönettiğimiz ve etrafta dolaşarak çeşitli madenleri, kaynakları, hazineleri vs topladığımız kuş bakışı dünya haritası. İkincisiyse herhangi bir düşmanla çarpışmaya girdiğimizde ordularımızı kontrol ettiğimiz savaş alanları. Bütün bunlar HoMM serilerinden nasıl hatırlıyorsanız aynen öyle işliyor.
>Songs of Conquest - Erken Erişim İnceleme
Peki, bu oyun düpedüz bir HoMM klonu mu? Tabii ki hayır. Yapımcı Lavapotion oyuna orijinal hissettirecek kadar yenilik katmayı da başarmış. Üstelik bunu türün kökenlerine sadık kalarak yapmışlar. Mesela büyü sistemi komple değişmiş. Artık kasabanıza bir büyü kulesi kurup ona seviye atlatmak ve arada sırada mana haznemizi doldurmak yerine savaşlarda yönettiğimiz her askerden büyü puanı kazanıyoruz. Bu puanlar biriktikçe de büyü kitabını falan açmadan, ekranın hemen yan tarafında biriken büyülerden birini salıveriyoruz ortamlara. Başlangıçta alışması biraz zaman alsa da oynanışı hızlandırması açısından gayet pratik olmuş aslında. Bununla birlikte büyüleri biraz etkisiz buldum; ateş topu gibi tanıdık şeylere rastlasak da hasar oranları az. Dahası, birimleri iyileştiren sağlık büyülerinin de yerlerinde yeller esiyor. Oyunun çemkirdiğim bir başka tarafıysa savaşlar sırasında birimlerinize “Bekle” diyememeniz ve “Teslim Ol” seçeneğinin bulunmaması. Bu da kaybedeceğinizi bile bile savaşmaya mecbur bırakıyor sizi.
Sonra kasaba ekranları da gitmiş ve yeni binalar kurmak, asker çıkarmak, yeni kahraman almak gibi eylemler direkt olarak haritadan yapılabilir hâle getirilmiş. Küçük, orta ve büyük ölçekli olmak üzere üç farklı bina çeşidi var ve bunları sadece belli yerlere dikebiliyorsunuz. Ama genellikle hepsini çıkarabileceğiniz kadar yeriniz olmuyor; o yüzden biraz stratejik düşünüp hangilerine ihtiyacınız olduğuna karar vermeniz gerekebiliyor.
İçerik miçerik
Songs of Conquest’e başladığımızda üç farklı oyun modu karşılıyor bizi: Campaign (Senaryo), Conquest (Fetih) ve Multiplayer. Senaryo modunda 4 farklı ırktan birini seçip her biri 4 görevden oluşan hikâyelere dalış yapıyoruz. Bu dört ırkın arasında insanlar (okçu, şövalye vb) , ölüler (iskelet savaşçı, hortlak), çöl savaşçıları (tüfekli adam, mızraklı cengâver) ve bataklık halkı (kurbağa savaşçı, kertenkele okçu) var. Ama arada Pan filminden fırlamış gibi gözüken, boynuzlu orman halkı gibi sınıflara da komuta ettiğimiz oluyor. Hikâyelerin hepsinin birbiriyle ilintili olması güzel olmuş. Fakat 4 ırkın çeşitlilik açısından bir hayli yetersiz kaldığını söylemem lazım.
Conquest moduna daldığımızda üç farklı oyun moduyla daha karşılaşıyoruz. Birincisi tıpkı Heroes III’teki gibi her biri ayrı bir görev içeren 35 Conquest haritası. Bunlardan bazılarında tüm düşmanları yenmemiz istenirken, bazılarında bütün işaret fenerlerini yakmamız veya kadim bir nesneyi bulmamız (Holy Grail hesabı) icap ediyor. İkincisi, orta veya yüksek zorluk derecesinde yapay zekâya karşı savaştığımız 10 Challenge haritası. Son olarak da canımızın istediği gibi ayarlayıp oynayabildiğimiz Random haritalar var. Oyunda bir de harita editörü bulunuyor; bu sayede kendi maceralarınızı tasarlayıp insanlarla paylaşabiliyorsunuz.
“Peki, Multiplayer’da Hotseat var mı, sen ondan haber ver?” diyen yaşlı kurtların sesini duyar gibi oluyorum. Cevap veriyorum: Evet, var! Bir zamanların olmazsa olmazı olan ve birden fazla kişinin aynı cihazda, yan yana oyun oynamasını ve de bol miktarda küfürleşip didişmesini sağlayan bu modu çok özlemişim cidden. Fırsattan istifade edip kardeşimle hemen bir-iki el atıp bir güzel yumruk… eee, şey… eski günleri yâd ettik.
Songs of Conquest’in öne çıkan en önemli özelliklerinden biri hiç kuşkusuz harika piksel grafikleri. Gerek haritaları olsun gerek birimleri, her biri buram buram emek kokuyor. Aynı şekilde oyunun az ama öz sayıdaki müzikleri de dilinize bir şekilde dolanmayı başarıyor.
Genel olarak eğlenceli bir yapısı var oyunun. Eğer bu türü seviyorsanız ve benim gibi HoMM serisini özleyenlerdenseniz Songs of Conquest bir şansı kesinlikle hak ediyor.
DEVASA ORDULARA BAY BAY! Songs of Conquest’in sevip sevmediğime emin olamadığım bir yanı da asker sayısına getirilen kısıtlama oldu. Her birimden sadece belli bir adet alabiliyorsunuz yanınıza. Mesela 10 büyücü, 20 okçu gibi gibi… Bu da ordunuzu gönlünüzce büyütüp düşmanlarınızın canına ot tıkamanıza bir nebze engel oluyor. Çok oyunculu modda dengeleri eşitlemek adına güzel bir uygulama olabilir belki ama yüzlerce kişiden oluşan orduları tercih ederdim şahsen. |
Başlıklar
Songs of Conquest hem Heroes of Might & Magic açlığınızı doyurmayı hem de kendine has bir oyun olmayı başarıyor. Sınıf sayısının azlığı ve asker sayısına getirilen kısıtlamalar biraz can sıksa da “hadi bir tur daha” bağımlılığı yaratmakta en az öncülü kadar iyi.
- Bildiğimiz, bağımlılık yapıcı oynanış
- Şahane piksel grafikler
- Pratik büyü sistemi
- Dolu içerik
- Müzikler
- Sadece 4 ırk var
- Ordu kısıtlamaları
- Büyüler biraz etkisiz
- Bekle ve Teslim Ol seçeneklerinin olmaması