Anlatma, göster.
Devamını okuBu aralar yine sıkça yeni Battle Royale oyunlarıyla tanışıyoruz. Oyun sektöründe bu tarz popülariteyi yakalayan türler kısa vadede çok karlı yatırımlar gibi görünseler de, uzun vadede piyasada birbirinin karbon kopyası olan bir çok oyun oluyor. Bu türdeki oyunların artık rakipleri arasından sıyrılmak için türe yeni şeyler katmaları, yeni temalar denemeleri ve yaratıcı olmaları gerekiyor.
Benzerleri arasında gerçekten türe yeni bir şeyler ekleme kaygısıyla yola çıktığını hissettiğim Spellbreak benim en çok ilgimi çeken battle royale oyunlarından biriydi. Türe “büyü” mekaniğiyle yenilik getirmeyi hedefleyen Spellbreak’in yapmak istediği şeyler, gerçekten de bu türü birkaç adım ilerletecek cinsten. Ancak işin içine yapımcının henüz alt liglerde olduğu gerçeği eklenince, oyunu rakipleri arasında parlatması gereken bazı fikirler maalesef pratiğe dökülemiyor.
Spellbreak ilginç teması ve evrenine rağmen bir hikaye anlatma derdinde değil. Zaten çoğu battle royale oyununda mağazadan farklı temalarda içerikler satmak için kılıf olarak konulan hikayeler bu türdeki oyunlarda çok da öncelik taşımıyor. Spellbreak de ufak hikaye parçacıklarını yalnızca oyunun alıştırma kısmında bizlere veriyor ve ardından hikayeye dair pek bir şey göremiyoruz. Ancak ilk birkaç maçımın ardından menülerde dolaşırken henüz erişime açık olmayan “Chapters” isimli bir sekme ile karşılaşmak, ilerleyen zamanlarda Spellbreak evrenini detaylıca öğrenebileceğimiz bir oyun modu için umutlanmamı sağladı.
Oyunun wiki sayfalarından parçalarını birleştirdiğim hikayeye gelecek olursak, bir zamanlar Velnor Kıtasının bir parçası olan Highlands (Verimli Yaylalar) evrende Çatlama olarak isimlendirilen büyük bir patlamanın ardından bu topraklar insan ve hayvanlar için yaşanmaz hale gelerek Hollow Lands (Çorak Topraklar) adını alıyor. Velnor kıtasından ayrılan bir başka parça olan Stormeave ise hayatta kalan Longwatch kalesi sakinleri için adeta bir sığınak ve bu halka Avira Emberdane isimli bir Breaker liderlik ediyor.
Avira’nın eğittiği Breaker yani antik eldivenlerle element büyüsü yapan öğrencilerinden birisi de bizim karakterimiz. Oyunun alıştırma kısmında karşımıza çıkan Avira bizlere temel kontrolleri öğretiyor ve Hollow Lands’e girmemizi sağlayacak olan portalları gösteriyor. Bu noktadan sonra ise Spellbreak hikayesinden kopuyor ve Çorak Topraklarda Spellstorm’dan kaçarak sona kalan Breaker olmaya çalışıyoruz.
Spellbreak hem elemental büyü, hem de akıcı oynanış özellikleri ile yıldızını parlatmaya çalışıyor ve bunu başarıyor da. Spellbreak’de 6 farklı büyü sınıfı bulunuyo, bunlar Frostborn (Buz), Conduit (Elektrik), Pyromancer (Ateş), Toxicologist (Zehirli Gaz), Stoneshaper (Taş) ve Tempest (Rüzgar). Oyunun başlangıcında seçtiğimiz sınıfa göre sabit bir element eldivenine sahip oluyoruz, yani oyun bize daha başlangıçta belirli güçler ve ekipmanlar veriyor.
Sınıf seçimimizin ardından türden alışık olduğumuz üzere dev bir haritaya 42 oyuncu atlıyoruz ve bizi Zelda tarzında hoş görsellere sahip bir oyun karşılıyor. Bu noktadan sonra tempo artıyor ve bu kocaman haritada güvenli bölgede kalmaya çalışırken bir yandan eldivenlerimizi zırhımızı güçlendiriyor ve okuduğumuz parşömenler aracılığıyla karakterimizi güçlendiriyoruz.
Genelde br oyunlarında güçlendirme demek ya güçlü silahlar bulmak ya da üzerinizdeki ekipmanın üst seviye versiyonlarını kuşanmaktır ancak Spellbreak oyuncuyu ekipmanlarını değil karakterini güçlendirmeye itiyor. Okuduğumuz parşömenler karakterimizin 3 yetenek sınıfından birine etki ederek bize ufak ama işe yarar yükseltmeler sağlıyor. Ara menüden yeteneklerimizi özelleştirebiliyoruz. 3 sınıf için toplam 6 puanlık bir üst sınırımız var ve sınıflara ekleyebildiğimiz her özelliğin de belirli bir puanı bulunmakta. Dolayısıyla yeteneklerimizi belirlerken kombinasyonlarımızı 6 puanlık bir üst sınıra göre yapıyor ve önceliklerimizi bu şekilde belirliyoruz.
Spellbreak’i keyifli bir oyun yapansa çoğu br oyununa kıyasla çok daha oynanabilir ve akıcı olması. 1. olmak diğer br’lardaki kadar zorlu değil ve oyunda sürekli pusarak üst sıralara çıkma mantığı yok. Oyun sizden sürekli bir çatışma halinde olmanızı istiyor ki oyundaki büyü savaşlarının aşırı keyifli ve epik olduğunu düşünürsek bu çok büyük bir artı.
Savaşlar çok akıcı; gerek her oyuncuda farklı olan yetenek sistemiyle, gerekse farklı element büyülerinin birlikte kullanıldığında verdiği tepkimelerle çok çeşitli. Oyuna birinci olmak için değil de birileriyle farklı büyü kapışmaları yapmak için girdim çoğu zaman. Ancak savaşlar bu kadar keyifli olmasına rağmen oyunun haritası gereksiz bir genişlikte olduğu ve bir oyundaki maksimum oyuncu sayısı da bir hayli az olduğu için diğer oyuncularla karşılaşmak için ya kritik bir noktada beklemek ya da düşmanların peşinden koşmak gerekiyor. Durum böyle olunca oyun sizi ne kadar aksiyona itmeye çalışırsa çalışsın kendinizi o koca haritada yapayalnız hissediyorsunuz. Böylesine keyifli bir sistemin heba olmaması için oyuna ufak pvp haritaları eklenmeli veya oyun başına 42’den fazla oyuncu olmalı diye düşünüyorum.
Oyun büyülü savaşlarda çok iyi olsa da, bazı noktalarda gerekli özenin gösterilmediğini hissediyorsunuz. Mesela sınıf seçimi sadece büyülü eldiveni belirliyor ama ben bu sınıfların kendine özel yetenekleri olmasını isterdim. Oyun sırasında bulduğumuz özel güçler (Görünmezlik, süper uçuş vb.) bile bu sınıf seçiminden daha çok etki ediyor oynanışa.
Diğer özensiz hissettiren noktalarsa haritanın tasarımı ve sanki hala bir beta oyunundaymışım gibi hissetmemi sağlayan animasyonlar. Harita büyük olmasına büyük ancak artık büyük harita demek iyi bir br oyunu demek değil. Harita gerçekten özensiz. Çoğu nokta birbirinin kopyası ve birkaç hazır oyun elementi haritanın etrafına kopyalanmış. Oyun var olan güzel görselliğini kullanarak çok güzel manzaralar yaratabilecekken biraz kolaya kaçmış ve tekdüze bir oyun alanı yaratmayı seçmiş.
Bazı animasyonlar tamamlanmamış hissettiriyor ve oyunun havasını bozabilecek cinsten birçok animasyon hatası ile karşılaştım. Kuşandığımız ekipmanların karakterler üzerinde görsel etkisi neredeyse sıfır ve br oyunlarında sağdan soldan zar zor topladığım ekipmanların karakterimin üzerinde nasıl durduğunu görmeyi seven biri olarak bu durum da canımı sıktı diyebilirim. Yani oyunun genelinde biraz ruh eksikliği var.
Bu ruhsuzluğa neden olan bir diğer şey ise oyun içi etkinliklerin çok tekdüze olması ve birkaç büyülü kutu açmaktan öteye gidememesi. Sanki beta sürecine büyük bir güncelleme gelmesi gerekiyormuş ancak bunun yerine tam sürüm olarak oyunu çıkartmışlar gibi bir hava var oyunda. Evet işin en zor kısmı olan dövüş sistemini ve karşılaşmaları büyü ile harmanlama görevinin altından başarıyla kalkmış yapımcı ekip, fakat oyunun göze hoş gelmesini sağlayacak diğer detayların üzerine pek gitmemiş. Sanki büyük bir test alanına, oyunun büyü ve yetenek sistemini test etmeye giriyormuşum gibi bir hisse kapıldım oyunu her açışımda. İleride bu eksiklerin üzerine giderlerse nur topu gibi bir orijinal battle royale'imiz oldu diyebiliriz.
Başlıklar
Spellbreak çoğu rakibinin arasından keyifli dövüş sistemi ve akıcı oynanışı ile ayrılmayı başarsa da oyuna çeşitlilik katması gereken özellikleri üzerinde çok durmadığı için hala yarım bir oyun tadı veriyor.
- Görsellik gayet güzel
- Yetenek sistemi iyi işliyor ve oyunu çeşitlendiriyor
- Savaşlar çok epik ve keyifli
- Oyun tarzı çok da yetenek gerektirmiyor
- Ücretsiz bir oyuna göre mağaza kısmında oldukça cömert
- Haritası çok tekdüze
- Çok geniş haritada çok az oyuncu var
- Hikaye anlatmaya çalışmıyor
- Tamamlanmış bir oyun hissi veremiyor
- Animasyonları özensiz
- Sınıf sistemi hala tam oturmuş değil
Çok oynamak isteyeceğim türden görünmüyor,yazı yardımcı oldu teşekkürler.