Buralar da pek bir sıcakmış
Devamını okuBu aralar bolca vahşet ve stres içeren oyunlar oynadım üst üste, o yüzden Tchia'nın dünyasına girince şöyle bir durup nefes aldığımı hissettim. Böyle oyunlar lazım hepimize ara sıra canavar, yaratık, uzaylı vesaire avlamaktan yorulduğumuz zamanlarda. Tchia'ya başladığınızda tropik bir adaya tatile gitmişsiniz hissi hemen gelip yerleşiveriyor, zira müziklerle olsun, renklerle olsun, "iyi hissettiren, huzurlu" oyunlar kategorisinde zirveyi zorlayacak bir yapım ve 2023'ün sonuna gelip de şöyle bir geriye baktığımızda yılın en iyi indie'lerinden biri sayılacağını da rahatlıkla söyleyebilirim.
Oyun yapımcı şirketin anavatanı olan Yeni Kaledonya'dan esinlenilmiş. Hayvanlar, bitkiler, coğrafya, gelenekler ve müzikler bölgeden ilham alınarak yaratılmış. O yüzden tropik adada tatil hissiyatını gayet güzel şekilde alıyorsunuz. Böyle yaz akşamları esen rüzgâr gibi aheste aheste, huzurla oynanacak bir yapım. Ama bu daha çok açık dünyasında gezerken geçerli, aksiyon kısımlarında o huzur biraz iç sıkıntısına dönüşüyor maalesef.
Hiçbir oyunda bu kadar kuş aramamıştım!
Oyunun en ayırt edici özelliği, Tchia'nın özel "soul jump" yeteneğiyle etrafta gördüğünüz hayvanlara ve bazı eşyalara dönüşebiliyor olmak. Kaya olup kendinizi ileriye fırlatabilir, balık olup yüzebilir, geyik olup hızlı koşabilir, araba lastiği olup zıplayabilir, kuş olup uçabilirsiniz örneğin. Hayal gücünüze kalmış yani ama ben hızlı yol katetmek için kuş olmak şeklinde sömürdüm daha çok bu özelliği.
Harita büyük sayılmaz ama istediğiniz zaman hızlı seyahat yapamıyorsunuz, haritanın 10 ayrı yerine dağılmış ufak iskeleler aracılığıyla yapabiliyorsunuz ancak. O yüzden kuş aramaktan biraz iflahım kurudu diyebilirim. Ada her ne kadar güzel ve huzur verici olsa da açık dünya tasarımı "Ubisoftvari" olduğu için keşif hissinizi tatmin edebildiğini pek söyleyemem. Yüksek bir yere çıkıp "puuçiaaa" diye çığlık attığınızda etrafınızda yapılabilecek aktiviteler ve toplanabilir ıvır zıvırlar haritada tek tek işaretleniyor (ne kadar da özgün). Toplanabilir olanlar enerji barınızı arttırmaya ya da yeni kıyafet setleri almaya yarıyor (Sandıklardan sadece kıyafet çıkıyor yani ve kıyafetlerin etkisi yok, sadece kozmetik) aktiviteler de taşları üst üste dizmek ya da tahta oyarak maske yapmak gibi şeyler, ki bunlar da yeni ukulele bestelerini ve "soul jump" barınızı yükselten mağaraları açmanıza yarıyor. Yani açık dünyası hem özgün değil hem de keşfetme hissiyatı yok. Haritada nerede olduğunuz gösterilmiyor, ki bunu keşif hissini arttırmak için özellikle yapmışlar ama haritaya işaret koyduğunuzda pusulanızda bu işaret de gözüktüğü için bunun da pek anlamı kalmamış zaten.
Akdeniz akşamları
Bi ukulele demiştim di mi az önce? "Soul jump" gibi ukulele de oyunun öne çıkan bir diğer özelliği. Kamp ateşinde oturduğunuzda istediğiniz şekilde çalabildiğiniz gibi, gece ve gündüz değişimi, su altında sınırsız nefes gibi kısa süreli özellikleri açabilmek için de ukuleleyi kullanıyorsunuz. Aynı zamanda oyunun büyük bir parçası olan, hikâye ilerlerken sık sık karşınıza çıkan şarkılara da ukuleleyle eşlik ediyorsunuz ama yanlış çalmanızın herhangi bir cezası yok, isterseniz otomatiğe getirip direkt ara sahneyi izlemeniz de mümkün. Az önce de belirttiğim gibi, aksiyon kısımları dışında oyun tamamen "Biraz nefes al, rahatla" modunda, hiçbir stres faktörü yok (aksiyon kısımlarına o kadar gıcığım ki oraya en son geleceğim).
Tchia'da en çok hoşuma giden şey sal kullanımı oldu sanırım. Çapayı almak, yelken hızını ayarlamak ve yön vermekten ibaret olan sal kullanımı, özellikle gün doğumu ve gün batımlarında rengarenk görüntüler ve arkada tıngırdayan rahatlatıcı müzikler eşliğinde çok huzur verici geldi bana. Enerji barı kullanımı ve havada süzülme (glide) Legend of Zelda: Breath of the Wild'dan, sal kullanımı da Wind Waker'dan esinlenilmiş bariz bir şekilde. Ama kendine özgü havası sayesinde tipik bir Zelda klonu olmaktan öteye geçiyor bence yine de. Ayrıca unutmadan ekleyeyim, salınızı tahtasından tutun da bayrağına, yelkenine, havlusuna kadar özelleştirebiliyorsunuz.
Oyunumuzda kan olmasın, onun yerine kumaş yakalım!
Oyunda şiddete dair hiçbir şey yok, tabii sapanınızla bir hayvana ya da insana taş atabilirsiniz ama yapmayın bence, bu oyun o oyun değil. (Ben denedim ve kendimi kötü hissettim :P) Aksiyon kısımlarıysa şöyle ki: Açık dünyaya "challenge" şeklinde konulmuş olan yarışlar var, bazen hayvan bazen Tchia olarak katılabileceğiniz ya da hikâyeyi ilerletmek için gereken "çatışma vari" şeyler. Bu arada hikâyeden hiç bahsetmedim çünkü klasik "huzurlu adaya çöken kötü ruh vs. seçilmiş kişi" olayı dışında bir şey yok pek. Bu kötü ruh kendine kumaş askerlerden bir ordu yapmış ve adanın dört bir yanında bu kumaşların kampları var. (Yine çok özgün bir açık dünya dizaynı...) Bunları yok etmek için de o kumaşları yakmanız gerekiyor. Etrafta bulduğunuz gaz lambaları, benzin bidonları vs. ile yapıyorsunuz bu yakma işlerini de ama bana o kadar keyifsiz geldi ki, kamp temizleme işlerine hemen hemen hiç girmedim, ana hikâyeyi devam ettirmek için gerekenleri yaptım hızlıca sadece. Ki bunlar da hiç keyifli değildi, bu keyifsizliğin bir sebebi aksiyon halinde kontrollerin sık sık saçmalaması, bir diğer sebebi de... yani, keyifli olmamaları işte. Kumaşları yakmak için etrafta lamba ya da patlayıcı ara, ya elinle at ya da "soul jump" ile patlayıcıya dönüşüp kendini fırlat ama her zaman istediğin yere gitmesin; aşağı düş, geri tırman... ve bunu sürekli tekrar et. Yazarken bile baydım öf be! Kontrollerin rahat olmayışıyla birleşince bu bayma faktörü oyunun geri kalanın verdiği huzuru silip atıyor o anlarda maalesef. Oyunun başlarında huzur içinde gülümseyerek oynarken kafamda 8 şeklinde oluşan puanım "Ya ben oraya mı attım? Düşmesene!!!" bağırışları eşliğinde direkt 7'ye düştü sırf bu kısımlar sebebiyle. Üzücü.
Sonuç olarak Tchia aksiyon kısımlarını kesip attığınızda, bir dolu kıyafet ve özelleştirme seçeneği, adaya uygun muhteşem yerel müzikler ve şarkılar, renk paleti, eğlenceli "soul jump" mekaniği, özgürce ukulele çalabilmenize olanak tanımasıyla gayet keyifli ve her şeyden önce huzur veren bir indie yapım. Açık dünya tasarımı ve aksiyon bölümleri bu kadar sıkıcı olmasaydı çok daha yüksek bir puanı hak ederdi. Çıktığı günden PS Plus Extra kataloğuna eklendiğini de belirteyim.
Başlıklar
Can sıkıcı kusurları olsa da oyun ve hayat keşmekeşinden bunaldığınızda nefes alabileceğiniz huzurlu ve sakin bir oyun arıyorsanız mutlaka şans verin.
- Renk paleti ve müzikler
- Ukulele!
- "Soul jump" mekaniği eğlenceli
- Huzur veren tropik ada teması
- Sal kullanımı çok keyifli
- Aksiyon bölümleri olmamış
- Kontroller rahat ve kullanışlı değil
- Sıkıcı ve tekrarlayan açık dünya tasarımı
- Klişe hikâye