The Case of the Golden Idol - İnceleme
İşte bana böyle dedektiflik oyunlarıyla gelin
Geçtiğimiz yıllarda oynayıp da hayran kaldığım indie’leri bir düşünüyorum da, aralarında en sevdiklerimden biri hiç şüphesiz yeni bir Lucas Pope şaheseri olan Return of the Obra Dinn’di. İnanılmaz bir konsept, o konseptin müthiş bir ustalıkla hayata geçirilmesi, eşsiz grafik tarzı, akla kazınan müzikleri derken tam anlamıyla bir başyapıttı. Bu oyunu bu kadar sevmemdeki en önemli etmen ise bir matematik mezunu olarak tümdengelim ve tümevarım bulmacalarına ayrı bir ilgi duymam.
Return of the Obra Dinn’in üzerinden dört sene geçmişken bu sefer de bir başka dedektiflik hikayesine, bir başka tümdengelim oyununa, The Case of the Golden Idol’a davetliyiz. Ama ne oyun.
Beni çok heyecanlandıran, çok sevdiğim oyunların incelemesinde sıklıkla yaptığım bir şey var. Ne düşündüğümü en baştan söyleyiveriyorum ki yazıyı sonuna kadar okumadan bile ne düşündüğümü bilin. The Case of the Golden Idol benim bu yıl oynadığım en iyi bulmaca oyunlarının başında geliyor, resmen başından kalkamadığım, hikayesi ve bu hikayeyi anlatmadaki acayip ustalığıyla resmen beni kendisine hayran bıraktı. Return of the Obra Dinn sevmiş birinin bu oyunu sevmeme şansı yok bence.
Oh be, rahatladım… The Case of the Golden Idol nesillerce süren bir hikayeyi anlatıyor ve başrolde de gizemli güçleri olan bir Altın İdol var. Bu bir güç hikayesi, güç zehirlenmesi hikayesi, açgözlülük, yozlaşmışlık, entrika, aşk… Başta normal bir cinayetle başlayıp sonlarda bu idolün ne kadar büyük ölçekte etkisinin olduğunu gördüğümüz bir hikaye.
Oyunun mantığı şu. Ekranlarda tıklayabileceğiniz şeyler belli, bunlara tıklayarak haklarında bilgi alıyorsunuz ve bu bilgilerden bazılarının altı çizgili. Bunlar sizin kelimeleriniz. Mesela kendiliğinden tutuşma. Mesela Edmund Cloudsley. Keşif kısmında kelimeleri buluyor ve ince detaylara dikkat ediyorsunuz; Düşünce kısmında ise bu kelimeleri kullanarak boşluk dolduruyorsunuz. Mesela diyor ki “____ ____, ____ ____’un odasına süzüldü ve başına ____ ile vurdu”. Eldeki kelimeleri bu boşluklara sürükleyerek Keşif kısmında gördüğünüz sahnelerde neler olduğunu ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz.
Olay sadece “ne oldu?” sorusuna cevap vermekle sınırlı değil. Bir panelde hikayeyi ortaya çıkarırken diğer panelde kişilerin kimliklerini tespit ediyor, bir diğerinde cinayet sırasında masada kim nerede oturuyordu onu buluyorsunuz. Bir vakayı geçmek için “hikaye” panelini tamamlamak yeterli ama işin zevki tüm panelleri bilebilmekte.
The Case of the Golden Idol bir de efsane bir ipucu sistemine sahip. Ben oyunu ipucu kullanmadan bitirdim (ki size de öylesini tavsiye ederim), ama inceleme için nasıl bir sistem kullandıklarına bakayım deyip hayran oldum. İpucu istediğinizi teyit ettikten sonra önce bu ipucunu hak etmek için ufak bir görsel – kelime eşleştirmesi yapıyor ve hangi konuda ipucu almak istediğinizi seçiyorsunuz. Bu ipucu size cevabı söylemiyor, sadece tümdengelim için nasıl düşünmeniz gerektiği konusunda yardımcı oluyor. Yine de “aaa, hakikaten” diyerek aklınızda lamba yakacak tarzda güzel ipuçları bunlar.
Olayları çözerken tek yaptığınız kelime bulup boşlukları doldurmak değil aslında. Daha doğrusu o boşlukları doldururken Keşif kısmında yapacağınız ince gözlemlerin de büyük faydası var. Örneğin bulduğunuz bir kağıtta çeşitli bitkiler tanıtılmış, birinde diyor ki “bu bitki uyku getirir, göz bebeklerinin beyaz kısmı pembeleşir”. Cinayet mahalindeki kişileri incelerken bir de bakıyorsunuz bir kişinin göz bebekleri hakikaten pembe, o zaman diyorsunuz ki bu adamı şu kişi şu nedenle zehirlemiş olabilir. Ya da cesedin elinde bir düğme var, kimin düğmesi eksik diye gözlem yapıyorsunuz.
Oyunun zorluk eğrisiyse tek kelimeyle dört dörtlük. İlk vakalarda tek veya iki sahnelik olayları çözerken, sonrasında işin içine çok sayıda sahne, çok sayıda kişi ve olay giriyor. Ayrıca başlarda her vaka kısmında cinayet çözecekmişiz gibi düşünsek de hikaye bir anda çok farklı bir yere gidiyor, kendimizi insanların söylediği yalanlara, abartılı giyimlerine göre ömürlerinden yıl kaybettikleri yeni dünya düzeninde buluyoruz. Tüm oyun bittikten sonraki ‘epilogue’ bölümü ise hikayedeki birkaç soru işaretini güzelce bağlayan bir özet görevi görüyor.
The Case of the Golden Idol’ın grafik tarzına bittim. Yani öyle böyle değil, hem sevimli, hem ürkütücü, hem dönemini yansıtıyor. Vakalara eşlik eden müzikler de atmosferi besleyen cinsten, tekinsiz bir olayların içinde olduğunuzu hissediyorsunuz yükseliş ve alçalışlarla.
Düşünüyorum eleştirecek bir yerler bulayım diye ama aynı Return of the Obra Dinn gibi The Case of the Golden Idol da yapmak istediği şeyi son derece iyi biçimde yapan bir oyun. Ha özellikle sonlara doğru baya bir zorlaştığı kısımlar oluyor ama bulmacanın o son parçalarına kafa patlatmak da ayrı bir keyifti. Ben ufak tefek kusurları bu satırlara dökmek yerine tadı damağımda kaldı diyeceğim; olumlu başladım, olumlu bitireyim.
Başlıklar
Benim için bu yılın en büyük sürprizlerinden biri oldu The Case of the Golden Idol. Demosunu çok beğenmiştim ama oyunun bunun katbekat üzerine çıkıp Return to Obra Dinn gibi orijinal ve akılda kalıcı bir tecrübe sunmasını beklemiyordum. Kaçırırsanız üzülürsünüz.
- Gizemin ilmek ilmek işlenmesi harika
- Ufak cinayetlerle başlayıp yeni dünya düzenine varan, sağlam bir hikayesi var
- İpucu sistemi oldukça yaratıcı
- Tümdengelim yoluyla dedektiflik yapmak gerçekten çok eğlenceli
- Grafikler ve müzik tam olarak böyle bir hikayeye eşlik etmesini isteyeceğiniz cinsten
- Return of the Obra Dinn’e yapılan atıflar nefis
- Yılın __ __ __ oyunu
- Düşünce kısmındaki Tıkla-Sürükle eylemi bazen yorucu olabiliyor
- Neden bitti ki?