Activision'ın bu yıl yayınlayacağı Call of Duty oyununun Call of Duty: Modern Warfare olduğunu öğrenmiş ve Infinity Ward'un oyun hakkında iddialı açıklamalarını okumuştuk.
Bu açıklamalar arasında oyunun rahatsız edici temalara değinmekten çekinmeyeceği, çocuk askerler konusunun bile işleneceği, hatta sırf gerçekçilik zarar görmesin diye oyunda zombi modu bulunmayacağı gibi bilgiler bulunuyordu.
Dün Call of Duty News Twitter hesabından atılan bir mesaj da yine bu açıklamalardan birini konu almıştı ve şöyle diyordu: "Bir savaşın içinde olmanın nasıl bir şey olduğunu mümkün olan en gerçekçi şekilde yansıtmak istiyoruz."
Oyun motorunun gücü ve savaşın aslına sadık biçimde yansıtılacak olması sayesinde de oyunun aynı gerçek savaş gibi hissettireceği, oyunculara "o büyük anları" yaşatacağı vurgulanmıştı bu mesajda.
Mister Megative ismiyle bilinen ve çeşitli sitelerde deniz piyadesi günlerindeki tecrübeleri ve video oyunların hayatını nasıl değiştirdiğine dair makaleler yazan John Phipps, bu son tweet üzerine uzunca bir mesaj dizisi yazmış ve içerisinde gerçekten de Call of Duty'nin iddialarını sorgulatacak bilgiler bulunuyor. Bu, çok uzun bir mesaj dizisi olduğu için yalnızca link vereceğim ama mutlaka okumanızı öneriyorum.
"Bir savaş gazisi olarak Modern Warfare ve bizzat yaşamış olduğum o 'büyük anlar' hakkında konuşmak istiyorum. Savaşın şiddetinden konuşalım bakalım." diyerek sözlerine başlayan Phipps, 2004 yılında Irak'taki ilk görevinde yaşadıklarını son derece detaylı biçimde anlatmış. Anlattığı kısımlar arasında karşılaştığı şeyleri tüm açıklığı ve çıplaklığıyla anlattığı yerler var, onları çevirmek istemedim ama birkaç örnek vermek istiyorum:
"Bir piyadenin saniyeler içinde kan ve duman bulutu içerisinde yok olduğunu görmenin nasıl bir şey olduğunu hayal bile edemezsiniz. Bir adamın gözlerinizin önünde küle dönüşmesini görmenin, tam teçhizatlı biçimde cenaze törenine katılmanın nasıl bir şey olduğunu hayal edemezsiniz. O çığlıkları, o korkuyu, o kayıp hissini ve o öfkeyi bir oyunda yakalayamazsınız. Bir insanın ölmek üzereyken çığlıklar içinde ağladığını gördünüz mü? Ben gördüm. Ruhunu teslim ettiği anda size dikilen gözlerini gördünüz mü, öksürükler içinde verdiği son nefesini duydunuz mu? Ben bunları yaşadım. Bunları asla unutmayacağım."
"Tarif bile edemeyeceğim şeyler gördüm ve duydum. Hiç kimseye anlatamayacağım şeyler. Beynimden kazımak için her şeyi verebileceğim sesler, görüntüler ve kokular. Tekrar yakalayamayacağım masumiyet için gözyaşı döktüğümü hatırlıyorum."
"Sizi temin ederim ki hiçbir motor, hiçbir aslına sadıklık seviyesi bu anları yakalayamaz veya yansıtamaz. Eğer bunu gerçekten yapabiliyorsa, o motoru en derin okyanuslara atın gitsin. Kafamın içinde olanları yaşamak istemezsiniz. Ben de sizin bunları yaşamanızı istemem."
Tüm o mesajları okuyunca insan gerçekten de 'neden bir savaşın gerçekçiliğini yaşamak isteyeyim ki?" diye soruyor kendine. Kim bilir, belki siz de aynı soruyu sorarsınız.
Mallesef yurdum insanı, daha doğrusu gençliği gittikçe duyarsızlaşıyor, taşlaşıyor, kalpleri külleşiyor. Buna ister cahillik, ister saygısızlık ister varoşluk ne derseniz deyin ama hayvanlık deme sınırını çoktan aştık artık denmez. Bir savaş gazisinin yaşadıklarına bile saygısı olmayan, yaşadıklarını detaylı anlatmasına rağmen kendi hayal gücü milim bile çalışıp etkilenmeyen ruh hallereinden bahsediyoruz umarın bu tür insanlar yetkili bir yerlere gelmezler ileride, hatta umarım çocuklarıma öğretmen olmazlar. Hiç bir şeyin değerini anlamaya çalışmadan, haklı çıkmak için sadece sonuca odaklanmak sanırım yeni nesil ve Türkie'nin yaşam tarzı olmaya başladı.