Crystal Dynamics’in Patronu, Oyuncuların Marvel’s Avengers’a Döneceğine Emin

Beklediği gibi olur mu dersiniz?

Bu yılın merak edilen yapımlarından birisi olan Marvel’s Avengers, oyuncu sayıları konusunda oldukça zayıf bir performans sergiliyor, burası aşikâr. Ancak Crystal Dynamics Studio’nun patronu Scot Amos bu konuda umutlu ve kendinden emin konuşuyor.

Oyun sonu içeriği konusundaki eksikliği ve hep aynı görevleri yapmak durumunda bırakması Avengers’ın göze batan eksiklikleri. Bu eksiklikler de oyuncu sayılarına ziyadesiyle yansımış durumda. Steam’de eş zamanlı oyuncu sayısının en düşük döneminde 1000’in dahi altına gerilediği, şu sıralarda ise 2000 civarında seyrettiği görülüyor. Bu da, bu ölçekte bir oyun için gerçekten büyük hayal kırıklığı.

Buna karşın Scot Amos, tablonun böyle devam etmeyeceğini, önümüzdeki dönemde olumlu anlamda bir gelişim göstereceğini söylüyor.

Amos, Crystal Dynamics ve Square Enix’te oyuncuların geri bildirimlerini, eleştiri ve önerilerini dikkatle dinleyip geliştirici ekibe aktaran bir topluluk ilişkileri ekibi bulunduğunu, geliştirici ekibin de bu geri dönüşlere kulak verdiğini söylerken hata düzeltmeler, geliştirmeler, iyileştirmeler ve ek içeriklerle Marvel’s Avengers’ı herkesin arzuladığı oyun haline getirmek için ellerinden geleni yaptıklarını belirtiyor.

Amos, önümüzdeki haftalarda pek çok yeni içerik ekleneceğini ve PC, Xbox One ve PS4 oyuncularının bu yeni içeriklerle birlikte oyuna dönüş yapacakları konusunda kendilerinden emin olduklarını ifade ediyor.

Marvel’s Avengers, geliştirici ekibin beklediği gibi toparlanabilecek mi, bunu önümüzdeki haftalarda ve aylarda hep beraber göreceğiz.

YORUMLAR
Ghost AssassiN
12 Ekim 2020 18:07

''Bilerek az ekleme yaptık, şimdi pişmanız ama bir şansımız daha olabilir'' demiyorlar mı? Demiyorlarsa biraz daha düşünsünler bakayım bu oyun neden tutmadı.

Zorla servis oyunu yaptıkları için mi? Yok canım ne alakası(!) var.

allalla
12 Ekim 2020 13:12

O kadar zaman, emek ve enerjiye yazık ettiler servis oyunu yapacağız diye.

darkrockv7
12 Ekim 2020 12:20

Rüyalarında görürler ancak.

12 - 18 Ekim Haftasında Çıkacak Oyunlar

Bereketli bir hafta

12 - 18 Ekim Haftasında Çıkacak Oyunlar

Amazon'un Crucible'ı Çöpe Gitti

Bakalım The New World'de işler nasıl gelişecek?

Amazon'un Crucible'ı Çöpe Gitti

Amazon'un büyük umutlarla karşımıza çıkardığı Crucible kelimenin tam anlamıyla geldiği gibi gitti. Amazon Game Studios, oyun işine hızlı biçimde girmiş ve MMORPG The New World'ün yanı sıra bir de oynaması ücretsiz nişancı oyunu olan Crucible ile karşımıza çıkmıştı. Oyunun aldığı eleştiriler hiç de iyi değildi, resmi çıkışını yaptıktan sonra oyuncuların da pek ilgi göstermediği oyun daha önce hiç görmediğimiz biçimde çıkışından sonra tekrar beta sürecine geri alınmıştı.

Amazon'un planı beta süreci boyunca oyunculardan gelecek geri dönüşleri değerlendirme ve oyunculara istediklerini vermekti. O da olmadı. Crucible'ın web sayfasında yapılan açıklamaya göre yol haritasındaki son özellik olan "özel maçlar" da oyuna eklendikten sonra Crucible'ın geliştirme süreci sona erecek. Sonrasındaysa sunucular kapatılacak.

Sunucularını kapatacakları bir oyunun yol haritasına neden devam ettiklerini anlamadım ama oyunun geliştiricisi Relentless Studios "Crucible için sağlıklı ve sürdürülebilir bir gelecek görmüyoruz" demiş.

Önümüzdeki haftalarda geliştiricilerin organize ettiği son bir Crucible oturumu yapılacak ve sonrasında eşleştirme özelliği kapatılacak. Yeni gelecek olan özel maçlar özelliği de 9 Kasım'da sona erecek.

Amazon, Crucible'da şimdiye kadar yapılan tüm oyun içi satın alımlar için talep edildiği taktirde para iadesi yapacağını da açıkladı. Böylece ümit bağlanan bir oyun çöpe gitmiş oldu, geliştiricilerine de yazık.

Röportaj - Jacek Zięba ile The Medium Üzerine Konuştuk

Medyumumuz ile ilgili sorularımızı, oyunun yapımcısına yönelttik

Röportaj - Jacek Zięba ile The Medium Üzerine Konuştuk

Bildiğiniz üzere yeni neslin ilk gerilim oyunlarından birisi olacak The Medium'un çıkış tarihi ilan edildi, 2 ay sonra kendisiyle buluşacağımızı öğrenmiş olduk. Bu vesileyle biz de Engin'le beraber merakla beklediğimiz bağımsız oyunlar arasında yer alan The Medium hakkında aklımıza gelen bazı soruları Bloober Team'den Jacek Zięba'ya yönelttik, kendisi de samimiyetle cevapladı. İlginizi çekebilecek bir röportaj olduğunu umut ediyoruz:

OGZ: Merhaba. Öncelikle bizlere bu röportaj imkanını sunduğunuz için teşekkür etmek istiyorum. Önce genel bir soru ile başlayayım. Bloober Team olarak korku/gerilim oyunlarıyla anılır olmaktan memnun musunuz? Layers of Fear serisi iyi bir psikolojik korku serisi oldu, Observer harika bir siberpunk gerilim oyunuydu ve şimdi de yine bir gerilim oyunu olan The Medium ile oyun severlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyorsunuz. İleride bir tarz değişikliğine gitmeyi düşünüyor musunuz yoksa uzmanlaştığınız alanda devam etmek niyetinde misiniz?

Jacek Zięba: Yıllar önce kendimize korku oyunlarında uzmanlaşmak gibi bir hedef koyarak çıktık yola. Bu türün önde gelen isimlerinden birisi olarak anıldığımızı görmek harika, çünkü Bloober Team olarak yaptığımız işle gerçekten gurur duyuyoruz. Yaptığımız işi seviyoruz ve her daim oyunlarımızı orijinal ve şaşırtıcı kılmaktan hoşlanıyoruz. Yakın bir dönemde bizden bir yarış oyunu veya RYO görmeyi beklemeyin.

OGZ: The Medium için Krakow’u seçmenizin özel bir nedeni var mıydı? Sizin şehriniz olduğunu biliyoruz; fakat bunun haricinde, belirtebileceğiniz başka sebepler var mı? Oyunun temasına en uygun ortamın bu olduğunu mu düşündünüz? Ya da şöyle sormuş olalım: Neden 1990’lar Polonyası?

JZ: Polonyalı bir geliştirici stüdyo olarak, kültürümüzle gurur duyuyor ve oyunlarımızda Polonya’ya yer vermeye ve böylece dünyanın neresinden olursa olsun oyunculara bir nebze de olsa ülkemizi göstermeye gayret ediyoruz. Bu nedenle, The Medium da dahil olmak üzere oyunlarımızın bir çoğu Polonya’da geçiyor veya Polonya mimarisi veya sanatından parçalar içeriyor. Krakow’un mimarisi gerçekten tarihi ve güzel; bu yönüyle de bir korku oyunu için mükemmel bir ortam sunuyor.

Esasında, oyunumuzun ana karakteri Marianne’in hikayesi 1990’lar Polonyasında geçiyor. Tarihimizde özel bir döneme tekabül ediyor bu dönem; iki gerçekliğin, iki dünyanın birbirine karıştığı bir dönem, bir yandan etrafınızda halen komünizmin izlerini görebildiğiniz, öte yandan demokratikleşme sürecinin ülkeyi dönüştürmeye başladığına şahitlik ettiğiniz bir dönem. Bu da oyunda karşınıza çıkan ikiliğin (dualizmin) bir başka örneğini teşkil ediyor. Oyunun karanlık sanat tarzı, Polonyalı ressam Zdzisław Beksiński’den esinlendi. Bu işi layıkıyla yapabilmek için Beksiński Vakfı ile birlikte çalıştık.

OGZ: Oyunu sadece yeni nesil için çıkarma kararını nasıl verdiniz? Bu bir zorunluluktan mı ileri geldi, yoksa yeni nesil konsolların sunduğu imkanları görünce “daha iyisini yapabiliriz” diye düşünüp mevcut konsol neslini es geçmeye mi karar verdiniz?

JZ: Yeni nesil konsollar, oyuna dair vizyonumuzu gerçekleştirmemize izin verdi, bu yüzden bir gereklilik olduğunu söylememiz mümkün Yeni nesil konsollar çıkmadan önce oyunu çıkarıyor olsaydık, bu oyunun tasarımında büyük fedakarlıklar yapmamız veya oyunun yalnızca üst düzey donanımlara sahip bilgisayarlar için çıkış yapması anlamına gelirdi. Yeni nesil, çok daha geniş bir kitleye ulaşmamızı ve gurur duyduğumuz bir oyun sunmamızı sağlıyor.

OGZ: Önceki oyunlarınızın tamamı çok platformlu oyunlardı, fakat The Medium’u PC ve Xbox Series için duyurdunuz. Bu, PlayStation 5 versiyonunu göremeyeceğimiz anlamına mı geliyor yoksa Xbox için süreli özel oyunlardan mı olacak?

JZ: Oyunumuz resmi olarak Xbox Series X ve S için süreli özel çıkış yapıyor ve biz de şu aşamada oyunu Xbox ve PC için çıkarmaya odaklanmış durumdayız.

OGZ: The Medium'dan ne tür bir hikaye beklemeliyiz? Önceki oyunlarınızla karşılaştırırsanız, hikaye anlatımı açısından bir fark var mı yoksa benzer bir yaklaşım mı sunacak?

JZ: Oyunlarımızın çoğunda, bakış açınızın algınızı nasıl değiştirebileceği fikrine dayanan merkezi bir tema bulunur, ardından oyunun geri kalanını bunun etrafında inşa ederiz. Bu durum The Medium için de geçerli. Hikayeye yoğun bir şekilde odaklanmayı seviyoruz ve önemli konulara temas etmekten çekinmiyoruz. The Medium, önceki oyunlarımıza göre çok daha sinematik yapıda, bu da hikayenin daha değişken, daha çeştili bir yapıya sahip olduğu ve detaylara odaklanacak daha geniş bir alanın sunulduğu anlamına geliyor.

Hikaye; Marianne adında bir medyuma odaklanıyor. Bir gölde öldürülen küçük bir kıza dair hayaller, Marianne’in peşini bırakmıyor. Marianne, terk edilmiş bir otelde bu küçük kıza ilişkin görülerinin ne anlama geldiğini öğrenebileceğini fark ediyor. Bu tesise vardığında ise, otelin gerçek dünya ile ruhani dünya arasında yer aldığını ve kendisi gibi her iki dünyada da var olabilen bir medyumun çözebileceği bir gizemin yanında geçmişte yaşanmış büyük bir trajediye de ev sahipliği yaptığını keşfediyor.

OGZ: The Medium'u benzer oyunlardan ayıracak kendine has bir oyun mekaniği olacak mı?

JZ: Çifte gerçeklik oynanışı, bu oyunu benzer kabul edilebilecek bütün oyunlardan ayıran temel özellik denilebilir. Oyunun yaklaşık olarak üçte birlik bir kısmında oyuncular aynı anda her iki dünyada, gerçek dünyada ve ruhlar dünyasında bulunacaklar. Hem fiziksel dünyadaki hem de ruhsal dünyadaki Marianne, kontrolcünün sol analog çubuğuyla kontrol edilebilecek, fakat etkileşime geçmek istediğiniz şeyin fiziksel dünyada mı ruhani dünyada mı bulunduğuna bağlı olarak farklı tuşlar kullanacaksınız.

Bu oyun, oyuncuların bu şekilde bir ‘ikili oynanış’ görecekleri ilk örnek, daha önce böyle bir oyun yapılmamıştı. Bu konsept kendine has özellikleri olan, yepyeni bulmacalar, meydan okumalar oluşturmamıza imkan verdi ve bu da oyuncuların daha önce deneyimlemedikleri bir oyun tecrübesi yaşadıklarını hissettirecek bir oynanış sunmamızı sağladı.

OGZ: Oyundaki baş düşmanımız hakkında biraz bilgi verir misiniz? Ve elbette bu rolü Troy Baker'a sunmaya nasıl karar verdiğinizi anlatırsanız seviniriz. Performansı hakkında ne düşünüyorsunuz?

JZ: Oyundaki ana düşmanımız ‘The Maw’. Ruh dünyasından, size nerede bulunduğunuzu gayet açık bir şekilde hissettirecek, kabus gibi bir varlık. O, öyle akılsız, sıradan bir canavar değil, gayet zeki bir yaratık.

Maw, saniyeler içinde aşırı çelişkili duygular arasında geçiş yapabiliyor, bu yüzden bunu hissettirebilecek birinci sınıf bir seslendirme sanatçısına ihtiyacımız vardı; dolayısıyla Troy bizim için gayet net bir seçim oldu. Harika bir performans sergiledi. Onu kadroya dahil etmekle doğru seçimi yaptığımıza eminiz.

OGZ: Şüphesiz, korku-gerilim oyunları için ses ve müzik kullanımı çok önemli. The Medium müzikleriyle de dikkat çekecek bir oyun olacak gibi görünüyor. Silent Hill ile hafızalarımıza kazınan Akira Yamaoka’yı projeye dahil etme sürecinizden bahsedebilir misiniz?  Arkadiusz Reikowski’yi de unutmuyoruz elbette. Oyunda aldıkları roller açısından belirli bir ayrım söz konusu mu?

JZ: Bloober Ekibinde birçoğumuz Silent Hill oyunları oynayarak büyüdük, dolayısıyla The Medium’da Yamaoka-san ile çalışmak bizler için tam anlamıyla bir hayalin gerçeğe dönüşmesiydi. Genel olarak, Yamaoka-san ruh dünyasının müziğinden sorumluyken, Arkadiusz maddi (gerçek) dünya için besteler yaptı ve ikilinin müzikleri gerçekten oyuna can kattı. Ancak ikilinin bundan daha derin bir işbirliği söz konusu. Oyunun müziklerinin benzersiz DNA’sını ortaya çıkarabilmek için çok uzun saatler boyunca çalıştılar, bu sayede iki dünyanın müzikleri farklı olsalarda aslında aynı dili paylaşmayı başardı. Her şey bir araya gelip birbirine çok iyi uyum sağlıyor, bu sayede her iki dünyada oynarken müzik senkronize olabiliyor.

OGZ: Bize bu fırsatı sunduğunuz için bir kez daha teşekkür ediyor ve The Medium'un başarılı bir çıkış yapmasını diliyoruz.

Steam Oyun Festivali Sonbahar 2020’den Demo Önerileri

Oyun festivali olur da listesiz geçilir mi hiç :)

Steam Oyun Festivali Sonbahar 2020’den Demo Önerileri

Bu sene pek çok kez karşılaştığımız oyun festivallerin son üyesi Steam Oyun Festivali  Sonbahar 2020 geldi çattı. Yine yüzlerce demo bizleri bekliyor; haliyle arada hangi birisine bakacağımızı şaşırıyoruz. Festivalin 13 Ekim’de sona ereceğini de düşününce, mecbur aralarından birkaç tane seçmemiz gerek. Biz de öyle yaptık, göz atma fırsatı bulduğumuz demoları sizlerle paylaşalım istedik.

Burada bir parantez açıp, ufak bir açıklama yapmak istiyorum. Daha önceki Steam Oyun Festivali’nde önerdiğimiz 10 oyunu bu listeye dahil etmedik. Bu yazıda yer vermediğimiz bu oyunlar arasında çıkış yapmış Röki, Spiritfarer, Libetared ve Iron Harvest gibi oyunlar yanında önümüzdeki dönemde bizlerle buluşacak Cris Tales, Partisan 1941, Raji: An Ancient Epic ve Ghostrunner gibi yapımlar da bulunuyor. Dolayısıyla o listeye de bir göz atmanızı tavsiye ederim.

> Steam Oyun Festivali'nden 10 Demo Önerisi

Bu faslı da aradan çıkardığımıza göre, artık listemize geçebiliriz (Oyunların görsellerine tıklayıp Steam sayfalarına ulaşabilirsiniz)

9 Monkeys of Shaolin

Yakın dönemde oyun severlerle buluşacak bir oyun 9 Monkeys of Shaolin, 16 Ekim’de çıkış yapacak. Dolayısıyla çıkışının hemen öncesinde göz atma fırsatı buluyoruz. Yapımcıları, kung fu temalı bir oyun yapmaya karar verirken bir yandan da klasik “beat ‘em up” tarzında bir oyun geliştirmeye niyetlenmişler. Sonuç olarak ortaya böyle bir oyun çıkmış. Çin’de ufak bir kasabada balıkçılıkla uğraşan Wei Cheng’in hayatı, kasabasının bir korsan saldırısında yerle yeksan olması ile kökünden değişir. Bu saldırı sonrasında kendisini kanlar içinde bulan Shaolin rahipleri onu iyileştirir ve yanlarına alırlar. Bir yandan bu rahiplere yardım edip bir yandan da intikamını almak için maceraya atılır kahramanımız Wei Cheng. Karakterimizi geliştirebileceğimiz bir sistem de sunulan, ama özünde soldan sağa ilerlediğimiz klasik beat ‘em up oyunlarından birisi olan bir oyun bizleri bekliyor demodan gördüğümüz kadarıyla. Bu arada oyunun tuş atamaları bana sıkıntılı geldi (WASD, yön tuşları ve fareyi aynı anda kullanmak mı, bu nasıl bir sınavdır böyle:)), kontrolcü ile oynamak daha kolay.

Çıkış Tarihi: 16 Ekim 2020

Geliştirici: Sobaka Studio

Yayıncı: Buka Entertainment

Incantamentum

Victoria Devri İngilteresi'nin kırsallarında geçen bir macera oyunu. İngiliz folkloruna dayanan karanlık bir hikayeye sahip oyunda, Thomasina Bateman isimli bir karakteri yönetiyoruz. Karakterimiz kendisini etrafından yalıtılmış ve ziyaretçilerin pek de hoş karşılanmadığı Bewlay adlı bir köye davet eden bir mektup alıyor. Bu kadim topraklarda vuku bulan bir dizi garip olay, bu seferki görevinin Thomasina için sıradan bir kazı olmaktan öteye geçeceğine işaret ediyor. Klasik macera oyunlarını anımsatan bu yapım, bu tarza uygun pikselize grafiklerle geliyor. Önümüzdeki yılın başlarında çıkış yapacak.

Çıkış Tarihi: 2021’in İlk Çeyreği

Geliştirici: Cloak and Dagger Games

Yayıncı: Cloak and Dagger Games

Tohu

Yine bir macera oyunu. Gizemli bir kızı ve onun robotvari alt benliği Cubus’u yönetiyor; karakterimiz (ve bir yandan da bu dünyaya güç veren Sacred Engine) hakkındaki gizemi keşfetmeye çalışıyoruz. Küçük kızımızla başkalarının erişemediği yerlere erişmek, bulmacaları çözmek ile uğraşırken, alt-egosu Cubus ile bu minik kızımızın kaldıramayacağı yükleri kaldırıyor, kuvvetli kollarıyla güç gerektiren vazifeleri yerine getiriyoruz. Oyunun grafik tarzı çok hoş, bulmacaları da dünyası da ilgi çekici. Açıkçası aklıma Machinarium gibi örnekleri getirdi -ki bu bence gayet güzel bir şey.

Çıkış Tarihi: Sonbahar 2020

Geliştirici: Fireart Games

Yayıncı: The Irregular Corporation

Observer: System Redux

Normalde yeni ve görece daha az duyulmuş oyunlara yer veriyorduk listemizde. Ama Observer’ın yeni nesil için elden geçirilmiş haline göz atma fırsatını da es geçmek istemedik. Oyunu zaten genel olarak bildiğinizi düşünüyorum ama yine de özet geçmiş olalım. 2084’te bir “nöral polis” (Observer) rolünü üstleniyor ve diğer insanların zihinlerine giriyor; hissettikleri, düşündükleri, hatırladıkları şeylerden istifade ederek vakaları çözmeye ve katili yakalamaya çalışıyoruz. Observer, Bloober Team’in başarılı yapımlarından birisiydi; şimdi de yeni nesil için yenilenmiş şekilde oyun severlerle buluşacak. System Redux’ta yeni oyun mekanikleri, keşfedilecek yeni sırlar, yeniden tasarlanmış gizlilik unsurları, ek nöral sorgulamalar gibi yenilikler yer alacak. Dolayısıyla orijinal oyunu oynamış olanların da bir kez daha dönüp bakabilecekleri bir yapım olacak gibi görünüyor. Bir ay sonra böyle olup olmadığını göreceğiz.

Çıkış Tarihi: 10 Kasım 2020

Geliştirici: Bloober Team

Yayıncı: Bloober Team

Crowalt: Traces of the Lost Colony

Listeye bir de ülkemizden bir oyun eklemiş olalım, öyle değil mi :) Bundan yaklaşık 1 yıl önce kurulan Madcraft Studios, ilk oyunları Crowalt ile karşımıza çıkmaya hazırlanıyorlar. 1587’de Amerika’da ilk koloniyi kurmak üzere yola çıkan bir grup insan, kıtaya varmalarını müteakip gizemli bir şekilde ortadan kayboluyorlar. Bu gizemli kayboluştan geriye bir ağaç üzerine kazınmış bir ada ismi kalıyor, tahmin edebileceğiniz üzere bu isim Crowalt. Olayın üzerinden 150 yıl geçtikten sonra, hırslı maceracımız Hugh Radcliff, ilk büyük keşfini yapmak için bu kayıp koloninin izini sürmek üzere Crowalt’a gidiyor ve maceramız da böylece başlamış oluyor. Piksel grafik tarzıyla da oynanışıyla da klasik macera oyunlarındaki havayı yaşatmaya namzet bir oyun olarak karşımıza çıkan Crowalt, önümüzdeki yıl bizlerle buluşacak.

Çıkış Tarihi: 2021’in 2. Çeyreği

Geliştirici: Madcraft Studios

Yayıncı: Madcraft Studios

Of Bird and Cage

Metal müzikten hoşlananlar için “müzik tabanlı bir macera oyunu” olarak tanımlanan Of Bird and Cage, güzel bir alternatif olacak sanki. Oyunda yer alan müzisyenlerden birkaçını sayarsak belki fikir verebilir: Ron “Bumblefoot” Thal (eski Guns N’ Roses üyesi), Rocky Gray (eski Evanescence üyesi), Kobra Paige (Kobra and the Lotus), Rob van der Loo (Epica), Ruud Jolie (Within Temptaion) ve dahası… Oyunda kendisini fiziki ve zihinsel olarak hapseden Bres’ten kaçmaya çalışan Gitta isimli genç bir kızı canlandırıyoruz; bir nevi “Güzel ve Çirkin” uyarlaması diyebiliriz yani. Oyunda müzik merkezi bir rol oynuyor, hem tema olarak hem de oynanışın bir parçası olarak. Kimi yerlerde point&click tarzında bir macera kimi yerlerde QTE sahneleriyle bezenmiş bir oyun. Oynanış kısmı için çok da iddialı ifadeler kullanamam, ama müzikleriyle ilgi çekmeyi başaracak gibi.

Çıkış Tarihi: 2021

Geliştirici: Capricia Productions

Yayıncı: All in! Games

F.I.S.T.: Forged In Shadow Torch (暗影火炬城)

Listeye bir de metroidvania eklemek fena olmaz herhalde. Machine Legion tarafından işgal edilen Torch City’de, direniş mücadelesine katılan eski bir asker olan Rayton adlı bir tavşanı yönetiyoruz (Evet, bir tavşan :)) Arkadaşları tutuklandıktan sonra Rayton, mekanik yumruğuyla önüne çıkan düşmanları alt etmeye çalıştığı bir maceraya atılıyor. Ama bu yolculuk başladığından daha büyük bir macera haline geliyor; mafyanın, direnişçilerin ve işgalcilerin içinde yer aldığı büyük bir macera bizleri bekliyor. Tavşan savaşçımızı yönetmek zevkli, oyunun görsel tarzı da alışıldık metroidvania tarzının dışına çıkmış diyebiliriz. Takip listenize gönül rahatlığıyla eklenebilecek oyunlardan. Çıkışına daha bir yıl kadar bir süre var, o yüzden fırsat bulmuşken demosuna bir göz atın derim.

Çıkış Tarihi: 2021’in Son Çeyreği

Geliştirici: TiGames

Yayıncı: bilibili

 

Mafia'ya Doyamayanlara - Mafya Temalı 5 Oyun

Üçleme sizi kesmediyse

Mafia'ya Doyamayanlara - Mafya Temalı 5 Oyun

Mafia Definitive Edition için 18 seneden sonra oyun dünyasında tekrardan mafya rüzgarları estirmeyi başardı diyebiliriz. Bu rüzgar ne kadar sert esti ve daha ne kadar eser orası tartışmalı ancak yenilenmiş bir deneyimle karşı karşıya olduğumuz da bir gerçek.

Mafia Definitive Edition nasıl bir iş çıkardı, nelerini beğendik nelerine daha iyi olabilirdi dedik öğrenmek isterseniz sizleri Mafia Definitive Edition inceleme yazımıza alalım çünkü bu yazı Mafia Definitive’i merak edenler için değil, Mafia’ya doyamayanlar ve daha çok mafya teması isteyenler için.

Bolca takım elbise, beylik laflar ve patlamalı sahne çıkışı barındıran Mafya Temalı Oyunlar listemizde sizler için tekrardan karanlık suç dünyalarına girebileceğiniz oyunları listeledik. Dilerseniz daha fazla vakit kaybetmeden listeye geçelim.

1) The Godfather: The Game

Baba filminin mafya temalı olan her yapıma iz bıraktığı ve filmlerin arasında “efsanevi” bir kategoride yer aldığı aşikar. The Godfather: The Game ise doğrudan bir film oyunu olarak karşımıza çıkıyor.

Godfather oyununda Don Barzini’nin emirleri doğrultusunda öldürültülmüş bir Corleone ailesi üyesi olan Johnny Trapani’nin oğlu Aldo Trapani rolünde oynuyoruz (Mafia’dan Sam Trapani ile olan ilişkisi yalnızca soyadı benzerliği ile sınırlı). Oyun boyunca filmden ikonik sahnelere bizzat tanık olurken aynı zamanda bu unutulmaz anlara Aldo Trapani olarak dahil oluyor ve filmin sahne arkasına geçerek filmde işlenen konuları daha detaylıca görme fırsatı yakalıyoruz.

Yeri geldiğinde aldığımız emirler doğrultusunda yataklara at kafası koyuyor, yeri geldiğinde de vaftiz sahnesinde aktif olarak rol alıyoruz. Ayrıca güzel modellenmiş New York Şehri ve aileler arası savaşta yaptığımız hamleler ile adım adım yükselmemiz de oyunu daha güzel yapan önemli noktalardan. Kısacası The Godfather: The Game, filmin sadece isminden yararlanan bir oyun olmayı reddediyor ve oyunculara eskimeyen güzel bir deneyim sunuyor.

2) Sleeping Dogs

Bir gizli polis olan Wei Shen rolünde Sun On Yee Üçlülerine (Uzak Doğu kültüründe bir çeşit mafya/örgütlenme) sızmaya çalıştığımız ve oyun boyunca güçlendirmelerimizi bile mafya veya polis olarak yaptığımız, mafya temasını farklı bir şekilde ele alan Sleeping Dogs birçok iyi işlenen unsurla beraber en iyi mafya temalı oyunlardan biri diyebilirim.

Batman Arkham oyunlarından alışık olduğumuz dövüş sisteminin bir benzerini kendi evrenine uygun bir şekilde adapte etmeyi başaran ve kendine has sürüş mekanikleri ile açık dünyada gezmenin keyfini arttıran Sleeping Dogs, aynı zamanda işlediği hikayesiyle günümüz dünyasına göndermeler ve eleştiriler de bulunduruyor. Dünya çapında bir hayli üyeye sahip olan gerçek Sun Yee On Üçlüsü’nün kelimeleri değiştirilerek oluşturulmuş kurgusal Sun On Yee Üçlüsü, günümüz Çin yeraltı dünyasının bir aynası.

Oyunun tek eğlenceli kısmı hikaye bölümlerinden ibaret değil. Temayı yansıtan modellemeler ve eğlenceli etkinliklerle de oyuncuyu içine çekmeyi başarıyor Sleeping Dogs.

3) Yakuza 4

Hazır konu Uzak Doğu mafya oyunlarına gelmişken Yakuza’dan bahsetmeden geçmek ayıp olur. Kendi Klanının patronu olmak isteyen Kazuma Kiryu’nun klanına sahip olma dönemini ve sonrasını deneyimlediğimiz, içinde her türden duyguyu barındıran, kendimizi yalnızca bir mafya gibi hissetmekle kalmayıp aynı zamanda karakterlere de bağlandığımız bir seridir Yakuza.

Peki neden Yakuza serisindeki diğer oyunlar değil de Yakuza 4? Çünkü Yakuza 4 ile serinin diğer ana oyunlarından farklı olarak Kazuma Kiryu’nun yanı sıra (daha sonra eklenti olarak Kiwami 2’ye eklenen Majima Goro ile de oynayabiliyorduk) 3 farklı karakterle daha oynayabiliyoruz. Bu durum gayet işlendiği için hikaye odağını kaybetmek yerine iyi işleniş sayesinde gerçek odağı olan Japon suç dünyasını gözler önüne seriyor.

Açık dünya kısmında ise beklenilenin aksine yeni oynanabilir bölgeler eklemek yerine ilk oyundan alışık olduğumuz Kamurocho bölgesini derinleştiriyor. Yakuza 4 ile hikaye ve evren genişlerken oynanılan alanın küçülmesi ise bir rastlantı değil. Alanın küçülmesi ile detaylandırma artıyor. Yakuza 4 Kamurocho’sunda daha önceden görmediğiniz ara sokaklar, eskiden erişemediğiniz karanlık geçitler ve çeşitlendirilmiş birçok yan etkinlik oyunda işlenen mafya temasının ağırlığını iyiden iyiye hissettiriyor.

4) Scarface: The World is Yours

Tıpkı The Godfather: The Game gibi örnek bir film oyunu var karşımızda. Scarface de yine efsane bir filmi oynanabilir bir deneyim olarak karşımıza getiriyor ancak Godfather oyunundan farklı olarak Scarface’de filmin sahnelerini canlandırmıyoruz.

Scarface içerik olarak çoğu film oyununa kıyasla farklı bir yol izlemeyi tercih ediyor ve izlediği bu yolda da gayet başarılı olduğunu söyleyebilirim. Scarface: The World is Yours’a filmin bittiği noktadan başlıyoruz. Evet, film pek devamı olacak gibi bitmiyordu ve işte oyunun da yapmaya çalıştığı şey bu noktada ortaya çıkıyor. SPOILER Scarface filminin sonunda Tony Montana (Al Pacino)’ malikanesindeki çatışma sırasında düşmanlarına direnirken öldürülüyordu /SPOILER ancak oyunda tam bu noktada bizlere Tony’nin kontrolü veriliyor ve öfke moduna geçerek düşmanlarımızı bir bir alt ettikten sonra sığınağımıza kaçıyoruz. Bu noktadan sonraysa yavaş yavaş krallığımızı kuruyor ve bir nevi küllerimizden doğmaya çalışıyoruz.

Gerek sıfırdan bir suç krallığı kurmamızla, gerek Al Pacino olarak öfke modunda düşmanlarımızı tam anlamıyla yok edebilmemizle Scarface: The World is Yours en iyi mafya oyunu olmasa da listemizde ilk 5’e girmeye hak kazanıyor.

5) L.A. Noire

L.A. Noire’den listedeki diğer 4 oyun kadar “mafya” hissi alamayacağınız bir gerçek ancak zaten Noire’in de böyle bir iddiası yok. İsminden de anlaşılabileceği gibi film noir havasını sonuna kadar yaşayabileceğiniz bir oyun L.A. Noire.

1947 yılının Los Angeles Şehrinde davadan davaya koştuğumuz bir dedektiflik oyunu olan Noire ile döneme suç işleyen değil de suçları cezalandıranlar tarafından bakma fırsatı yakalıyoruz. Çıkış yaptığı dönem mocap teknikleri ile oyuncuların mimiklerini neredeyse birebir bir şekilde oyuna aktaran yapımcı ekip her vaka için ayrı bir özen göstermiş ve ortaya gerçekten klasik bir yapım çıkartmış.

Tabii günümüzde bu mimikleri görme olayı neredeyse her yapımda karşımıza çıkan sıradan bir teknoloji haline geldi ancak dediğim gibi çıktığı dönem gerçekten de oyunun işlenişine ve kendini oyuncuya ifade edebilmesine büyük katkısı bulunan yeni bir teknolojinin verimli bir şekilde kullanılmasının örneğiydi bu. Eğer 1947’nin yozlaşmış Los Angeles’ında dedektiflik yapmak ve film noir bir maceraya atılmak isterseniz L.A. Noire, mafya ve suç temasına getirdiği alternatif bakış açısıyla deneyim edilebilecek en iyi seçeneklerden biri.

Listemizin sonuna geldik ancak bu demek değil ki oynamaya değer sadece 5 mafya oyunu var, biz de daha çok mafya oyunu denince akla ilk gelmesi gereken oyunlara değinmeye çalıştık. Umarım llistemiz sayesinde eskiden güzel anlar yaşadığınız oyunları tekrar yad etme fırsatı yakalamış veya son günlerde esen mafya rüzgarlarına tekrar kapılmak için aradığınız oyunu bulmuşsunuzdur. Oyunla kalın, sağlıkla kalın.

Parolamı Unuttum