Önce çizgi roman, ardından bir sinema filmi ve ona paralel bir beat ‘em up oyunu… Şimdi de bir anime serisi. Orijinal hikayeye aşık biri olarak bu serinin yerinde saymaması beni inanılmaz mutlu ediyor. Farklı çizgi romanlarla da devamlılık sağlanıyordu evet ama filmin orijinal cast’ını bir kez daha görmek için sol böbreğini verecek insanlar tanıyorum ve KESİNLİKLE BUNLARDAN BİRİ BEN DEĞİLİM. (!)
Herkesi tanıyan Comeau, Kaos Sahnesi’nde çevresindekilerle sohbet ederken “Çizgi roman filminden daha güzel.” demişti ama büyük yanılmıştı. Scott Pilgrim vs. the World, abarttığımı düşünebilirsiniz, şahane bir filmdi. Zaten orijinal materyal de çok iyi buna tamamen katılıyorum. Fakat Edgar Wright’ın gerek kelime şakaları kökenli gerekse görsel destekli mizahı Scott Pilgrim’e o kadar çok yakışmıştı ki… Bunları şundan anlatıyorum, animeyi büyük bir heyecanla açtıktan sonra yönetmen koltuğunda Edgar Wright’ı görmeyince çok korkmuştum ama yazar kadrosunda bulunduğunu ve yapımcılığı üstlendiğini görünce paniğimin yersiz olduğunu anladım.
Her şeyden önce şu konuda bir anlaşalım: Scott Pilgrim Takes Off, hikâyesi hakkında ne anlatırsam anlatayım spoiler olacak türdeki materyallerden. Bu yüzden o kısım hakkında size çok bilgi veremiyorum ama bu alanda bahsetmek istediğim çok önemli iki bilgi var.
Birincisi, anime Scott Pilgrim ve materyalleri hakkında birçok şeyi biliyormuşsunuz gibi davranıyor. Fakat bunun dengesini öyle bir ayarlamış ki çizgi romanları okumadan ya da filmi izlemeden de animeden büyük bir keyif almak mümkün. Bunu minimum spoiler’la örneklendirmek gerekirse, Gideon’un kimliği ve The League of The Seven Deadly Exes muhabbeti filmin ortalarına doğru anlam kazanırken bu durum animede ilk bölümde, ilk dakikalarda hiç saklanmadan gösteriliyor.
İkincisi de tempo. Yine üstteki örnek üzerinden gitmem gerekirse sondaki şeyi başta söylemesi nedeniyle animede ayarlanamamış bir tempo olduğunu düşünebilirsiniz doğal olarak. Aksine, animenin temposu kusursuza yakın. Hele ki final bölümü kelimenin tam anlamıyla bir roller coaster. Hem izlediğiniz hiçbir saniye sıkıcı değil hem de ekranda olan olaylarını sindirmeniz için gerekli boşluğu size yaratabiliyor.
Filmdeki cast’ın tamamı animede de aynı karakteri seslendirmiş ve beklendik şekilde her bir oyuncu rollerinin hakkını vermiş. Özellikle Knives’ı ve Matthew Patel’i kendilerine ayrılan ekran sürelerinin de artmasıyla birlikte (e doğal olarak, 8 bölümlük anime filmden daha uzun) daha iyi tanıyoruz. Oyuncular orijinal filmde de iyi iş çıkarmıştı ama animede de doya doya tanıklık edince “Meğerse hiç de fena oynamıyorlarmış ya.” derken buluyor insan kendini.
Scott Pilgrim Takes Off’la alakalı söylenmesi gereken bir diğer şey de amiyane tabirle hayvan gibi komik olması. Edgar Wright’ın filmdeki mizahından ve ne kadar sevdiğimden bahsetmiştim zaten. Animede de harika şakalar tam gaz devam ediyor. Hatta bazı şakalar kelimenin tam anlamıyla epik. Animasyonlar ve çizim anlamında da stüdyo tabir-i caiz ise döktürmüş. Tıpkı filmdeki gibi kimi zaman mizahını bu görselliğinden aldığı bile oluyor. Fakat benim ekstra bahsetmek istediğim şey Scott Pilgrim’ın esasında bir çizgi roman materyali olduğunu hatırlatan o KAPOW tipi yazılardan vazgeçilmemiş oluşu. Bu anime, gerçekten bir anime. Yani çizimler ve stilize görseller Japon stüdyosundan çıkma. Buna rağmen dersine çok iyi çalışmış Science Saru ve Abel Gongora.
İkinci bir sezon gelecek mi, henüz yazar kadrosu da buna karar vermiş değil. Daha doğrusu şu an için herhangi bir çalışma yokmuş ikinci sezon için. Sebebi bariz: İnanılmaz tatmin edici bir finale sahip olması. Yani stüdyo çıkıp “Tamam arkadaşlar bu kadar Scott hikayesi kâfi” dese daha fazla Scott Pilgrim izlemeyecek olmaktan üzülürüm fakat onun dışında “Ama şöyle de bir şey olmuştu, bu olayı nasıl bağlayacaklardı acaba?” diye düşünmeme izin vermeyecek kadar iyi bir final.
Scott Pilgrim Takes Off ya da arkadaşlar arasında muhabbet ederken daha sık kullanacağınız tabiriyle Scott Pilgrim’in animesi hakkında “şöyle bir toparlamak gerekirse” paragrafı yazmaya kalktığımda yine bir araba laf ettiğimi fark ettiğim için bu kısmı biraz kısa kesersem kusuruma bakmayın. Normal şartlarda bakıldığında Scott da Ramona da pek iyi insanlar değiller. Fakat seyirci bu ikiliye hem sıkı sıkıya bağlanabiliyor hem de kendilerini onların yerine koyabiliyor. Bunu da başaran şey çizgi romanlarla başlayan, filmle devam eden ve artık animeyle zirveye oynayan eğlenceli anlatım. Bu anlatım tarzı, ayakları yere sağlam basan stüdyo ve yazar kadrosunun hayalgücü süzgecinden geçti mi, tadına doyamayacağınız iyilikte bir iş çıkıyor ortaya.
Hatta kimi konularda filmden de iyi.
Editörün Notu: Bir grup insanın bir toplantı odasında “Evet arkadaşlar şimdi çok güzel bir şey yapacağız ama asla işimizi şansa bırakmayacağız.” dediği yapımları izlemekten çok büyük keyif alıyorum. Scott Pilgrim Takes Off da güzelliğinin asla şans olmadığını ve bu kararları alan bilinçli bir kadronun bulunduğunu +2 saatlik sezon boyunca kesintisiz kanıtlıyor izleyiciye.
Dizinin Notu: 5
Yaratıcı: Bryan Lee O'Malley, BenDavid Grabinski
Yönetmen: Abel Gongora
Oyuncular: Michael Cera, Mary Elizabeth Winstead, Satya Bhabhatt
IMDB Notu: 8,0
Yayınlandığı Platform: Netflix