Açıkçası ilk The Last of Us oyununun harika bir diziye evrileceğini tahmin etmek güç değildi. İki karakter arasında gelişen baba-kız dinamikleri, ortada belirgin bir kötü adam olmadan dünyaya karşı verilen o savaşın televizyona aktarılması daha kolay. Bir yolculuk hikâyesi olarak başlıyor ve izleyicilerden Ellie ve Joel dışında bir şey bilmeleri beklenmiyordu. The Last of Us 2. sezonsa bambaşka bir mevzu. Artık bir baba-kız ilişkisinin ötesinde tamamen öfke ve intikam üzerine kurulu bir hikâye ve bu nefreti bazen tasdikleyecek bazense sorgulatacak önemli anlar gerekiyordu. Oyunun kendisinin bile bazı noktalarda başarısız olduğu bu hikâyede, HBO da girdiği ağır taşın altından pek çıkamamış.
Oyunu oynayanların dehşet içinde beklediği, bilmeyenlerinse bir hayli sarsıldığı etkileyici giriş bölümlerinin ardından Ellie ve Dina’nın yolculuğu başlıyor ve buradan itibaren dizi düşüşe geçiyor. İkinci sezonun bana göre iki büyük sorunu var: Birincisi için spoiler yapmadan rahatlıkla konuşabilirim, izleyiciyi aptal yerine koyuyor. Hikâyede ilk sezon finalinde Joel’ın yaptıkları önemli bir yer tutuyor ve bu olay sezon içinde toplamda 4 farklı yerde konuşuluyor. Bunların sadece iki tanesi gerçek anlamda önemli. Bir diğer rahatsızlığımsa, oynayan oyuncudan bağımsız olarak Ellie’nin çok aptallaştırılması. Çevresindeki herkes ciddiyken karakter ya çok beceriksiz ya da çok naif kalıyor. Bütün herkesi bu maceraya sokan kişi olmasına rağmen sorumluluk almıyor ve olayların ciddiyetinin farkında değilmiş gibi davranıyor. Oyundaki Ellie ile kıyaslandığında, oyuncu başta karakterin öfkesini paylaşıp olacakları benimsese de zamanla karakterin içindeki öfkeyle dönüştüğü kişiye yabancılaşmaya başlıyordu. Burada sanki bütün herkes ana karakter de Ellie yancı olmuş gibi bir hava var.
Oyun ve dizi arasındaki kurgusal değişikliklereyse hiç girmeyeceğim. Sonuçta bir oyunda çalışan ama dizide hem zaman darlığından hem de mantıksal açıdan yetişmeyecek birçok nokta vardı. Tek sıkıntım Abby karakterinin kim olduğu ve motivasyonunun sezonun hemen başında verilmiş olması oldu. Oyunda Abby’yi tanısak da geçmişini ve yaptıklarını ancak oyunun yarısından sonra anlayabiliyorduk. Burada yine seyirciyi kaybetmemek adına farklı bir yol izlenmiş ama bu sezon finalindeki dramatik olayların etkisini çok ama çok azaltmış.
Eğer dizinin ilk sezonu, oyunlara ait hikâyelerin televizyona aktarılacak potansiyeli olduğunu göstermişse, bu sezon da karışık ve detaylı kurguların gümüş ekranlar için fazla zorlayıcı olabileceğinin kanıtı niteliğinde. Dizinin tonunun tutturulamaması, seyirciyi aptal yerine koyarcasına eklenmiş diyaloglar ve tempo eksikliği The Last of Us’ın bu sezonunu benim için koca bir hayal kırıklığına dönüştürdü. Verilen bazı kararlar bence üçüncü sezonu da ciddi anlamda etkiliyor olacak; Ellie’ye biçilen rol ve hikâyede oyunda bile birçok insanı zorlayan o kırılma noktasına gelinmiş olması bence dizinin geleceği için olmasa bile kalitesi konusunda kara bulutların habercisi gibi. Hâlâ izlenmeye değer olduğunu düşünsem de ilk sezona göre yaşadığı belirgin kalite kaybı bence diziye büyük zarar verecek.
Editörün Notu: İlk sezondan sonra dizinin kalitesinde gözle görülür bir düşüş var. Sonraki sezon için de endişe uyandırıyor…
Not: 2/5



















