Bu yazdı daha önce Oyungezer Dergisi'nde yayınlanmıştır.
Sıkıldık artık. İçine girebileceğimiz, bizi çevreleyen, görselliği ve mekanikleriyle mest edecek DVO'lar arıyoruz.
Biz artık Batı'nın vaatlerine çok da aldırmıyoruz. Çünkü Uzakdoğu'da öyle oyunlara rastladık ki, gözlerimiz pörtledi, aklımız başımızdan gitti. Gerçekliğe rahmet okutacak grafikler, benzerini uzun süredir görmediğimiz mekanikler var burada.
Gandalf haklıymış... Beşinci günün şafağında doğuya bakmamız gerekiyormuş gerçekten de. Belki beş günden uzun sürecek ama en azından doğru tarafa baktığımıza eminiz. Sizi de bekleriz...
ARCHEAGE
Kılıcınızı Kınına Koyup Tarlaya İnebildiğiniz Oyunlardan.
Ekim 2013’tü, Portal bölümü ilk kez dergiye adım attığında adı geçmişti ArcheAge’in. Çünkü bölümün doğuşunda bulunacak oyunlardan biri de ArcheAge olmalıydı. Hakkında yazı okumaktan, video izlemekten yorulmadığım bu oyun benim kayıp DVO hayallerimin cisimlenmiş haliydi çünü; sanal bir dünyada olmak.

Hakkında çok şey söylenebilir ama aynı şeyleri tekrar etmek gibi bir niyetim yok. ArcheAge, hayalini kurduğumuz o süper sandbox işte. Eksileri var tabii, mesela ileriki sayfalarda bulunan oyunlardan bazıları ArcheAge’den güzel gözüküyor (hepsi değil ama, hıh!). Ya da dövüş mekanikleri kapsamlı bir aksiyon oyunundan çok TAB ile hedef almaya dayalı. Bu devirde, biraz daha sıkıcı kalabilir anlayacağınız.
Ama ArcheAge zaten bunlarla uğraşmıyor. Onun derdi etkileşimli ve içerisindeki her bir oyuncunun birbirini etkilediği bir dünya yaratmak. Savaşçı mı olacaksınız? Ne için savaşıyorsunuz? Başka oyunculara zarar vermek mi derdiniz? Buyrun verin. Ama karşılığında mahkemeye çıkarılmaya ve zarar verdiklerinizin jüri oylamasında hapsi boylamaya hazır olun. Hapiste devam mı ediyorsunuz bu davranışlara? O zaman tüm NPC’ler sizi gördüğü yerde öldürme emri alacaklar, siz de küçücük bir adaya sıkışacaksınız.
Ama sıkışmayın. Başka bir oyuncunun yaptığı gemiye el koyun, denize açılıp korsanlık yapın. Çünkü üç koca kıtanın arasındaki denizler, sizin oyun alanınız olabilir. Binek mi lazım? Başka bir oyuncunun yetiştirdiği atlardan alabilir, onunla birlikte savaşarak seviye atlamasını sağlayabilirsiniz. Moraliniz mi bozuldu? Yine bir oyuncunun bestelediği notaları tayfanızdaki kulağı gelişkin adamınıza verin, neşeler artsın bir anda.

Karaya geri dönüp de bir kale sahibi olmak isterseniz, oyunculardan bir mimar bulun kendinize. Verin parasını, oyunun izin verdiği bölgelerde bir yere dikin kalenizi. Oranın vergisini alın, ama karşılığında hizmetini verin. Yolsuzluk mu cazip geldi? O zaman başkaları tarafından kalenizden ve yetkilerinizden atılmaya hazır olun.
Erken seviyelerde sahip olduğunuz glider’la (planör benzeri bir araç) yüksek dağlardan süzülüp görselliğin keyfine varın, üst seviye glider’lar üretmek için kendinizi geliştirin ve onları satarak zengin olun. Ya da on farklı sınıftan üçünü kombine ederek kendi savaşçı karakterinizi yaratın, maceradan maceraya koşun. Son on yılın “geleneksel” olarak nitelendirilen oynayış tarzını isterseniz seviye 1’den 50’ye kadar giden ana hikâye ve dungeon / raid sistemiyle kendinizi evinizde hissedin. Arada gidin, instance’lara ayrılmamış bu dünyanın ucra bir hanında oturup savaş hikâyelerinizi anlatın. Ne de olsa oradaki oyuncu barmen, bu gelişmeleri sizlerden öğreniyor.
Bu karmakarışık anlatım uzayıp gidiyor ama önemli olan verilen sözler değil. Kore’de çıkmış olan, Rusya’da da oynanabilen bu oyun Trion ile bizlerin kucağına gelecek. Yani bunların hepsi var ve en son GDC’den alınan bilgilere göre sapasağlam çalışıyorlar. Tümüyle İngilizceye çevrilmiş hâlde!

Boş laflar yok yani ArcheAge’in içinde. Gerçekler var. Çıkıp birkaç ay geçirmeden tüm özelliklerin aylarca dayanıp dayanmayacağını bilemeyiz ama, içinde nefes almayı başarabileceğiniz sanal bir dünya yapılacaksa, doğru yolda adımı ArcheAge atıyor işte. –Sarp
KÜNYE:
Yapım: XLGames
Dağıtım: Trion (Batı)
Tür: RYO
Çıkış Tarihi: 2014 Sonu (Batı)
Küresel Durum: Kore’de çıktı, Batı’ya gelişi bekleniyor.
Batı Durumu: Trion yerelleştirme işlemini yapıyor.
BLESS: EMBERS IN THE STORM
Neowiz DVO türünü kutsuyor!
Kore’li geliştiricilerin içinde her şey olan DVO tutkusuna hastayım. Batıda iş daha çok belli bir konuya odaklanmak, oyunu makul sürede tamamlamak üzerine kuruluyken Kore’liler illa ki yola imkânsızı başaracağız diye çıkıyor. Sonuç ne? Bless için özel kurulmuş bir stüdyoda 150 kişilik bir ekip tam beş senedir çalışıyor ama oyun Kore’de kapalı betaya bile ancak geçen ay girebildi. Başka bir oyun türünde intihar olarak göreceğim bu yaklaşım bana sorarsınız DVO’lar için sadece saygı görmeli. Çünkü içinde aylarımı, yıllarımı geçireceğim bir oyun olacaksa ben bu emeğin harcanmasını isterim.
Açık dünya PvP, realm vs realm, zindanlar, zindan PVP’leri, kale savaşları, özgün ve efsanevi bir dünya, on ırk, sekiz sınıf… Bless’in devasa bir dünya olduğuna ve ömrümüzü tüketmeyi hedeflediğine şüphe yok. Eğer dosyamızda yer alan dört oyun birbirine yakın zamanda batıya gelirse en büyük derdimiz hangisini oynayacağımıza karar vermek olacak. Çünkü hiçbirinin hayatınızda başka bir DVO’ya yer bırakmaya niyeti yok.

Bless’i diğerlerinin bir adım önüne çıkarabilecek ne var derseniz bence tasarımları. Karakterlerden, zırhlara, binalara oyun için yaratılan atmosfer öylesine estetik ve çarpıcı ki “benim yaşamak istediğim dünya bu işte!” diye bağırtıyor insanı. Bu Paris moda haftası falan yaparlar ya, bıraksınlar işi gücü Bless oynasınlar belki bir şeyler öğrenirler. Sadece karakter ve kıyafetler mi, antik yunandan ortaçağa, ordan Rönesans’a uzan zengin bir palete sahip Bless’in dünyası. Her ırkın kendi tarzında büyük şehirleri, kendi dokusu ve dünyanın dört bir yanına dağılmış ilginç mekânları var. İtalya’ya turistik bir gezi mi? Yok ben Bless alayım görecek daha çok şey var.
Motorun Yetmediği Yer
Unreal Engine 3 sayesinde Bless harika gözükse de iş Kore DVO’larına gelince bu iddianın tek sahibi o değil, ArchAge mi Icarus mu yoksa Black Desert mi daha güzel gözüküyor diye kavga etmeye başlasak sabaha çıkamayız. Ama Bless’de kalbinize oku saplayacak, bir adım ileri götürecek olan açık alanlar. Bu manyaklar (kusura bakmayın ama manyaklık bu resmen) Unreal Engine 3’e doyamamışlar, motorun son sürümünü sonuna kadar kullanmaları yetmemiş, Epic’e rica etmişler bu oyun için özel bir arazi modelleme aracı geliştirilmiş. Bu sayede git git bitmeyen düzlükler, sıradan tepelerle dolu bir dünya yerine hem fantastik hem de inanılır açık alanlar yaratılmış. Garip görünümlü kayalar, şelalelerin üzerinden yükselen yamaçlar, çöller, ormanlar, kanyonlar… baktıkça inanmakta zorlandığınız bugüne dek görmediğimiz bir dünyası var Bless’in. Üstelik o dünya içinde rüzgârı bile simüle etmişler, dallardaki yaprakların savruluşundan, rüzgârın çimenler üzerinde gezinişine kadar yapmışlar. Pivot Painter ismini verdikleri bu özellikle, durağan bir tablo yerine canlı bir dünya çıkmış ortaya. Görmeden inanması zor, şuradan kendiniz görebilirsiniz bit.ly/blesspivotpainter.

Oyun kapalı beta sürecine gelmiş olsa da Neowiz henüz oyunla ilgili eteğindekileri dökmeye yanaşmıyor. Mesela üretim sistemi, ev ve kale sahipliği gibi konularda ortada pek bir şey yok. Madencilik, toplayıcılık ve üretim olduğunu biliyoruz sadece. Yine de buradan gözüken bir ArchAge’in zenginliğinde olmayacağı. Bless sizi vatandaşlıktan çok savaşçılığa yönlendirecek gibi gözüküyor. Bunun en açık belirtisi oyundaki her bir sınıf için çok farklı çarpışma dinamikleri, hedefleme sistemleri ve yetenek ağaçları olması. Oyundaki her sınıfın kullanabildiği 50 kadar yetenek var. Aynı anda sekizini kuşanabiliyorsunuz ama farklı yetenek setleri oluşturmak mümkün. Ayrıca her sınıf sonunda iki ayrı uzmanlığa ayrılarak yeni sınıflar oluşturuyor. Oyunun diğer bir değişik yanı her sınıfın farklı oyun türleri olması. En yüksek seviyeye gelen bir oyuncu yeteneklerini değiştirerek tank mı, healer mı yoksa DPS mi oynayacağına karar verebiliyor, bunu Aura’sını değiştirerek yapıyor. Elbette bazı sınıflar belli rollere daha yatkın ve bu değişimi savaş ortasında yapamıyorsunuz.

PVP’ye Doyamamak
Oyunun instance ve zindanlara yaklaşımı da farklı. Neowiz zindanları oyun sonu içeriği olarak değil sizin bütün oyundaki gelişiminizin bir parçası olarak gördüğünü söylüyor. Ana hikâyenin ilerlemesinde, yeni bölge ve görevlerin açılmasında rol oynayacak zindanlar. Ayrıca oyunun açıklanan ilk zindanı Kish Cal’s Lair’e bakarsak zindanların da zengin olacağını söyliyebiliriz, çünkü daha ilk zindan mağaralar ve madenlerdne oluşan karmaşık bir yapı ve içinde 7 farklı boss bulunduruyor. Zindanlara özel PvP’ler ve zindan yarışları gibi farklı yaklaşımları da var.
Bless kale kuşatmalarında da iddialı. Tüm detaylar açıklanmasa da kuşatma videosunda kalabalık NPC askerleri, kuşatma makinaları, uçan bineklerle saldırı, gemilerden bombalama, patlayıcılarla duvar patlatma ve hatta sur yıkan dev yaratık çağırma gibi bir dolu savaş mekaniği var. Açık dünya PvP’yi de özel görevler ve düşman tarafın NPC’leri ile etkileşimle destekleyeceklerini söylüyorlar. Bütün bunları at alta toplayınca Bless, PvP seven oyunculara diledikleri her şeyi verecek gibi gözüküyor. Elbette günün sonunda Bless’in kendine has savaş ve sınıf sistemlerinin nasıl çalışacağı çok önemli. Ama son zamanlarda çıkan DVO’lar gibi PvP’yi tek bir modele bağlamamaları umut verici.

Kore DVO’larının en sevilmeyen yanı grinding dediğimiz seviye atlamak için harcanan uzun süre ve emeklerdir. Oyunun prodüktörü Han Jae Kap’ın da Lineage serisinden geldiğini düşününce endişelerimiz artıyor haliyle. Bless batı DVO’larına göre mutlaka daha yavaş bir oyun olacak, WoW gibi seviye atlamayı beklemeyin. Ama çok da endişe etmeye gerek yok seviye atlama zorluğu TESO’dan çok da farklı değil gibi görünüyor. İlk kapalı betayı oynayanlar ilk günden 10+ seviyelere geldiler ki bu bizim TESO betasındaki deneyimimizle aynı. Ayrıca oyuncular isterse sürekli yaratık keserek, isterlerse görev tamamlayarak yükselebiliyor. Mesela TESO’da farming hiçbir işe yaramıyordu. Ama Bless’in bereketli yaratık tarlaları olduğunu görebiliyorsunuz ilk görüntülerinden. İşin güzel yanı görev sistemi de Kore DVO’larından çok batı oyunlarını andırıyor. Görevler hikayelere dayanıyor ve çok şık oyun içi videolarla bezenmiş. Betayı oynayanlar hiçbir görevin dörtten fazla yaratık kestirmediğini söylüyor ki burası önemli. Çünkü Kore DVO’larında NPC’ler kaptırdımı git şu yaratıktan bin tane kes gel diyebilecek kadar şımarıyorlar bazen.
Yıllardır Free2Play oyunlara ve DVO’lara yapılan yatırımın Kore’de meyvelerini kasa kasa verdiğini görüyoruz. Görünen o ki önümüzdeki beş sene DVO türünü domine edecekler. Geçen ay ki yazımdan TESO’yu beğendiğimi görmüştünüz. Halen açılsa da başlasak diye heyecanla bekliyorum. Ama Bless üzerine araştırma yaptıkça iyice ortaya çıktı ki aynı ligde bile değiller. Bu dosyadaki diğer oyunlar Bless’den daha iyi olabilir, ben de diğerlerinin yazılarını okumayı bekliyorum heyecanla. Ama batı dünyasından yakın zamanda bu kalitede bir DVO beklemiyorum açıkçası. Henüz oyunun Avrupa yayıncısı kim olacak belli değil. Ama buradan bütün yayıncılara sesleniyorum bu oyunu kaçıran ahmaktır, oyunu kim lisanslarsa bir sonraki E3’de yemek ısmarlıyorum. -Tuğbek
EKSTRALAR
Binek mi dediniz? Orada durun!

Binek konusu Bless için açık bir “epic win”. Başka hiçbir oyun boşuna rekabete kalkmasın. Oyunda anlamsız sayı ve çeşitlilikte binek var. Ama olayı kalabalıktan, epiğe çeviren seçenekler arasında yer alan yaratıcı türler var. Unicorn sürmeye ne dersiniz? Peki çöllerde deve sırtında gezinmeye? Size Troll sürebiliyorsunuz desem. Troll!!! Hangi oyunun müdavimi olursanız olun, isterseniz Eve oynuyor olun ya da World of Tanks, bana diyin ki oyunumda bir Troll sürmek istemezdim. Lanet olsun, Tetris’e koysalar Troll bineğini havalara zıplardım yahu.
KÜNYE:
Yapım: Neowiz Bless
Dağıtım: Neowiz/Pmang (Kore)
Tür: RYO
Çıkış Tarihi: Tahminen 2014 (Kore)
Küresel Durum: İlk kapalı beta yeni bitti
Batı Durumu: Hiç belli değil
ICARUS ONLINE
Biri DVO’larda Grafik Mi Dedi?
DVO oynamış herkesin bu oyun türüne adım atışının bir hikâyesi ve yıllar sonra dahi anlattığı heyecanlı anıları vardır. Benim hikayem WoW ile başlamıştı ve hâlâ anlattığım anılarım da var. Ancak gel gör ki zaman WoW’u da affetmedi. Hele Icarus Online’ın görüntülerine baktıktan sonra, görsel anlamda DVO’ların geldiği noktanın bambaşka olduğunu görmemek imkânsız. Ne oldunuz yahu siz böyle?
Peki Ne Değişti?
Çok değil, 1-2 sene öncesine kadar çıkan DVO’ların %80’inde çöp gibi grafikler vardı, kabul edelim. Teknolojik olarak çok daha fazlasının yapılması mümkün olsa da Free To Play rüzgarına kapılan DVO’lar iki şeyi hedef aldı; düşük sistem ihtiyacı ve düşük istemci boyutu.
Eğer bir DVO, hâli hazırda çok geniş bir kitleye hitap etmiyorsa istemci boyutunu düşürmek için grafikten ödün veriyordu. Eh, bu DVO’ların pek çoğu da Uzakdoğu menşeiliydi. Kore, geçtiğimiz iki sene içerisinde geniş bant internet teknolojisinde büyük yatırım yapınca, ülkede neredeyse gigabit bağlantısı olmayan insan kalmadı. Bunun sonucunda da Icarus Online gibi sanat eseri gibi görseli olan oyunlar çıktı.

Icarus Online ilk olarak NED adıyla duyurulmuştu. Ama sonra yola Icarus Online ismiyle devam etti. Oyun son dönemde çıkan pek çok Uzakdoğu DVO’sunda olduğu gibi CryEngine 3 oyun motorunu kullanıyor. Oyun şu an Bless ve Kingdom Under Fire II ile birlikte, benim gördüğüm en güzel DVO grafiklerinden birine sahip.
Ordan Bir Tutam “Aksiyon”
Başarılı bir üründen ilham almak normaldir ama son yıllarda çıkan DVO’larının pek çoğunun WoW kopyası olması, ilham almanın biraz ötesine geçiyor(“Artık Azeroth’ta değiliz” reklam kampanyanı unutmadık Rift –Sarp). En azından aksiyon ağırlıklı DVO’lar bu konuda diğerlerinden ayrılıyorlar. Buradan sonra Icarus Online’ın da bu kategoriye girdiğini söylememi bekliyordunuz değil mi? Ne yazık ki girmiyor ama bu demek değil ki oynanışa bir yenilik getirmiyor. Gayet de getiriyor.
Öncelikle binekler ve tasarımları gerçekten çok başarılı ama bunu daha güzel yapan, birbirinden harika bu binekleri, dövüş mekaniklerine yedirmeleri olmuş. Öyle basit göstermelik saldırılar da koymamışlar, tümüyle binekler üzerinden dövüşebileceğiniz bir sistem tasarlanmış. Hatta bunu biraz daha abartıp, ejderha gibi bineklerle gerçekleştirebileceğiniz, hava savaşları da eklenmiş.

İşin güzel tarafı, öyle boş boş hareket edip vurmaktan ziyade, gelen saldırıları da hareket ederek atlatabiliyorsunuz. Tabii bunu PvP’de nasıl kullanırlar, karşılıklı ejderha savaşları olur mu, bu tarz modlar oyuna gelir mi ileride daha iyi göreceğiz.
Dövüş sistemindeki yenilikler bununla da sınırlı değil. Oyunda çok güzel bir kombo sistemi var. Bu sayede dövüşler daha kişiselleştirilebilir ve dinamik bir hâl alıyor. Bu da alışık olduğumuz klasik raid mantığını biraz değiştirecek gibi duruyor.
Tanrı Simülasyonu
Daha önce çok oyunda karakter yarattım, hatta bu yüzden çıkar çıkmaz oynarım diye binbir zahmete girerek aldığım oyunlarda delice zaman harcadım. Şimdi Icarus Online’ın karakter yaratma ekranını düşünüyorum da, ben komple oyun olarak oynayabilirim bunu. Gerçekten de bu kadar seçenek biraz abartı olmuş. Kötü değil tabii ama benim gibi kararsız insanlar için tam bir işkenceye dönüşebilir.
Karakterinizin bütün fiziksel özelliklerini değiştirmenizin yanı sıra iç çamaşırıyla, günlük kıyafetiyle ya da zırhıyla da nasıl gözükeceğini görebiliyorsunuz. Karakter modellemeleri yine biraz fantastik kaçmış. Bana biraz Final Fantasy stilinde geldi. Al işte, oyunu sevmek için bir sebep daha.
Sınıf ve Görev Sistemi
Şu an için oynanabilir 5 sınıf var; Berserker, Guardian, Priest, Assassin ve Wizard. Ancak sadece Kore’de ve kapalı betada olduğu için dışarı sızan pek bir detay yok henüz. Ben Assassin’i izleme şansı buldum biraz ve gördüğüm kadarıyla bu kombo sistemini biraz fazla göze sokmaya başlamışlar. Umarım menzilli sınıflarda bu kadar zorunlu olmaz.

Görev sistemine gelirsek hiçbir yenilik vaat etmiyor. 1-2 DVO’yu saymazsak zaten piyasadaki DVO’lar (özellikle Kore tarafı) bu konuda çok sıkıcılar. Icarus Online’da o kadar beğendiğim yön varken, görev sisteminde geleneksel ve sıkıcı davranmış. 3 ondan öldüreyim, 5 bundan keseyim mantığı kısa sürede sizi sıkacaktır, söylemedi demeyin.
Pozitif Eğitim Şart
Daha önce oyunlarda evcilleştirerek binek sahibi olduk doğru ama oyundaki bütün canlıları evcilleştirip binek yapmak nedir? Eğer kurbağasını tavşanını saymazsanız, oyunda gördüğünüz hemen her yaratığı binek olarak alabiliyorsunuz (Creature Handler’la SWG’de sevdik biz bunu –Sarp).
Bir yeteneğiniz sayesinde yaratıklara yaklaşıp onları evcilleştirmeyi deneyebiliyorsunuz. Bunun için minik bir oyun oynamanız gerekiyor. W,A,S,D ‘den ibaret bu minik oyun bazen gerçekten zorlayıcı olabiliyor. Başarırsanız, yeni bir bineğiniz oluyor ama kaybederseniz canınız biraz yanıyor.

Her defasında belli miktarda bineğe sahip olabiliyorsunuz ama tabii muhtemelen ücretle arttırabileceksiniz bu sayıyı. Ayrıca binek sistemiyle ilgili şöyle de bir detay var. Her bineğin bir dayanıklılık barı var ve bar sıfırlandığında, bineğinizden düşüyorsunuz. Kısacası ben alırım ejderhamı, havadan yerdekileri keser, tecrübe puanımı kazanır keyfime bakarım diyorsanız o iş öyle kolay değil.
Doğru DVO’yu Beklerken Solup Giden Hayatlar
Icarus Online şu an Kore’de kapalı betada ve yakında açık betaya girecek gibi duruyor. Oyunun henüz Batı çıkışı için bir anlaşma yok. Geleceğini biliyoruz ama en az 1-2 sene beklememiz gerekecek. –Emir
KÜNYE
Yapım: Wemade
Dağıtım: Wemade
Tür: RYO
Çıkış Tarihi: Tahminen 2015 (Kore)
Küresel Durum: Kapalı betasında
Batı Durumu: Net bir tarih yok, uzuuun süre beklemek gerekiyor gibi gözüküyor.
Doğu'nun Diğer Yıldızları
Sadece büyük oyunlara odaklanmadık. Çünkü Uzakdoğu'dan gelen nice isim var dikkatimizi çeken. Biraz da kısa kısa diğer adaylarımıza bakalım. Belki hayalinizdeki oyun buradadır. -Emir
Monster Hunter Online
Bu ara Uzakdoğu DVO’larında CryEngine 3 kullanmak moda, eh haliyle pek çok güzel grafikli DVO doluştu. MHO da onlardan biri. Karakter modellemelerini başarılı bulsam da bana biraz soğuk geldi. Fantastik öğeleri olan bir oyunda, bu kadar gerçekçi grafikler değişik bir kombinasyon olmuş.
Oyunda bol bol yaratık görüyoruz isminden de anlaşılacağı üzere. Ancak dövüş animasyonları ve silah sistemi gerçekten başarılı. Dünyanın dinamik olmasının da bunda etkisi var. Yani ağacı yerinden koparıp size onla saldıran bir yaratık görürseniz, şaşırmayın.

Oyunun arkasında League of Legends’ın da arkasında olan dev bir isim var, Tencent. Tabii bu sefer geliştirici olarak yer alıyor. Yayıncılığını da Capcom yapıyor. Tabii oyunun Avrupa’ya gelmesine en az bir sene daha var. Bu sürede iştahınızı biraz kabartmak isterseniz sizi böyle alalım; //bit.ly/1dmP1dG
Kingdom Under Fire II
Son dönemde beni gerçekten heyecanlandıran DVO’lardan biri. Hani hep diyoruz ya (ben ve iç seslerim) bütün DVO’lar birbirine benzemeye başladı, yenilik lazım. Heh işte alın size yenilik. Oyunda kendinizi devasa savaşların arasında pek çok ordu ve generalle yüzleşirken buluyorsunuz.
KUF II Genel tarz olarak Dynasty Warriors’a oldukça benziyor. KUF II’nin diğer bir farkı da savaş sırasında gerçek zamanlı olarak askerlerinizi kontrol edebiliyorsunuz. O aradaki geçişler nasıl olur, kontrol ederken dikkat dağılır mı, alışması uzun sürer mi bilmiyorum tabii ama oyuna bambaşka bir açı kattığı gerçek.

Oyunda PvE hem de PvP yaparken, devasa alanlarda, çok fazla düşmana karşı dövüşüyorsunuz. Oyun Playstation 4’e de geleceği için, o taraf beni pek düşündürmüyor da PC tarafından emin değilim. 10 sene önce çıkan DVO’larda bile 50 kişi aynı ekrana girince kıyamet kopuyordu, bu grafiklerle sistemi nasıl sömürecek o düşündürmüyor değil. Buyurun efendim, savaş meydanı nasıl olur görün; //bit.ly/ORY4IA
Blade & Soul
Asya’dan çıkan ve benzerlerinin arasından çıkan nadir DVO’lardan biridir. 2008’de duyurulduğundan beri, sadece doğuda değil, batıda da heyecanla beklenmeye başladı ama ne yazık ki o bekleyiş hala sürmekte.
Oyunda 4 farklı ırk bulunuyor; Jin, Gon, Kun ve Lyn. İsimlerinden de anladığınız gibi (errör 404) Jin insan, Gon’lar Elf gibi uzun ama daha iriler, kun’ların tamamı minik kız çocuklarından oluşuyor, Lyn de Hobbit ve Gnome benzeri minik bir ırk. Oyunda toplam 6 sınıf var; Assassin, Destroyer, Summoner, Kung-Fu Master, Force Master, Blade Master. Ama her ırkın seçebildiği sınıflar sınırlı. Mesela Jin’ler Assassin oynanabilen tek ırk oyundaki. Aynı şekilde Gon’lar da Destroyer o ırka özgü sınıf. O yüzden ırkınız sadece görüntünüzü değil, kim olduğunuzu da belirleyici rol oynuyor.

Karakter oluşturma ekranı size oldukça zengin bir menü sunuyor. Karakterinizin tüm detaylarını dizayn edebildiğiniz gibi, üzerinizdeki kıyafetin ışık aldığında nasıl görüneceğine kadar görebiliyorsunuz.
Oyunda Uzakdoğu dövüş kültüründen izlere bol bol rastlayacaksınız. Zaten oyunda zıplaya zıplaya Naruto gibi dolaşıyorsunuz. Dövüş sistemi de tabii bu aksiyonlardan oldukça faydalanıyor.
Zıplamakla uçmak arası yani anlayacağınız. Eğer Uzakdoğu kültürüne aşinaysanız, anime ve manga ile aranız varsa muhtemelen oyundan gerçekten keyif alacaksınız. Sizi şöyle güzel bir PvP videosuyla baş başa bırakalım; //bit.ly/1h6s6CX
Black Gold
Son dönemde çıkan ve Steampunk atmosferini en iyi yansıtan oyunlardan biri Black Gold. Çıkan derken, betayı kastediyorum tabii ki. Oyunda “ya aslında şu da olsa” diyebileceğiniz hemen her şey var ama bu kadar çeşitlilik iyi mi kötü mü bilemedim.
Oyunda iki taraf bulunuyor ve beş farklı ırk bulunuyor. Her iki tarafın da kendine ait, özel sınıfları var. Her sınıfın da kendi altında üçe ayrılan uzmanlık alanı var. Görev yaparken seçtiğiniz yollar da oyunun geri kalanını komple etkileyecek türden. Yani anlayacağınız oyunun kendi içinde kişiselleşebilien ve özelleşebilen oldukça yanı mevcut. Özellikle hikaye anlatımı, genelde asya menşeili DVO’lardan beklenmeyecek şekilde iyi. Görev yaparken gerçekten bir süre sonra, bitse de gitsek moduna dönüyor belki ama rakiplerine kıyasla başarılı diyebilirim.
Black Gold, aksiyona dayalı bir DVO, yani bundan kastım, öyle adamı seçeyim, yeteneğe tıkladıkça, adamın canı gitsin değil, o yeteneği denk getirmek için terler akıtmanız gereken bir oyun. Ayrıca sahip olduğunuz yetenekleri birleştirerek, yeni yetenekler üretmek de gayet zevkli.
Oyunu bu yıl içerisinde Avrupa’ya beklemek hayal olsa da, önümüzdeki sene için ümitliyim ben. Siz de beklerken buradan yakın, buyurun lütfen; //bit.ly/1jrGGIs
Phantasy Star Online 2
Phantasy Star Online’ın devamı niteliğindeki oyun özellikle anime severlerin ilgisini çekecek gibi. Aslında oyun bana çok garip hisler verdi. Tam Final Fantasy ve Anime kültürünü karıştırmışlar diyordum, yerde Osmanlı’dan kalma halıları görünce dumura uğradım J
Oyun da gerek yetenekler, gerekse oynanış şekli olsun. Klasik DVO’lardan pek bir farkı yok. Biraz makyajlanmış halleri sadece. Sınıf sayısı bana biraz az geldi. Oyunda Hunter Ranger, Braver ve Force’dan oluşan dört sınıf bulunuyor, bunun dışında Figher, Gunner ve Techtor diye de üç tane gelişmiş sınıf var.

Oyun Asya da tutsa da kısa vadede Avrupa ve Amerika için bir plan gözükmüyor. Onun yerine bu yaz iOS ve Android’e gelmesi gündemde Japonya için. Şu an zaten hali hazırda Windows’un dışında PS Vita için de yayınlanmış durumda. Eh arkasında Sega var sonuçta, olsun o kadar. Siz yine de belki bir gün gelir, bir göz atayım diyorsanız, sıradaki parça sizler için; //www.youtube.com/watch?v=az7gD1wCguQ
Lineage Eternal: Twilight Resistance
2011 gibi duyurusu yapılan ve o zamanlar da 3 senedir aslında yapıldığı söylenen oyun tabii ki hala çıkmadı. Oyun hala geliştirme aşamasında ve zar zor gelen açıklamalarla heyecanımızı bastırmaya çalışıyoruz. İlk iki oyunun aksine, Lineage Eternal: Twilight Resistance Hack’N Slash oynanışıyla Diablo 3’e oldukça benziyor. Tabii ki izometrik bir kamera açısıyla oynuyoruz oyunu.
Oyunda NCSoft tarafından patenti alınan Drag And Hold teknolojisi kullanılıyor. Bu oyun içerisinde sadece kullanacağınız yeteneği spamlemek durumunda kalmıyor, hangi açıyla nasıl kullanacağınızı da seçmeniz gerekiyor.

Oyunda çevreyi de dövüş sisteminizin içine yedirip kullanabiliyorsunuz. Örneğin yerdeki varilleri düşmanlarınızın kafasına geçirip, uzaktan çalışabiliyorsunuz.
Ne yazık ki oyunun hayatımıza girmesine en az daha bir 2 sene var gibi gözüküyor. Beklemeye değer mi isterseniz şu videoyu izledikten sonra siz karar verin; //bit.ly/1fggfy3
BLACK DESERT
SONUNDA, NEFES ALACAK BİR YER
Eğer siz de “instance”lara gömülmüş, tek olarak ilerlemenin yeterli olduğu DVO’lardan sıkıldıysanız, sıkıntınızı giderebilecek bir dünya Black Desert. Bir oyundan çok bir dünya diyorum, çünkü Black Desert’ın bugüne kadar çıkan her türlü içeriği bu atmosferi tanıtmak üstüne kurulu. Gerçi kullanılan en büyük karşı argüman “Hayır, grafik motoru burada esas olan” oluyor ama be arkadaş, derdin grafik motoruysa bir evin içinde terzinin ölçü almasının anlamı nedir? Alakasız bir evin içinde sohbet eden 4 adet NPC’yi ne yapacağız ki biz? Derdimiz ne zamandan beri kapalı kapılar ardındakiler oldu? Demek ki Black Desert’ın grafik dışında bizlere göstermek istediği şeyler var.

ARKASINDA KİM VAR?
Gelelim Black Desert’ın kimliğine. 2010 yılında kurulmuş olan PearlAbyys adlı bir Kore firmasının ilk oyunu aslında. An itibariyle kapalı betada olan oyun emekleme seviyesinde gibi görünse de aslında perde arkasında hızlı şekilde yapımına devam ediliyor. Temelde oyun, iki toprak parçası ve iki farklı taraf üstüne kurulu. Bunlar Calpheon Cumhuriyeti ve Valencia Krallığı. İki bölge de yer şekilleri, iklik ve kültür olarak birbirilerinden farklı. Ama Black Desert bir RvR değil. Yani iki taraf birbiriyle amansız bir savaş içinde değil, iki tarafın ırkları ve sınıfları kalıplara sıkışmıyor.
Benzer yapıya sahip ilk oyun benim için Star Wars Galaxies olmuştur. Tarafını kendin seçebilmek, ya da tarafsız olabilmek. İşte Black Desert, bu konuda benim kanımı kaynatan oyunlardan. Çünkü yapımcıların iddiasına göre herhangi bir NPC’yi, herhangi bir tarafı kendinize dost edinebiliyorsunuz. Bu konuda herhangi bir sınırlama yok. Kararlar sizin. Yerleşeceğiniz yeri de, kimin yanında savaşacağınızı da kendiniz seçiyorsunuz.

DÜNYANIN PARÇASI OLMAK
Black Desert’ın en büyük iddiası, yukarıda bahsettiğim o atmosfer konusu. Çünkü insanların oyuna girip, hızlıca zindanları turlayıp, gerekli ekipmanları düşürüp kapatmalarını istemiyorlar. Mesela, ev sisteminde yapımcı Daeil Kim’in verdiği bir örnek var, güler misiniz ağlar mısınız bilinmez. “Ev kimisi için bir yatırımdır, kimisi için bir statü simgesidir. Hatta belki karakter başka bir karaktere aşık olmuştur ve evinin camından onu seyretmek istiyordur. Bu söylediklerim espri tabii ama, oyunumuzda camlardan dışarıyı seyredebiliyorsunuz.” diyor kendisi.
Ev sistemi, özellikle sandbox DVO’larda iaidiyet hisisni güçlendiren bir öğe olduğu için oyunun kapasitesiyle ilgili birçok detay sunuyor bize. Black Desert, şu anda şehirlere sabit konuşlandırılmış yaşam alanları sunuyor. Yani evler, bir imar planı çerçevesinde yaşayan bölgelerde konuşlandırılmış durumda. Siz de elinizdeki parayla açık arttırmaya giriyor, evleri satın almaya çalışıyorsunuz. Kim’in bahsettiği o “yatırım” kavramı burada ortaya çıkıyor işte. Tabii etrafta ev yapılabilir yeni alanların konulup konulmayacağı şu anda merak konusu. Ama Kore’ye özel sunulmuş olan kapalı betada ev sistemi böyle yürüyor.

Bir diğeri ise, açık dünya kısmında hiçbir instancing’in olmaması. Oyun, bu konuda tümüyle akıcı bir yapı sunuyor. Herkes aynı yerde, herkes her şeyi görebiliyor. Fazlara bölünmüyor, oyunun o yaşayan dünyasında kopukluk hissetmiyorsunuz. Zamane DVO’larına alışkın insanların garipseyeceği, çıplak karakterlerle zıplamayı sevenlerinse tüm atmosferi paramparça edeceği bir yapısı var yani. Ama zaten, oyunun genel yapısı bu tür oyuncuların mesafeli duracağı şekilde işleniyor.
Bahsettiğim ev sistemi, aslında güçlü ve kendini admaış loncaların arz-talep dengesini ellerinde tutmasını sağlıyor. Black Desert, zamanınızı vermeniz gereken bir oyun yani. Eğer zamanınızı gömmezseniz bir eviniz, kaliteli ekipmanlarınız, ya da oyun içi ekonomide bir yeriniz olmayabilir. Çünkü sandbox temelleri olan bir oyundan bekleneceği gibi, oyun içi ekonomi de oyuncu üzerinden gelişiyor.

Oyunun üretim kısmı, etraftan kaynak toplama, bunları işleme ve sonrasında ürünü üretme şeklinde ilerliyor. Oyunda kaynağı toplamak için kendiniz de zahmet edebilirsiniz, makul bir ücret karşılığında işçi de tutabilirsiniz. Betadan gelen bilgiler, etraftaki her türlü taş ya da ağacın bir şekilde toplanabildiğini gösteriyor. Yani alakasız yerlerde çıkan metal noktaları görmüyorsunuz. Ama bunların döngüsü kendi kendine oluyor. Siz ağaç ekmiyorsunuz yani.
AMA SAVAŞMAK ÖNEMLİ
Diğer bir konu ise, Black Desert’ın merkezinde aksiyonun, yani savaşmanın olması. Evet, üretim sistemi var ve evet, oyunda bununla ekonomik ya da rol yapma konusunda konum sahibi olabilirsiniz ama içerik genelde son seviyede elde edilecek şekilde planlanıyor. Bu sayfalarda gördüğünüz ArcheAge gibi üretici sınıfı yok yani.
An itibariyle 8 farklı sınıfın betada sunulduğu oyunda çıkışa kadar sayı 10’a çıkarılmaya çalışılıyor. Savaşçı ya da Büyücü sınıfları, cinsiyete göre ikiye ayrılıyorlar ve kullandıkları beceriler bunlara göre değişiyor. Daha herhangi bir şey taşa yazılmış değil, o nedenle bu kısımlara çok takılmayın derim. Yapımcılar, sürekli değişiklikler yapma niyetinde olduklarını belirtiyorlar.
Bunun yanında daha tam olarak çalışmayan binek üstünde savaşma mekaniği var ki, merak uyandıran ama tam olarak çalışmadan nefesimizi tutmayacağımız türden bir özellik. Oyunun dövüş yapısı ise, aksiyon oyunu olmasından mütevelli TAB ile hedef almaya bağlı değil. Bolca kaçınmanın, hedef almanın elzem olduğu yapı konsantrasyon gerektiriyor. Yapımcıların sunacağı alanlarda PvP yaparken, bağlantı problemlerinden dolayı saç baş yolmaya da hazırlıklı olun.

Yine benzer şekilde performansını sorgulayacağınız bir şey de kale savaşları. Üretim genelde ekipmanlara dayalı olsa da kuşatma araçları da inşa edebiliyorsunuz. Sonrasında bunlarla kalelere saldırmak mümkün. Fillerden, toplardan, mancınıklardan oluşan bir yelpazeyle 400’e 400 savaşlar mümkün kılınacak. Ama bu da,detayları şimdilik belirsiz olan özelliklerden.
Tabii bütün bunlara can veren grafik motorundan bahsetmemek olmaz. Ekip, 2010 yılında yola çıktıklarında geliştirmeye başlamışlar bu motoru ve şu anda, görsel olarak bir şölen sunuyor resmen size. Zaten bu grafik motoruyla birlikte Calpheon ve Valencia’nın iklimsel değişiklikleri daha çok göze batıyor. Esen rüzgarlar, kar fırtınaları, puslu gökyüzü ya da parlayan bir güneş. Hepsi doyurucu, hepsi size birer dolgu malzemesi olarak değil de gerçekten vakit ayırmanız gereken içerikler olarak sunuluyor. Bu ve diğer birçok sebep ile, Black Desert radarınızda olmayı hak ediyor işte. -Sarp
KÜNYE:
Yapım: PearlAbbys
Dağıtım: Daum (Kore)
Tür: RYO
Çıkış Tarihi: Tahminen 2014 (Kore)
Küresel Durum: İlk kapalı betasında
Batı Durumu: Dedikodular 2015 diyor, herhangi bir yapımcıyla anlaşılmış değil
BATI’NIN EN HAVALI DVO’LARI
Doğu’nun başarılı DVO’larına değindik ama geliştirilmesi beklenen tüm oyunlar onlar değiller. Benzer şekilde Batı’dan da güçlü adaylar geliyor. Zaten Portal’da yer veriyoruz sürekli onlara ama, tekrar bir derleyip göz atalım istedik. -Nurettin
EVERQUEST NEXT & LANDMARK
Şüphesiz bunca kaliteli yapım içinde hangi birini oynayacağımızı şaşıracağız. Beklenmedik sürprizlerden birisi Everquest haberi olmuştu. Wildstar ile grafik anlamında bir hayli benzerlik gösteren oyun açık dünya konusunda ondan daha da öteye gidiyor. Oyuncuların kararlarının değiştirdiği bir dünya iddiası sunan Everquest Next'te tanrıların koltuğu bile pek sağlam gözükmüyor. Sınıf konusunda ise bir hâyli esnek, büyü yapan bir hırsız ya da arkadaşını iyileştiren bir barbar açmak tamamen sizin hayalgücünüze kalmış durumda.
Landmark sıfatı ise oyunda materyal toplayıp, eşya üretip, kocaman şatolar kurabileceğiniz muazzam imkânlar sunuyor. Oyunlar için ayırdığımız bütün boş vaktimizi sömürebilecek bir oyun EQN & Landmark.
THE REPOPULATION
“Ultima Online gibisi halen gelmedi” diyen tayfadansanız uzun bekleyişiniz yakında sona erecek diyebilirim. Çünkü sandbox tabanlı olan The Repopulation ile Rhyldan adındaki gezegende insan ırkından son kalanlarla, medeniyeti tekrar kurmaya çalışacaksınız. Sadece evinizi değil isterseniz şehrinizi bile dikebileceksiniz. Hatta biraz daha abartıp ülkeler kurup ona bağlı şehirleri yönetebilecek ve diğer milletlere savaş açabileceksiniz.
Oyuncuların sadece savaşmaya odaklanmayacağı; üretim, politika, toplama, avcılık, evcilleştirme, eğlence gibi bir çok alt görevi bulunacak oyunun daha saymakla bitmeyecek özellikleri var. Grafikleri çok dert etmeyecekseniz aradığınız zenginlik bu olabilir.
STAR CITIZEN
En son topladıkları bağış 35 milyon dolardı, aylar öncesinden bahsediyorum tabii ki. Şimdi ne kadar olmuştur bilmiyorum (46 milyondalar şu anda -Sarp). Adamlar özel olarak tasarlanmış uzay gemilerini 15.000$'dan satıyorlar ve bunları alan çılgınlar da var. Konuya hızlı girdim biliyorum ama demek istediğim şu ki topladığı anormal bağış miktarı ile Star Citizen'ın şimdiye kadar çıkmış ve çıkabilecek en iyi uzay savaş/ticaret simülasyonu olması bekleniyor. Aylık ücret istemeyecek oyunu erkenden sipariş ederseniz oyundaki en ucuz gemiyi de almış sayılıp, üyeliğiniz etkin hale getirilecek.

Star Citizen'i farklı yapan nedir derseniz: tek galaktik sunucusu diyebilirim. Oyuncular farklı sunucularda oynamayacak, tek bir sunucu olacak ve alınan her karar bu evreni etkileyecek. Geminize atlayıp güneş sistemlerinde dolaşacaksınız, ticaret yapacak ve belki de savaşacaksınız. Geminizin içinde istediğiniz gibi gezmekle kalmayıp, ondan inip şehirleri bile keşfedebileceksiniz. Yeni nesil CryEngine ile geliştirilen oyunun grafikleri de üst düzey görsel sunarak gözlerimizi bayram ettirecek cinsten. 2015'te tam sürümü çıkması beklenen oyun benim şahsi favorilerimden.
PATHFINDER ONLINE
Değişik DVO'lardan biri de Pathfinder. EVE Online evrenindeki karakter mekaniklerini kendine örnek alan oyun masaüstü Pathfinder’ın fantastik evreninde geçiyor. Oyunda karakterinizi geliştirmek için sürekli yaratık kesmenize gerek yok. Çalışmak istediğiniz yeteneği seçiyorsunuz ve ister rol yaparken ya da ister çevrimdışı iken bile karakteriniz bunu çalışmaya devam ediyor. Yarı sandbox olacak oyunda evinizi, çiftliğinizi ya da şehrinizi kurmak tamamen size kalmış.
Kişisel PvP'den ziyade büyük savaşların kopacak ve klan kurmak politika yapmak ile eşdeğer olacak. Ticaret ise bir bölgeden bir bölgeye kervan taşıma şeklinde olacağı için çok canlı bir ekonomisinin olmasını bekliyorum. Kickstarter hedefine ulaştığı için oyunun bu sene çıkmasını ümit ediyoruz.
CAMELOT UNCHAINED
Dikkatinizi çekiyor mu? Çıkacak DVO'ların ortak özellikleri artık hep eşya üretimi, kendini evini kurma ve savaşlar üzerine olmaları. Camelot Unchained çıtayı biraz daha yukarı çekip savaş olayını krallığın krallığa karşı olduğu devasa bir boyuta uyguluyor. Şöyle diyelim, 500 ilâ 1000 arasında oyuncunun savaş alanında birbirlerine girdiklerini düşünün, aynı gerçek bir muharebe tecrübesi gibi. İşte Camelot'u benzerlerinden de farklı kılacak olan bu.
Bütün seviye tecrübeniz bu savaşlara yaptığınız katkıdan gelecek ve kendinizi bitmeyen bir mücadelenin içinde bulacaksınız. Toplamda üç krallık ve ondört ayrı ırkın olacağı oyunda kan gövdeyi götürecek gibi görünüyor.
















