Grey Goo İnceleme

Balçıkların Alçak Saldırısı

Bu yazı daha önce Oyungezer dergisinde yayınlanmıştır. Oyungezer'e abone olmak için hemen tıklayın.

İnsan uzun süre bir şey yemez ama sonra öyle bir an gelir o tek yiyecek için kıvranır, onu satan en yakın bakkal 5 kilometre uzakta olsa bile koşa koşa gitmeye razı olur ya. Kafa karıştırmayayım, en iyisi benim çikolata krizlerimi örnek vereyim. Ya da kışın hiç içmememe rağmen yazın nadiren ve aniden bastıran kola krizlerim olsun... Starcraft dışında uzun süreden beri gerçek zamanlı strateji oynamayan ben Grey Goo adlı garip isimli ve garip ırkları olan oyunu oynarken öyle bir ruh haline büründüm. Aş ermekle falan pek alakası da yok durumun aslında, çünkü nedense piyasada doğru düzgün GZS yok, hatta çıkmıyor bile denilebilir. O yüzden Grey Goo bu yoklukta iyi giden... aslında itiraf etmem lazım, gayet de güzel bir oyun.

grey-goo-1

EVREN Mİ? HADİ ELE GEÇİRELİM!

Beta denen ırk "The Silent Ones" (Doctor Who geldi hemen aklıma) denen gizemli bir ırk tarafından az kalsın yok edilecek iken onların ellerinden kaçarak Ecosystem 09'a geliyorlar. Kaçtıkları son gemiyi parçalayarak medeniyetlerinin ilk temellerini burada atıyorlar. Skycrane adında haritaya yayılmalarını sağlayan ve gökten teçhizat taşıyan üniteleri bel kemikleri. Oyun çok tutarsa şu Silent Ones'tan bir ek paket hikâyesi çıkar gibime geliyor.

İnsanlar'ın hikâyesi süper saçma. Yüzyıllar boyunca galaksinin uç bölgelerine gitmeye çalıştıktan sonra insanlar sadece daha fazla savaş bulunca çok üzülmüş, o yüzden dünyaya geri dönerek (ulan bir tane mi yaşanacak gezegen bulamadınız bre zındıklar!) insanlıktan geri kalan kırıntıları korumaya karar vermişler. Tam iyi bari biraz adam olmuşuz derken ve en güçlü silahlarını yok ederlerken insanlar aslında en tehlikeli silahın "insan" olduğunu anlamışlar (biri beni vursun lütfen). Savaş insan doğasının bir ürünüymüş. O yüzden hayatta kalmak için yıktıkları teknolojiyi tekrardan kurmaya başlamışlar!

grey-goo-2

Grey Goo oyunun en mantıklı yaratığı aslında. Şöyle ki bugün insanlığın galaksi içindeki imkânsız mesafelerde kolonize olması için sürekli üs kurarak genişleyen robotların kullanılması en kabul edilir tezdir. Grey Goo mikroskobik küçüklükte nano parçacıklarından oluşan robotların bir araya gelmesinden oluşuyor. Bir nevi T-1000 gibi düşünebilirsiniz aslında. İstediği şekli rahatlıkla alabildiği için galaksi keşiflerinin öncü birliği, insan tasarımı bir deney. Ama artık bilinç kazanarak yaratıcısını yok etmek için geri geliyor.

ESKİ GÜNLERE GERİ DÖNÜŞ

Grey Goo'yu şu anki piyasanın kralı Starcraft 2'den ayıran en büyük özellik, Blizzard'ın oyunu mikro yönetim temelli ise Grey Goo'nun makro yönetim üzerine kurulu olması. Zaten oyunu zevkli yapan kısım da bu. O kadar uzun süre Starcraft hegemonyasında GZS oynadıktan sonra Command & Conquer ya da Age of Empires tarzında oyuna susamışım resmen. Grey Goo sizin dakikada kaç defa fareye tıkladığınızı umursamıyor. Ürettiğin birimleri parça parça bölüp müthiş bir detayla (SC oyuncularının takdir ettiğim yönüdür) ayrı ayrı saldırtmanı da istemiyor. Haritadaki Catalsyt'i ele geçirip, ordunu basıp saldırmanı bekliyor o kadar. “Ateşle & Unut” tarzında diyebilirim.

Birimlere gelince Grey Goo her ne kadar yaratıcı bir ırk olsa da Beta ve İnsanlar birbirine benziyor diyebilirim, en azından ünite olarak. Beta üs kurarken klasik git, yerleş ve genişle taktiğini kullanıyor. İnsanlar ise kurdukları duvarlar ve kuleler ile genişlerken daha yavaş ama rahat bırakılırlarsa zehirli sarmaşık gibi her yere musallat olabiliyorlar. Goo ise en eğlencelileri diyebilirim. Mother Goo ile oyuna başlıyorsunuz ve o bölünerek başka bir Mother Goo oluşturuyor. Catalsyt noktalarına yerleştikten sonra Mother Goo'lar üçe ayrılmaya başlıyorlar ve siz de onları istediğiniz askeri birimlere çevirebiliyorsunuz. O yüzden Grey Goo müthiş mobil bir ırk, her an her yerde karşınıza farklı bir formda çıkabiliyorlar. Saldıran ünitelerin tipine göre form değiştirebiliyorlar ki bu da onları aşırı tehlikeli yapıyor. Zayıf yönleri ise Mother Goo'lar çok açıkta duruyor, harita kontrolünü biraz kaybettiğiniz anda aradan sızan askeri bir birlik ordunuzun omurgasını dal gibi kırabilir.

grey-goo-3

Oyunda birlikler hafif, ağır ve hava birlikleri olarak üçe ayrılıyor. Bunların dışında bina üretimi ve araştırma sekmeleriniz ekranın hemen ortasında olduğundan hem oyunu izleyip hem de rahatlıkla üretim yapma lüksüne sahipsiniz. Tek bir üretim maddesi olduğu için neye ne kadar ödeyeceğim diye düşünmüyorsunuz. Catalyst çıkarış hızınız artı değerdeyse yeteri kadar birim üretmiyorsunuz, eksi değerdeyse kazandığınızdan daha fazla harcıyorsunuz, sabit ise gelir ve gideriniz bir demek oluyor. Gayet basit ve kafa karıştırmayan bir sistem.

Oyunun ara sinematikleri çok iyi, insan ırkı ile biraz dalga geçmiş olsam da hikâye örgüsü ve hikâyeyi size sunuş şekli çoğu yerde Red Alert serisini hatırlatacaktır. Bunun aslında yadırganacak bir kısmı yok çünkü oyunu yapan firma Petroglyph büyük çoğunluğu eski Westwood çalışanlarından oluşan uzman, hatta baya baya dinozor bir ekipten oluşuyor. Mikro yönetim olmaması oyunu çok zorlaştırmıyor, oyun stili 90'ların klasikleri gibi ordu bas gönder mantığı kadar kolay da değil (tamam 90'lara benziyor orası ayrı konu). Hangi üniteyi nerede kullanacağınızı çözmek ya da haritalarda nasıl genişleyeceğiniz konusunda uzmanlaşmak halen belirli bir oyun süresi ve beceri isteyen detaylar.

grey-goo-4

Bütün bu dediklerimi art arda dizerseniz Grey Goo strateji sevenlerin kesinlikle denemesi gereken bir oyun. Eski bir oyuncu iseniz 90'ların tadını almak için, yeni bir oyuncu iseniz de "Neymiş bu başımın etini yedikleri 90'ları oyunları?" diyerek deneyebilirsiniz. Her iki taraf için kazançlı ve eğlenceli bir seçim olacaktır. Steam fiyatı 75 lira fazla gibi durabilir ama oyunun kalitesine bakarsanız az bile ödediğinizi göreceksiniz.

NOT