Yaklaşık… durun bakayım, 2 senedir… Yaklaşık 2 senedir OGZ Online’ın dijital sayfalarından size el sallamaktayım. Bu süre zarfında çeşit çeşit oyun haberi, makale, ilk bakış vs yazmışımdır. Ama ister istemez gönlüm hep RYO ve Adventure oyunlarını bir adım öne taşıyıveriyor. Onların haberlerini daha bir şevkle ve istekle giriyorum, yalan yok. (Geralt mı lan o?)
Gel gelelim ne zaman bu iki türe dair haberlerin altına baksam şu yorumu görüyorum. “Türkçe altyazı olsaydı iyiydi,” ya da “Türkçe altyazı yoksa oynamam.” Peki, şimdi soruyorum size: Neden? Çünkü İngilizce bilmiyorum, diyeceksiniz hemen. Hatta dediniz bile! (Sen, kırmızı kazaklı! Hiç saklanma, duydum bile.) E, iyi de, biz de bilmiyorduk ki?
Benim şu anda Oyungezer’de serbest yazarlık dışında ne iş yaptığımı bileniniz var mı? Çevirmenim ben… İthaki Yayınları, MonoKL ve Kayıp Rıhtım sitesi için çevirmenlik yapıyorum. Ray Bradbury, Neil Gaiman, Margaret Atwood, John Scalzi, Patrick Rothfuss, Margaret Weiss imzalı nice kısa hikâyeyi, koca koca romanları, uzun uzun röportajları çeviriyorum. Andrzej Sapkowski’nin yazdığı Witcher öykülerini, Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi üzerine yazdığı çalışmaları sırf zevk olsun diye dilimize kazandırıyorum.
Peki ben bu kadar iyi İngilizceyi nereden, nasıl öğrendim dersiniz? Pahalı kolejlere mi gittim, yurtdışında eğitim mi aldım, bölümünü mü okudum? Hayır… Oyun oynadım. Bol bol RYO ve Adventure oynadım. Hem de elimde basit bir sözlükle… Hani Longman’in şu sarı cep sözlükleri vardır ya… ta kendisiyle işte.

Dikkatlice kayıp düşünüz!
Fallout’da Tandi’yi nasıl güldürebilirim, Grim Fandango’da Meche’yi nasıl ikna edebilirim, Baldur’s Gate’de Irenicus’a nefretimi nasıl kusabilirim, Monkey Island’ta “o güzel deri ceketleri” nasıl yutturabilirim, Planescape: Torment’ta Ravel’in sorusuna ne demeliyim… diye diye, sözlüğü karıştıra karıştıra ben o İngilizceyi söktüm. Tembellik etmedim, başkası çevirsin diye beklemedim, anlamadığım diyaloglara tık tık basıp oyunu Fikirsiz Fikri gibi oynamadım ve Allah’a çok şükür bugünlere geldim.
Şimdi size son bir soru daha: Sizin benden neyiniz eksik? Benim zamanımda Google daha yoktu, bugün bir tıkla erişebildiğimiz online sözlükler henüz hayal bile edilmemişti. Şu anda sahip olduğunuz imkanların yarısına, hatta çeyreğine bile sahip değildim. Eksiğiniz yok… kocaman bir avantajız var aksine.
Bugün o sözlüğü alın, benim yaptığımı yapın ve ileride kendi kendini geliştirmiş çok daha dolu, çok daha yetkin bir birey olun. Pişman olmazsınız.
End of transmission…
















