Imperial March'ı verin damardan
Devamını oku4D Sports Driving yine kendine bir kenar bulsun, Test Drive da sırtını yine başka bir kenara yaslasın... Hıza, arabalara, öncekilerden değişik sürüş motoruna, oyun içi soundtrack olayında bir devrime ve de en önemlisi “sürüş zevkine” olan hasretimizi sanki patlamış bir volkan gibi (hani Volkan’ın köşesi ya, kıyak geçiyorum hacıma) karşılayan Need for Speed’i kaleme alıyorum şu anda...
Evet, konsol dünyasını 1994, PC dünyasını ise 1995’de alt üst eden bir yarış oyunuydu Need for Speed... Full adı “Road and Track Presents: Need for Speed” olan bu muhteşem oyunu ilk oynadığımda daha ben “Road and Track”’in dergi olduğunu falan bile bilmiyordum... İnternet bile yoktu evimizde. Ama Need for Speed’in namını duymuştum... O sıralar Amerika’ya yeni taşınmış dayımdan herkes bir şeyler istiyordu, ben de düşünüp taşınıp “Need for Speed” istemiştim... Evet, oyunum ta Amerika’dan Türkiye’ye, orijinal bir şekilde, büyük kutusuyla postalanmıştı... O kadar araba manyağıyım işte çocukluktan beri. Tabii ki 95 yılında da ailenizin asfalt ağlatan yazarı Gök modunda, PC Oyun dergisinde bu oyunun incelemesini yapmıştım... Evet, 17 sene önceki bir inceleme... Bu kısa yazımda da her konu paragrafı sonunda, vakt-i zamanında ne demişim onu eklemek istiyorum. Maksat değişiklik ve fantezi olsun...
AH O GRAFİKLER
Eski yazıma baktım da, o sıralar oyunu, çok popüler olan Screamer 2 isimli oyunla kıyaslamışım ve NFS, Screamer 2’yi ezmiş geçmiş. Ehueueh... Özellikle grafik konusunda sanırım kaplamalar ve o değişik görseller açısından oyun çığır açmıştı. Tabii ki oyun başlamadan evvel gösterilen, o zamanlar “dijitize edilmiş görüntüler” dediğimiz videolar da cabası. Benim gibi araba manyağı çocuklara öyle spin atan Corvette’ler, Ferrari Testarossa’lar falan gösterince, daha sonra da o güzelim oyunda aynı şeyleri karşımıza güzel bir şekilde sununca, resmen cenneti evimize getirmişti EA. Özellikle ön plana çıkartılan o Dodge Viper ve Corvette ZR1, Amerikan kültürüne ve ürünlerine olan aşkımı katlamakta ve Amerikan Fanboyu olmamda büyük rol oynamıştı. 95’de grafikler hakkında aynen şu lafı etmişim: “Sabahtan beri grafiklerin mükemmelliğinden bahsediyorum. Eğer bilgisayarınız iyiyse oyunu mutlaka 640x480 grafik modunda oynamalısınız. Gözlerinize inanamayacaksınız. Eğer hızlı bir bilgisayarıınız varsa bu oyundan sonsuz zevk alabilirsiniz. Ayrıca yükleme anındaki araba resimleri de tek kelimeyle muhteşem. Süper netlikte olan bu araba resimlerine bakmak için bile bu oyuun alabilirsiniz.” Ehueuheuhe...
PEKİ YA OYNANABİLİRLİK...
NFS’in zamanın diğer yarış oyunlarından büyük bir farkı da hiç şüphesiz “manzaralı açık yolda sürüş keyfi” olayıydı bence. Diğer yarış oyunlarında etrafta genelde tekrarlanan binalar, aynı yapılar, aynı arabalar sıkmaya başlıyordu. NFS ise öyle değildi, bir noktadan diğerine giderken, bir gördüğümüz şeyi bir daha görmüyorduk... Hatta o iki nokta arası üçe bölünmüştü, üç ayrı yarış şeklinde olaya dalıyorduk. Trafikte karşınıza çıkan, normal sürücüler falan resmen bizlere “araba sürme hissini” veriyordu. Kokpit kamerasının, zamanıın en iyisi olması, arabaların daha bir oturaklı olması (ve maalesef 2012’de çıkan NFS Most Wanted’daki gibi karton araba gibi sağa sola uçmaması), her arabanın sürüş hissiyatının diğerinen farklı olması gibi şeyler, NFS’i rakiplerinin çok önüne koyuyordu. Zaten sonradan öğrenmiştim, adamlar Road and Track dergisi ile o yüzden ortak bir çalışma yapmışlar, her arabanın sürüşü diğerinden farklı olsun, ve oyun genel olarak daha gerçekçi olsun diye... Hey yavrum hey beaaaaa... Tabii ki o polis kovalamacalarını falan hesaba bile katmadım henüz. Bir de onları eklerseniz ohoooo... 16’lık Gök++ olarak zamanında şunu demişiz: “Tek kelimeyle mükemmel bir oynanabilirliği var bu oyunun. Yani bir başladınız mı kendinizi oyundan çekip kurtarmanız biraz zor oluyor. Hani çekirdek yemeye başlarsınız da bir daha bırakamazsınız ya, işte aynen onun gibi.” Evet, bu arada gördüğünüz üzere oyun içinde yiyecek muhabbeti yapmaya 17 sene evvel başlamışım. Ağaç yaşken eğilmiş ne diyelim. :)
SES VE MÜZİK
Sanırım o sıralar hiç bir yarış oyununun soundtrack’i NFS soundtrack’i kadar iyi değildi arkadaşlar. Hatta belki de hiç bir oyununki o kadar iyi değildi. O riffler falan beni direkman havaya sokmaya yetiyordu. Ses efektleri de çok başarılı idi, zamanına göre tabi. Zaten oyunun kapağına da “Dolby Surround” diye boşuna basmamışlardır sanırım... Trafikte diğer arabaların seslerinden tutun, kendi arabanızın motor ve lastik seslerine kadar her şey aşmış vaziyette idi. Görünen o ki, 16’lık junior Gök’e acayip gaz vermiş: “Dediğim gibi müzikler rock ağırlıklı ve ultra süper mükemmel ve dehşet. Acayip gaza getiriyor. Sırf müzikleri dinlemek için bile bu oyunu alabilirsiniz. Bu oyunda her şeyin olduğu gibi ses efektlerinin de süper olması çok doğal. Hele o rampalardan uçtuktan sonra yere düştüğünüzde çıkan o arka tamponu vurma sesine bayılıyorum. Ayrıca 3D ses özelliği kullanması da bir artı tabii ki.” :) 3D ses özelliği kullanması neymiş lan... Hahahaha...
ÇOK ÖZEL
Evet, Need for Speed, benim için hep çok özel ve çok güzel bir oyun olmuştur, hayatımın sonuna kadar da kalbimde yeri apayrıdır. Bana araba sevdasını aşılamış en önemli oyun sanırım budur... Serinin bütün oyunlarını çeşitli dergilerde inceledim, hiç birini es geçmedim. Bazı oyunlar iyiydi, bazılarını pek beğenmedim. Ama NFS, NFS’dir, yeri apayrıdır benim için. Bu nostaljik yazıda da hayatımı değiştirmekte rolü bulunan bu güzel oyunu tekrardan kısaca incelediğim için kendimi mutlu ve huzurlu hissediyorum. Böyle enteresan bir mutluluk var içimde. Hani böyle çekirdek yerken bazen uzaklara dalarsınız da çekirdek tabağına bakmadan, elinizi oraya götürüp çektiğiniz çekirdeği elinize ilk aldığınızda ve çekirdeğin büyük olduğunu anladığınızda “ulan ne bahtlı adamım, bakmadan büyük çekirdek çektim” dersiniz ve mutluluk duyarsınız ya, işte o türden bir mutluluk. Eheuueuhe.
SONUÇ
Oyuna 17 sene önce 95 puan vermişim, puanım da hala değişmiş değil... :) Zamanının en başarılı yarış oyunuydu, hala şimdi bile açıp oynayabilirim yani o derece güzel bir oyundu. Tabi şimdi oyunu açıp oynasam, daha ziyade nostalji yapmak için, 16 yaşındaki hayatımı ve o sıralar olan biteni hatırlamak için oynarım ama zaten Son Jeton bölümünün de olayı bu... Sonuç olarak yazımı yine ilk inceleme yazımdaki sonuç ibaresi ile bitirmek istiyorum: “Sonuç olarak Need for Speed kesinlikle alınması gereken bir oyun. Mutlaka alın.”