Steam Next Fest'te Mutlaka Denemeniz Gereken 26 Demo Önerisi

Bu demolar kaçmaz

22 Haziran'a kadar sürecek olan Steam Next Fest'te neredeyse 700'ün üzerinde oyunun demosu sunulmuş durumda. Bunların hepsini denemeye elbette zaman yetmez, o yüzden ben de İpek Atam ve İhsan Tatari'ye en sevdikleri demoları sordum, aşağıdaki gibi güzel bir liste çıkardık ortaya. Bu listedeki demolara mutlaka bir şans verin diyorum, eminim ki pişman olmayacaksınız.

Görsellere tıklayarak oyunların Steam sayfalarını açabilirsiniz.

They Always Run

Üç kollu, mutant bir ödül avcısını yönettiğimiz They Always Run, aksiyonu ve dövüş mekanikleriyle öne çıkan bir yapım. Avcımız üçüncü bir kola sahip olduğu için bu ona dövüşlerde bariz bir avantaj sağlıyor. Blok yapan düşmanlara üçüncü kolumuzla vurup dengelerini bozabiliyoruz, tel örgülere Örümcek Adam misali tırmanabiliyoruz, aynı anda üç tabanca kullanabiliyoruz gibi gibi… Oyunun kontrolleri ilk başta biraz zor gelse de çabucak alışıyorsunuz, sonrasında da kendinizi aksiyon ve platform öğelerine kaptırıveriyorsunuz zaten. Demonun 1 saate yakın bir oynanış süresi sunması da bir diğer artısı. Muazzam piksel grafiklerini de unutmamak gerek tabii… - İhsan

Tiny Thor

Piksel grafikli, 2D bir aksiyon-platform oyunu olan Tiny Thor’un en cazip yanı fırtınalar tanrısının ünlü çekici Mjölnir’i kullanabilmek sanırım. Çekicimizle istediğimiz yöne hedef alabiliyor, sonra da tüm gücümüzle fırlatarak etrafta sekmesini sağlıyoruz. Duvarlardan, köşelerden, düşmanlardan seken Mjölnir hem küçük bulmacaları çözmemize hem kapıları açmamıza hem de etraftaki küçük canavarları yenmemize yardım ediyor. Beklediğimden daha eğlenceli çıktığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bu türden oyunları seviyorsanız denemeden geçmeyin. - İhsan

INCANTAMENTUM

Incantamentum son derece başarılı piksel grafiklerle ciddi anlamda tekinsiz ve ürkütücü bir atmosfer yaratmayı ve rahatsız edici bir hikaye anlatmayı başaran bir oyun. En azından demo kısmı bu işi hakkıyla yerine getiriyor. Viktorya Devri İngiltere'sinde geçen oyun benim aklıma yapı itibariyle Midsommar ve The Witch filmlerini getirdi... "Bizim buralarda yabancılar pek sevilmez."  - Eser

UnMetal

Metal Gear Solid oyunları ve 80’li yılların Rambo gibi aksiyon filmleriyle fena hâlde dalga geçen Unmetal çok komik, eğlenceli ve makara bir oyun. Bir yandan ilk Metal Gear’dakine benzer, izometrik bir haritada gizlice ilerleyip düşman askerlerini haklamaya çalışıyor, diğer yandan da kahramanımızın zevzekliklerine kahkahalarla gülüyorsunuz. Esprileri anlatıp da tadınızı kaçırmak istemiyorum, kendiniz görmeniz lazım. Gerçekten çok başarılı, ümit vadeden bir demo. En sevdiklerimden biri oldu şahsen. - İhsan

Lake

Death Stranding’ten sonra bir postacılık oyunu daha olmalıydı tabii. Bu sefer çok daha “bildiğimiz anlamda” postacılık yapacağız ama. Çocukluğunun geçtiği kasabaya dönüp burada 2 hafta tatil yapacak olan Meredith, bu 2 haftayı hem kasabayı dolaşıp evlere posta bırakarak, hem de çeşitli sosyal aktiviteler yaparak geçirecek. Oyun, kararları tamamen bize bırakacak ve Meredith’in geçireceği 2 haftayı biz belirleyeceğiz. “Klasik göl kenarı kasabası huzuru ve dinginliği yaşatan oyun”lardan (böyle bir kategori olmalı bence) biri olacak gibi duruyor. - İpek

Mayhem Brawler

Türk yapımı bir ilerlemeli dövüş oyunu olan Mayhem Brawler, hem grafikleri hem orijinal karakterleri hem de aksiyonuyla göğsümüzü kabartacak bir yapım olacak gibi duruyor. Kahramangiller sitesinin kurucusu Serkan Özay ve arkadaşlarının ellerinden çıkan yapım Final Fight, Street of Rage ve Cadillac & Dinasours gibi oyunları sevenleri ziyadesiyle memnun edecek diye tahmin ediyorum. - İhsan

BROK the InvestiGator

Klasik point and click adventure mekanikleriyle beat'em up türünü bir arada sunan, şimdiye kadar bir benzerini görmediğimiz tarzda bir oyun BROK. Demosunu oynayınca bile timsah boksör-dedektif Brok'u acayip seviyorsunuz. Bu oyunda her zaman beyninizi kullanmaya gerek yok, "yeter be" deyip tekme tokat dalabiliyorsunuz da karşınızdakilere. Demoyu bitirip oyunun yapımcısı COWCATGames'e Twitter'dan yazarsanız size ilk oyunu olan Demetrios'u da ücretsiz veriyor :) - Eser

Greak: Memories of Azur

Meksikalı bir ekibin geliştirmekte olduğu Greak, ikinci bir Ori vakası olacak gibi duruyor. Duygusal hikâye, güzel müzikler ve inanılmaz gözüken grafik tasarımı, oldukça akıcı bir oynanışla birleşiyor. 3 kardeşin hikâyesini anlatacak olan oyunda, kardeşler arasında istediğimiz zaman geçiş yapmak mümkün. Ayrıca kardeşlerin yeteneklerinin tamamen farklı olduğunu ve her birinin farklı bir deneyim yaşattığını da ekleyeyim. Özellikle Ori sevenler Greak’i yakından takibe alsınlar derim. - İpek

There Is No Light

Bu oyun aslında geçen festivalde de vardı. Ama bu kez farklı bir bölgede geçen, yeni bir demoyla karşımızda. There Is No Light’da kıyamet sonrası dünyada metro tünellerine sığınan insanlar kendilerini buradaki onlarca mutanttan, tuhaf yaratıklardan ve korkunç canavarlardan korumaya çalışıyor. Ama pek de başarılı oldukları söylenemez. Biz ise üç farklı silah kullanabilen, sessiz bir savaşçıyı yönetiyoruz. İşin püf noktası hangi canavara karşı hangi silahımızın daha etkili olduğunu bulmakta. Yumruklarımız hızlı düşmanlar, büyük kılıcımız zırhlılar karşısında daha kullanışlı olabiliyor mesela. Açıkçası önceki demoyu daha çok sevmiştim, daha etkileyici ve uzundu. Bu da fena değil ama kararınızı sadece bu bölüme göre vermeyin derim. - İhsan

Road 96

Bir yol hikâyesi olan Road 96’da, faşist rejim sebebiyle ülkeden kaçmayı planlayan bir ergensiniz. Bu yolculukta karşınıza bir dolu farklı durum çıkacak ve seçimlerinize göre yolculuğunuz şekillenecek. Her seferinde rastgele oluşturulacak olan oyun dünyasında etkileşime geçeceğiniz birçok karakter ve sapabileceğiniz birçok farklı yol olacak. Yapımcıların iddiasına göre her oyuncu kendi hikâyesini oluşturacak. Ben demoyu çok beğendim, müzikleri ve sanat yönetimini çok başarılı buldum, oyunu merakla bekliyorum. - İpek

Alex Kidd in Miracle World DX

Sega’nın Kirpi Sonic’ten önceki maskotuydu Alex Kidd. Bir dönem onun maceralarını konu alan bir sürü oyun yapılırdı. Bunların en ünlülerinden biri de Miracle World’tü. İşte ilk kez 1986’da boy gösteren bu popüler oyun da yakında yenilenmiş görselleriyle tekrar bizlerle olacak. Steam Festivali’ne son anda eklenen demosunu da oynayabiliyoruz şu sıralar hatta. Oyun nasıl hatırlıyorsam aynen öyle. Hem eğlenceli hem de kanser edici derecede zor. Ama zorluğu kontrollerin güdüklüğünden ve Alex Kidd’in zıplama mesafesini bir türlü kestirememenizden ileri geliyor. Bir de tek dokunuşta öldüren düşmanlar var tabii. Yine de zamanında severek oynadıysanız aynı tadı alacağınız garanti. Taş, Kâğıt, Makas oynayarak savaştığımız düşmanlar, helikopterimiz ve motosikletimiz falan yerini aynen koruyor. - İhsan

Terra Nil

Festivalin en iddialı oyunlarından biri olan Terra Nil, çoraklaşmış olan dünyaya yeniden hayat verme üzerine kurulu. Haritaya koyacağınız her bir makine toplam puanınızdan düştüğü için, makineleri stratejik düşünerek yerleştirmeniz ve plan yaparak oynamanız gerekiyor. Oynanış o kadar bağımlılık yapıcı ve gri haritanın yeşile boyanıp canlanmasını izlemek o kadar rahatlatıcı ki, Terra Nil tam sürüm çıktığında zaman kavramının yitirildiği oyunlardan biri olacak gibi gözüküyor. - İpek

Labyrinth City: Pierre the Maze Detective

Çocukken Gezgin Veli Nerede haritalarının başında saatler geçirir miydiniz siz de? Ya da Hidden Folks’u oynayıp sevmiş miydiniz? O zaman Labyrinth City tam sizin kaleminiz demektir. Bir çocuk kitabı serisinden uyarlanan oyunda Gezgin Veli Nerede haritalarını andıran, karman çorman, rengarenk ve bir sürü komik detayla dolu alanlarda dolaşıp nesnelerle etkileşime giriyor, bir yandan da bulmamız gereken şeyleri arıyoruz. Doğal olarak basit bir yapısı var ve daha çok çocuklara uygun bir oyun. Ama yine de değinmeden geçmeyelim dedik. - İhsan

Song of Iron

Viking temalı, yana kaymalı (side scrolling) bir aksiyon oyunu olan Song of Iron, festivaldeki en sağlam oyunlardan biri. Dövüşler son derece tatmin edici ve akıcı, görsellik, atmosfer, animasyonlar ve ses tasarımı çok başarılı. Demo bittiğinde oyunun tek kişinin eseri olduğunu öğrendim ve gözlerime inanamadım, o kadar söyleyeyim. Tam sürüm çıktığında çok ses getireceği şimdiden belli. - İpek

Kapital: Sparks of Revolution

Ne kadar kötü bir idareci olduğunuzu kanıtlamak ister misiniz? Burjuva sınıfını işçi sınıfıyla karşı karşıya getirip şehrinizde bir ayaklanma başlatılmasına sebep olmaya ne dersiniz? Meşaleler, yakılan evler, hükümet konağına fırlatılan yumurtalar, sivillere ateş açan polisler falan? Hmm? Cevabınız evetse Kapital’e buyurun.

Kapital’de savaş sonrası yıkılan bir kasabayı kelimenin tam anlamıyla küllerinden yeniden doğurmaya çalışıyoruz. Ama herkesi memnun etmek imkânsız. Yiyeceği önce kim alacak? Önce kimlere ev yapacaksınız? Az sayıdaki tahılı yiyecek için mi, yoksa alkol için mi kullanacaksınız? Bir tarafa hayır dediğinizde diğerlerini isyandan nasıl vazgeçireceksiniz? Tam bir keşmekeşler oyunu… - İhsan

Bear and Breakfast

Hep otel işleten bir ayı olmak istiyordunuz di mi? Bu oyunla hayallerinize kavuşacaksınız :P Kaynak toplama, inşa etme ve yönetme üzerine kurulu oyunda otel açıyor, farklı farklı odalar yapıyor, odaları dekore ediyor, yemek pişiriyor ve gelen konukları hoş tutmaya çalışıyoruz. Oyunun görselleri bayağı dikkat çekici, çizgi filmlerden fırlamış gibi, rengarenk ve sevimli. Stardew Valley ayarında, kafa dinlemenize ve stres atmanıza yarayacak oyunlardan biri olacak gibi duruyor. - İpek

Death Trash

Death Trash ilginç bir oyun. İlk Fallout’un Cthulhu-vari bir evrenle birleşmesinden oluşmuş gibi bir hâli var. Kıyamet sonrası bir dünyada, yeraltı sığınaklarında yaşayan insanlardan biriyiz. Bir hastalık kaptığımız için sığınaktan atılıyor ve dış dünyaya sürgüne yollanıyoruz. Dış dünya da dış dünya hani… Her yer “et” kaynıyor. Topraktan fışkıran, nabız gibi atan, kocaman et yığınları. Ve işin tuhaf tarafı iyileşmek için bu etleri yiyoruz (Öğk!)

Sığınaktan çıktığımızda Cthulhu’nun kafasını andıran, dokunaç suratlı dev bir yaratık bizden kendisine “arkadaş” bulmamızı istiyor. Biz de bir yandan hastalığımızı tedavi etmenin bir yolunu diğer yandan da et canavarımıza arkadaşlık edecek birilerini arıyoruz. RGP, gizlilik ve gerçek zamanlı çatışma öğeleri içeren, tuhaf ve bir o kadar da ilginç yapım. - İhsan

Warhammer 40,000: Battlesector

Warhammer 40K oyunları hep şans işi oluyor. Ya çok iyi çıkıyorlar ve başından kalkamıyorsunuz, ya da büyük hayal kırıklığına uğratıyorlar ve bir daha yüzüne bakmıyorsunuz. Battlesector adını nispeten iyi olanlar arasına yazdıracak gibi gözüküyor ne mutlu ki.

Sıra tabanlı bir strateji oyunu olan Battlesector’de Space Marine’lerin Blood Angels bölüklerinden birinin kontrolünü ele alıyor ve ardı arkası kesilmeyen Tyranid sürülerine karşı savaşıyoruz. “Sürü” kelimesinin hakkını vermiş yapımcılar; düşmanlar neredeyse hiç bitmiyor. Bir uzaylı ordusuyla savaştığınız hissini alabiliyorsunuz. Demoda 3 eğitim ve 2 senaryo bölümü mevcut. Birim çeşitliliği güzel. Çatışmalar eğlenceli. Türü seviyorsanız mutlaka deneyin. - İhsan

Animal Shelter Simulator

Her şeyin simülatörü varken neden daha önce birinin aklına gelmemiş de hayvan barınağı kurup işletme simülatörü yapılmamış acaba... Yardıma muhtaç, yaralı hayvanları barınağımıza alıp iyileştiriyor, bakımlarını yapıyor ve onlara kalıcı yuvalar bulmaya çalışırken, aynı zamanda barınağımızı genişletiyor ve yönetiyoruz. Maalesef demo çok ama çok sınırlı, 15 dakika filan sürüyor, ama oyunun tam sürümünün kabaca nasıl olacağını anlamaya yeterli. Beni ikna etti, 15 dakika oyunu istek listeme atmaya yetti. - İpek

White Shadows

Bu demo önerimiz de Limbo ve Inside türü 2D platform oyunlarını sevenlere gelsin. White Shadow’da makinelerle dolu, siyah-beyaz bir dünyada yarı insan-yarı hayvan bir canlı olan Ravengirl’ü (Kuzgunkız) yönetiyoruz. Oynanış beni çok da tatmin etmedi. Genel olarak sadece dümdüz koşup arada bir zıplıyor, bazen de bir kolu falan çekiyoruz. Ama oyunun hem sanat, hem çevre, hem de dünya tasarımı gerçekten çok başarılı. Siz ekranda ilerlerken başınızın üstünden devasa makineler uçuyor, ekranın ortasından bir tren geçiyor ve arka planda durmadan bir şeyler oluyor. Oyunun Inside’ı andıran, karanlık bir gelecek tasviri de var. Takibe almakta fayda var. - İhsan

Industria

Industria da geçen Steam Festivali’nde boy gösteren ama bu sefer farklı bir demoyla karşımıza çıkan oyunlardan. Baştan söyleyeyim, bu oyunun daha epey pişmesi gerekiyor. Çatışma mekanikleri biraz ham, FPS düşüşleri yaşanıyor, kontroller biraz hantal. Ama o atmosfer yok mu kardeşim, o atmosfer… İşte o her şeyi göz ardı etmenize yetiyor. Çünkü oyun buram buram Half-Life 2 kokuyor. Bunun sebebiyse Doğu Berlin’in terk edilmiş, robotlar basmış, orasından burasından tuhaf makineler fışkıran bir versiyonunda dolaşmamız. Şahsen ben bu oyundan umutluyum. Ama dediğim gibi, daha çok pişmesi gerekiyor. - İhsan

The Season of the Warlock

Komedi soslu, point-and-click tarzı macera oyunlarını sevenler toplansın. The Season of the Warlock hem esprileri, hem bulmacaları, hem de grafikleriyle bu türün başarılı bir örneği olmaya şimdiden aday. Edgar Alan Poe ve H. P. Lovecraft’ın öykülerinden esinlenen oyunda hem Lord Alistair’i hem de kâhyası Nigel’ı yönetiyoruz. Oyunda birbiriyle iç içe geçen iki hikâye bulunuyor ve birinde yaptığımız şeyler diğerine etki ediyor. Şimdiden en çok beklediğim klasik macera oyunları arasındaki yerini aldı bile. - İhsan

Deathtrap Dungeon: The Golden Room

Bugüne dek pek çok fantastik romana imza atan, Games Workshop’un kurucularından Ian Livingstone’un hikâyelerini konu alan The Golden Room, tamamen gerçek aktörlerle çekilmiş, film tadında bir macera oyunu (FMV). Hem görüntüler hem de oyunculuk epey iyi. Yanlış seçimde bulunduğunuz takdirde nalları dikmeniz de olası. Tek sıkıntısı ölünce bütün o sahneleri baştan izleme zorunluluğu… İlginizi çektiyse 1 GB’lık bu kısa demoya bir şans verebilirsiniz. - İhsan

KAPIA

Ben de hep ismi büyük harflerle yazılan oyunları seçiyorum sanki, BROK, Incantamentum ve şimdi de bu :) Kapia iki kişilik bir ekip, Letonyalı bir karı koca tarafından geliştiriliyor. Bir kız çocuğu ve dedesiyle birlikte Kapia'nın tuhaf apokaliptik dünyasında maceraya atılıyoruz. Reny ve Stefan birbirinden çok farklı karakterler olsa da nihayetinde bir aileler, demosu da oyunun beklediğim kadar güzel olacağını gösteriyor açıkçası. - Eser

Toem

Benim festivaldeki gözdem Toem oldu. Oyunların sanat eseri olması için büyük bütçeler gerekmediğinin kanıtlarından biri olmuş tam anlamıyla. Elle çizilmiş siyah beyaz dünyasına, karakterlerinin tatlılığına ve fotoğraf çekme mekaniğini oyunu içine çok güzel yedirmiş olmasına bayıldım gerçekten. İnanılmaz huzur verici, yaratıcı ve iyi hissettiren bir oyun, mutlaka bir göz atın. - İpek

Sable

E3'te Sable'ı gördüğümüzde ne hissettiyseniz demosunu oynayınca da aynı şeyi hissediyor insan. Bizi gerçekten de çok güzel bir oyun bekliyor. Benim o gösterimde çok da dikkatimi çekmemişti ama kamp sakinleriyle konuşurken Sable'ın düşüncelerini duymak gerçekten çok etkileyici bir hava kazandırmış oyuna. Hele gliding'i açınca tadından yenmez bir iş oldu. Yaklaşık 60 - 90 dakikalık bir tecrübe sunuyor ve daha fazlasını istetiyor. İlk günden Game Pass'e katılacak olması cidden çok önemli bir hamle, isminden sıkça söz ettirecek bir oyun olacağı şimdiden belli. - Eser

YORUMLAR
Parolamı Unuttum