Belki de son dönemlerin en popüler türlerinden birinde şimdi de sıra: Metroid ile Castlevania isimlerinin birleşmesiyle ortaya çıkan ve her iki oyunun da başlıca özelliklerini taşıyan, karakter geliştirmeye ve harita keşfine dayanan 2D platform oyunları bunlar.
Aşağıdaki oyunları henüz oynamadıysanız, satın aldığınız en ufak bir pişmanlık duymayacağınızı garanti ediyorum. Bu kadar da iddialıyım demek ki :)
Eminim ki gözleriniz bu listede hemen Hollow Knight'ı arayacak ama kendisinden zaten indirimlerin ilk gününde günün tavsiyesi olarak özel olarak bahsetmiştik, o yüzden listeye onu almadım.
Steam yaz indirimleri süresince önerdiğimiz tüm oyunlara topluca şuradan erişebileceğinizi de hatırlatayım.
The Messenger
The Messenger'ı oynamaya başladığınız ilk dakikalarda, hatta ilk birkaç saatte bunun bir Metroidvania oyunu olduğunu düşündürecek pek bir şeyle karşılaşmıyorsunuz. Grafiklerinden tutun, platform öğelerine kadar buram buram Ninja Gaiden kokan bir oyun diye düşünüyorsunuz ki gerçekte böyle olsaydı da The Messenger herhalde bu benzerliği bugüne kadar en iyi kotaran oyun olurdu.
Ama sonrasında olan oluyor ve müthiş bir sürpriz eşliğinde kendimizi inanılmaz bir metroidvania'nın içerisinde buluyoruz. Zaman yolculuğu temasını acayip başarılı biçimde yansıtan, içinde bulunduğumuz zamana bağlı olarak 8bit ile 16bit grafik ve müzikler arasında geçiş yapan bir oyun The Messenger. Açılan geçitleri kullanarak yeni özellikler kazanıyor ve bu özellikler sayesinde de yeni yerlere ulaşıyor, yeni bosslar pataklıyoruz.
Oyun tüm bunları son derece başarılı kontroller, ciddi anlamda harika müzikler ve çok özel bir espri anlayışıyla birlikte sunuyor. Kendisi benim için 2018'in bir numarasıdır efendim, bu kadar söylüyorum.
Ori and the Blind Forest
Moon Studios'un geliştirdiği ve Xbox Game Studios markası altında çıkan Ori and the Blind Forest daha ilk andan itibaren sizi grafiklerinin muhteşemliğiyle etkilemeyi başaracak zaten. Hüzünlü bir intronun ardındansa kusursuz bir metroidvania ile karşılaşacaksınız.
Kendine has dünyası, ciddi anlamda güzel müzikleri, sevimli karakterleri Ori and the Blind Forest'in ilk bakışta öne çıkan özellikleri. Ancak bu 'güzel' görüntünün altında ciddi anlamda zor bir oyun olduğunu da söylemeliyim, özellikle de yetenekleriniz arttıkça karşılaşacağınız bazı platform kısımları becerilerinizi ciddi anlamda test edecek (aklıma hemen sular yükselirken ağacın içerisinde yaptığımız kaçış kısmı geldi mesela).
Bu oyunu oynadıktan sonra Microsoft'un önümüzdeki dönemde en güvendiği oyunlardan biri olan Will of the Wisps'in çıkışını sabırsızlıkla beklemeye başlayacaksınız.
Bloodstained: Ritual of the Night
Metroidvania listesinde Castlevania dendiğinde akla ilk gelen isimlerden biri olan Koji Igarashi'nin bir oyunundan bahsetmek ilginç geliyor aslında. Sonuçta Iga ve Castlevania türünün önde gelen isimleri olmasa belki de Metroidvania diye bir tür ismi de olmayacaktı. Kendisi tüm zamanların en iyi Castlevania oyunlarından biri olarak kabul edilen Symphony of the Night'ın da yönetmenidir mesela.
Bloodstained: Ritual of the Night, Iga'nın Castlevania serisinin ruhani devamı olarak yapımcılığını ve yazarlığını üstlendiği çok yeni bir oyun. Kickstarter'da 5.5 milyon doların üzerinde para toplayarak bugüne kadarki en yüksek fonlardan birini elde eden oyun, bekleyenlerini kesinlikle üzmedi.
Demonik güçlere sahip olan kristaller kullanabilen Miriam'ın hikayesini anlatan oyun için neredeyse kusursuz diyebilirim. İnanılmaz çeşitli ekipman seçenekleri, muazzam büyük bir harita, son derece zeki biçimde tasarlanmış düşmanlar ve boss'lar, yetenek elde ettikçe erişebildiğimiz yeni bölgeler derken Castlevania havasını sonuna kadar hissettiren ve mutlaka oynanması gereken bir oyun bu.
Sundered
Sanırım Sundered'ın en büyük şanssızlığı o dönem çıkan diğer oyunların gölgesinde kalmış olması ve pek fazla göz önüne çıkamamasıydı. Halbuki Thunder Lotus Games, elle çizilmiş grafikleri ve Nors mitolojisini konu alan Jotun'la pek çok kişinin radarına girmeyi başarmıştı. Keşke şu oyunu daha fazla kişi bilse dediklerimden biridir Sundered.
Aynı Jotun gibi yine elle çizilmiş grafikler var karşımızda ve hikayesi de bizi Lovecraft mitosundan esinlenmiş diyarlara götürüyor, dokunaçları, vantuzları ve diğer tasarım öğeleriyle bu mitoslardan fırlamış duran yaratıkların karşısına çıkarıyor bizi. Zaten Sundered'ın bence en güçlü yanı da boss savaşlarında yatıyor bu yüzden, tasarımları ve mekanikleri gerçekten de çok iyi boss'lar bunlar.
Oyunu klasik metroidvania'lardan ayıran özellikler de var, düşmanların üzerimize tek tek değil de sürü halinde gelmesi bunlardan biri. Ayrıca yetenek ağacı da çok detaylı ve karakterimizi kaos yolunda geliştirerek bozabiliyor, üç farklı sondan birine ulaşabiliyoruz. Değişik bir deneyim arayanlara tavsiyemdir.
Iconoclasts
Iconoclasts ilk başta şirin mi şirin grafiklerine bakarak hafif bir hikaye anlatıyor, hatta hikayeyi geri planda tutarak metroidvania öğelerine, platform unsurlarına odaklanıyor diye düşünebileceğiniz ve bu yüzden de büyük bir hata yapacağınız bir oyun. Oyunun hikayesi hem derin, hem ciddi, yer yer dramatik, eğlenceli, duygusal, kısacası çok acayip.
Oyunda onlarca platform bulmacası ve birbirinden yaratıcı boss savaşları var. Bir metroidvania klasiği olarak elbette oyunda ilerledikçe yeni yetenekler kazanıyor ve bu yetenekler sayesinde de yeni yerlere erişiyor, eskisinden daha da zorlu platform bulmacalarıyla karşı karşıya geliyorsunuz.
Iconoclasts çizimleri ve animasyonlarıyla da dikkat çeken bir oyun ve oyunun belki de en büyük özelliği Joakim Sandberg'in 8 yıllık çalışmasının ürünü olması. Tutkuyla geliştirilmiş, tek bir kişinin tüm yeteneklerini ortaya koyduğu ve ortaya son derece başarılı bir iş çıkardığı Iconoclasts, bu indirim döneminin de kaçmaz oyunlarından birisi.
Sundered malesef dead cellsin gölgesinde kaldı