Farklı dünyalar, farklı roller.
Devamını okuMOBA türünün spot ışığı altında olduğu dönemlerde Dota ve League of Legends ikilisinin rekabeti uzun süre konuşulmuştu. Öyle ki iki oyun da kendine has kitlelerini oluşturmuş ve büyük espor turnuvaları düzenleyebilecek kadar genişlemişti.
Son dönemlerde Dota Auto Chess adındaki bir mod ile eski şaşaalı günlerine geri dönen Dota yine tanıdık bir yüzle karşı karşıya…
Tabi burada bu rekabete değinmeden geçmek neredeyse imkansız. Bildiğiniz üzere Valve, kendi logosuna sahip ilk Auto Chess oyununu yapacağını duyurduğunda, Riot Games’den de benzer bir açıklama gelmişti. “Ofisteki Riot’çular deli gibi Auto Chess oyunuyor” ifadelerini barındıran bu blog girdisi oyun dünyasını ikiye bölerek ‘yine içerik çalıyorlar’ ifadelerinin türemesine sebep olmuştu. Fakat ben bu durumu rekabeti artıracak ve Auto Chess türünün gelişmesini sağlayacak, bir şans olarak değerlendiriyorum.
“Taktik Savaşları”
League of Legends, karakterleri ve evreni ile Auto Chess türüne oldukça uygun bir oyun. Riot Games de elindeki bu fırsatı değerlendirmek için hızlı bir geliştirme sürecinin ardından Taktik Savaşları’nı herkesin beğenisine sundu. Henüz “açık beta” süreci kapsamında nitelendirebileceğimiz oyuna, yine League of Legends sunucusu üzerinden erişebiliyorsunuz.
Temelinde klasik Auto Chess mekaniklerini barındıran Taktik Savaşları’nın rakiplerine göre eksileri de artıları da mevcut. Bugün kendisini özellikle PC’deki diğer Auto Chess oyunu Dota Underlords ile sık sık kıyaslayacağım. Meramımı belirttiğime göre izninizle bu artı ve eksilere sırayla değinmek istiyorum.
Öncelikle oyunun tasarımı ve grafikleri, Dota Underlords’a nazaran oldukça yerli yerinde. Mobil oyun olduğunu yüz metre öteden belli eden Underlords, Taktik Savaşları’nın yanında maalesef sınıfta kalıyor. LoL’den alıştığımız akıcı animasyonlar, yumuşak grafikler ve çok daha fazlası tahtanıza keyifle bakmanıza olanak sağlıyor.
Seversiniz ya da sevmezsiniz, Auto Chess türünün temelinde RNG mekanikleri yatıyor. Tamamen olasılık ve şans üzerine kurulu bu sistemi bence çok iyi işliyor Taktik Savaşları. Fakat bu mekaniklerin dinamiklerini tersine çeviren bir durum var: karakterler.
Taktik Savaşları, karakter konusunda pek cömert değil. Rakiplerine nazaran çok daha dar bir karakter havuzuna sahip olan oyun, iyi işleyen RNG mekaniklerini gölgede bırakıyor
“Darius, Garen, Morde”
Eğer Auto Chess türüne yakın değilseniz buraya ufak bir parantez açmak istiyorum. Aldığınız bir karakterden 3 adet biriktirdiğinizde elinizdeki bu karakteri 2. seviyeye taşıyabiliyorsunuz. Bu sebeple sık sık aynı karakterlerden toplayarak 3. seviyeye çıkarmaya çalışıyorsunuz karakterinizi. Seviye atlayan karakterler hem daha fazla can hem de daha fazla saldırı gücüne kavuşuyor. Haliyle oyunun ana mekaniklerinden biri karakterlerinizi güçlendirmek oluyor.
Konumuza geri dönecek olursak; -yukarıda da bahsettiğim gibi- Auto Chess mekaniklerinin temelinde olasılık ve şans yatıyor. Bu olasılıklar türdeki her oyunda olduğu gibi seviyenize ve elinizdeki karakterlere göre belirleniyor. Örneğin 5. seviyedeyseniz 2 altın ile alabileceğiniz kahramanların marketinize düşme şansı yüzde 35’e yükseliyor. Tabi siz seviye aldıkça daha yüksek altınlar ile alınabilen karakterlerin kilidini de açmış oluyorsunuz böylece.
Peki ama bu denli dar bir karakter havuzuyla bu mekanikleri birleştirdiğinizde ortaya ne çıkıyor dersiniz? Tam tahmin ettiğiniz gibi bol bol 3. seviye karakter… 1 altın (Tier 1) ile satın alabileceğiniz pek çok karakter olduğu gibi 5. seviyeye gelene kadar marketinizin bu Tier 1 karakterler ile dolmasına engel olamıyorsunuz. Bu da Tier 1 karakterlerin çok çabuk 3. seviye olmasına sebep oluyor. Bu nedenle karşınıza sürekli olarak 3. seviye Tier 1 karakterler (Darius, Garen, Mordekaiser, Kha’Zix) çıkıyor. Oyunun erken safhalarında da bu karakterler zaman zaman can sıkıcı olabiliyor.
Fakat burada Riot’a hakkını teslim etmek gerek zira karakterler arasındaki güç dengesi oldukça iyi ayarlanmış. Yani yüksek seviyedeki (Tier 4-5) parçaların ilk seviyedekilerden çok daha güçlü olduğu hemen fark edilebiliyor.
“İliklerinize Kadar Donacaksınız”
Fakat Riot, ırk-sınıf dengesi konusunda benzer özveriyi göstermemiş bana kalırsa. Yani evet, her oyunda olduğu gibi TFT’de (Teamfight Tactics) de diğerlerine nazaran çok daha güçlü kompozisyonlar var. Fakat her oyunda karşınıza bu kompozisyonlar gelmeye başladığında ufaktan canınız sıkılıyor.
Aslında TFT oldukça geniş bir ırk sınıf kombosu listesine sahip. Sabaha kadar mana emen İblis sınıfından tutun, her maçın ardından 0-4 altın arası para kazanabildiğiniz Korsan sınıfına kadar… Kulağa oldukça iyi gelen bu sınıflardan kendinize ait bir kompozisyon oluşturmaya çalıştığınızda ise hüsrana uğruyorsunuz genellikle. Çünkü karşınıza sürekli olarak diğerlerine göre daha güçlü olan benzer ırk-sınıf komboları çıkıyor.
Örneklemek gerekirse Ninja-Suikastçi ikilisi her oyunda mutlaka karşınıza çıkabiliyor. Ya da Buzul-Elementalist kombosu oyunun sonuna kadar sizi dondurarak duvarlara kafa atmanıza sebep olabiliyor. Aynı şey Şövalye-Kolcu kompozisyonu için de geçerli. Belli başlı kompozisyonlar haricinde karşımda yaratıcı bir şeyler görmediğimi belirtmem gerek. Yaklaşık 20 saati aşan maceramda yeni bir şeyler denediğim her anda ilk 4’ten yukarıya çıkamadım açıkçası.
“Voli’ye Bombardıman Topu”
Oyunun NC (Neutral Critters - Tarafsız Yaratıklar) bölümlerinde ise yine şans faktörü devreye giriyor. TFT’de düşürdüğünüz eşyalar diğer oyunlardakine göre kesinlikle çok daha önemli. Sık sık ulti atmanızı sağlayan Shojin’in Mızrağı, her raundun başında bir rakibinizi havaya kaldıran Karayel gibi eşyalar oyundan aldığınız keyfi 20 kat artırıyor.
Riot Games aynı şekilde oyunun keyfini yükseltecek bir “draft” sistemi de geliştirmiş. NC’leri kesmenizin ardından tam 4 tur sonra herkesi bir alanda toplayarak ortada hareket eden 10 şampiyonun önüne yerleştiriyor. Bu şampiyonların üzerinde de eşyalar bulunuyor. Yani ortadan karakter mi yoksa eşya mı seçeceğiniz tamamen size bırakılmış durumda.
Örneğin elinizde bir Tek Kılıcı var ve Shojin’in Mızrağı yapmak istiyorsunuz. Bunun için size Tanrıça’nın Gözyaşı gerekiyor. Bu sebeple önceliğiniz ortadan bir Gözyaşı kapabilmek oluyor.
Draft sisteminin işleyişi de adını aldığı NBA Draft’larına oldukça benziyor. Yani canınız ne kadar az ise, bulunduğunuz bölme çok daha çabuk açılıyor ve istediğiniz eşyaya ya da kahramana rahatça ulaşabiliyorsunuz.
Tabi burada bu eşyaların LoL’deki çalışma prensiplerine sahip olmadığını da belirtmem gerek. Yani Morellonomikon’u Garen üzerinde tamamlamanız problem yaratmıyor. Ya da Rabadon’un Şapkasını isterseniz Tristana’nıza verebilirsiniz. Hatta Volibear’a Bombardıman Topu kasarak onu menzilli bir karaktere bile dönüştürebilirsiniz. Seçim tamamen size kalmış.
Bana sorarsanız TFT’de kazanmanın en büyük adımlarından biri de doğru eşya kombinasyonlarını oluşturabilmek. Çünkü bunu başardığınızda 1. seviyedeki bir Draven’ın 5-6 karakteri tek başına alabildiğini görebiliyorsunuz.
“Gülü seven dikenine katlanır”
Bence Taktik Savaşları Dota Underlords’dan çok daha derli toplu bir oyun. Ufak kusurları haricinde türün en iyi özelliklerini, yeni mekanikler ile yoğurmayı başarmış Riot Games. Hala beta sürecinde olduğu için bu kusurların da törpüleneceğine olan inancım tam. Hatta söylenene göre firma, League of Legends’taki “ücretsiz şampiyon rotasyonu” tarzı bir sistemi enjekte etmeye çalışıyor TFT’ye. Bu sayede belirlenen bir süreç içerisinde tüm şampiyonların değişebileceği söyleniyor. Bu durumun da oynanılabilirliği artıracağına inanıyorum.
Eksileri: Dar karakter havuzu, diğerlerine göre aşırı güçlü kalan kompozisyonlar, tekrara düşme hissi
Artıları: Rakiplerine nazaran çok daha iyi grafikler, eşya seçenekleri, tanıdık karakterler, draft sistemi
NOT: 7.5
Makaleyi komple okudum fakat bazı konularda sizinle aynı kanıya varamadım. LoL ve Dota arasinda kıyaslama yapmadan önce birisinin diğerini örnek alarak oluşturulduğunu bilmek gerekir. LoL daha sonra kendi tarzını oluşturmuş tabiki bu da başka bir başarı öyküsü...
underlords tft ye gore daha başarılı bence. Tanınmış herolar diye sebep yazmaniz bence dotayi oynamamanizdan kaynakli. Halbuki pudge in tutup cekme ozelligi dota evveliyatindan beri var. (Bkn: Warcraft Butcher)
Underlord da dps meter mevcut ve hangi karakter skille çok vurmus hangisi normal hasar çok vurmus gorebiliyorsunuz. Aksi yönde alinan hasar da cabasi. Buna gore karakterinizin yaptiginiz builde gore yanlış yerde bulunmasini görebiliyor ve bunu tecrube edebiliyorsunuz.
Underlord da her bir round sonrasinda değişen tier yüzdeleri görülebiliyor buda sizin takımı değiştirmenize ve tier 1 adamla oyunu bitirmemenizi sağlıyor.
Her iki oyununda illaki eksikleri mevcuttur. zaten ikisi de beta da.
Oyun oynamak sadece pc başında olacak diye bir kural mevcut değil, underlords çapraz platformlari bu işin içine katarak bence çok başarılı bir iş sergilemiş. kaldı ki ileriki tarihlerde LoL de yaparsa şaşırmayın.
Benim şahsi kanaatim underlord un şuan bu sektörde önde olduğudur. Ama tabiki zevkler ve renkler.... Karar sizin. Underlord a bekleriz ?