The Division Beta İnceleme

New York'ta Karlı Bir Hafta Sonu

Betayla bir oyunu yargılamaktan hiç hoşlanmam. Biliyorum ki oyunların alfa veya beta sürümlerinde pek çok şey kısıtlı olacak ve oyunun geliştiricileri bizleri mekaniklerin güzelliğiyle yakalayıp tam sürümde dolu dolu içericik olacakmış süsü verecek. Daha önceden Destiny’de bu durum başıma geldiği için The Division’ın betasına biraz daha temkinli yaklaştım. Çıkan sonuçsa Destiny’den çok daha umut verici oldu benim için.

The Division’ın başında geçen birkaç dakikanın ardından karşımızda sıradan bir oyun olmadığı rahatlıkla anlaşılıyor. Oyun ilk önce kar tanelerinin acımadan düştüğü, kasvetli New York atmosferiyle oyuncuyu yakalarken oynanışla bu derin atmosfer anlamlı hala getiriliyor.

Ubisoft Massive, oyununu öncelikli RYO olarak tanımlamıştı. Bu söylemlerinde oldukça haklılar da. Eğer siperde iki saniye durup canınızın tamamen dolduğu, sağ sola atlaya zıplaya düşman öldürerek ilerlediğiniz bir oyun arıyorsanız The Division sizin için doğru adres değil. Aksiyon anında doğru ekipmanları doğru zamanda kullanmalı ve kafanızı siperden çıkarmak için en uygun fırsatı değerlendirmelisiniz. Tabii bu sırada düşmanlar da boş durmayıp bol bol etrafınızı sarmaya çalışıyor ve bombalarla ardı ardına dürtüyorlar. Seviye olarak düşmanların birkaç kademe üstünde olmadığınız takdirde her çatışma ayrı bir stresli geçiyor. Tabii bu söylediklerim RYO öğelerinin aksiyon kısmı için geçerli. Geliştiriciler beta süresince diğer mekanikleri sadece ucundan koklattı. Geri kalan kısımlara dair bir yargıya varmak için daha çok erken.

RYO öğelerinin aksiyonda ön planda olması oynanışın sadece taktik ağırlıklı olduğu anlamına da gelmesin. Animasyonlar ve vuruş hissi gibi unsurlar üst düzey aksiyon oyunlarında görmeyi arzu ettiğimiz kalitede hazırlanmış. Özellikle Ubisoft’un silahlı aksiyon oyunu geçmişine baktığımızda bunu The Division’ın artı hanesine koca harflerle daha şimdiden yazıyorum.

Karanlık Bölgede Bol Bol Kurabiye Var

Beta kapsamında üç adet farklı görev çeşidini oynama şansına eriştik. Ana, yan ve yan görevlerden daha küçük çaplı ve bol bulunan encounter içeriklerinin hepsini betada üç-dört saatte bitirmek mümkün. Bunun ardından ya New York’ta boş boş dolaşacak ya da Dark Zone’a adım atacaksınız.

the-division-beta-1

Dark Zone, oyunda PvP kısmının gerçekleştiği (ya da gerçekleşebileceği) kısım. Boyut olarak oldukça geniş olan Dark Zone’da asıl amaç etraftan eşya toplamak. Bu eşyaları etraftaki kutulardan bulabilir veya da yapay zeka düşmanları ve üstünde eşya bulunan diğer oyuncuları öldürerek elde edebilirsiniz. Dark Zone’daki eşyalar virüslü olduğu için de eşyaların helikopter vasıtasıyla çıkartılması gerekiyor. Tüm bu mekanikler bir araya geldiğinde ortaya son zamanlardaki en farklı PvP modlarından biri çıkmış bana kalırsa. Gördüğünüz her oyuncuya olası bir düşman gözüyle bakmak, diğer oyuncuları haksız yere zarar veren kişileri avlamaya çalışmak gibi unsurlar tansiyon seviyesini çok daha üst seviyelere taşıyor. Ancak tam sürümde Dark Zone, betadakinin büyümüş hali şeklinde çıkarsa oyuncuları uzun süreli başında tutamayabilir. Umarım Ubisoft Massive bu bölgenin potansiyelini doğru içeriklerle doldurmayı ihmal etmez.

Dark Zone için söylediğim bu durum oyunun PvE kısmı için de geçerli. Tam sürümde ne kadar fazla ve çeşitli görevlerin yer alacağı oyunun ömrünü derinden etkileyecek. Aynı zamanda Dark Zone gibi farklı tarzda modların oyunda yer alıp almayacağı da şimdilik ayrı bir merak konusu.

the-division-beta-2

Tünelin Sonundaki Işık Parlak

Şunun şurasında tam sürüme bir ay gibi kısa bir süre kaldığı için betadaki her ayrıntıya teker teker değinmek istemedim. Edindiğim izlenimleri özet geçecek olursam The Division oynanış anlamında yapmaya çalıştığı her şeyin (en azından betada var olanların) üstesinden layıkıyla gelmeyi başarmış. Bu oynanış mekaniklerinin üstüne hem dolu hem de tok içerikler eklendiği vakit The Division’ın oyuncuları kalbinden vurması işten bile değil.

YORUMLAR
Parolamı Unuttum