Son iki senedir kaç oyun oynadım inan sayısını ben dahi bilmiyorum ama çok olduğunu garanti edebilirim. Yine de dönüp dolaşıp bu kadar severek geri döndüğüm tek kişilik oyun sayısı sadece bir tane. Rahatlamak için bana hediye ettiğin zırhı kuşanıp, kılıçları da sırtıma astıktan sonra öğrettiğin gibi keskin bir ıslık öttürüp Roach’u çağırıyorum yanıma. Sonra başlıyorum acele etmeden, keyfine vara vara gezmeye…
Hanged Man’s Tree’den civardaki vahşi köpeklere dikkat ederek güneye doğru vuruyorum kendimi. Sanırım o müzik ve ağaçların rüzgârla savrulurkenki hışırtısı ruhuma dokunuyor en çok. Bir de vakit gün batımıysa kızıla boyanmış o bulutlar ve manzarayı seyretmeye doyum olmuyor. Bazen ufukta bir fırtına baş gösteriyor, usul usul yağmaya başlayan yağmur ve şiddetle sarsılmaya başlayan ağaçların arasından Roach’u batıya doğru çekiştirerek Crow’s Perch’e doğru çeviriyorum rotamı.
“Nereden nereye ama…” diye iç çekerken buluyorum bazen kendimi. Dile kolay, 10 sene geçmiş üzerinden! İlk tanışmamızı hatırlıyor musun? Hani herkes dövüş sistemine burun kıvırmıştı da ben seni teselli etmiştim. “Boşver, ne kaçırdıklarını er ya da geç anlayacaklar” demiştim de yüzün aydınlanmıştı. Bir de Witcher’ların duyguları yok derler… Dediğim gibi oldu değil mi? Geç de olsa herkes anladı kıymetini.
Sen Corvo Bianco’ya yerleştiğinden beri bu taraflarda çok bir değişiklik olmadı doğrusu. Bazen sakin gezintilerim arasında bir nekker yuvasına denk geliyorum. Eh, mesleği Witcher’lık olan biri için yaratık avlamak da rahatlamaya yardımcı oluyor bazen. Gümüş kılıcımı çekip dalıyorum ortalarına. Sadece birkaç saniye sonra nekker yuvası gökyüzüne doğru toprak ve yaratık parçaları püskürterek patlıyor. Aynı seninle eski günlerde yaptığımız gibi! Ya da sıklıkla su kenarından geçerken drownerlar dolanıyor atımın ayaklarına. Havamda değilsem aldırmadan devam ediyorum yoluma. Velen’deki drowner nüfusunu azaltmaya çalışmaktan bezdim artık zira…
Arada bir kuzeye de uğruyorum; Novigrad civarına. The Seven Cats hanı tüm Kuzey Krallıkları arasında favorim biliyorsun ki. Hem Novigrad ya da Oxenfurt’ın içindeki hanlar kadar kalabalık değil hem de hanın dışındaki yedi kedi bazen benim evdeki kedilerin dikkatini çekiyor. Onların ekrana atlamalarını izleyerek eğlenirken birlikte gece yarılarına kadar Gwent oynadığımız zamanları yad ediyorum. Ne yazık ki senin kadar iyi bir rakip bulamadım hâlâ.
İşte bende durum böyle kadim dostum Geralt. Dostluğunu özlüyorum ancak Corvo Bianco’da mutlu olduğunu da biliyorum. Doğum gününe yetişemediğim için beni affet, en kısa zamanda Toussiant’taki bağa uğrayıp seni ziyaret edeceğim. Yalnız senden ricam lütfen yaptığın o nefis şaraptan birkaç şişe ayır bana, zira son yolladıklarının tadı damağımda kaldı!
Yakında görüşeceğimizi umuyorum. Dostluğumuzun daha nice 10 yıllarda sürmesi şerefine kadehimi sana kaldırıyorum. Ciri’ye ve diğerlerine selamlarımı ilet!
Dostun,
Can