Tomb Raider Film İncelemesi - Eksiğiyle Fazlasıyla Yeni Lara Croft Karşımızda

Yeni Lara Croft olmuş mu?

Şimdiye kadar pek çok sevilen oyunun beyaz perdeye aktarılmasına şahit olduk. Fakat bu yapımların çoğu ne oyundaki havayı yakalayabildi, ne de baştan sona oturmuş bir film hissiyatı verebildi. Son hayal kırıklığımız Assassin's Creed olmuştu. Hollywood sinemasının oyundan uyarlama film merakı devam ederken sırada Tomb Raider var. Peki bu sefer istediğimiz gibi bir film izliyor muyuz? Bu sorunun yanıtı hem evet, hem de hayır. Gelin açıklayalım...

Hemen baştan belirteyim, yazıda keyif kaçıran detaylar (spoiler) olmayacak. Filmden genel hatlarıyla bahsedeceğim için inceleyi gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.

Hepimiz biliyoruz ki, Tomb Raider daha izleyici karşısına çıkmadan çok eleştirildi. Bunun en büyük nedeni ise başrol olarak Alicia Vikander’in seçilmesiydi. Fiziksel yapısı itibariyle Lara Croft'a uymadığı düşünülen oyuncu hatalı bir tercih olarak görülüyordu. Bunun yanında filmin anlatacağı hikaye de kimi izleyicileri memnun etmedi. Ancak burada süper kahraman filmlerine benzer bir stratejinin uygulandığını söylemek mümkün. Nasıl Avengers ekibi bir araya gelmeden Iron Man ve Captain America'nın ayrı ayrı filmlerini izledik, karakterleri yakından tanıdık. İşte aynısı Lara Croft için de geçerli. Karşımızda uzun süre boyunca beyaz perdede boy göstermesi planlanan bir karakter var. Tomb Raider ise onun maceralarının giriş bölümünü oluşturuyor. Yani oyun dünyasıyla hiç alakası olmayan izleyicilere Lara Croft'un kim olduğu ve neler yaşadığı anlatılıyor. Bu sebeple Tomb Raider'ı bir orijin filmi olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu açıdan bakınca senaryonun bazı eksikleri görmezden gelinebiliyor. 

Hikayenin bir kısmını Lara Croft ile gerçek anlamda tanışmaya ve onun karakterini anlamaya ayırıyoruz. Yedi sene önce aniden babasını kaybetmiş fakat onun ölümünü kabullenememiş bir genç kadın var karşımızda. Sırf ölümü kabullenmemek için ondan kalan mirastan uzak duran, bisikletli kurye olarak çalışıp boks derslerinin ücretini ödemekte bile zorlanan biri. Daha kısa tabirle inatçı bir karakter görüyoruz. Onun bu inatçılığı film boyunca değişmeyen tek şey oluyor. Kimi zaman söz dinlememek konusunda, kimi zaman da koşullara yenik düşmemek konusunda inat ediyor. Bu sayede başarılı oluyor. Genel hatlarıyla da alıştığımız kahraman imajına fazlasıyla yakın. Mirası kabul edip dünyada güzel şeylere vesile olabilecekken kendi kabuğuna çekilmeyi seçiyor. Ancak ihtiyaç duyulduğunda tehlikeye atılmaktan çekinmiyor (Burada ben bir şey söylemek istiyorum. 2013'teki Tomb Raider oyununda Lara'yı, adada yaşayacağı korkulara hazırlıksız yakalanan ve kırılgan biri olarak görüyorduk. Yaşadığı bir olay sonrasındaysa zihinsel olarak değişiyor, hatta Rise'da psikolojik tedavi bile alıyordu. Burada okuduğum kadarıyla filmde hem fiziksel hem de belli bir seviyeye kadar zihinsel olarak bu yolculuğa az çok hazır bir Lara var. Acaba bu artistik bir tercih mi yoksa filmin süresi nedeniyle mi böyle yapıldı? - Utku)

Mirası mecburen kabullenme aşamasına geldiğinde ise babasının ardında bir bulmaca bıraktığını fark ediyor. Hikaye de bu noktadan sonra başlıyor. Fakat film bize Lara Croft ve babası arasındaki ilişkinin derinliğini geçirme konusunda başarısız oluyor. Bir yanda eşini kaybeden ve kendini araştırmalara vermiş bir adam var. Diğer yanda ufak bir kız çocuğu. Richard Croft devamlı kızına veda edip bir yerlere giderken ikisi arasında nasıl bu kadar derin bir bağ oluştuğuna anlam vermekte zorlanıyorsunuz. Flashback (geriye dönüş) sahneleri de ilişkinin derinleşmesine pek yardımcı olmuyor. Kısacası film empati kurma işini tamamen izleyiciye bırakıyor. Olur da kendi anne veya babanızla ilişkinizi düşünür, buna odaklanırsanız, işte o zaman Lara'nın motivasyonu anlamlı hale geliyor. 

Richard Croft'un bulmacası çözülünce asıl aksiyon dolu kısım başlıyor. Dünyanın bir ucuna giden Lara hiç düşünmeden tehlikenin içine atlıyor. Babasının Kraliçe Himiko'yu takıntı haline getirdiğini öğrenerek Ölümün Kraliçesi'ne mezar olan Yamatai adasına varıyor. Bu sayede sonunda hikayenin kötüsü Mathias Vogel ile tanışıyoruz. Filmin Justice League'deki Steppenwolf ile yarışacak düzlükte bir kötüsü olduğunu söyleyebiliriz. İnsanları köleliğe mahkum eden ve işine gelmeyeni öldüren bu adamın asıl motivasyonunun ne olduğunu asla öğrenemiyoruz. Trinity için çalışıyor ve yedi senedir yaşamak zorunda kaldığo bu adadan kurtulmak istiyor. Bir de ailesini özlediğini biliyoruz. Peki illallah ettiği bu görevi nasıl üstlendi, neden ailesini geride bırakıp buraya geldi? Nasıl oldu da böyle bir adama dönüştü? Bu soruların hiçbirinin yanıtı yok. Karşımızda iki boyutlu bir kötü var. Tomb Raider bizden bu adamın kötü olduğuna inanmamızı ve hiçbir şeyi sorgulamamamızı bekliyor. Derinliği olmayan bir kötü seyrediyoruz özetle.

Başarılı olduğunu rahatça söyleyebileceğim bir nokta varsa, o da aksiyon sahneleri. Öncelikle fazlasıyla eleştirilen Alicia Vikander'in bu sahnelerin altından başarılyla kalktığını ifade etmem lazım. Film öncesi yaptığı çalışmalarla işin fiziksel yüzünü rahatlıkla yansıtabilmiş. Üstelik daha onun hikayesinin başında olduğumuzdan her hareketi mükemmel olan bir karakter izlemiyoruz. Dövüşürken, kaçarken veya kovalarken hatalar yapıyor. Kimi zaman tereddüte düşüyor. Fakat hayatta kalma iç gücüsü o kadar güçlü ki, ayağa kalkmayı başarıyor. Bu da onu daha insanı, daha gerçekçi bir hale sokuyor. Aksiyon sahnelerinin kendisine baktığımızda ise başarının filmden çok oyunlara ait olduğunu söyleyebilirim. Orijinallikten uzak bu sahneler beyaz perdeye başarılı bir şekilde uyarlanmış. Bunun dışında hiçbir ekstrası yok. İzlemesi ise gayet keyifli. 

Tomb Raider hakkında tam anlamıyla bir yorum yapabilmek adına spoiler vermeden filmin sonunundan da bahsetmek isterim. Hikayenin başından beri Kraliçe Himiko ve onun hikayesi izleyiciler açısından büyük bir gizem yaratıyor. Doğa üstü güçlere sahip bir efsane olmasıyla merak uyandırıyor. Hikayenin bu noktada başarılı bir şekilde bağlandığına inanıyorum. Getirilen açıklama sorgulamayı gerektirmiyor. Aksine bunca zahmetin neden çekildiğini anlamamıza yardımcı oluyor. Hem geçmişte hem de günümüzde yapılan fedakarlıklar aynı amaç etrafında birleşiyor. Olaylar dönüp dolaşıp aynı temaya bağlanıyor. Gelecek filmler için de iyi bir orta açılıyor. 

Tomb Raider'ın ne oyun sevenlere ne de sinema izleyicisine yeni bir şey sunduğunu söylemek mümkün değil. Başrolünde kadın bir kahramana yer vermesine rağmen Wonder Woman tarzında bir misyon da üstlenmiyor. Kadınların beyaz perdedeki temsiliyetini artırmakla yetiniyor ve eğlencelik bir aksiyon filmi olarak kalmayı tercih ediyor. Bizlere sunduğu aksiyon sahneleri başarılı olsa da, hikaye belli bir seviyeyi aşamıyor. Bu yüzden de klişelerle örülü bir maceraya dönüşüyor. Fakat bunu bir eksi olarak ele almak da zor. Çünkü klişe anların bir kısmı direkt olarak Lara Croft'un hikayesinden kaynaklanıyor. Dolasıyla bu noktada eldeki materyalin özüne sadık kalındığını söyleyebiliriz. Alicia Vikander ise Lara Croft olmaya pek uygun görülmese de rolün altından başarıyla kalkıyor. Tomb Raider'ın kendini ortalama üstü bir aksiyon filmi olarak sınıflandırdığını göz önünde bulundurursak, Alicia Vikander fazlasıyla yetenekli bile kaçıyor. Oscar Ödüllü bir oyuncu olduğunu zaman zaman hissettiriyor. Yine de fiziksel farklılıklarından dolayı oyun sevenleri memnun edememe ihtimali yüksek (En çok merak ettiğim, bu film tutarsa devam filmlerinde Rise ve Shadow'u mu takip edecekler, yoksa orijin hikâyesi sonrasında yollar ayrılacak mı? - Utku)

Tomb Raider'ı aksiyon dolu bir film izlemek ve keyifli zaman geçirmek için tercih ediyorsanız, hayal kırıklığına uğrama ihtimaliniz düşük. Akıcı hikayesi ve başarılı aksiyon sahneleriyle sıkılmadan, keyifle izlenecek bir iş. Fakat senelerdir beklenen Tomb Raider filmi olduğunu söylemek de zor. Kusurları oldukça fazla. Yine de Lara Croft'un orijin hikayesi misyonunu üstlenerek maceraların daha yeni başladığını net bir şekilde hissettiriyor. Filmin gişede başarılı olması durumunda devamının geleceğini tahmin etmek hiç zor değil. Özellikle filmin sonunda ekstra sahne bunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Olayların devam edebilmesi için açık kapı bırakırken, tahmin edici bir finale de sahip. 

 

NOT:6.5

 

YORUMLAR
Parolamı Unuttum