Donanım İnceleme - Xbox Series X

Yeni nesil burada!

Geçtiğimiz hafta, en sonunda Microsoft ve Sony’nin yeni nesil konsolları ile ilk elden tanışma fırsatı bulduk. Pandemi nedeniyle son derece tatsız geçmekte olan koskoca bir yılın sonuna gelmişken, gönül isterdi ki bu yazıya büyük bir heyecan ile bambaşka cümleler kurarak başlayabilelim. Ancak ekonomiden bahsetmeden bu yazıya başlamanın herhangi bir imkanı yok gibi. Ne de olsa ülkemizde cep yakmayı bırakın, insanda yakılacak herhangi bir cep dahi bırakmayacak fiyatlara satılan bir cihazdan bahsedeceğiz burada. Yurt dışında yaşadığım için, Xbox Series X’i taban fiyatından alabilen şanslı azınlıktanım. Ancak birçoğunuzun bu alete gerçek ederinin iki katından da yüksek bir ücret ödemek durumunda kalacağını biliyorum. Bu nedenle de kimseye bu konsolu almalı ya da almamalısınız diyecek durumda değilim. Ancak sizlere oldukça detaylı bir şekilde, Xbox Series X’in ne olup ne olmadığını anlatma niyetindeyim. Bunu yaparken de her yerde bulabileceğiniz teknik özellikleri sıralayıp rakamlar ile sizi boğmak yerine, kullanıcı tecrübesine odaklanan bir inceleme yapmak istedim.

Bildiğiniz gibi, Microsoft yeni nesile iki farklı konsol ile merhaba dedi. Ama benim burada Xbox Series X’in küçük kardeşi Xbox Series S’e değinmek gibi bir planım yok. Gerek özellikleri, gerekse de fiyatı ile bambaşka bir yazının konusu o. Ayrıca her detayı tek bir yazıya sığdırmak mümkün olmayacağı için, konsolun oyun performansına odaklanıp dijital yayın ve paylaşım gibi özellikleri es geçmek durumunda kaldığımı da belirtmeliyim. Artık hazır olduğumuza göre, Microsoft’un yeni nesildeki amiral gemisi Xbox Series X hakkında konuşmaya başlayabiliriz.

Xbox Mı, O Da Ne?

Öncelikle Xbox Series X’in, daha önce kullanmış olmama rağmen bugüne kadar kendime aldığım ilk Xbox modeli olduğunu belirteyim. Peki ne değişti de, ilk yıllarından bu yana sıkı bir PlayStation takipçisi olan ben bile sonunda bir adet Xbox edinmeye karar verdim? Öncelikle PlayStation 5’ın tanıtım sürecinin son derece sancılı geçtiğini ve Sony’nin bu süreci iyi bir şekilde yönetemediğini düşündüğümü söyleyeyim. Sony’nin PlayStation 5 hakkındaki bilinmezlerle dolu, kişisel olarak biraz da küstahça bulduğum tutumunu görmek beni Xbox Series X hakkında daha çok düşünmeye ve araştırma yapmaya yöneltti. Gerek Phil Spencer’ın açıklamaları, gerekse Microsoft’un yeni vizyonu ise beni çok etkiledi. Yine de bugüne kadar tüm PlayStation konsollarını çıkar çıkmaz alan biri olarak, PlayStation 5 siparişini de konsol ön siparişe açılır açılmaz vermeyi kafaya koymuştum. Ancak Sony’nin ön siparişler hakkındaki sözlerine güvenmeyi tercih eden diğer birçok oyuncu gibi ben de maalesef konsolu henüz alabilme şansı bulamadım.

PlayStation 5’ın ön sipariş keşmekeşinden sonra Xbox Series X’e sempati duymaya zaten başlamıştım ancak Xbox Series X’in ön siparişe açılmasından hemen önce patlak veren, Microsoft’un Bethesda’yı satın aldığını duyuran haberi gördüğümde ise artık bir Xbox sahibi olmamın zamanı geldiğine tamamen ikna oldum. Tabii ki bu PlayStation 5’dan vazgeçtiğim ya da Bethesda’nın bir daha PlayStation 5’a oyun çıkarmayacağı anlamına gelmiyor. Ancak benim tüm bu süreçten anladığım tek bir şey var, o da Microsoft’un yeni nesile ne kadar bağlı olduğu. Gerekli her türlü yatırımı yapmayı kafasına koymuş olan, oyuncularla olan iletişimini ise daha da yukarılara çekmek isteyen bir Microsoft var karşımızda. Xbox One’ın artık dillere destan olmuş o problemli tanıtımından bu yana Microsoft cephesinde çok şey değişmiş, Xbox Series X de bunun en büyük kanıtı. Kısacası Microsoft’un geçmişindeki hataları tekrarlamak gibi bir niyeti yok, bu son derece açık.

Kare Prizma

Konsolu kutusundan çıkarır çıkarmaz beni etkileyen ilk şey cihazın mütevazı, minimal tasarımı oldu. Xbox Series X’in tasarım anlayışının herkesi kendine dönüp baktıran, ben buradayım diye bağıran PlayStation 5 ile hiçbir alakası yok. Her ne kadar dışarıdan pek göstermese de, cihazı elinize alır almaz Xbox Series X’in gücünü hissedebiliyorsunuz. Kaba hatlarına rağmen son derece zarif bir görünüme sahip olmayı başaran konsolun, fotoğraflarda göründüğü kadar iri yarı olmadığını ve gayet hoş göründüğünü söyleyebilirim.

Her ne kadar Microsoft konsolu yatay bir şekilde kullanabileceğinizi söylese de, Xbox Series X dikey pozisyonda kullanılmak üzere tasarlanmış bir konsol. Cihaz yatay pozisyondayken, sanki biri tarafından yanlışlıkla devrilmiş gibi duruyor. Konsolu bu şekilde kullanmanın fonksiyonel olarak herhangi bir negatif etkisi olmasa da, ortaya hiç de hoş bir görüntü çıkmıyor. Konsol dikey pozisyonda ise son derece şık görünüyor. Ancak yine de cihazı yatay şekilde kullanmak isteyenler için kenarlara eklenen ve cihaza zarar vermeden çıkarılması mümkün olmayan yuvarlak lastik koruyucuların konsolun şıklığını bir nebze de olsa bozduğunu düşünüyorum. Kullanılması opsiyonel olmayan HDMI portu ve güç çıkışı ise çok yerinde bir kararla göze en az batacak yere, yani konsolun arka kısmının en dibine konumlandırılmış.

Konsol dikey pozisyondayken, disk yuvasının yere çok yakın bir yerde kalması ise beni biraz rahatsız etti. Halo: Master Chief Collection diskimi yuvaya takmaya çalışırken, diski yanlışlıkla yere sürttüğümü üzülerek farkettikten sonra sizleri de bu konuda uyarmak istedim. Ayrıca konsolun tepesinde kalan geniş ağızlı ızgaraya baktıkça, konsolun içerisinde zamanla istenmeyecek boyutta bir toz birikmesi oluşur mu diye de düşünmeden edemiyorum.

Pandora’nın Kutusu

Konsolun kendisi hariç, kutunun içerisinden diğer elektronik aletlerden alışık olduğumuzun aksine çok da fazla şey çıkmıyor. Kutuda ikişer adet kablo, kitapçık ve pil haricinde sadece Xbox kontrolcüsü bulunmakta. Zaten konsolun kurulumunu yapmak için de Xbox’ın mobil uygulamasına ihtiyaç duyuyorsunuz. Microsoft burada da terchini minimallikten yana kullanmış.

Microsoft’un kutuya eklediği HDMI 2.1 kablosundan da özellikle bahsetmemizde fayda var. Televizyonunuz ne olursa olsun, eski HDMI kablolarınızı bir kenara bırakıp mutlaka Xbox Series X’in içerisinden çıkan bu kabloyu kullanın. Zira yeni nesil konsolların yüksek FPS hızlarından yararlanabilmek için mutlaka hızlı bir HDMI kablosuna ve tabii ki bu hızları destekleyen bir televizyona ihtiyacınız olacak. Yani televizyonunuz ve kablolarınız desteklemediği sürece yüksek FPS hızlarını ve çözünürlükleri unutun. HDMI 2.1 desteğine sahip olmayan bir televizyonda, oyun 120 FPS desteğine sahip olsa da bu hıza asla ulaşamayacağınız bilgisini gözden kaçırmamanızda fayda var. Piyasadaki 4K televizyonların en yenileri hariç büyük çoğunluğunun sadece HDMI 2.0 desteğine sahip olduğunu düşündüğümüzde, maalesef 60 FPS’den daha yüksek hızlarda oyun deneyiminin şimdilik birçok oyuncu için hayal olarak kalacağı gerçeği ortaya çıkıyor.

Kısacası Xbox Series X’in ve hatta Xbox Series S’in desteklediği tüm özelliklerin heyecanına kapılmadan önce monitörünüzün ya da televizyonunuzun tüm bu özellikleri desteklediğinden emin olun. Ortada çok fazla kombinasyon olduğu için burada tüm detaylarına giremeyeceğim ama 4K çözünürlükte Xbox Series X’in gücünden tam anlamıyla yararlanmak istiyorsanız, ilk başta dikkat etmeniz gereken şeylerin 120 FPS, HDR, VRR ve HDMI 2.1 destekleri olduğunu unutmayın. Ayrıca önümüzdeki sene Xbox Series X’in Dolby Vision desteğine kavuşacağı da kesinleşti, listenize şimdiden onu da ekleyebilirsiniz.

Series X’in yeni kontrolcüsü önceki nesile göre çok da farklı değil. Eğer Xbox One’a aşinaysanız, bu yeni kontrolcü size hiç de yabancı gelmeyecek. Yeni eklenen paylaşım butonu ve USB-C portu haricinde tasarımın neredeyse bir önceki nesil ile aynı olduğunu söyleyebilirim. Kontrolcüyü elime alır almaz ilk farkettiğim şey ise yenilenmiş D-Pad’in çıkardığı yüksek ses oldu. Benim gibi uzun yıllardır PlayStation kontrolcüsü kullanmaya alışmış olan oyunculara bu yeni D-Pad’in sesi biraz yüksek gelebilir.

Kontrolcü yine kalem piller ile çalışıyor. Benim aksime eğer bu durumdan mutlu olmayanlardansanız, Microsoft’un şarj edilebilir pil paketi sattığını da unutmayın. Yeri gelmişken Xbox One’da çalışan tüm aksesuarların Xbox Series X ile de uyumlu olduğunu hatırlatmakta fayda var. Eski kontrolcülerinizi, kulaklıklarınızı ve hatta harici disklerinizi elden çıkarmadan önce bir kez daha düşünün.

Yüz Kızartmayan Bir Arayüz

Gelelim konsolun kendisinden bile çok göreceğimiz arayüzüne. Son derece şık bir görünüme sahip olan arayüz, tıpkı kontrolcüde olduğu gibi Xbox One kullanıcılarına hiç de yabancı gelmeyecek. Xbox Series X’in dış tasarımının her köşesine sinmiş olan minimallik, arayüz tasarımında yerini biraz karmaşaya bırakıyor. Açıkçası Xbox Series X’in arayüzünü rakibi Sony’nin arayüzlerine göre biraz daha karmaşık buldum. Yine de aradığınızı bulamama gibi bir durum elbette yok. Zaten Microsoft’un arayüz için çok fazla kişiselleştirme opsiyonu sunduğunu da unutmayalım. Ayrıca PlayStation 4 Pro’dan gelen biri olarak, Xbox Series X’in arayüzünü çok hızlı bulduğumu da belirtmeliyim. Konsolun kendisi gibi, arayüz de son derece hızlı çalışıyor.

Yeni nesil Xbox konsollarına özel olarak gelen dinamik arka plan desteğinin ise geç kalınmış bir özellik olduğunu düşünmekle beraber, arayüz ekranına farklı bir şıklık kattığını da itiraf etmeliyim.

Halihazırda bir karışıklık içinde olduklarını düşündüğüm oyun versiyonları, yeni nesilin gelmesiyle birlikte daha da karıştı. Microsoft ise bu karışıklığı çözmek için, oyun kütüphanenizdeki tüm oyun ikonlarının altına çeşitli ibareler koymayı tercih etmiş. Bu sayede de kütüphanenizdeki hangi oyunların Xbox Series X için optimize edilmiş olduğunu, hangilerinin ise Game Pass aboneliği ile birlikte geldiğini tek bakışta görebilmeniz sağlanmış.

Geçmiş Henüz Geçmemiş

Yeri gelmişken Xbox Series X’in Kinect oyunları hariç, Xbox One’da çalışan tüm oyunlar ile geriye uyumlu olduğunu da hatırlatalım. Hangi nesile ait olursa olsun Xbox Series X, Xbox One’da çalışan oyunların %100’ünü çalıştırabiliyor. Burada Sony’nin verdiği %99 gibi bir değer ya da muğlak açıklamalar yok. İşin en güzel yanı ise geçmiş nesillere ait olan bu oyunların bazılarının Xbox Series X’e optimize edilerek daha yüksek çözünülüklerde, hızlarda ve hatta HDR desteği ile çalışıyor olmaları. Halo: Master Chief Collection’ın Xbox Series X’de 4K çözünürlükte, 120 FPS olarak çalıştığını ve yaşına rağmen muhteşem göründüğünü söyleyebilirim. Halo serisine ait oyunlar gibi bizzat Microsoft tarafından optimize edilenler hariç, diğer stüdyoların oyunları da hiçbir güncellemeye ihtiyaç duymadan Xbox Series X’in gücünden faydalanabiliyor ki bu da çok önemli bir şey. Ayrıca geçtiğimiz ayın başında çıkan Star Wars: Squadrons’un, Xbox Series X’de PlayStation 5’a göre çok daha farklı ve yararlı iyileştirmeler sunması da ilginç bir detay. Görünen o ki, Microsoft geriye dönük uyumluluk konusunda bu sefer çok daha ciddi ve çok daha başarılı.

Zaten bunun en büyük kanıtlarından bir diğeri ise Xbox’ın Smart Delivery özelliği. Bu desteğe sahip olan oyunların hangi versiyonuna sahip olursanız olun, sistem otomatik olarak elinizdeki versiyonu mevcut en iyi versiyona yükseltiyor. Microsoft, son derece şık bir hamleyle Xbox Series X’e geç terfi eden Xbox One kullanıcılarının aynı oyuna iki defa para vermesinin önüne geçiyor.

Zurnanın Zırt Dediği Yer

Tabii ki bu neslin en can alıcı özelliklerinden biri ise SSD kullanıyor olmaları. Xbox Series X, 1TB boyutunda özel yapım bir SSD ile geliyor. Ancak bunun sdece 800GB boyutundaki bir kısmı kullanılabilir durumda. Microsoft bu kaybolan yaklaşık 200GB boyutundaki alanı, sistemin kendisine ve az sonra değineceğim muhteşem bir özellik olan Quick Resume’a ayırıyor. Xbox Series X’in yeni nesilin ilk konsolu olduğu düşünüldüğünde 800GB hiç de fena bir boyut değil, ne de olsa yeni nesil konsolların tümü harici depolama desteği de sunuyor. Halo: Master Chief Collection sistemimde 108.9GB yer kaplarken, The Falconeer ise sadece 1.6GB yer kaplıyor. Tabii ki Assassin’s Creed: Valhalla ya da Call of Duty: Blak Ops Cold War gibi oyunlar için diskinizin yarısını ayırmaya da hazır olmanız gerekiyor.

Tam burada Xbox Series X’in oldukça güzel bir özelliğinden daha bahsetmem gerekiyor. Microsoft oyunların kullanmadığınız kısımlarını silmenize ve SSD’nizde yer açmanıza olanak tanıyan bir sistem geliştirmiş. Bu özellik sistemin içerisinde halihazırda mevcut olsa da, test ettiğim oyunların hiçbirinde henüz manalı bir şekilde kullanılabildiğini görmedim. Ancak zaman ilerledikçe geliştiricilerin bu özellikten sonuna kadar faydalanacaklarını düşünüyorum. Ne de olsa çoğunlukla çoklu oyuncu modu oynanan bir oyunun, tek kişilik bölümlerini silip SSD’de yer açmayı kim istemez ki?

SSD’lerin asıl olarak parladığı alan ise tabii ki yükleme süreleri. Xbox Series X’in bu hızlı SSD’sinin gerçek potansiyelinden yararlanabilen oyunlar henüz piyasada yok, o nedenle elimizdeki veriler daha çok eski oyunlara ait. Elimdeki oyunlardan, Halo: Master Chief Collection ve Sea of Thieves’in gerçekten de çok hızlı yüklenme sürelerine sahip olduğunu gözlemledim. Elimde Xbox One olmadığı için kaşılaştırma yapma fırsatım olmadı ancak bu oyunların ne kadar hızlı yüklendiğini hissedebilmek için de herhangi bir karşılaştırma yapmaya gerek yok. Her şey göz açıp kapayıncaya kadar yükleniyor. Eğer karşılaştırmalı test sonuçlarını merak ediyorsanız diğer kaynaklara bakabilirsiniz. Yalnız testlerdeki oyunların büyük çoğunluğunun henüz optimize edilmemiş olan, Xbox’ın Velocity Architecture’ından yararlanmayan oyunlar olduklarını da bilmenizde fayda var. Yani bu sonuçlar sadece SSD’nin kendi hızı sayesinde yapabildiklerini yansıtıyor. Oyunlar Velocity Architecture’dan yararlanmaya iyice başladıkça, bu süreler daha da kısalacaktır. PlayStation 5’ın henüz gözlerimle görememiş olsam da SSD’sinin Xbox Series X’e oranla daha hızlı olduğu biliniyor. Kısacası uzun yükleme sürelerinin yeni nesil konsollar ile birlikte tarih olmak üzere olduğunu söyleyebilirim. Artık atıştırmalık bir şeyler almak için yükleme ekranlarını beklemeyi bırakıp, oyunu durdurmaya alışmanız gerekecek.

Tüm yeni oyunlar ile Xbox Series X için optimize edilmiş olan eski oyunlar Velocity Architecture’dan yararlandıklarından, sadece SSD’ler üzerinden oynanabiliyorlar. Bu mimariden yararlanmayan oyunları ise, SSD’nizde yer açmak için harici HDD’lerinizin üzerinden oynayabilirsiniz. Yine de SSD üzerinden oynadığınız oyunlara göre gözle görülür bir yavaşlık yaşayabileceğinizi de unutmayın, seçim sizin.

Kontrolsüz Güç, Güç Değildir

Xbox Series X gerçekten de kağıt üzerinde çok kuvvetli, hatta rakamlara baktığımızda rakibi PlayStation 5’dan da bir tık daha ötede. Konsolun HDR ve Ray Tracing gibi desteklere sahip olduğunu zaten biliyoruz. Test ettiğim oyunların tümü de harika görünüyor. Ancak burada önemli olan Xbox Series X’in gücünü nasıl kullandığı. Eğer Phil Spencer’ın daha önce belirttiği gibi Xbox Series X’e çıkacak olan her oyun birkaç sene boyunca Xbox One’a da çıkacaksa, Xbox Series X’in gerçek gücünü deneyimlememiz için en az iki üç sene daha beklememiz gerekecek. PlayStation 5 için bu durum daha iyi görünüyordu ancak konsola özel olacağını düşündüğümüz bazı oyunların (Miles Morales, Sack Boy, Horizon: Forbidden West) PlayStation 4’e de geleceğinin açıklanması, beni yeni nesil konsollar hakkında biraz düşündürdü. Belki de tam anlamıyla yeni nesil olan oyunlar oynayabilmek için daha uzun bir süre beklememiz gerekecek.

Xbox Series S’in 1440p ile 60 FPS hedeflerinin aksine, Xbox Series X’in minimum 4K çözünürlük ve yine minimum 60 FPS hedeflediğini biliyoruz. 4K çözünürlükte test ettiğim oyunlardan Sea of Thieves 60 FPS ile çalışırken, Halo: Master Chief Collection’ın içerisindeki tüm oyunlar ve The Falconeer ise 120 FPS hızına çıkabiliyor. Kısacası gerçek anlamda 4K artık burada ve konsol oyunculuğunda yeni normalin 4K çözünürlükte 60 FPS olacağını söyleyebiliriz.

Burada bir de konsolun nasıl çalıştığına değinmek gerekiyor. İnternette gördüğünüz baca gibi tüten Xbox Series X görüntülerini ve asılsız haberleri unutun. Konsol gerçekten de çok sessiz bir şekilde çalışıyor ve gözlemlediğim kadarıyla herhangi bir ısı problemi de yok.

Geçtiğimiz sene boyunca Sony, PlayStation 5’ın ses kabiliyetleri üzerine basa basa reklam yaparken Microsoft’un elleri de armut toplamamış. Xbox Series X, hem Dolby Atmos hem de DTS: X’i destekliyor. Dolby Atmos’un bizzat oyun geliştiricileri tarafından desteklenip oyunlara eklenmesi gerekirken, DTS: X herhangi bir özel programlanmaya ihtiyaç duymuyor. Bu nedenle Dolby Atmos kadar başarılı olmasa bile DTS: X sayesinde oynadığınız tüm oyunlardan üç boyutlu, çevresel ses almanız mümkün.

PlayStation 5’ın daha şimdiden Demon’s Souls ve Godfall gibi oyunlara sahip olduğunu düşündüğümde, Xbox Series X’de beni en çok rahatsız eden şey henüz oynanacak yeni oyunlara sahip olmayışı oldu. Halo: Infinite ve merakla beklediğim The Medium’un ertelenmesiyle birlikte Xbox Series X’de açıkçası oynanabilecek pek de özel bir şey kalmadı. Xbox Series X’in mevcut oyun kütüphanesini daha çok eski oyunlar oluşturuğu için hız hariç, görsel olarak beni afallatacak bir oyuna da henüz rastlamadım. Ancak bu durum yakında değişecek. Zaten Xbox Series X’e bir şans vermemi sağlayan en önemli şeylerden biri de Xbox Series X’in, geçmiş nesillerin aksine artık özel oyun eksikliği çekmeyecek olmasıydı. Evet, hala ufukta God of War ya da The Last of Us benzeri oyunlar görünmüyor ancak stüdyo alımlarına son birkaç senede büyük bir hız veren Microsoft’un önümüzdeki yıllarda konsol piyasasına çok büyük bir hareketlilik getireceği neredeyse kesin gibi. Zaten Xbox Series X’i tanımlayan oyunlar da, Microsoft’un kendi bünyesindeki bu yeni stüdyolardan çıkacak oyunlar olacaktır. Kısacası Bethesda gibi bir devi de arkasına alan Microsoft’un aklı başına geldi, sadece Halo ismine yaslanarak bir on yıl daha geçirmek niyetinde kesinlikle değiller.

Microsoft’un bu yeni vizyonunda Game Pass’in önemi de oldukça büyük. Zaten Microsoft ile Sony’nin arasındaki en büyük vizyon farklılığı da burada ortaya çıkıyor. Sony yeni etiketleriyle daha da pahalılaşan oyunları bizlere satmaya çalışırken, Microsoft ise oyun dünyasının Netflix’i olmaya çalışıyor. Uygun sayılabilecek aylık bir fiyat karşılığında, yüzden fazla oyuna erişim sağlatan Game Pass’in önemi Türkiye gibi yüksek oyun fiyatlarına sahip ülkelerde daha da öne çıkıyor. Microsoft bünyesindeki Bethesda dahil tüm stüdyolardan gelecek oyunlar, çıktıkları gün Game Pass üyelerine ücretsiz olarak sunulacak. Ayrıca yakın bir zaman önce EA Play’in de Game Pass’e katıldığı düşünülünce, bu servisin önemi daha da iyi anlaşılıyor. Kısacası Xbox Series X ve Game Pass üyeliği, mevcut ekonomide konsol seçerken kesinlikle gözardı etmemeniz gereken bir kombinasyon. Yalnız hatırtlatalım, Game Pass Ultimate üyeliğiniz yoksa Xbox Series X’de de tıpkı bir önceki nesilde olduğu gibi oyunların online özelliklerinden yararlanabilmek için maalesef Live Gold üyeliği satın almanız gerekecek.

Oyuna Devam

SDD, 4K ve 120 FPS gibi sözler elbette hepimizi heyecanlandırıyor ancak Microsoft’un bizlere başka sürprizleri de var. Xbox Series X oyun deneyimini çok kolaylaştıracak, Quick Resume adlı bir özelliğe sahip. Bu özellik sayesinde aynı anda birçok oyun arasında saniyeler içerisinde geçiş yapabiliyor ve hatta bu oyunlara tam da bıraktığınız yerden devam edebiliyorsunuz. Evet, hem de oyunu kaydetmenize gerek kalmadan. Tek yapmanız gereken oyundan çıkıp ana menüye dönmek. Sistem kaldığınız yeri otomatik olarak hafızasına kaydettiği için, konsolu kapayıp tekrar açsanız ya da araya başka bir oyun soksanız bile birkaç düğmeye basarak saniyeler içerisinde kaldığınız yere dönebiliyorsunuz. Test ettiğim oyunlarda herhangi bir probleme rastlamadım ve oyunlar arasında saniyeler içerisinde geçiş yapabildim. Bu özellik sayesinde artık elektrik kesildiğinde ya da oyunu kaydetmeyi unuttuğumuzda stres yapmamıza gerek olmayacak gibi görünüyor. Elimdeki birkaç oyun haricinde test yapma fırsatı bulamadığım için bu özelliğin aynı anda kaç oyuna kadar destekleneceğini bilmiyorum ancak ileride oyunların boyutları büyüyüp sisteme daha fazla yüklenmeye başladıklarında bu rakam azalabilir. Ayrıca her ne kadar sistemin an itibariyle sorunsuz bir şekilde çalıştığını söyleyebilsem de, sistemin gerçek anlamda ne kadar güvenilir olduğunu teyit edebilmem için henüz çok erken. Yine de bu son derece yenilikçi özelliği Xbox Series X’e kazandırdıkları için Microsoft’u tebrik etmemiz gerek.

Teknik yönden bakıldığında Xbox Series X gerçekten de çok başarılı bir konsol ancak her zaman bir konsolun gerçek başarısını belirleyen etmen oyunlarıdır. Xbox Series X için o oyunlar şimdilik ortada yok ancak ben gelecekten çok umutluyum. Zaten Xbox Series X’in her halinden 2020 yılı için değil, daha ilerisi için tasarlandığı anlaşılabiliyor. Dünya genelinde ama özellikle de Türkiye’de PlayStation, Xbox’a göre çok daha popüler bir marka. Bu nesilde de bunun değişeceğini sanmıyorum ancak Xbox Series X’i kendi gözlerimle görüp Microsoft’un yeni vizyonunu daha iyi anladıktan sonra, artık Sony’nin bayrağı tek başına ve çok önlerde taşıyacağını da düşünmüyorum. Benim gibi oyunlara sahip olmaktan ve hatta oyunları fiziksel olarak almaktan hoşlananlar için pek bir şey ifade etmese de, Game Pass gerçekten de oyun dünyası için bir devrim niteliği taşıyor. Bu servisin yanı sıra, son derece güçlü iki adet konsolunu ve bünyesine kattığı yeni stüdyoları da düşününce artık Microsoft’un elinin çok daha kuvvetli olduğunu söyleyebiliriz.

YORUMLAR
Parolamı Unuttum