[ Neden Çok Sevdim köşemizde etkisinden uzun süre çıkamadığımız oyunları, bizi en çok etkileyen yanlarıyla birlikte anlatıyoruz. ]
Kimi oyunlar vardır sizi kendi içine çeker çekmesine ama bakarsınız o kadar popüler olmayı başaramaz; sizin beklediğinizden, istediğinizden daha az ilgi görür. Ya da daha doğrusu sizi o kadar çok etkilemiştir ki ne kadar sevilse de sizin gözünüze yetersiz görünür. İşte benim için Yakuza serisinin durumu da tam olarak bu. Siteyi takip edenler ne zaman Yakuza haberi yapsam seriyi övmeyi kendime bir borç bildiğimi fark etmişlerdir zaten; lakin bu kadarı da kâfi gelmez, bunu bir yazıyla bir kez daha vurgulamam gerek, öyle değil mi :)
2005 yılında PlayStation 2 için çıkan ilk oyunla başlayıp, 2016 yılında çıkan Yakuza 6 ile son bulan bir seri Yakuza serisi. 2015 yılında çıkan ve bizleri hikâyenin başlangıcına götüren Yakuza Zero ile birlikte toplamda 7 oyunluk bir maceraya ortak olduk. Tek bir ana karakter üzerinden bu kadar uzun soluklu bir hikâye anlatmak çok fazla seriye nasip olmamıştır herhalde. Bunca yıl boyunca Kiryu’yla üzülüp Kiryu ile sevindik, Haruka ellerimizde büyüdü resmen. Böyle olunca da seriyle sıkı bir bağ kurmak kaçınılmaz bir hal alıyor. Lafı daha uzatmadan, bu macera boyunca aklımda neler yer etmiş onları paylaşayım; sizleri de kendi safıma çekmeye çalışayım :)
Yetimhaneden Yakuza’ya…
Yakuza serisini benim için özel kılan yanlarından birisi elbette kahramanımız Kazuma Kiryu ve onun yaşadıkları. Uzun uzun anlatıp da sizleri bu hikâyeyi bizzat tecrübe etmek zevkinden mahrum kılmak istemem. O yüzden detaylarına girmeden geçeceğim.
Ailesi öldürüldükten sonra Sunflower Yetimhanesi’nde büyüyen Kazuma Kiryu, bu yetimhaneden kardeş bildiği Akira Nishikiyama (Kiryu’nun verdiği adla “Nishiki”) ile birlikte çıkıyor ve Yakuza dünyasına adım atıyor. Yetimhanenin sahibi Kazama, her ikisi için de bir baba figürü gibi; haliyle onları bu dünyaya sokan ve elinden geldiğince kol kanat geren de o.
Kiryu, Yakuza içerisinde hızlı bir şekilde yükseliyor; “Dojima’nın Ejderi” unvanını alacak kadar iyi. Dost kazanmak kadar düşman kazanmak konusunda da mahir, hızlı yükselişi gözleri onun üzerine çeviriyor. Bir de yakınındaki isimlerin ihanetiyle karşılaşınca Kiryu’nun başından türlü bela eksik olmuyor. İlk oyunda karşısına çıkan küçük bir kız çocuğu hayatını önemli derecede değiştiriyor ve Haruka’yı kızı gibi görmeye başlayıp onu kendinden bile sakınan bir baba figürü haline geliyor. Bütün bu mücadelenin, bazen şiddet dozu yüksek, bazen komik, bazen saçma sapan detaylarla bezenen bu maceranın ortasında bu ikilinin hikayesine şahitlik etmek beni en çok kendisine çeken noktalarındandı Yakuza serisinin.
Hikayesi bir yana, Kiryu’nun renkli kişiliği de ister istemez sizi etkisi altına alıyor sevgili Oyungezerler :) Bir yandan bakıyorsunuz gayet ciddi, astığı astık, kestiği kestik, hiç esneme payı bırakmamış, hedefe odaklı, dümdüz giden bir adam. Öte yandan karting, dart, karaoke, arcade makineleri ile gününü gün eden bir çocuk. Bir yandan gece kulüplerinin müptelası, öte yandan sevdiğine nezaketle yaklaşan, hediyelerle, hoş sözlerle oyun yüzünü güldürmekten zevk alan bir aşk adamı. Sokakta önüne geleni pataklayan, ağız burun dalan korkulu bir yakuza, ama aynı zamanda çocuklara, yaşlılara, ihtiyaç sahiplerine kol kanat geren, ihtiyacı olan herkesin yardımına koşan bir iyilik meleği.
Belirtmeden geçemeyeceğim birisi de Goro Majima. Yakuza Zero oynayana kadar hafif çatlak, sıyırmış, hiçbir şeyi ciddiye alması mümkün değilmiş gibi gelen bir karakterdi benim için Majima. Yakuza Zero’daysa onu ciddi yüzüyle ve duygusal yönüyle görmüş, tek gözünü kaybetme hikayesine de şahitlik etmiş olduk. Zaten kendisine karşı istem dışı bir şekilde bir sempati besliyordum, Zero’da gördüğüm haliyle saygı da duydum kendisine. Seride Kiryu’nun baş belasıydı ama bir yandan da koruyucu meleği gibi hareket ediyordu. Kiryu ne kadar ciddiyse, Majima o kadar coşkulu bir karakterdi. Belki biraz da bu yönüyle, Kiryu ile Majima ikilisinin birbirini tamamlayan yapısıyla öne çıkıyor Yakuza serisi ve Majima da oyun dünyasının en akılda yer eden karakterlerinden birisi haline geliyor.
Oynanış kısmında Yakuza için sık sık GTA benzetmesi yapılır -ki bence çok da makul bir benzetme değil. Ne onun gibi bir açık dünyası var ne de çatışmaları benziyor. Yakuza’ya yakışır bir şekilde bol bol yakın dövüş, araya kılıçlı sopalı sahneler girmesi bir yana, Kiryu’nun karakter gelişimi de farklı. Bana GTA’dan daha farklı bir tat verdiğini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Kamurocho
Oyunun hikayesi kadar barındırdığı detaylar da beni kendisine çekmeyi başarmıştı ve aklımda en çok yer edeni oyunun geçtiği Kamurocho oldu. Tokyo’nun “yetişkinler için eğlence mekanları” ile ünlü bölgesi Kabukicho’dan esinlenerek oluşturulan bu bölgeye o kadar aşina oluyorduk ki yarın bir gün Kabukicho’ya yolumuz düşse, sokak sokak, dükkân dükkân bilecekmişiz gibi hissettiriyordu :)
Yıllar içerisindeki değişimine şahitlik ettiğimiz Kamurocho yaşayan bir şehir hissiyatını vermek konusunda gayet başarılı bir işe imza atılmıştı. Alışveriş yaptığımız marketleri, dükkanları, mağazaları ve eczaneleri; karnımız acıktığında uğradığımız çeşit çeşit restoranları; hızlı gecelerin renkli mekanları; çocukluğumuz tuttuğunda cebimizdeki parayı jetonlara yatırdığımız arcade salonları; evsizleri misafir eden arka sokakları, parkları ve daha pek çok detayıyla zihnimde hep renkli, hep canlı bir yer Kamurocho.
Dövmeler
Oyuna dair ilgimi çeken detaylardan birisi de elbette dövmeler. Sonuçta Yakuza denildiği zaman akla gelen şeylerden birisi de dövme oluyor ister istemez ve oyunda da dövmeler yeterince yer buluyor.
Kiryu’nun sırtını kaplayan bir ejder dövmesi var. “Dojima’nın Ejderi” lakabıyla gayet uyumlu bir tercih. Kamurocho’nun ünlü dövme ustası Utabori’nin imzasını taşıyan bu dövmede ejderin pençesinde bir inci bulunmakta (-ki incinin üzerindeki Sanskritçe ifade Kiryu’nun doğum tarihine işaret ediyor). İşte bu dövme Japon kültüründe güç, bilgelik, koruma ve dengeyi sembolize eden bir dövme.
Nishiki’nin sırtında da bir Koi (hani bizim Japon balığı dediğimiz, Japon sazanı var ya, ondan işte) dövmesi yer alıyor. Koi, güç ve cesareti sembolize ediyor. Ayrıca Koi’nin Sarı Nehir boyunca yüzüp “Ejder Geçidi”ni aştıktan sonra bir ejderhaya dönüştüğü kabul edilir. Nishiki ile Kiryu arasındaki ilişki açısından hoş bir detay bence.
Bir başka önemli karakterimiz Majima’nın sırtında ise bir Hannya maskesi ile beyaz yılan dövmesi yer alıyor. Noh tiyatrosunda kullanılan Hannya maskesi, kıskanç dişi iblisleri sembolize etmekte. Kırmızı olanlar alt sınıf karakterleri, beyaz olanlar ise üst sınıf karakterleri temsil ediyor -ki Majima’nın sırtındaki de beyaz bir maske. Ayrıca beyaz yılan, iyi talih anlamına geliyor.
Anlayacağınız dövme işi bir sanat ve bu sanata Yakuza serisinde de layıkıyla yer verilmiş durumda.
Kiryu’nun sessiz vedası…
Serinin final sahnesi benim için gayet duygusal bir finaldir. Kiryu’nun ufak ufak sahneden çekilişini anlatan o anlar, yüreğimde ince bir sızı bırakmadı dersem yalan olur. O sahnede, Kiryu’nun ne kadar içten, ne kadar koruyucu, ne kadar sevgi dolu, ne kadar fedakâr olduğu bir bakışta özetlenmiş gibidir sanki. Belki bu kadar yakın bağ kurduğumdan, belki empatiyi biraz abarttığımdan da olabilir, ama bana soracak olursanız Kiryu, oyun dünyasının en sağlam baba figürlerinden birisi olduğunu da teyit eder o sessiz vedasıyla.
Bunca sözün ardından bu seriyi benim ve pek çok oyuncu için özel kılan şeyleri halen anlatamamışsam, en iyisi gidin bizzat tecrübe edin; sonrasında bana hak vereceğinize şüphem yok :)