Mass Effect Legendary Edition - İnceleme
Ben Kumandan Shepard ve bu Oyungezer’deki en sevdiğim yazı!
Şu an saat gece 4’e falan geliyor ve ben neresinden tutsam da Mass Effect’i anlatmaya başlasam diye düşünüyorum. Hayır ilk çıktığı zamanlarda değil de sonradan oynadığım için de bir tuhaf olacak bu inceleme, ondan da kaçış yok. Hem 20 yaşında sürpriz yumurtadan çıkmışım ve hayatımın önceki yılları hiç yaşanmamış gibi yapmayı seviyorum ama Mass Effect’ten bahsetmek için...
Neyse, anlayacağınız ben Mass Effect’le tanıştığımda hayatımın en parlak yıllarını geçirmiyordum. Mümkün mertebe evde yokmuşum ve sağırmışım gibi davranmaya çalıştığım yıllar. Can sıkıntısıyla internetlerde dolaşırken ME3’ün sonuyla ilgili çıldıran, acayip sinirlenen yorumlara denk geliyorum. (Beyninizde yeni sekme açın bu konu için. Geri döneceğiz buna.) Dragon Age II’ye başlamışım ama çok sarmamış beni. Neymiş bu Mass Effect? Uzaylı ve silahlıymış. Ben adam vurabilir miyim ki acaba? Öyle böyle merakıma yenik düşüp başlıyorum ilk Mass Effect oyununa.
PEEE!!! Bir eskiii… Ama sarıyor. Vay efendim bizim Keeper’lar var, onları bir tarasan çok sevaba geçer. Şepırd’cığım, benim müşterilerimden biri kendisi hakkındaki gizli bilgileri açığa çıkardığımı düşünüyor. Hiç öyle bir şey yapmadım vallahi, bir el atıversen? Kulun kölen olayım Şepırd, bizim oğlanları göreve gönderdik, kayboldular! Onları bir sen bulursun Şepııırd!!
Daha da önemlisi, benim için büyük bir kaçış kaynağı oluyor. Dostum uzaya gidiyoruz ve kafamızı uzay politikalarına yoracağız. Hayır, ev içi 3. Dünya Savaşı’yla ilgilenecek vaktimiz yok, Thane’in oğluyla arasını düzeltmemiz lazım ya.
Çok ironik gerçekten kendi derdimi bırakıp üç pikselin derdine düşmüş olmam ama oyun işte. Geth saldırıları, yok efendim Saren neyin peşinde...? Kendi derdimi unuttum; o gezegen senin, bu gezegen benim geziyorum. Bir şeyler yapıyormuşum, bu yaptığım şeyler bir işe yarıyormuş gibi hissediyorum ya; keyfime diyecek yok.
Neredeyse 10 yıl sonra Mass Effect Legendary Edition’u VAY ANASINI YAA deyip de gözlerim dola dola açacağımdan, tutup da incelemesini yazacağımdan habersizim. Lisedeyim. Evreni kurtarıyorum.
HAYIR AĞLAMIYORUM GÖZÜME GETH KAÇTI!
Vallahi ağlamıyorum ya! Her şey parlıyor, ondan böyle oldu. O kocaman 100GB’lık Mass Effect Legendary Edition indikten, EA’in yeni oyun başlatıcısı EA Desktop hiçbir Origin oyununuzu görmeyip size bir kalp krizi geçirttikten sonra oyunu açtığınızda sizin de ilk dikkatinizi çeken eminim oyunun ne kadar aydınlık olduğu olacak.
EA Desktop’a ihtiyacınız yok aslında, EA sadece sinirleriniz kuvvetli mi diye bir bakmak istiyor. Fakat olur da oyununuzu bir Origins bir EA Desktop ile açarsanız, EA Desktop’tan Origins’e geçerken “Local Files” yani bilgisayardaki dosyalarla devam etme seçeneğini seçmeniz lazım. Sonra Origins onları Cloud’a kaydediyor. Fakat Cloud dosyalarını seçerseniz ilerlemenizi kaybedebilirsiniz, söylemesi.
“Yahu bu Remaster değil mi, zaten öyle olması gerekmiyor mu?” demeyin. 2007’den kalma bir oyun için yeni kaplamalar ve karakter modelleriyle, en az 60 FPS’de sıkıntısız çalışmak bir başarı bence. Böyle diyorum, çünkü cila atmış olmalarına rağmen, özellikle de ilk oyunda, o kadar da elden geçirmemişler gibi hissettiğim noktalar olmadı değil. Mass Effect 2 ve 3 ise haliyle çok daha düzgün çalışıyor, özellikle de savaş sekanslarında.
Bir Bioware klasiği haline gelmiş yerin dibine geçme bug’ı hala mevcut örneğin ME 1’de. Otantik olsun diye mi bırakmışlar bilmiyorum ama Feros ben on sene önceden nasıl hatırlıyorsam gene öyle. ExoGeni’de bodrum katında, yerden geçip boşlukta yüzmek hala mümkün.
Animasyonlar da, özellikle karakterlerin yüzlerinde yaşını belli ediyor ama o kadar kusur kadı kızında da olur. Hem biz buraya Turian Romance’lamaya geldik, insanların pörtlek gözlerine bakmaya değil.
Hanfendi neden bahsediyor…?
Ha sahi, ya daha önce hiç Mass Effect oynamamış olanlarınız, onlar neredeler? Bir elleri göreyim. Kusuruma bakmayın heyecanlanıyorum işte Mass Effect görünce, ne yapayım.
Bir yandan böyle yeni oyun incelemesi yapar gibi, “Mass Effect’te Shepard’ın komutasındaki Normandy ve ekibiyle birlikte Saren adlı bir Spectre’ın planlarını ortaya çıkarmaya çalışacaksınız!!” falan yazmak da çok tuhafıma gidiyor. (Şu cümleyi yazarken bile şekilden şekile girdim yani.) Öbür yandan üç oyun, DLC’ler falan iç içe, hepsinden bahsetmek ama çok da olayın sizli saklı kısımlarını ortaya çıkarmamak lazım…
Ama evet, hikaye böyle başlıyor.
Sene 2183. (Eyvah, başladı tarihçeye. Kaçın.) Nedense şu anda bana o kadar da uzak bir tarihmiş gibi görünmedi, korksam mı bilemedim.Citadel Council (Acayip İnanılmaz Uzay Konseyi), Shepard’ın ilk insan Spectre olup olamayacağı konusunda tartışmalar içinde. Spectre dediğim de özel yetkilere sahip bir tür uzay polisi yani.
Bunlar olurken, Eden Prime adlı gezegende, kendileri galaksiden silineli 50 bin yıldan fazla olmuş Prothean ırkından kalma bir çeşit cihaz ortaya çıkınca, Council diyor ki Shepard, sen bu kıymetli teknolojiyi başkalarının eline geçmekten kurtar, biz de seni Spectre yapalım.
Geminin kaptanı Anderson geliyor, “Bak çocuk Normandy artık senin, git bu işi çöz, yüzümüzü kara çıkarma,” diyor. Elbette ki işler hiç de olması gerektiği gibi gitmiyor. Eden Prime’a bir tür sentetik canlı türü olan Geth’ler saldırıyor. Geth’lerin arkasında Council’e sırtını dönmüş bir Spectre, Saren!
Tüm bunların ortasında, “Yav ben buraları hatırlıyorum sanki,” diye diye haritaya bakmayıp sürekli kaybolan ben…
Mass Effect 1’in benden gittiğim yerleri hatırlamamı beklemesi gerçekten bir suç olmalı ya! Dostum ben dün ne yediğimi hatırlamıyorum?! Neyse ki sonraki oyunlarda haritalar daha anlaşılır, vallahi.
Yani işte doğru oynarsanız evreni kurtarıyorsunuz, yok tembellik ederseniz kurtaramıyorsunuz. (Beyninizdeki o ikinci sekmeye ekleyin bu bilgiyi, bunları hep kullanacağız.) Bunun spoiler’lık bir yanı yok, oyun sonuçta.
Ama umursamadığınız evreni neden kurtarmak isteyesiniz?
Wiki’nin en sık ziyaret edilen sayfası :)
Bakın, Mass Effect oyunlarını aşk meşk ayakta tutuyor. Şaka yapmıyorum ya! Hatta aslında bütün Bioware oyunlarını da, neyse. Buyurun, girin bakın Mass Effect Wiki’sine. Tüm oyuncuların aklında tek bir soru: “X kişisini nasıl düşürüyoruz.”
İtiraf edin, hepinizin içinde bir uzaylı-sever, bir canavar-sever var. Gözümün içine bakın. Bari kendinize yalan söylemeyin.
Gerçekten, Mass Effect’in yan karakterleri böyle ayılıp bayılınacak kadar iyi yazılıp seslendirilmiş olmasa, “Amaan; bana ne Geth’ten, Reaper’lardan, AI’lardan… Ölümlü dünya!” dememek için pek bir sebebi olmaz insanın.
Hem sanırsınız koca galaksi mahalle, biz de mahallelinin bakkala, ekmeğe gönderdiği çocuk! Gidip saçma bir röportaj veriyorsunuz, iki dakika sonra asansördeki radyoda; “İlk insan Spectre Shepard’ın ağzından çıkanlara inanamayacaksınız! Dahası akşam 7’de!!”
Çok iddialı bir şey söyleyeceğim şu anda ama bana sorarsanız Mass Effect’in dünyası, derinlik konusunda Star Wars’ın dünyasıyla çok rahat kapışır. Ve inanır mısınız, karşınıza çıkan hiçbir şey de öyle zorlama gelmiyor. Gezegen gezegen gezip farklı türlerden karakterlerle tanıştıkça evren kafanızda oturmaya başlıyor.
Vay efendim Krogan’lar nasıl zamanında Salarian’larla ittifak kurmuşlar da Rachni Savaşları’ndan sonra popülasyonları çok artınca Turian’lar Salarian’ların yarattığı bir hastalıkla onları üreyemez hale getirmişler. Elcor’lar neden söyledikleri her şeyi açıklıyorlar? Elcor’ca bir Hamlet gösterimi nasıl olur? Biz insanların aşağılık kompleksi mi var yoksa Cerberus ucundan haklı mı? Evrende bu kadar tür varken, kusura bakma Illusive Man’ciğim ama, pastadan daha büyük bir dilim isterim diye tutturmak bizim neyimize?
Neden hep AI yaa?! Neden yani? NEDEN?!
Ben bu kısmı daha kütük hatırlıyordum
Allah için, Legendary Edition sadece az ışık atıp karakterlere yeni kılıflar giydirmemiş; oyunun oynanışına da biraz çekidüzen vermiş.
Şimdi ilk oyunun 2007’den kalma olduğunu hatırlatırım. Ona rağmen çatır çutur adam vurdum yani, çok daha zorlandığımı hatırlıyorum. Ayrıca Shepard’ın karakter sınıfına göre silah sınırlamasını kaldırmışlar, oh be! Ben bunu hatırlayabilecek kadar yakın zamanda oynamadım ilk oyunları tabii ama yeteneklerin yeniden kullanım zamanlarını da düşürmüşler. “Kolaylaştırmışlar mı yani?” diye sorabilirsiniz ama açıkçası zoru gene zor yani, sadece daha akıcı bir hal almış oynanışı.
Sadece silah ve zırh ekranı artık biraz eski kalıyor ilk oyunda, ne yalan söyleyeyim. Yani silahları görüntüsüyle aklımda tutmaya alışmışım, adlarını unutuyorum görmeyince. 2 ve 3’te görebiliyoruz, gene iyiyiz.
Bunun dışında, oynanış kısmında zorlayacak bir şey düşünüyorum… Bulamıyorum. Yetenek puanlarınızı harcayın, en güncel silahlarda kalın. Taktik bu yani. Bunlara dikkat ettikten sonra tıkır tıkır düşman devirebilirsiniz. Benim gibi bir kolsuz bile yapıyor yani.
Ha bir de Mako’ya çeki düzen vermişler. Yok, hala dandik. Ama hani böyle küçük lastik zıplayan toplar vardır ya, heh, artık daha az öyle Mako. Zaten o kadar az seviliyordu ki Mako 2. ve 3. oyunlara hiç koymamışlardı. Gene sevilecek bir yanı yok ama yüksek kasisten düştü diye anında ölmüyoruz artık hiç değilse. Evet, kaplumbağa gibi ters dönüp kaydımı yeniden yüklemek zorunda kaldım. Hayır, bu konuda konuşmak istemiyorum.
İkinci oyunda zorluk biraz artıyor; üç çıktığında da “Normal artık yeni Veteran olsun,” demişler zaten, yani o da bir tık daha zor. Ama dediğim gibi, Mass Effect’in amacı sizi zuzaylı vurmalı kısımlarda sıkboğaz etmek değil.
O kısmı hikaye kararlarını vermeye çalışırken kan ter döktürerek yaptırıyor.
Paragon! Neyin Paragon’u ama?!
Vallahi bu galaksiyi kurtaracağız diye heba olduk. Mass Effect’i Mass Effect yapan, verdiğiniz kararların oyundaki gidişatınızı gerçekten belirliyor olması. Daha ilk oyundan, gittiğiniz her gezegende oyunun sonuna etki eden bir şeyler öğreniyor, bir şeyler değiştiriyorsunuz. Bu yüzden mümkün mertebe bir şeyleri atlamadan oynamak, örneğin olayla alakalı olabilecek bir karakter varsa onu görev ekibine almak çok mühim.
Ve dahası, verdiğiniz kararlar, kaydınızı aktardığınızda 2. ve 3. oyunda da hikayeye etki edecek. Birisi öldü mü? Vay halinize, öldü o zaman yani, ölen geri gelir mi?
Bu konuda verebileceğim birkaç tavsiye var. Örneğin, iyi polis mi kötü polis mi olacağınıza karar verin. Mass Effect bunlara Paragon ve Renegade diyor, verdiğiniz kararlara göre karakteriniz bir yöne doğru eğilmeye başlıyor. Bunun nesi önemli derseniz, eh, yeni diyalog opsiyonları açılıyor da ondan. Mass Effect, çevrenizdeki karakterlerle istediğiniz gibi etkileşime geçebildiğinizde güzel. Ortalarda dolanmanın bir yararı yok.
Hatta bence Charm ve Intimidate puanlarına da yatırım yapın. Genelde oyunlarda ikinci plana atılıyor bunlar lazım değil diye ama Mass Effect’te gerçekten işinize yarayacaklar. Ve kaybedecek bir şeyiniz yok, hem puan kazanmak hem de oynanış nispeten kolay çünkü.
E bunları yaptıktan sonra gidip dakika başı birisiyle konuşmazsanız olmaz. Gidin herkese soru sorun. Bir daha sorun. “Hani, uzaylı vurmayacak mıydık? Geth? Illusive Man?? Reaper’lar??!!” dediğinizi duyar gibiyim. Reaper’lar 50 bin sene beklemiş, bir 50 bin daha beklesinler. Burada bir daha asla görmeyeceğimiz yan karakterin hayat öyküsünü dinliyorum. Mass Effect böyle oynanır.
Her şeyinizi upgrade’leyin. Kendiniz? Upgrade. Takım arkadaşlarınız? Upgrade. Geminiz? Upgrade. Bir bildiğimiz var.
Son görevi yapmazsam bitmiş sayılmaz asla!
Çok tuhaf hissediyorum açıkçası. Bir sürü şey söyledim ama bir yandan da hiçbir şey söylememişim gibi hissediyorum. Nitekim söylemedim de, yani hikayenin ilerleyen kısımlarından bahsetmedim. Ama artık oynamamış arkadaşlar varsa da aramızda, küçük bir “Neden Mass Effect?” köşesi olsun burası. Bu söyleyeceklerimin oyunun keyfinden bir şey götürmeyeceğine inanıyorum.
Dünyayı kurtardığımız oyun çok. Galaksiyi ya da evreni ya da her neyse işte. Nedense bu oyunlarda ya da hangi medya ise; biz dünyayı kurtarıyoruz, her şey olduğu gibi devam ediyor. Peki ya her şeyin sonunda değişimin kaçınılmaz olduğunu kabul etmek zorunda kalırsak? O zaman ne olacak?
Aşağı yukarı 100 saatiniz bu evrenin içinde geçecek. Karakterlere sinirleneceksiniz, onları seveceksiniz, odanızda akvaryum kurup tanımadığınız insanların yardımına koşacak, ölüp yeniden dirilecek, zaman zaman boyunuzdan büyük bir işe kalkıştığınızı hissedeceksiniz.
Ve haklı olacaksınız.
Ya uzakta bir yerlerde bizden daha yüce bir güç varsa? Elle tutulabilir, gözle görülebilir; metafizik bir şey değil. Geldiğini görebildiğimiz, karşı koymayı deneyebileceğimiz fakat durduramayacağımız bir şeyler bize gitme zamanının geldiğini söyleseydi… Bunu kabul edebilir miydik? Sindirebilir miydik?
Hiç sanmıyorum.
İşte Mass Effect’in bende gerçekten iz bırakan yanı bu. Üç oyun boyunca o gezegen, bu gezegen koşturuyorsunuz. İnsanları kurtarmak için uzun yolu seçiyorsunuz. Ekibinizin kişisel sorunlarından galaktik savaşlara kadar elinizden geleni ardınıza koymuyorsunuz. Zamanında haritadan silinmiş gezegenlerin, unutulmuş türlerinin ikinci bir şansı olsun diye uğraşıyorsunuz. Geçmiş hatalara yeniden düşmemek için canla başla çalışıyorsunuz.
Ve o son anda, sabrınızın ve dayanma kabiliyetinizin sınırlarına dayandığınızda birisi diyor ki, “Siz kendinizi yok etmeden ben sizi yok etmeliyim.”
Yok @#<*%!!
Sakinim. Yani değilim ama anlıyorsunuz işte. Ya da belki anlamıyorsunuz. Ne anlatıyorum ben?!
Mass Effect sizden son bir fedakarlık bekliyor. Hadi be Shepard; iki adam fazla kurtaracaksın diye üstüne ateş etmelerine izin verdin, baba oğul suikastçıların ailevi problemleriyle uğraştın, çalınmış hatıraları buldun... Ama döngüyü kıracak kadar iyi miydin? Senden çok daha iyileri denedi ve başaramadı. Gerçekten yeterince savaştın mı? Emin misin?
Burun silme, ağlamıyor gibi yapma molası.
Belki de Mass Effect’i oynamanın en güzel yolu Legendary Edition. Öyle next-gen bir şeyler beklemeyin elbette ama bin küsür ekran görüntüsü aldığımı düşünürsek görsel iyileştirmelerin başarılı olduğunu içim rahat söyleyebilirim. Oynanış açısından da, 14 senelik bir oyunun yarattığı zorluklar insanı bıktıracak derecede değil. Sadece ne oynadığınızı hatırlatacak seviyede.
Her şeyden önemlisi, hikayeyi peş peşe tecrübe edebilmek gerçekten çok büyük bir keyif. Ben zamanında muhtelif sebeplerden 2 ve 3’ü peş peşe oynayamamıştım. Asıl art arda oynanması gereken iki oyun 2 ve 3 bence.
Çok acele ederek oynadım ama biliyor musunuz? İçim dışıma çıktı vallahi. Neyse, önümüzdeki ay beni dergide göremezseniz bilin ki hakkıyla Mass Effect oynuyorum. Bütün Legacy görevlerini, Dossier görevlerini yapıyorum, Normandy’mi upgrade’liyorum. Canım Normandy.
Siz de öyle oynayın oldu mu? Tabakhaneye- Ay yani yazı yetiştirmiyorsunuz sonuçta.
İncelememiz hakkında konuşmak isterseniz bir Discord mesafesindeyiz.
Başlıklar
Efsaneyi ilk kez yaşayacaklara ve bu sefer Legendary Edition’da farklı oynayacağım dedikten sonra gidip aynı Shepard’ı yapıp aynı diyalog opsiyonlarını seçecek olanlara.
- 14 senelik bir oyunu orijinaline sadık kalarak remaster yapmak zor bir iş. 2 ve 3 için de orijinalini hatırlamıyorsanız bir açın bakın derim. Neymiş o ışıklandırmalar yaa...
- Seriye aşina olmayanların bu tecrübeyi tatması için çok büyük bir fırsat
- Bu kadar akıllı varlık öpebileceğiniz ve dating sim olmayan başka bir evren kurtarma simülatörü var mı? Yok.
- Mass Effect için artılar kutusu mu yapılır ya?! On sayfa yazmışım ya!!
- Bazı bug’lar hâlâ mevcut. Bioware’in direkt bu bug’ları nasıl çözeceğini bilmediğini düşünmeye başlıyorum.
- Oyunları ayrı ayrı alamamak... Bir bütün oyun gibi düşünün derim ama cazip gelmiyorsa da anlıyorum açıkçası.