System Shock 2: 25th Anniversary Remaster - İnceleme

İnsanoğlunun Yapay Zekâyla İmtihanı

Ken Levine denince hiç şüphesiz çoğunuzun aklına BioShock serisi geliyordur. Ama bazılarımız, bilhassa da oyun oynamaktan WASD tuşları ağaranlarımız kendisini “Shock” adını taşıyan başka bir oyundan daha hatırlıyoruz. Irrational Games’in ilk oyunu olan System Shock 2’den söz ediyorum elbette. Aklınıza gelebilecek neredeyse her “enler” listesinde kendisine yer bulan bu başyapıt, gelmiş geçmiş en iyi “immersive sim”lerden biri olarak da kabul edilir aynı zamanda.

Gelgelelim Thief ve Deus Ex gibi, o yıllarda çıkan bu muazzam klasikleri günümüzde oynamak giderek zorlaşıyor. Küçük ekran çözünürlükleri, düşük poligonlu kaplamalar, desteklenmeyen işletim sistemleri derken mod üstüne mod, yama üstüne yama kurmak zorunda kalıyorsunuz. Bazen o bile yetmeyebiliyor hatta. Neyse ki “remaster” ustası Nightdive Studios bir kere daha imdadımıza yetişti ve System Shock Remake’in ardından serinin ikinci oyununu da bizlerle bir kez daha buluşturdu.

Efendin Geri Döndü, Böcek!

System Shock 2, ilk oyunun bittiği yerden 42 yıl sonrasını konu alıyor. TriOptimum şirketinin tüm örtbas etme çabalarına rağmen SHODAN’ın sebep olduğu katliamlar gün yüzüne çıkmış ve dehşete kapılan Dünya yetkilileri YZ geliştirmelerini durdurmuştur. İflas eden şirket el değiştirmiş ve yeni yönetim ışıkhızıyla seyahate odaklanmıştır. Araştırmalarının meyvesini alan şirket, Von Braun adını verdikleri bir uzay gemisini uzaya yollar. Geminin işleyişini de SHODAN’dan beri ilk kez geliştirilen, ama güvenlik amacıyla çeşitli arka kapıları olan XERXES adlı bir yapay zekâya devrederler.

Oyunun başında üç kariyerden birini seçiyoruz: Marine (asker), Navy (hacker) ve OSA (psişik). Birkaç eğitim görevinin ardından sanki iki yıl boyunca orduda hizmet vermiş gibi yapıyoruz ve seçtiğimiz görevlere göre çeşitli yeteneklerimizde (silah kullanma, tamir, güç, hız vs) birkaç puanlık bir artış yaşanıyor. Derken malum gün gelip çatıyor ve Von Braun’ın ilk yolculuğuna katılacak şanslı (!) mürettebattan biri oluyoruz. Ondan sonrasıysa karanlık… Beş ay sonra hafızamızı yitirmiş bir şekilde bir kriyopodda gözlerimizi açıyoruz ve gemideki neredeyse herkesin uzaylı bir tehdit tarafından vahşice katledildiğini fark ediyoruz. Bu da yetmezmiş gibi, geminin bilgisayarı XERXES de kafayı yemiştir ve tüm güvenlik sistemleri (lazerler, taretler, robotlar) insanlara saldırmaktadır. Derken Dr. Polito adında bir kadın telsizle bizimle iletişime geçer, bu felaketi durdurmak için seçildiğimizi ve bu iş için vücudumuza özel bir implant yerleştirdiğini söyler. Yani iş başa düşmüştür…

SS2 oynanış olarak ilk oyunla epey benzerlik gösteriyor. Birinci şahıs kamerasından oynanan oyunda sadık İngiliz anahtarımızın yanı sıra tabanca, pompalı tüfek, lazer silahı gibi klasik cephaneliğimizin yanı sıra bu sefer psişik güçler ve çeşitli uzaylı silahları da kullanabiliyoruz. Onu ilk oyundan ayıran şeyse bu sefer işin içinde daha fazla RYO öğesi olması. Mesela bazı zırhları giyebilmek için karakterimizi güçlendirmemiz, bazı silahları kullanabilmek için de çeşitli yeteneklerimizi arttırmamız gerekiyor. Şüphesiz en büyük değişiklikse silahların kullandıkça eskimesi ve bir süre sonra bozulup kullanılmaz hâle gelmesi. Eğer tamir beceriniz varsa onları bir nebze onarabiliyorsunuz, ama tüm yetenek puanlarını bu özelliğe yatırmak riskli bir hareket oluyor tabii. Silahları durmadan tamir etmek zorunda kalmaya gıcık olacağınıza kesin gözüyle bakabilirsiniz.

Yılların İzleri

 

Eğer SS2’yi vakti zamanında oynadıysanız buraya kadar anlattıklarımı zaten biliyorsunuzdur. Aslına bakarsanız oyun tam olarak nasıl hatırlıyorsanız aynen öyle. Tek farkı daha yüksek çözünürlüklere, daha iyi kaplamalara, daha iyi kontrollere (geri geri gitmek için X’e basmaya son), elden geçirilmiş ara sahnelere, kontrolcü desteğine, yeni karakter ve silah modellemelerine sahip olması. 144 FPS’de çalışması ve vakti zamanında düzgün çalışmayan co-op desteğini bu kez eli yüzü düzgün şekilde geri getirmesi de cabası. Hem de çapraz platform desteğiyle!

Onun haricinde oynanış, hikâye ve seslendirmeler nasıl hatırlıyorsanız aynen öyle. Çünkü bu bir remake değil, remaster… Dolayısıyla System Shock Remake’i oynayıp, benzer bir tecrübe yaşamak için bu oyuna başlarsanız hayal kırıklığı yaşamanız olası. Çünkü Half-Life ve Thief’ten sadece bir yıl sonra, Deus Ex’ten ise bir sene önce çıkmış bir oyundan bahsediyoruz burada. O yüzden tüm o cilasına rağmen artık yaşını iyice belli ediyor. Bunu da en çok çatışma mekaniklerinde hissediyorsunuz. Oyunu hayatınızda ilk defa oynayacaksanız yakın dövüş sahnelerinde düşmanların hantalca hareketleri ve vuruş hissiyatının hamlığı sizi bir parça soğutabilir, demedi demeyin.

Öte yandan BioShock’un temellerinin nereden geldiğini görmek isteyenler için de eşsiz bir fırsat sunuyor bu remaster. İki oyun arasındaki benzerlikler gözden kaçacak gibi değil. Psişik güçler ve plazmidler, hacklenebilen taretler ve otomatlar, öldüğünüzde tekrar canlanmanızı sağlayan odacıklar, ses kayıtları ve hayaletsi görüntülerle anlatılan hikâye, mutasyona uğrayıp aklını kaçırmış insan düşmanlar… Ve tabii ki çetrefilli bir senaryo.

Teknik anlamda da gayet başarılı bir remaster var karşımızda. Ana menüdeki küçük takılmaları saymazsak tek bir bug’la karşılaşmadım oyun sürem boyunca.

Sözün özü, ister serinin sıkı bir hayranı, isterseniz de bu kült klasikle ilk kez tanışacaklardan biri olun, System Shock 2’yi günümüzde oynamanın en iyi yolu kesinlikle bu.

SON KARAR

System Shock 2: 25th Anniversary Remaster sadece eski oyuncular için değil, aynı zamanda bu başyapıtla ilk kez tanışacak olanlar için de bulunmaz bir nimet. Sadece daha iyi kaplamalar ve kontroller sunmakla kalmıyor, aynı zamanda Bishock ve Prey gibi oyunlara uzanan yolun en önemli mihenk taşlarından birini de tekrar oynama fırsatı sunuyor.

System Shock 2: 25th Anniversary Remaster
Çok İyi
8.0
Artılar
  • SHODAN!
  • Daha iyi kaplamalar, daha iyi modellemeler
  • Elden geçirilmiş ara sahneler
  • Modern kontroller
  • BioShock esintileri


Eksiler
  • Oynanış mekanikleri artık yaşını iyice belli ediyor
  • Ana menüde kısa takılmalar yaşanabiliyor


YORUMLAR
Parolamı Unuttum