Theatrhythm: Final Bar Line - İnceleme
Bard’ınızı partinizden atmak istemeyeceğiniz bir oyun
Oyunlarla müziklerin birbirlerinin içlerine ne kadar girdiğini artık pek de belirtmeme gerek olduğunu düşünmüyorum, bu incelemeyi okuyan herkesin sırf müziklerinden dolayı çok sevdiği bir oyun olduğuna eminim. Ama Final Fantasy öyle bir seri ki gerek oyunun kendisi, gerekse müzikleri oyun dünyasında acayip büyük bir yere sahip. Bir işi başarılı bir şekilde yapınca “Victory Fanfare”in ilk notalarını mırıldananlar mı dersiniz, “Aerith’s Theme”i duyunca gözleri dolanlar mı dersiniz, her oyundaki apayrı “Chocobo Theme”lerin hangisinin hangisine ait olduğunu rahatlıkla söyleyebilenler mi dersiniz… Yani sonuncusu dışında bende var çoğu, ondan biliyorum.
Eh, hal böyle olunca da Final Fantasy ve herhangi bir şekilde müzik temalı bir oyunu olması bir hayli normal oluyor. İlk oyunu 2012’de 3DS’e çıkan Theatrhythm’in bu 11 yıl içinde arşivi de ister istemez bir hayli genişledi. Final Fantasy XV, Final Fantasy VII Remake, bir sürü Final Fantasy XIV ek paketinin üstüne bir de Square Enix’in diğer serilerinin de oyuna dahil olmasıyla 385 tane şarkıyla karşımıza çıkıyor bu son (en azından şimdilik) Theatrhythm oyunu. Ve nasıl Super Smash Bros. Ultimate “Oyun dünyasını kutlayan bir oyun”sa, Theatrhythm de Final Fantasy dünyasını kutlayan bir oyun.
CLOUD’LA VIVI BİR GÜN YOLDA YÜRÜYORMUŞ…
Bu “kutlama” olayına değinmemin sebebini ayrıca belirtmeme gerek yok diye hissediyorum ama oyunda Final Fantasy’ye dair neredeyse her oyun kendini gösteriyor. Biraz önce saydığım büyük isimlerin yanı sıra Mobius Final Fantasy, hatta Avrupa’da resmi olarak yayınlanan ve aslında Final Fantasy oyunu olmayan Final Fantasy Mystic Quest bile kendine bir yer bulmuş. Ve sadece şarkı olarak da değil, ana karakterleri Wol ve Benjamin de partinize dahil edebileceğiniz karakterler arasında.
Evet parti dedim, yanlış okumadınız. Theatrhythm’in ana oyun modu olan “Series Quests”te bahsettiğim tüm oyunların önemli anlarını, o anlarda çalan müzikler eşliğinde oynayıp parti karakterlerinizi açıp geliştiriyorsunuz, hatta özelleştirebiliyorsunuz. Karakterlerin şarkı haritasına hangi klasik Airship’le geleceğini, yanınızda nasıl tipte bir Moogle bulunduracağınızı ve partinizde hangi karakterlerin olacağını seçmek bir Final Fantasy fanı için çok eğlenceli bir olay. Vivi, Squall, Cloud ve Terra’nın olduğu bir parti yapıp takılmak ya da Aerith’s Theme’i partide Aerith ve Sephiroth varken oynamak gibi anlamsız şeyler yapmak gereksiz eğlendirdi beni. Şarkıların hepsinin orijinal versiyonları olması ve hepsini de oynamanın aşırı zevkli olması eğlence katsayısını da arttırıyor haliyle.
Bunların yanı sıra seviye atlama, yeni yetenekler açma gibi klasik JRYO mekanikleri bulunuyor ama bunların şarkılara özel olan görevler dışında ayarlamanın pek de bir olayı yok. Evet, karakterlerin canları var ve seviye atlatıp canlarını yükseltirseniz daha fazla hata yapma payınız oluyor. Fakat sonuçta ritim oyunu olduğundan odaklanmanız gereken şey doğru tuşlara doğru zamanda basmak ve karakterleriniz hasar yemesini önlemek.
Oyunun temel oynanış mekaniği de gayet basit aslında. Kırmızı, sarı ve yeşil renklerde çemberlerle ifade ediliyor neye basacağınız. Kırmızıda analog dışında herhangi bir tuşa basmanız, yeşilde de basılı tutmanız gerekiyor. Sarı tuşlarda da hangi analog olduğu fark etmeden hangi yönü gösteriyorsa o tarafa analoğu itiyorsunuz. Dediğim gibi, basit. Oyunun başındaki eğitim modunda öğreniyorsunuz zaten bunları. Ama oyunun öğretmediği şeyler, özellikle zorluğu yükseltmek istediğinizde problem yaratabiliyor. Bazı şarkılarda basılı tutarken en sonda analoğu bir yöne itmenizi istemesi ya da üst üste veya art arda gelen basılı tutma sekanslarında ne yapmanız gerektiğini oyun “Anlarlar herhalde” diyerek bunları eğitim kısmında anlatmıyor ve ne yapılacağını anlamak da o kadar zor değil. Ama ilk karşılaşmanızda sinir olmanız da olası. Hele ki üst zorluklarda oynuyorsanız.
FARESİZ KÖYÜN BARD’I
Bir Final Fantasy fanı olarak oyundaki bazı kararlar birazcık üzdü beni. Oynanışı pek etkileyen şeyler olmasa da özellikle oyunlar için karakter seçimleri bayağı sorgulattı. Final Fantasy VII seviyorsanız büyük ihtimalle pek bir şikâyetiniz olmayacak, neredeyse bin bir farklı şekilde FF VII içeriği ve karakteri var oyunda. Ama benim gibi bir Final Fantasy IX hastasıysanız partinize ekleyebileceğiniz karakterlerin Zidane, Vivi, Garnet ve Eiko olması üzebilir. Freya’sız oynamak benim canımı azıcık sıktı dürüst olayım. Ama canımı daha fazla sıkan şey 3DS’teki Curtain Call’da olan çoğu şarkının bu versiyonda “Deluxe Edition” arkasına gizlenmiş olması. Square Enix’in klasik oyunlarının yanı sıra Final Fantasy X’un To Zanarkand’ının ya da Final Fantasy IX’un Melodies of Life’ının ana oyuna dahil olmaması gerçekten üzücü.
Ancak buna rağmen oyunda sürüsüne bereket, bir sürü şarkı var ve bunları açmanız gerekiyor. Biraz önce bahsettiğim “Series Quests” oyun modunda açıyorsunuz bu şarkıları. Şarkıları baştan sona başarılı bir şekilde bitirmenin yanı sıra her şarkı için verilen özel görevleri tamamlamaya çalışıp tecrübe puanı bonusu veren kartları, %100’lemek gibi bir derdiniz varsa onun için verilen kartları bu görevlerden topluyorsunuz. Serilerin hepsini temizlemek bayağı bir vakit istiyor yalnız. Dediğim gibi, neredeyse tüm Final Fantasy oyunları var ve büyük bir kısmında 10 küsür, bir de arada Final Fantasy XIV’ün 30 küsürlük şarkısı var. Hal böyle olunca oyunun tadını çıkarmak daha mantıklı oluyor. Açtığınız şarkıları da “Music Stages” modunda isterseniz tek olarak, isterseniz çalma listesi yaparak oynayabiliyorsunuz. Hatta açtığınız şarkıları durmadan oynayabileceğiniz bir “Endless” modu ve Multi Battle adında diğer oyuncularla kapıştığınız bir çoklu oyuncu modu da bulunmakta.
BİS VAKTİ
Kısaca, Theatrhythm Final Bar Line harika bir “fan service” ve gayet başarılı bir ritim oyunu. Nispeten JRYO ve haliyle Final Fantasy evrenine girişim yeni sayılır benim aslında. Ama 7 yıl içinde 9 tane ana seri, gereğinden fazla da spin-off oyununu oynadım ve bende bile inanılmaz bir nostalji hissiyatı oluşturdu. Her şarkıyı oynarken oyunlardaki anları tekrar yaşadım, güldüm, gözlerim doldu, gaza geldim… Eğer bende böyle bir etki bırakabiliyorsa, seriyi 20, 25 hatta 35 yıldır takip eden hayranlarında nasıl bir etki bırakabilir tahmin edemiyorum. Her ne kadar bunun son Theatrhythm oyunu olduğu söylense de benim pek inanasım gelmiyor. Bundan 10 yıl sonra Final Fantasy XVI’lı, FF VII Reunion’lu ve yine bolca FF XIV’lü bir Theatrhythm oyununu şimdiden görüyorum. Ve bu sefer güzel Burmecia’lı faremiz Freya’nın da oyuna dahil olduğunu görüyorum.
Başlıklar
Theatrhythm tam anlamıyla Final Fantasy’yi, serinin hayranlarını ve Square Enix’i 35 yıldır yaptıkları müziklerle kutlayan, sevgiyle yapılmış bir oyun. Ustalaşması zor ama öğrenmesi kolay oynanışı, inanılmaz geniş müzik arşivi ve şirin karakter tasarımlarıyla her Final Fantasy hayranının tecrübe etmesini rahatlıkla öneriyorum.
- 385 şarkılık, geniş bir Final Fantasy/SE tarihi
- Öğrenmesi kolay, ustalaşması zor oynanış
- Parti özelleştirme diğer ritim oyunlarına nazaran farklı bir tat katıyor
- Daha önce kendine yer bulamayan FF oyunlarının hakkı verilmiş
- Şarkıları açmak uzun bir süreç
- Bazı klasik şarkılar ana oyunda yer almıyor