Firefall İnceleme

"TİK...TAK... TİK... TAK!"

 

Bu yazı daha önce Oyungezer dergisinde yayınlanmıştır.

Fazlasıyla sıcak bir yaz gecesi ve saat 02.12'yi gösteriyor.

Microsoft Word penceresini açıyorum. Yaz okulunun final projesini teslim etmem için yaklaşık altı saat var ama henüz ona başlayamadım. Kısa ihtiyaç molalarını saymazsak, yaklaşık 15-16 saattir Firefall oynuyorum. Bu sürenin takriben üçte birini görev almak için koşturarak, üçte birini aldığım görevlerin olduğu yere koşturarak, kalan üçte birini ise görevleri yaparak geçirdim. Hayatım boyunca çok oyun oynadım ama GTA dahil hiçbirinde göreve gidene kadar bu kadar koşturduğumu anımsamıyorum. Saatlerdir kıçım sandalyeye yapışmış halde ama oyundaki karakterimden çok daha yorgun durumdayım. Bileklerim ve beynim bu hıncı taşımıyor artık...

firefall-1

Buradan da Çamlıca'ya gideceğiz: Güneş'in doğuşunu seyretmeye!

4 GÜN ÖNCE...

Fazlasıyla sıcak bir yaz günü ve saat 15.42'yi gösteriyor. Önce bilgisayarımı, sonra Firefox'u açıyorum. G-Mail'den bir adet e-posta bildirimi geliyor, tıklıyorum. Serpil abla bu ay inceleyeceğim oyunları belirtmiş: The Wolf Among Us ve Firefall... Bigby reisin macerasına çoktan noktayı koyduğum ve incelemeyi kafamda tasarladığımdan kelli; Firefall'u merak ediyorum. Küçük bir araştırma sonrası, oyunun yaklaşık üç senedir kapalı/açık beta süreçlerinden geçmiş, yani bayağıdır oynanan bir MMO Shooter olduğunu öğreniyorum. Oyunun yapımcısı Red 5 Studios'un ise Blizzard'da, World of Warcraft'ın yapımında çalışmış ve daha sonradan ayrılıp bu stüdyoyu kurmuş olduğunu okuyunca bayağı bir heyecanlanıyorum. Gidip bir çay koyuyorum kendime... Ev arkadaşım Ayhan sesleniyor öteki odadan:

- Höy! Naber lan n'apıyorsun?

- Napim ya, Ağustos sayısı için inceleyeceğim oyuna baktım da, onu indireceğim şimdi...

- Şimdi indirme lan, internet yavaşlıyor! Gece yatarken indirirsin.

- Tamam, öyle yapalım en iyisi.

Oyunu indirmeye başlıyorum...

firefall-2

Sevgili dostum Glider!

3 GÜN ÖNCE...

İkonuna çift tıklayınca tepki vermemesi, hesabıma üvey evlat muamelesi yapması gibi birtakım sorunları aştıktan sonra oyuna giriyorum. Daha evvelden bin kere duyduğum bir post-apokaliptik senaryo ekseninde kurgulanmış oyun ve bundan 200 yıl sonrayı konu alıyor. Dünyaya meteor çarpmış, çeşitli yaratıklar peyda olmuş. Birleşik ordular bunlarla savaşacağım derken, bir de The Chosen diye bir örgüt ve Melding isimli bir zalim bela oluyor başlarına. Gelgelelim, adamların dediğine göre bu ölüm kalım savaşında insanlığın son umudu bizmişiz. O an bu yük bana öyle fazla geliyor ki elim ayağım titriyor; Alt-F4'ün eşiğinden dönüyorum.

firefall-3

Denemeye değmez mi?

Neyse, bu travmayı atlatamadan ve daha bismillah demeden bir çatışmanın ortasında buluyorum kendimi... Ortalık çok karışık. İki şey ilgimi çekiyor: Henüz bir sınıf seçmeden, karakter oluşturmadan oyuna başlamış olmak ve oyunun kasması! Aman Allahım! Yaklaşık 5-6 ay önce kıçımdaki dona kadar satıp topladığım bilgisayarımı Watch_Dogs'dan sonra zorlayan ilk oyun Firefall oluyor ve gerim gerim geriyor bu beni... Bir bilgisayara bakıyorum, bir monitöre... Karşımda ilk Borderlands'i andıran, cell-shade grafikli ve -görece- hoş görünen bir oyun var. Lakin normalde 4-5 sene öncesinin ortalama bilgisayarlarının bile rahatlıkla altından kalkabileceği bir oyun gibi durmasına rağmen, optimizasyon konusunda atarlı bir tavra sahip. İnternette küçük bir araştırma yapıyorum ve motion blur'u kapatınca oyunun kendine geldiğini, yine de ciddi performans sorunları olduğunu söylüyor tecrübe edenler... Aklın yolu birdir diyorum, yürüyorum.

firefall-4

Geç buldum, tez yitirdim!

Oyunu oynanabilir hale getirdikten sonra, sık sık sınıf değiştirebildiğim 10-15 dakikalık bir senaryo görevine başlıyorum. İlk izlenimim gayet olumlu. Oyun farenin orta tuşuyla FPS kamerasından TPS kamerasına geçmeme izin veriyor. Bakıyorum ki herifler TPS kamerasını tırışkadan koymamışlar, ikisinin de verdiği tat farklı...  Ben TPS'de karar kılıyorum ve kararımın arkasında duruyorum. Birkaç yaratığı Allah yarattı demeden geberttikten ve yapımcı ekibin epik olduğunu düşündüğü ara sahneleri defettikten sonra, oyuna ısınma amaçlı hazırlanmış bu görev bitiyor ve bembeyaz bir odada uyanıyorum. Tüm olanların bir simülasyon görevi olduğunu öğrenip o kadar şaşırmıyorum ki anlatamam.

Eninde sonunda Firefall evrenine adım atıyorum. Görev almak, zırhımı tamir etmek, kişiselleştirilebilir eşyalar almak gibi neredeyse her türlü oyun içi yönetimin merkez üslerde yapıldığını fark ediyorum. Hemen gidip önce karakterimin sıfatını, dış görünüşü filan değiştiriyorum. Önce erkek bir karakter tasarlıyorum ama daha sonra onlarca saat bu surata tahammül edemeyeceğime kanaat getirip kadın karaktere geçiyor, karakter sınıfımı da Assault olarak seçiyorum. Oyunu tecrübe ettikçe Engineer sınıfının oynaması en keyifli, Recon'un ise oyunun genel yapısına en uygun sınıf olduğunu fark ediyorum. Battlestation isimli cihazlarda istediğim an değiştirebiliyorum sınıfımı ama birinci seviyeden başlatıyor karakterimi. Bunu çok sonraları fark ediyorum ve 'istemezük' çekiyorum.

Böylece ilk görevimi alıyorum. Haritadan takriben 500-600 metre öteyi gösteriyor yönlendiricim. Telsizden bir abla beni Glider isimli sıçrama noktasına yönlendiriyor; 'git bi bin bakalım sevecek misin?' diyor. Yalan olmasın, çok seviyorum! Kollarımı açıp kuş gibi uçarak gidiyorum görev yerime, çocuklar gibi şenleniyorum! Bakıyorum ki göreve başlamak için acelem yok, dönüp bir daha biniyorum ki inceliklerini öğreneyim. Havadayken aşağı doğru hafif bir pike yapıp tekrar yukarı kalkarak hızlanmayı filan öğreniyorum ki alabildiğim kadar mesafe alayım bu zımbırtı ile... Gelgelelim ilk görevimi birkaç örümcek öldürerek tamamlıyorum. Elde ettiğim örümcek yumurtalarını üsse geri götürmem söyleniyor. Gözüm çevrede Glider arıyor ama göremiyorum. Böylece üsse kadar ayağı yanmış tazı gibi koşuyorum. 'Herhalde haritayı tanımam için yapmışlar ilk görevlerde' diye geçiriyorum içimden. Yumurtaları kılkuyruk bir tipe teslim edip ertesi gün uzun uzun incelemek üzere kalkıyorum oyunun başından...

2 Gün Önce...

NPC'lerle olan iletişimin ve alınan görevlerin baştan sona seslendirilmiş olması hoşuma gidiyor. Buna karşın bizim adımıza çalışan, bize 'patron' diyen bir bacı var telsizin ucunda. Yalnız nasıl bir aklın ürünüdür anlayamıyorum, bizim karakterin ağzından tek bir kelime dahi çıkmıyor oyun boyu ve bizim yerimize sürekli bu kadın konuşuyor. Bize emir veren bu, bize patron diyen ve güya adımıza çalışan bu, buna karşın her kelamı eden de bu... İnsan acaba klavyeden fareden elimi çeksem bu kadın oynamaya devam eder mi diye düşünüyor bazen. (Denedim, oynamıyor.)

firefall-5

Piksel piksel ederim seni! Benim adım Arif!

Birkaç saat seviye atlamak için sadece görev yapıyorum. Sıradışı bir şey yok; eskort görevleri, onu getir, bunu götür, boss kes vs. devam ediyor oyun... Yalnız her görev kendi içinde 2-3 parçaya ayrılıyor ve hepsi için dakikalarca yol yürümek artık beni delirme noktasına getiriyor. Bari oyun içi envanter sistemini filan inceleyeyim diyorum. Battlestation'a girip düşürdüğüm eşyalara bakıyorum. Düşürdüğüm onca envanterin ve silahın birbirinin klonu olduğunu görüyorum. Sağa sola sıçrama, 'delirme' modu gibi yeteneklerimin yenilenme sürelerini, vuruş mesafelerini filan geliştiriyorum. Sonra göreve gidiyorum, ölüyorum, birileri beni kurtarıyor. Beraber savaşıyoruz. Göreve gidiyorum. Koşuyorum. Koşuyorum. Hiç durmuyor, hep koşuyorum.  Oyuna dair ne varsa sıradanlığın dibine vurmaya başlıyor. Derken bir mucize oluyor: Ana görev sonrası bir araç düşüyor envanterime! O an tüm acılarımı unutup bir posta halay çekiyorum bilgisayar başından kalkıp... Sonra atlıyorum motosiklet-araba kırması aracıma, onca kilometrelik tabanvay çilesini unutup basıyorum gaza anasını satayım!  Tebessümle iniyorum araçtan, sırıtarak yapıyorum görevimi... Bir de ne göreyim dersiniz abilerim, ablalarım; hiç... bir... şey ulan! Kocaman bir hiç! Düşen araç envanterlerinin tek kullanımlık olduğunu anlıyorum. O an arabasına da, bisikletine de sövüp cin atına biniyorum artık!

1 Gün Önce...

Dün yaptığım her şeyi tekrar tekrar yapıyorum ve bugün anlıyorum ki 25. seviyeden sonra araçlar sürekli olarak kullanılabilir hale geliyor. Yine de bu durum, oyun hakkındaki fikrimi zerre etkilemiyor artık. Gerçek parayla alabileceğiniz her şeyi oyun içi parayla da alabiliyorsunuz ama bunun için saatlerinizi değil, günlerinizi bir hiç uğruna çalmak istiyor Red 5 Studios... Ve ben buna saygı göstermiyorum.

Şimdi...

Fazlasıyla sıcak bir yaz sabahı ve saat 04.32'yi gösteriyor.

Microsoft Word penceresini açıyorum. Yaz okulunun final projesini teslim etmem için yaklaşık 4 saat var ama henüz ona başlayamadım.

NOT

5

KÜNYE

FIREFALL (PC)

Tür: MMO Shooter

Yapım: Red 5 Studios

Dağıtım: Garena, Red 5 Studios

Kutulu Fiyatı: -

Dijital İndirme: Free 2 Play

Yaş Sınırı: 13+

Platform: PC

Ne İyi?

- Çatışmalar tempolu ve bazen keyifli

- Kolay kavranan oyun yapısı

- TPS ve FPS oynanabilmesi

- Grafikler eski nesil olmasına rağmen hoş görünüyor

Ne Kötü?

- Run Lola Run!

- Zamanınızı gasp etmesi

- Seviyelere göre dengesiz görev zorluğu

- Birbirinin kopyası görevler, envanterler, silahlar

- PvP sistemi ölü doğmuş 

YORUMLAR
Parolamı Unuttum