İnceleme: Castlevania: Lords of Shadow 2

Görmeyeli biraz... Değişmişsin Gabriel

 

 Not: Bu yazı daha önce Oyungezer Dergisi'nde yayınlanmıştır.

Gabreil Belmont sevgili eşi Marie’yi hayata döndürmek amacıyla çıktığı yolculukta Gölgenin Lordları’nı ve hatta Şeytan’ın kendisini bile alt etmiş olsa da amacına ulaşamamıştır. Ve artık O, Gabriel’dan başka bir şeydir… Eski halinin daha fazlası mı yoksa daha azı mı bilinmez ama o artık ejderhadır… El Dracul’dur… Çoğunluğun bildiği ve söylemeye çekindiği o isimle söyleyelim: Dracula’dır…

Ve beklemiştir… Yüzyıllarca… Artık tek istediği ölümsüzlük lanetinden kurtulmaktır. “Eski dostu” Zobek gelip Şeytan’ın yeniden harekete geçtiğini, ondan kurtulmak konusunda kendisine yardım ederse Dracula’yı ölümsüzlük lanetinden “seve seve” kurtaracağını söylediğinde teklifi kabul eder.

4

Eu Sunt Dracul!

Hatırlarsınız, ilk oyunun sonunda ikinci oyunun modern zamanlarda geçeceğini öğrenmiştik. Bu aslında yarı yarıya doğru. LoS 2’de bir tarafta modern zamanlarda Şeytan’ın hizmetkârlarının peşinden koşuyoruz, bir tarafta da “Lanetlilerin Şehri”nde kan bağımız bulunan bazı şahıslarla ilgili görevler yapıyoruz. Hikâye kurgusu, nasıl diyeyim, ilk oyuna göre daha ön planda, daha büyük bir yer kaplıyor ama hani çok da tatmin edici olmamış. Öykünün nerelere varacağını merak ettirmek konusunda pek başarılı olamıyor. Yan karakterlerin fazlasıyla yüzeysel geçilmiş olmasının da payı bunda büyük. Dracula ise ayrı mesele.

Daha önce bir oyunda Dracula’yı yönetmemiştik (yanlışım varsa affedin). Ve bir oyun mantalitesinde düşünecek olursak ancak bu kadar başarılı bir Dracula tasviri olabilir. İlk oyun hiç olmasaydı düşüncelerim farklı olurdu, sonuçta geçmişini bizzat yaşadığımız bir vampir lordunu yönetiyor olmamızın hissi önemli. Bu ikinci oyunda Dracula ne kadar insanlık dışı şeyler söylese ve yapsa da oyuncu ile arasındaki bağ çok kuvvetli. Bunda Robert Carlyle’ın olağanüstü seslendirme yeteneğinin etkisi tabii ki inanılmaz boyutlarda. İlk oyundaki sakin, bilinmezliğin getirdiği baskıyı üzerinde hisseden Gabriel gitmiş; onun yerine öfkeli, hırslı, acıma duygusunu bir kenara bırakmış Dracula gelmiş, ama yine de karakterin sesindeki mutsuzluk ve “insanlık” yerinde kalmış. Performansını aşırı beğendiğim Carlyle’ın filmlerine bundan sonra öncelik veriyorum.

Hemen yeri gelmişken bir not düşeyim: İki oyunu birbirine bağlayan Mirror of Fate isimli bir oyun daha var. Kendisi 3DS, PS3 ve 360’ta bulunuyor ve Gabriel’ın oğlu Trevor ile torunu Simon’ı konu alıyor. Şahsen Mirror of Fate’i oynama şansım olmadı ama LoS 2’nin başında bir video ile o oyunda neler yaşandığı anlatılıyor. Oynamamış olmanın eksikliği hiç hissedilmiyor değil ama hayati bir durum da yok. Ha, yalnız ilk LoS’u oynamamışsanız olmaz. I-ıh. Gidin buradan.

1

Ölemiyorum, ama yaşayamıyorum da

Hikâye daha ön planda dediysem de LoS 2 öyle çok sinematik bir oyun da sayılmaz tabii. Biz en iyisi yol yakınken oynanışa girişelim.

Bir aksiyon oyunu yapacaksanız temel bir karar vermeniz gerekir (kırk altı yıllık oyun yapımcısı gibi konuşma mode on): Ya ağırlıklı olarak sabit kamera kullanacak ve tasarladığınız mekânları ön planda tutarak atmosferi güçlendireceksiniz; ya da üçüncü şahıs kamerası kullanarak oyuncuların aksiyon hissini daha yakından almasını sağlayacaksınız. LoS 2’deki temel farklılıkların başında bahsettiğim tarzların ilkinden ikincisine geçiş bulunuyor. Benim aksiyon oyunlarındaki şahsi tercihim sabit kameradır ve ikinci oyundaki bu yönelimden pek hoşnut kalmadım. Ama burada benim tercihimin ne olduğundan daha önemli bir başka şey daha var. İlk LoS’un bu kadar saygı görmesinin sebeplerinin başında o gotik, puslu, karanlık, yalnız atmosferi geliyordu. O nedenle bu değişimi cesur bir seçimden ziyade oyunun özüne bir ters düşme olarak görüyorum. İlk oyunun çekebildiği kadar atmosferin içine çekemiyor oyun sizi.

3

Elbette oyunun yarısından fazlasının modern zamanlarda geçmesinin de etkisi var bunda. Sonuçta beton binalar, arabalar arasındasınız... Ne kadar büyüleyici olabilir ki? Caddeler ve normal binalar dışında kalan yerler oyunun sert, ağır havasına uygun tasarlanmaya çalışılmış ama üstün bir başarı da gösterilememiş bu konuda. Yalnız hakkını yemiş olmayayım; kan, olması gerektiği gibi başrolde; karakter, yaratık ve çoğu mekânın tasarımı da olağanüstü güzellikte. Tek sıkıntısı atmosfer konusunda muhteşem bir öncülünün olması. Onun yanında bir adım geride kalıyor.

E peki üçüncü şahıs görünümüne geçtiniz. Aksiyon daha sıkı olmuş mu? Arkanızdaki adamın ne yaptığını göremiyor olmanızın getirdiği gerilim (ya da uyuz olma diyelim) bir tarafa, bu konuda da aynı şeyi söyleyeceğim: LoS 2, öncülünün bir adım gerisinde kalmış. İlk LoS’un inceleme yazısında hiçbir aksiyon oyununda karakterin kontrolünün bu kadar bende olduğunu hissetmediğimden övgüyle söz etmiştim. Bu his bu sefer o kadar kuvvetli değil maalesef. Hop! Plot twist: Bu, LoS 2’nin taş gibi bir aksiyon oyunu olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

2

Kırmızıyı sevenlere gelsin

Dracula’nın birincil silahı Shadow Whip, önceki oyundaki Combat Cross ile neredeyse aynı. Light Magic ve Shadow Magic de Void Sword ve Chaos Claws olarak oyundaki yerlerini alıyor. Bölünebilen ve diğer güçlerle birleştirilebilen kombolar ve sayıları daha da çoğalan hareket seçenekleri sayesinde düşmanların canına istediğiniz gibi okumakta özgürsünüz. Hatta LoS 2’nin hareket çeşitliliği ve bu hareketlerin kullanım özgürlüğü gibi konularda bütün aksiyon oyunları arasında zirveye oynayacağını bile iddia edebilirim, ki bu söylediğim bir aksiyon oyunu hakkında dile getirilebilecek en büyük övgü olabilir.

Ayrıca sık kullandığınız hareketleriniz seviye atlıyor ve böylece az kullandığınız hareketleri kullanmaya teşvik ediliyorsunuz. Savaşların tekdüzeleşmesini engellemek adına güzel bir dokunuş olmuş. Hoş, en uyduruk yaratıklar bile hızlı, bloklanamaz saldırılara sahip olduğundan blok ve blok sonrası yapılan hareketler anlamsız kalıp kullanılmıyor, dolayısıyla da gelişemiyor ama olsun, kenarda dursun onlar da.

Bir de gizliliğe dayalı bölümler serpiştirilmiş araya. Dracula fareye dönüşüp havalandırmalarda gezinebiliyor, güçlerini tam kazanamadığı için baş edemeyeceği düşmanları atlatabiliyor. Oyunun aldığı birçok olumsuz yorumda bu bölümlerin öne çıkarıldığını gördüm ama aslında bu bölümler oyunun çok küçük bir kısmını oluşturuyor. Bence hoş olmuşlar ama sevmezseniz bile çok kafayı takacak bir şey yok, az sayıdalar. Yalnız bir boss’u gizlenerek atlatmak zorunda kaldığınız bir bölüm var, 20 kere denemişimdir herhalde. Bölümü geçtikten sonra aynı boss’u patır kütür kesmemiz de oyundaki sevimli (!) çelişkilerden biri yalnızca.

Son bir küçük ama aslında büyük eleştiri: Castlevania serisinin medar-ı iftiharı olan platform öğeleri LoS 2’de çok gariban kalmış. Oldu olacak elimizden tutup geçirtselermiş.

Bilmiyorum siz sıkıldınız mı ama ben “ilk oyundaki”, “ilk LoS’ta” şeklinde cümleler kurmaktan sıkıldım azıcık. İlk oyun (bak yine) aksiyon oyunları arasında özel ve sağlam bir yere sahip olmayı başarmış, Castlevania serisini nihayet başarılı bir şekilde üçüncü boyuta geçirmişti. LoS 2’nın tek sıkıntısı aynı başarıyı tam tekrarlayamaması ama şunu da kesinlikle söyleyebilirim ki LoS 2 seri için bir utanç olmaktan da son derece uzak, sıkı bir aksiyon. Sevenleri için Dracula tüm azametiyle yine aramızda.

Künye

Tür: Aksiyon
Yapım: Mercury Steam
Dağıtım: Konami / Aral
Dijital Fiyatı: PS Store (119 TL)

Karne

Artılar

Sert, akıcı aksiyon
Sulandırılmadan, hafifletilmeden ele alınan vampir teması
Tüm ihtişamıyla, karakteriyle ve karizmasıyla Dracula

Eksiler

Pek çekici olmayan modern atmosferi
Kırık dökük platform öğeleri

Son Karar: İlkini sevenlerin ayıla bayıla oynayacağı, sert, kanlı, ve hatta çok kanlı bir aksiyon.

Not: 7

YORUMLAR
Parolamı Unuttum