İnceleme - Killzone: Mercenary

Para yoksa başlık da yok!

Playstation Vita'mı seviyorum.

Onu o kadar çok seviyorum ki aile işlerini, banka borcumu, göndermem gereken yazıları yazmayıp (ki buna Serpil şahit), onunla saatlerce oynayabilirim. İçinde bir dolu bağımsız oyun var. Bir oyuncu daha ne isteyebilir ama değil mi? Öte yandan PS Vita'yı aldığım o iki yıl öncesine kıyasla konsolun şu an bulunduğu noktayı görsem muhtemelen almadan önce iki kere düşünürdüm. Çünkü kasa aynı kasa olsa da Vita Sony'nin söz verdiği cihaza dönüşemedi. Vita Call of Duty'den God of War'a bir dolu önemli konsol oyununun "elimize geleceği" bir sistem olarak duyurulmuştu.

Bizse Limbo ve Spelunky 'ye mahkum kaldık (ki ikisini de çok severim). Saçma sapan bir Resistance oyunu çıkarıldı, hemen ardından aynı firmadan gelmiş geçmiş en kötü Call of Duty oyunu geldi. FIFA deseniz her sene kadroyu yenileyerek aynı oyunu çıkarıyor. Genel olarak dövüş oyunları orijinallerine yakındılar ama pek çoğumuzun hayali olan konsol deneyimini elde yaşamak azıcık yalan olmuştu işte... En azından Killzone Mercenary çıkıncaya kadar.

Ne yalan söyleyeyim, ben cihazımda bir Call of Duty veya Killzone ayarında bir oyun görebilme konusunda ümitlerimi askıya almıştım. Zaten bağımsız oyunları seven bir oyuncuyum, bana bolca Hotline Miami, Binding of Isaac tarzında oyun verseler şikayetçi olmazdım. Serpil bu ay bana Killzone Mercenary'yi verdiğinde defalarca aynı hayal kırıklığını yaşamış bir oyuncu olarak heyecanlanmamayı tercih ettim.

İsterseniz kafanızda beni o “lanet olsun yine kötü oyun” ifadesine ek olarak “acaba kaç saat oynasam inceleyecek seviyeye gelirim?” miskin bakışıyla düşünebilirsiniz bu noktada. Kargo'dan gelen kartuşu çıkardım, hafiften tozlanmış Vita'ma taktım ve hayatımda ilk kez aslında Vita'nın potansiyelini gözlerimle gördüm.

Grafikler önemli değil, onlar için ayrıca bir paragraf açacak olmam da hiç önemli değil. Önemli olan dergide kaldığım ilk gece elime geçen Killzone 2'yi oynadığım anda yaşadığım o duyguyu yıllar sonra bir daha yaşıyor olmamdı. Oyunda bu sefer ISA'nın değil, ISA'dan bağımsız olarak para karşılığı orduya destek olan paralı askerlerin tarafındayız. Oyunun iyi kötü bir senaryosu var ama bu o kadar da önemli değil. Özünde yaptığımız "ordu buraya giremiyor orayı temizle, orduyu dövüyorlar sen tek başına her yeri kurtar" temalı görevler. Killzone oyunlarının korkunç derecede yüzeysel karakterlerini ve sıkıcı kişiliklerini biliyorsanız, anlayın işte: Tam bir Killzone oyunuyla karşı karşıyasınız.

Oyunun bu konudaki güzel yanlarından biri metninden dublajına Türkçe olması ki, Türkçeleştirme işi aşağı yukarı  Killzone 3 ayarında olmuş. Gerçekten o duyguyu, atmosferi hissettirdiği yerler olduğu gibi, ölmek üzere olan bir karakterin “Aman Tanrım dostum! Galiba ölüyorum adamım!” havasında konuşulmuş yerler de var. Söylemeden de edemeyeceğim, biraz da "Chicken Translate" yapılmış. Türkçe anlamı olmayan, oyun esnasında kafanızı kurcalayan ve ancak İngilizceye çevirdiğinizde ne anlama geldiğini çözebileceğiniz cümleler var yani. Yine de bir el konsolunda görevleri baştan aşağıya Türkçe dinlemenin, Helghan'ların o boğuk sesleriyle ana dilimi konuşuyor olmalarının hoş bir yanı var.

TAKSİTLİ KREDİLİ CİNAYET

Oyunun teknik açıdan muhteşem görünüyor ve işin güzel yanı hareket halinde de hiç fena değil. Killzone'un alışılagelmiş karanlık ama taktiksel dünyasını nasıl bıraktıysanız, avuçlarınızda öyle buluyorsunuz. Karakterlerin ağır hareketi, silah taşıdığınızı hissettiren temposu küçük değişikliklerle aşağı yukarı aynı kalmış. En büyük yenilik Bulletstorm kafasındaki puan-para sistemi. Oyunda her şeyin bir ödülü ve her ödülün bir karşılığı var. Bir düşmanı sessice mi hakladınız? Buyrun 100 kredi. Ard arda iki düşmanı kafasından mı vurdunuz? Alın paranızı, güle güle harcayın... Sonra  bu paraları etrafta bulunan sandıklarda kullanarak zırh, ekipman, yol, su, elektrik gibi araç gereçlerde kullanabiliyoruz. 

Puan sistemi oyunu biraz daha rahatlatmış ve o eski ağır havasından çıkmasını sağlamış. Gizliliğin olduğu gibi aksiyonun da bolca getirisi var, ne yapacağınız size kalmış. Oyun da zaten her yere serpiştirdiği o kırmızı patlayan variller ve taretlerle hiç bir şekilde size ne yapmanız gerektiğini söylemeye çalışmıyor(!)

Konsol deneyimi dendiğinde benim aklıma iyi görsellerden öte adam gibi VITA'nın şu iki analog koluyla FPS oynayabilmek geliyor. Resistance'da veya Call of Duty'de de bu nasip olamadı zira. Birinde hedefler kütük gibi sabit durup “vur beni!” dercesine beklerken, diğeri tanımlanamayacak kadar kötüydü. Killzone Mercenary ise düzgün çalışan bir FPS olmuş. Siper alıp, bomba kullanan düşmanlarıyla sağlam vuruş hissiyle görevleriyle konsoldan çıkıp gelmiş bir oyun olduğunu hissettiriyor. Aldığınız oyunun küçültülmüş mobil sürümü değil de adam gibi bir oyun olduğunu hissetmek bence muhteşem bir duygu. Vita'da bu hissi şimdiye kadar sadece dövüş oyunları verebilmişti ki.

Killzone Shadow Fall'u henüz deneme fırsatı bulamadım ama o da Mercenary kadar hızlı ve akıcı olursa şikayetçi olmam. İşin güzel yanı çoklu oyuncu moduna da bu durum yansımış. Tek kişilik senaryoyu bitirdikten sonra diğer oyuncularla kapışmaya başlarsanız daha rahat edersiniz, onu da belirteyim.Eski oyunların aksine daha hızlı ve seri bir yapısı olması oyunu gayet iyileştirmiş. Takım çatışmalarının yanı sıra, görevlere ve yakalamaya dayalı içeriğe sahip yapısı da Mercenary'in özgün kalmasını sağlıyor. Tamam, belki 8 kişilik arenalar sizi tatmin etmeyebilir, olabilir bu. Bana göre bu oyunun daha samimi kalmasını sağlıyor. Ayrıca 4 kişilik bir takımda yaptıklarınızın oyununun gidişatında daha önemli olduğunu söylememe gerek yok sanırsam.

POLİSE KARŞI KİRALIK ASKER?

Grafikler önemli değil dedim ama işin aslı önemli (bu ne yaman çelişki anne? - Sinan). Şu an piyasada Vita'dan güçlü mobil cihazlar cirit atıyor. Gameloft başta olmak üzere, mobil olarak çalışan firmalar işi öğrendiklerinden iyi gözüken oyunlar piyasaya çıkmaya başladı. Ancak görsel olarak hiç biri Killzone Mercenary kadar iyi değil. Sadece doku kalitesi ve efektlerle alakalı bir durum yok ortada. Renklerden ufak detaylara kadar herşey uyum içinde çalışıyor. Mesela, bir "kruvazör" düşündüğünüzde onun nasıl olacağını, ne şekilde hareket edeceğini, daha önemlisi korumaların nerelerde durmaları gerektiğini düşünerek yapmış. Ara sıra o yavaş çekimli “muhteşemlik” anlarını içerse de asıl büyüsü buradan geliyor Mercenary'in.

Killzone Mercenary, bu haliyle PSVITA'nın rahatlıkla en iyi oyunu olmayı başarıyor. Rahatlıkla dememin sebebi rakiplerine büyük farklar atmasından çok ortada rakip olabilecek benzer bir oyun olmamasından kaynaklanıyor. Yine de biz bardağın dolu tarafından bakıp, Killzone'un, benzer kalitede gelecek oyunların habercisi olduğunu düşünmeliyiz. Ne de olsa hayal kurmak serbest.

KÜNYE

Yapım: Guerilla Cambridge

Dağıtım:505 Games

Kutulu Fiyatı: 109 TL

Dijital İndirme: 84 TL (PSN)

Yaş Sınırı: 16+

Dahası İçin: killzone.com

9 / 10

YORUMLAR
Parolamı Unuttum