MultiVersus – Başlangıç Karakterleri

Hangi sınıf, hangi karakter ile çıkalım yola?

Geçtiğimiz haftalarda beta sürecinin başlamasıyla birlikte MultiVersus, sahalara hızlı bir giriş yaptı diyebiliriz; milyonlarca oyuncu MultiVersus’ta yerlerini almış durumda.

Oyuna başladığınızda açık olan karakterler; Superman, Garnet, Finn ve Reindog. Tutorial kısmını tamamladığınızda Wonder Woman karakterlerimiz arasına dahil oluyor. Sonrasındaysa ya "Bastır parayı, aç karakterleri" formülünü işleteceksiniz ya da bol bol maç yapıp oyun içi para biriktirecek, bu oyun içi parayla da tek tek karakter açacaksınız. Elbette benim önereceğim formül bu 2. yol; boşu boşuna paranızı çar çur etmeye gerek yok, oyna-kazan formülü en iyisi.

Tabii böyle bir yol izlemeye karar verirseniz, karakterlerin her birini açmak için biraz vakit harcamanız gerekecek. Bu durumda da akıllara ilk gelen soru, “Önce hangi karakterlere odaklanmalıyım?” olur genelde. Biz de en azından başlangıçta tercih edilebilecek karakterlerden bir kısmını sıralayalım, kendilerinden kısaca bahsedelim istedik:

Superman

Sınıf: Tank

Özel Hareketler: Buzlu Nefes, Meteor Kalkışı

Tahmin edilebileceği üzere, vurdu mu oturtan cinsten karakterlerimizden birisi Superman, yani yakın dövüşteki gücüyle ön plana çıkıyor. Elbette mesafeli saldırıları da var, ama esas etkinliğini yakın mesafede gösteriyor. Zamanlamayı doğru yapar, denk getirirseniz vuruşlarınızı seriye bağlayıp bir anda rakibinizi karşınıza çıktığına pişman edebilirsiniz :) Havada da ayrı bir avantajı var zaten, hem saldırılardan sakınabiliyor hem de rakibini tutup dövüş alanının dışına fırlatabiliyor. Bütün bu özellikler de kendisini şu anda oyunun en avantajlı karakterlerinden birisi haline getiriyor. Dolayısıyla, başlangıç için de ilk tercihlerinizden birisi olması gayet doğal.

Wonder Woman

Sınıf: Tank

Özel Hareketler: Gerçeğin Kementi, Uçan Savaşçı

Tutorial ödülü olarak verilmesi çok yerinde olmuş, başlangıç için en uygun karakterlerden birisi gerçekten de. Aslında Superman’e yakın bir yapısı var, ama Superman’in hem dikey hem yatay eksendeki rolünü daha çok yatay eksende üstleniyor (dikeyde de saldırıları var elbette). Yakın dövüş saldırıları oldukça etkili. Bunun yanında kement de epey işlevsel olabiliyor. Bütün bunların yanına bir de savunma avantajını (o kalkan boşuna değil :)) ekleyin, alın size başlangıç için dört dörtlük bir karakter. Alışması da kolay olduğundan ilk tercihleriniz arasına adını yazabilirsiniz.

Finn

Sınıf: Suikastçı

Özel Hareketler: Çak Bi' Beşlik!, Sırt Çantası!

Adventure Time’ın kahramanlarından Finn Mertens, oyundaki suikastçılarımızdan birisi. Her ne kadar suikastçı sınıfı başlangıçta biraz zor gibi görünse de, Finn’in oynamaktan zevk aldığım karakterlerden olduğunu söyleyebilirim. Kendisiyle oynamanın güzel yanlarından birisi dövüşler esnasında düşen altınları topladıkça karakter özelliklerinizi çok daha hızlı ve etkin bir şekilde kullanabilmeniz. Gerek komboları gerek tuzaklarıyla, işi sizler için hem kolaylaştırıyor hem daha keyifli hale getiriyor. Bunun ne kadar etkili olabildiğini göstermek için verebileceğim güzel bir örnek de var elimde. 2-0 geriye düştüğümüz bir oyunda 4 KO alıp maçı kazanmamızı sağlayan karakterdir kendisi :)

Harley Quinn

Sınıf: Suikatçı

Özel Hareketler: Pelüş Yarasa, Konum Al!

Oyun içerisinde ilk hangi karakteri açsam sorusunun cevabı benim için Harley Quinn oldu (her zaman olduğu gibi bu sefer de kızçenin tam bir Harley düşkünü olmasının konuyla uzaktan yakından bir alakası yok tabii:)). Alışması kolay. Saldırıları oldukça kuvvetli. Elbette akıllara ilk gelen, o meşhur çekici. Bunun yanında uzaktan saldırılarda yarasalarıyla can sıkabiliyor, yetmiyor bir de tuzaklarıyla dövüş alanını rakiplerine dar ediyor. Uzun lafın kısası; her zaman olduğu gibi yine olduğu ortamlara renk katan bir Harley Quinn’imiz var, daha ne istenir ki :)

LeBron James

Sınıf: Dövüşçü

Özel Hareketler: Basket!, L-Treni!

Kadroda bir de dövüşçü sınıfından oyuncu olması lazım tabii. Bunun için Batman, Shaggy veya Jake de düşünülebilirdi, hepsinin kendine göre avantajları var, ben oyumu bu seferlik LeBron James’ten yana kullanmış olayım müsaadenizle. LeBron’un nasıl bir oyun deneyimi vadettiğini tahmin etmek zor olmasa gerek :) Yeri geliyor basketbol topunu uzaklardan fırlatıp rakiplerinin feleğini şaşırtıyor, yeri geliyor smacı basıyor rakiplerinin tepesine. Bir kere eliniz alıştı mı -ki bu çok uzun sürmeyecektir- çok seri saldırılar yapıp dövüş alanını domine etmeniz işten değil.

Reindog

Sınıf: Destek

Özel Hareketler: Aşk Tasması, Güç Kristali

Takım oyunlarında her sınıfa bir şans vermek gerekir. Destek sınıfı genelde ilk şans verilenlerden olmaz, ama yeri geldiğinde onlar da gayet güzel iş çıkarabiliyorlar. Bu konuda güzel örneklerimizden birisi de Reindog. Ortamın tozunu almak, platformu temizleyip rakipleri takımınızdan uzak tutmak için birebir. Listeye dahil etmek konusundaki tercihimi etkileyen detaylardan birisi de elbette kendisinin MultiVersus’a özel bir karakter olması.

Listemiz şimdilik böyle. Elbette önümüzdeki dönemde gelecek karakterlerle ve mevcut karakterlerin özelliklerinde yapılacak güncelleştirmelerle bu listelerin çok değiştiğini göreceğiz. Sizler için ön plana çıkan karakterle ilgili yorumlarınızı da bekleriz sevgili Oyungezerler.

YORUMLAR

Donanım İnceleme - Poco F4 GT

En iyi oyuncu telefonu bu mu?

Donanım İnceleme - Poco F4 GT

Röportaj - Neil Gaiman ve Oyuncu Kadrosuyla The Sandman'i Konuştuk

Biz sorduk, Gaiman ve ekibi cevapladı

Röportaj - Neil Gaiman ve Oyuncu Kadrosuyla The Sandman'i Konuştuk

The Sandman'i önceden izlediğimiz için röportajda hafif spoiler sayılabilecek yerler olabilir, dilerseniz röportajı okumayı dizi sonrasına bırakabilirsiniz.

Onur: İlk sorum Bay Holbrook’a olacak. Hatırlayabildiğim kadarıyla Corinthian çizgi romanlarda tam zamanlı bir kâbus rolündeydi. Dizide ise kısmen kâbus, kısmen de fantezi olarak işlev gösteriyor. Bu sizin yaptığınız bir doğaçlama mıydı?

Boyd Holbrook (The Corinthian): Corinthian sadece Doll House’da var. Bizimse karakteri keşfedip yolun sonunu Seri Katil Fuarı’na çıkarmak için 10 bölümümüz vardı. Fuardaki tarikat lideri gibi halini haklı göstermek adına onu rahatsız edici bir zorba yapamazdık elbette. Sofistike, fenomen halinin üzerine tam olarak uyması gerekiyordu. The Corinthian bana göre bir bukalemun, halletmesi gereken işe uygun bir şekle şimale bürünen birisi. Karakter çizgi romanda da bu elemente sahip ancak dizide bunu genişletme fırsatımız oldu ve bu konuda övgü alması gereken ben değil, dizinin arkasındaki kreatif ekip. Bana sadece bir yol gösterdiler, ben de o yolda yürüdüm.

Onur: Sıradaki sorum, Bayan Samunyai için. Rose Walker, Morpheus gibi ölümsüz varlıklarla dolu bir evrende bile insanların ne kadar önemli olduğu bizlere kanıtlayan karakterlerden bir tanesi. Onu bu kadar renkli bir karakter yapan şeylerden bir tanesi de yoldaşlarının çok renkli olması. Rose’un yardımcıları arasında sizin favoriniz kimdi?

Vanesu Samunyai (Rose Walker): Soruyu kendim olarak mı cevaplayayım, yoksa Rose olarak mı?

Onur: İki perspektiften de yaklaşabilirsiniz.

Vaneus Samunyai: Rose adına cevaplayacak olursam, aralarındaki güvene ihanet etmemek adına Lyta derim. Rose ile Lyta arasında daha derin bir duygusal bağ var, birbirlerine ihtiyaç da duyuyorlar. Öte yandan Rose için en önemli kişi de Jed ama hikâyenin büyük bir kısmında yan yana değiller, bu yüzden ona tam anlamıyla bir yoldaş demek de mümkün değil.
Kendi adıma konuşursam herkese bir ayrı bayıldım ama Chantal ve Zelda’nın yeri bende bir ayrı. Chantal ve Zelda ikilisi insanı çok eğlendiren bir ikili.

Onur: Morpheus destansı bir figür; ne bir tanrı ne de bir insan. Kişiliğinin çok insansı özellikleri de var, insandan uzak parçaları da. Bunlar arasında geçiş yapmak size nasıl bir tecrübe yaşattı ve karakterin bu ikili doğasını yansıtırken en çok zorlandığınız nokta neydi?

Tom Sturridge (Morpheus/Dream): Bence karakterin kilit noktası bu geçişler. Evrenin bilinçaltına küratörlük yapan kişi olarak, bilinç sahibi her bir varlığın rüyalarından sorumlu. Herkesin rüyalarını anladığı için herkesin duygularından da haberdar. Bu yüzden olağanüstü bir empati becerisine sahip, başkaları ne hissediyorsa o da hissediyor. Bu kutsal hissiyat korosunun tamamını bünyesinde barındırabilmek için disiplinli ve özenli olmak, hepsini bastırmak zorunda. Karşı karşıya olduğumuz bu varlık alev alev yanan muazzam duygular bastırmak zorunda, bunu da hiçbirini dışarı vurmayarak yapıyor. Karakterin en heyecan verici olduğu kısımlar tüm bu hislerin yüzeye çıkmasını engelleyemediği kısımlardı.

> The Sandman - İnceleme <

Onur: Lucien ile Morpheus arasında hem çizgi romanlarda hem de dizide ilginç bir ilişki var. Size göre bu ilişkinin en ilgi çekici kısmı neydi ve bunu ekranlara taşırken nasıl bir tecrübeniz oldu?

Vivienne Acheampong (Lucien): İlginç olan şey kesinlikle hiyerarşileri. Morpheus, Lucien’in patronu lakin aralarında karşılıklı bir saygı ve kavrayış var. Ben çizgi romandan bunu aldım. Lucien’in rüyalar diyarına inancı var, Dream’in yaptığı işin ne kadar önemli olduğunu biliyor. The Dreaming, hepimizin gittiği bir yer. Kim olduğumuz önemli değil çünkü hepimiz rüya görüyoruz. Bunu muhafaza etmek Lucien’in de anladığı üzere çok önemli. Morpheus ise katlanmak zorunda kaldığı amansız esaretten kurtulup geri döndüğünde insanlığın en kötü halini görmüş durumda. Lucien, Morpheus’un gerçekte kim olduğunu, neyi temsil ettiğini içselleştirmiş. Aynı zamanda onun fonksiyonunu yerine getirebilmesi için kuralların uygulanması, düzenin korunması gerektiğinin de farkında. Başına gelenlerin sonucunda Morpheus’un kim olduğunu kısmen de olsa unuttuğunu, kalbinin soğuduğunu görüyor. Lucien, Morpheus’un vicdanı görevini görüyor, içindeki empatiyi biraz daha dışarı vurmasını sağlıyor. Bu bağlamda aralarında harikulade bir ilişki olduğunu görüyoruz çünkü Morpheus gittiğinde, Lucien geri dönüp dönmeyeceğini bilmemesine rağmen yerinde kalıyor ve onu bekliyor.

Onur: American Gods dizisinde kitapta anlatılan hikâyeyi biraz değiştirdiğinizi ama daha ziyade genişlettiğinizi gördük. The Sandman ise sadece verdiği hissiyat itibariyle değil aynı zamanda hikâyenin ilerleyişi açısından da çizgi roman fazlasıyla sadık. Gelecek sezonlarda ekstra materyal eklemek veya çizgi romanlardaki hikâyelerin bazılarını genişletmek gibi planlarınız var mı, yoksa kaynak materyale olabildiğince sadık kalmaya mı niyetlisiniz?

Neil Gaiman (Yazar / Yapımcı): American Gods’ı ben yapmadım, o seçimleri ve genişletmeleri başkaları yaptı. Ancak Good Omens’ı ben yaptım mesela ve önceden var olan kimi şeyleri detaylandırmaya, kimilerinin de üzerlerine bir şeyler inşa etmeye bayıldım. The Sandman’in devamını getirmeyi yürekten istiyorum ve eğer bunu yaparsak çizgi romana çok ama çok sadık kalacağını söylemekte de bir beis görmüyorum. Öte yandan tıpkı ilk sezonda olduğu gibi çizgi romanla ne kadar haşır neşir olursanız olun, az sonra ne olacağını tahmin edemeyeceğiniz kısımlar da olacak. Aklımızda böyle böyle planlar var bu planların hemen hemen hepsi size halihazırda çok sevdiğiniz ve hakkında daha fazla şey bilmek istediğiniz karakterlerle alakalı daha çok materyal vermek üzerine kurulu diyebilirim. Zamanında bunları anlatmak için gerekli “arsaya” sahip değildim; elimde fasikül başı 24 sayfa, sayfa başı da 6 panel olurdu.

Onur: Morpheus’un çizgi romanlardaki gibi “yıldız gözlere” sahip olmamasının sebebinin, bunun beyaz perdeye çok da iyi aktarılamayacak oluşu olduğunu tahmin ediyorum. Yine de bir şekilde yapmayı denemişsinizdir ama değil mi? Tom Sturridge “yıldız gözlerle” nasıl durdu?

Neil Gaiman: Dikkatli bakarsanız, ilk bölümde Morpheus’un The Dreaming’de Alex ile buluştuğu kısımda bunu yaptığımızı görebilirsiniz aslında-

Allan Heinberg (Yapımcı): İkinci bölümde suya baktığı kısımda da var.

Neil Gaiman: Evet, ikinci bölümde suya baktığı kısımda da var. Yani asla yapmıyor değiliz, ara sıra Morpheus gözlerini görüyorsunuz. Öte yandan evet, daha işe girişirken aklımızda Tom Sturridge’e katran karası kontakt lensler takıp gözbebeklerini de CGI ile yapmak vardı. Denemesine denedik de ve Morpheus gibi durmadı. ComicCon’da göreceğiniz tipten bir manzaraydı; Morpheus değil de Morpheus cosplay’i yapan birisi gibi durdu. Epey de iyi bir Morpheus cosplay’iydi ama bir yerlerde karakterin kimliğinden bir şeyleri yitirdiğimizi hissettik. O şeyi Tom Sturridge bize gözleriyle veriyordu zaten. Hem şimdiye kadar çıkan bütün çizgi romanlarında Batman’in beyaz gözleri var ama şimdiye kadar yapılan her bir beyaz perde uyarlamasında Batman’in gözleri normal insan gözleri. Maske yüzünden yüzü kısmen kapanıyor ve gözleri rol yaparken kullanabileceği yegâne araçlardan. Biz de bir noktada “Eğer Batman beyaz perdede normal insan gözlerine sahip olabiliyorsa, Morpheus da çoğu durumda sahip olabilir” dedik.

Parolamı Unuttum