Gösterildiği ilk andan beri uzay oyunlarını seven sevmeyen herkesin merakını cezbeden No Man’s Sky bugüne dek pek çok videoyla çıktı karşımıza. Gezegenlerin çeşitliliğini, galakside seyahat etmenin farklı yollarını, uzay istasyonlarını, birbirinden güzel ekosistemleri gördük. Ama kafalarda hep o soru işareti vardı: “İyi de bu oyunun türü ne? Nihai amacımız nedir?”
Oyunun yapımcısı Sean Murray işte bu soruya ve çok daha fazlasına Eurogamer’a verdiği bir röportajda açıklık getirdi.
“Bu sorunun iki cevabı var. Biri vermek istediğim, diğeriyse vermek zorunda olduğum yanıt.
“Vermek istediğim yanıt yapımın açık uçlu olduğu ve oyuncuların oyunu oynarken yapabilecekleri bir sürü şey olduğu. Bugünlerde oyunları fazlasıyla tahmin edilebilir buluyorum. Özellikle de E3’te ya da onun gibi etkinliklerde gösterilenleri… Heyecanlanmıyorum, ama onları oynayıp eğleneceğimi biliyorum.
“Böyle söyleyince çok isteksiz göründüğümü biliyorum, fakat öyle değilim. Oyunları seviyorum. Ama çok… tahmin edilebilirler. Bir ekran görüntüsü gördüğümde o oyunun nasıl oynanacağını, ne kadar süreceğini ve nasıl biteceğini çok iyi biliyorum.
“Bu yüzden daha açık uçlu bir oyun yapmak istiyoruz. Ve bu yeni bir şey değil. PC’ye baktığınızda pek çok erken erişim oyunu olduğunu ve açık uçlu yapımların gün geçtikçe arttığını görüyorsunuz. Mesela Minecraft, DayZ ya da Rust gibi… Ve bu oyunların hepsi de kâğıt üzerinde başarısız yapımlar olarak görünüyor. Klasik bir motivasyonları veya onun gibi bir şeyleri yok. Ve bunu seviyorum. No Man’s Sky’ın ‘Altı uzay istasyonundan üçünü yok ettin!’ demesinden, ya da bunu yaptığınızda bir başarımın açılmasından kaçınmaya çalışıyorum.
“Bu vermek istediğim cevaptı… Ama bir de vermek zorunda olduğum cevap var. Oyunun çekirdek bir yapısı var. Oyuncular isterlerse galaksinin en dışından başlayıp merkeze doğru yolculuk edebilir ve dilerlerse onlar için oyunun sonu bu olabilir. Yolculukları sırasında gemilerini, silahlarını ve uzay elbiselerini yükseltmeleri gerekecek. Çünkü çok savunmasız olacaklar ve yapay zekâ fırsatını buldukça onlara saldıracak. Hatta başka oyuncularla karşılaştıkları takdirde onların bile saldırısına uğrayabilirler. Uzay savaşı ve gezegenlerin yüzeyinde yapılan savaşlar var. Eğer isterseniz ticaret, madencilik veya kâşiflik de yapabilirsiniz.
“Bunları yaptıkça Unit dediğimiz para birimini kazanıyorsunuz ve bunu geminizi yükseltmek için kullanıyorsunuz. Eğer galaksinin daha iç kesimlerine girmek istiyorsanız bunu yapmak zorundasınız. Çünkü oraya yaklaştıkça ortam daha tehlikeli bir hâl alacak. Sadece en iyi gemiye ve ekipmanlara sahip olanlar galaksinin merkezine gidebilir. Kruvazörlere saldırıp değerli mallarını çalabilirsiniz. Ama en değerli malzemeleri taşıyanlar merkeze en yakın olanlar olacak; çünkü ticaret orada daha yoğun.
“No Man’s Sky’ı bu şekilde tanımlayabilirdim. Sonra da biri çıkıp ‘uzayda geçen hayatta kalma FPS’si’ gibi bir laf ederdi. Ama bu oyun sadece uzay savaşı değil. Sadece ticaret de değil. Piyasada bunun gibi bir sürü oyun var. Bence oyunu ilginç kılan şey sizi durduran hiçbir şey olmaması. Her oyuncu galaksinin kıyısındaki bir uzay istasyonundan oyuna başlıyor ve o andan itibaren yapmak istedikleri her şeyde özgürler. Gezegenleri dolaşın, ticaret yapın, madencilik yapın, savaşın. Tıpkı GTA V gibi… Nasıl oynamak istediğiniz size kalmış.”
Murray daha sonra oyunu çalıştırıp Eurogamer editörüne canlı olarak göstermeye başlıyor ve birkaç özellikten daha bahsediyor. En çok dikkatimi çeken şey editörün galaksi haritasının muazzam büyüklüğü karşısında hayrete kapılması.
“Oyunun haritasını gerçekten seviyorum. Pek çok oyun daha önceden bunu yapmayı denedi ya da söz verdi. Ama hepsi sahteydi, 2 boyutluydular. Bizimkiyse gerçek. Burada gördüğün tüm bu küçük noktalar birer gezegen ve hepsinin kendi güneş sistemi var. Hepsini keşfedebiliyorsun. Tabii bunun için gerekli ekipmanlara sahip olman gerek,” diyor Murray.
Açıkçası okuduğum (ve dilim döndüğünce çevirdiğim) şeyler beni fazlasıyla memnun etti ve oyuna ilgim bir kat daha arttı. Elite: Dangerous ve Star Citizen beni çekmiyor; fakat No Man’s Sky’a bir şans vereceğim büyük ihtimalle (Büyük hissediyorum!)
Eğer İngilizcenize güveniyorsanız ve röportajın tamamını okumak isterseniz sizi şöyle alalım.
















