Slyvester Stallone Ufuktaki Drago Filmini Yerden Yere Vurdu
Rocky abimin solu öldürür, sağı süründürür.
Slyvester Stallone denildi mi benim için akan sular durur. Özellikle Rocky serisiyle birlikte dünya genelinde milyonlarca insanı kendine hayran bırakan Sly'nin Balboa şanssızlığı bir türlü yakasından düşmüyor. Rocky markası evrim geçirerek Creed'e evrilmiş ve iki film ile hem Adonis'in yükselişine hem de Rocky'nin emeklilik yıllarına tanıklık etmiştik. Stallone'un bu iki filmde de rolü yadsınamaz ama usta aktör ne yazık ki Rocky markasında tek söz sahibi değil ve hatta neredeyse hiç söz sahibi değil.
Ufukta bir Drago yan filmi var ve Ivan Vasilyevich Drago ile oğlu Viktor'u başrolde izleyeceğiz. Bu filmin kendisiyle alakası olmadığını açıklayan Slyvester Stallone yapımcı Irwin Winkler'e adeta ateş püskürdü. Winkler ile Sly arasındaki bu husumetin geçmişi olduğunu da düşününce Stallone'un haklı olduğu yerler de yok değil. Instagram hesabından hem yapımcıya hem de "eski" dostu Dolph Lundgren'e büyük eleştiriler getiren öz hakiki Rocky'nin açıklamaları şu şekilde;
"Bir başka kalp kırıcı haber, bunu şimdi görüyorum. BİR KEZ DAHA IRWIN WINKLER, bu ACINASI 94 yaşındaki yapımcı ve onun moron akbaba çocukları Charles ve David bir kez daha benim yarattığım harika karakterlerden birinin suyunu çıkarıyorlar ve bana söylemiyorlar bile. Hayranlardan ÖZÜR DİLİYORUM. Ben hiçbir zaman Rocky karakterlerinin bu parazitler tarafından suistimal edilmesini istemedim. Bu arada bir zamanlar Dolph'a çok saygı duyardım. Ancak o, onun için yarattığım karakterle arkamdan çevrilen işlere dair bana hiçbir şey söylemedi. Gerçek arkadaşlar altından daha değerlidir."
Seneler seneler önce 1976 yılında vizyona giren Rocky filmi Slyvester Stallone tarafından yazılmış ve John G. Avildsen tarafından çekilmişti. Creed filmlerinde de yapımcı olarak görev alan Irwin Winkler ve oğlu David Winkler, giderek Stallone'un sabrını taşırmaya başlamıştı. Rocky ve alt markalarından milyonlarca dolar kazanan Winkler ailesi bir ketenpere ile Stallone'u da devre dışı bırakıp ona Rocky konusunda herhangi bir hak bırakmamış. Öfkesi bir türlü soğumayan Sly, bir açıklama daha yaparak hayranlara durumu izah etmeye çalışmış.
"47 seneyi aşkın süredir Rocky'i kontrol eden Irwin, artık Creed'i de kontrol ediyor. Gerçekten en azından haklarımın bir kısmını geri almak isterdim. En azındna sadece senin çocuklarına miras kalmadan önce. Bence bu 93 yaşındaki bir centilmenden beklenecek adil bir davranış olurdu? Bu oldukça acı verici bir konu ve günden güne benim ruhumu emiyor. Ben Rocky'den geriye evlatlarıma bir şeyler bırakmak istiyorum. Rocky'nin kanını emdikten sonra sıra Ivan Drago'ya geldi. Hollywood'un en nefret edilen yapımcısı ve onun korkak çocukları çok fazla aileyi yok etti. Bunların sıradaki öğünü ne olacak?" diyen Stallone biraz daha sinirlenirse sol yumruğuyla can yakacak gibi gözüküyor.
Drago merkezli bu yan film ile ilgili haberlerin ilk çıkış noktası ise 2021 yılının Kasım ayına dayanıyor. 1985 yılında vizyona giren Rocky 4 ile evrene giren Ivan Drago'nun hangi hikayesinin anlatılacağını ise henüz bilmiyorum. Zaten Slyvester ustanın bu kadar karşı olduğu bir filme dair de pek iştahlı değilim. Creed 3'te de yer almayacağı bilinen Slyvester Stallone belki de Rocky'den isteyerek emekli olmamıştır.
Lakin zamanında yapılan anlaşmalar neredeyse 50 sene sonra bile Rocky bile olsanız elinizi kolunuzu bağlıyor. Umarım bu süreç tatlıya bağlanır da Rocky'den bağımsız bir Rocky evreni izlemek zorunda kalmayız. Ya da daha korkunç bir senaryo olarak Slyvester Stallone'dan başka birisini Rocky Balboa'yı canlandırırken izleme ıstırapına yakalanmayız...
Çok iyi olmuş. Etme bulma dünyası. Sen arnold ile İsrail ordusuna yardım bağış gecelerine katıl Filistinli garibanların zulmüne ortak ol işte böyle Allah adamın belasını verir. Daha beter olsun.
Günümüzde çok daha modern hale gelen oyun dünyası, hiç olmadığı kadar hızlı şekilde trendlerini değiştirebiliyor. Bazen battle royale türünü konuşurken, bir anda yeni rekabetçi FPS’lerden bahsedebiliyor ya da hikaye odaklı oyun türlerinin yükselen satışlarını takip edebiliyoruz. Fakat değişimin bu denli hızlı yaşandığı endüstride, oyuncuların beklentileri de her geçen gün yükseliyor.
Sevdiğimiz oyunlardan çok daha fazlasını beklediğimiz gibi, yeni çıkacak oyunlardan da bizi memnun eden içerikleri talep edebiliyoruz. İşte tam da bu nedenle, sevebileceğimize inandığımız yeni bir oyun gördüğümüzde ona dört kolla sarılıyoruz. (Ben hala Witchbrook’u bekliyorum örneğin.. Neredesin be?)
Bugün konuğumuz olacak RAW isimli MMORPG de, pek çok oyuncunun dikkatini çekmeyi başarmıştı…
Oyunun detaylarına girmeden önce gelin sizleri 2018-2019 yıllarında patlama yapan “GTA V RP” dünyasına doğru bir yolculuğa çıkartalım.
Her şey aslında 2014 yılında GTA 4’ün son dönemlerinde başlıyor. GTA aleminin “roleplaying” türü ile tanıştığı net tarihi bilemiyoruz fakat bu dönemlerde, meşhur Department of Justice Roleplaying (DOJRP) sunucusunun açıldığını biliyoruz. GTA V ile yeni online oynanışın kapısı açıldığında da sunucu direkt olarak buraya taşınıyor.
Yukarıda da söylediğim gibi, maalesef GTA RP dünyasının ortaya çıkışı hakkında net bir tarih vermek güç. Fakat ne zaman popülarite kazandığını size net bir şekilde söyleyebilirim. Google’ın verilerine baktığımızda özellikle 2019 yılının Mart aylarında “GTA RP” söz öbeğinin aramalarının ciddi anlamda artış gösterdiğini görebiliyoruz. İkinci ve daha büyük dalga ise 2020 yılında geliyor.
Günümüzde pek çok oyunun Twitch yayınları sayesinde popülarite kazandığını söylemek yanlış olmaz. Zaten pek çok geliştirici de bu durumun farkında olduğu için oyunlarını ilk önce yayıncıların oynamasına izin veriyor. Fakat GTA RP’nin ikinci popülarite dalgasının arkasında biraz da pandemi süreci yatıyor. Evde kaldığımız süre boyunca artan izleme süreleri, pek çok oyuncuyu GTA RP dünyasının içerisine çekmeyi başarmış.
Yani modun bu kadar popüler olmasının arkasındaki baba pay, Twitch yayıncılarına ait.
Peki bunu neden anlattım? Çünkü RAW isimli oyunu tanımanız için bu dünyayı da anlayabilmek gerekiyor. Her ne kadar yayıncıların ve izleyicilerin ilgisini çekmiş olsa da, bu tarza uygun üretilmemiş bir oyunu modlarla ancak bir seviyeye kadar getirebiliyorsunuz. Yani bu noktada elimizde çok fazla oynanan, fakat temelinin RP’ye uygun olmadığı bir oyun var. Sektörün, yeni bir açığı olduğu kesin anlayacağınız…
Tarihler 10 Temmuz 2019’u gösterdiğinde ise bu boşluğu doldurabileceğini iddia eden bir oyun çıkıveriyor ortaya. Daha önce adını duymadığımız Killerwhale Games tarafından geliştirilen oyunun ilk videosu, ortalığı adeta birbirine katıyor.
Her şeyi yapabildiğiniz bir oyun hayal edin. İşte ilk fragmanında bizlere bunu vadediyordu RAW. Açık dünyada aklınıza gelebilecek her işi, her servisi ve hizmeti yapabileceğiniz bir oyun. İşte bu da GTA RP tutkunlarının can evinden vurulmasına neden oldu.
Yayınlanan ilk fragman içerisinde RAW’un vadettiği şeylerin sınırı yok gibi görünüyor. Arazi alıp satabiliyor, bu arazinin içerisine kendi evinizi yapabiliyorsunuz. Hatta oyuncuların şehirleşebilmelerine bile izin veriliyor. Bu şehirlerin valisi, polisi, itfaiyesi bile gerçek oyunculardan oluşuyor.
Arkadaşlar, şehirlerin içerisinde bakkal bile olabiliyorsunuz. Gerçekten bir oyundan bu kadar verim alınabileceğine inanmak güç…
Fakat bu durum oyuncuları durduramıyor. Bu kadar detaylı bir oyunun çıkış yapabileceğine pek çok kişi inanmamış olsa da, RAW Kickstarter projesinden saatler içerisinde bomba gibi bir destek toplamayı başarıyor.
{ogzvideo|type:ytb|id:GQb38bisQO4}
Oyun için oyunculardan sadece 70.000 Euro isteyen Killerwhale Games, saatler içerisinde 171.000 Euro’yu aşan destek ile şaşkına uğruyor tabii ki. Kickstarter projesini kısa sürede 4.000’e yakın oyuncu destekliyor.
Hatta 3.000 Euro’luk en büyük destek paketi kısa sürede tükeniyor.
Yine de sizin de tahmin edebileceğiniz üzere oyunun Kickstarter sayfası kısa süre içerisinde kapatıldı.
İşte tam da bu noktada RAW ve Killerwhale Games’in hikayesinde ilginç boşluklar ortaya çıkmaya başlıyor.
Öncelikle Killerwhale Games’in iddialarına yakından bakalım. RAW’un “her şeyi yapabileceğiniz” bir oyun konsepti olduğu öne sürülüyor. Fakat 70.000 dolar gibi ufak bir bütçe ile bunu yapabilmek oldukça zor. Oyunun teknik olarak temel aldığı GTA V’in, yaklaşık 135 milyon dolarlık bir bütçeye sahip olduğunun altını çizelim.
Yine de ekip tek kaynaklarının Kickstarter olmadığını ifade ediyor. Fakat ilk günden gelen yoğun ilginin ardından Kickstarter sayfasına ilginç bir grafik ekleniyor.
Bu grafikteki bilgilere göre projenin arkasındaki destek ne kadar artarsa, yenilikler de o kadar sık geliyor. Örneğin 220.000 dolara ulaşıldığında, oyundaki karakterinizi özelleştirebilme özelliği oyuna eklenecekti.
Tabii ki Kickstarter, 70.000 dolarlık destek isteyen projenin bu destekle gerçekleştirilebileceğine inanmıyor. Hatta yetkililerin sektördeki önemli isimlere verdikleri röportajlarda, içerik oluşturucularının görevlerinin projeyi tamamlayacak ve ödülleri dağıtacak miktarda para toplaması gerektiğinin altı çizilmiş. Yani bu parayla bu işi yapamazsınız diyor Killerwhale ekibine Kickstarter. Fon süreci de bitmeden durduruluyor.
Killerwhale ise bu durumdan şikayetçi zira projenin durdurulmasının nedeninin, IndieGoGo’da açacakları yeni fon kampanyası olduğuna inanıyorlar. Öyle ki markanın resmi sitesinde bile IndieGoGo kampanyasının başlayacağı ifade ediliyor.
Peki bu proje nerede?
Sadece IndieGoGo kampanyası değil, RAW isimli oyunun kendisi ortadan kaybolmuş durumda. Belki de ekip gerçekten naif hedefler ile projeye adım atmış olabilir, bilmiyoruz. Fakat sektörün duruma uyanmasının ardından herkesin ortadan kaybolması pek hayra alamet değil.
Öncelikle RAW’un resmi Discord sayfasına ulaşılamadığını belirtelim. En azından her yerde paylaşılan DC linklerinin tamamı geçersiz durumda. RAW’un kendi websitesine girilen son gönderi de IndieGoGo paylaşımı ile ilgili. Fakat sitede 2019 tarihli bu yazıdan daha ilginç bir detay var. Sayfaya girdiğinizde, pop-up reklamlar çıkıyor karşınıza. Yani hala bir yerden para kazanıyor "proje"...
Gelelim Killerwhale Games’e… Yapımcının sitesine ulaşmak istediğinizde “Account Suspended” uyarısı alıyorsunuz. Geliştirici ile ilgili de başka hiçbir bilgi bulunmuyor.
Belki de iyi niyetlerle başlayan bu proje, zaman içerisinde endüstrinin en ilginç dolandırıcılık girişimlerinden biri olarak tarihe geçmeyi başarmış durumda.
Ay inşallah Silksong ekibi de ortadan kaybolmaz. YouTube'a en son yıllar önce video yüklemişler. Tamam biraz alakaya maydanoz oldu ama benim aklım Silksong'da. - Atlas Estrella
Marvel Sinematik Evreni genişlemeye başladığından bu yana çizgi roman sayfalarından onlarca karakteri ekrana taşıdı. Bu karakterlerden başrol olanları bir kenara bırakırsak yan rolde yer alan karakterlerden pek çoğu biraz çabuk harcandı. Yani işlenebilecek çok daha fazla hikayesi varken potansiyelini gösteremeyen karakterlerden bahsediyorum. Muhtemelen MCU izleyen herkesin içinde ukde kalmış bazı isimler vardır. İlla çok büyük karakterler olmasına gerek de yok "ya bu karakter evrene ne güzel renk katmıştı, nerede bu eleman?!" diye sorgulatması yeterli.
Tabii bazı isimler var ki Marvel Stüdyoları epey acımasız davrandı ya da işin derinliklerine girmek pek anlamlı gelmedi. Ben bana göre MCU'nun harcadığı beş karakterden bahsedeceğim ama dediğim gibi herkesin beklentileri ve gerçekleri farklı olabilir. Bu yüzden eğer sizin de 999999in1 olan MCU içerisinde potansiyeline ulaşamadığını düşündüğünüz isimler varsa yazmaktan çekinmeyin. Şimdi hazırsanız MCU'nun zayiat listesine bir göz atalım;
5-) Hızlı Koşan Maximoff'un... - Quicksilver x2
Wanda ve Pietro kardeşler MCU saflarında yerini aldığı vakit henüz ortada bir Fox anlaşması yoktu. Dolayısıyla ne Wanda ne de Pietro'nun o gün için mutant olması veya Magneto ile bağlantılı olması imkansızdı. MCU'nun ilk Pietro'su Sokovia temelli deneylere dayanıyordu. Kardeşi Wanda gibi Mind Stone ile yapılan deneyler sonucunda MCU usulü Quicksilver da süper insan hızına sahip olmuştu. Captain America: The Winter Soldier'ın jenerik sonrası sahnesinde ilk kez gördüğümüz Pietro için çok fazla teori ortaya çıkmaya başlamıştı hatta onu kardeşinden ayrı düşünmek de pek mümkün değildi.
Ancak sonra ne mi oldu? MCU evrenlerine bir tane Maximoff'un yeteceğini düşündü. Avengers: Age of Ultron sırasında tam da Avengers saflarında kendine yer bulmuşken adeta kaza kurşununa kurban giden Pietro Maximoff daha tam ivmesini yakalayamadan MCU günlerine veda etmiş oldu. Ardında kalan tek şey ise hayatı boyunca sonsuz travma yaşamış/yaşayacak olan Wanda'ya bir yeni kabus yakıtı daha bırakmak oldu. Aradan epey bir süre geçti ve Disney+ dizileri yayın hayatına başladı.
Gerçekliği büken Wanda doğal olarak bir de Pietro yaratmak istedi. Ancak MCU belki de tarihin en pahalı kelime şakasını yapmak için diziye Fox'un filmlerinde Quicksilver'ı canlandıran Evan Peters'ı getirdi. Sonunda anlaşıldı ki Evan Peters'ın canlandırdığı karakter de aslında Pietro değil, Ralph Bohner diye birisiymiş... Böylce bir değil tam iki kere Quicksilver'ı harcayan Marvel Stüdyoları bu anlamda da tarihe geçmeyi başardı. Şu an için evrende ne Aaron Taylor-Johnson'ın ne de Peters'ın Pietro'su yer almıyor. Ancak bu kadar varyant ortaya çıkmışkan her an bir yerlerden yeni bir Pietro da koşa koşa gelebilir.
4-) Nerede Bu Evrenin Rulkları?! - Betty Ross ve Baba Ross (Thaddeus “Thunderbolt” Ross)
Marvel Sinematik Evreni'nin Hulk/Bruce Banner'a bakışı komple bir ziyan bile sayılabilir. Her şeyi ekstrem bir şekilde mizaha çekmek uğruna Hulk'u belki sahne süresi olarak değil ama karakterizasyon olarak harcayan MCU böylelikle koskca bir külliyatın da önünü gama radyasyonuyla tıkamış oldu. Koca bir külliyat derken abartmıyorum zira Hulk, Marvel çizgi romanları içerisinde oldukça özel bir yere sahip. Wolverine'in bile ilk kez gözüktüğü seri olan Hulk'un tarihinde Abomination dışında da çok güzel kötü adamlar vardı. Hele Red-Hulkların yani Rulkların devreye girmesiyle birlikte Hulk filmleri de bir anda başka bir yöne gidebilirdi.
Aslıdna MCU ile Hulk'un arası hep bir tuhaftı. Zira MCU'nun teorik olarak ikinci filmi olan The Incredible Hulk'da başrol oynayan Edward Norton apar topar evrenden ayrılmış ve yerine Mark Ruffalo gelmişti. Bu ilk filmde Hulk'un baş düşmanlarından birisi olarak izlediğimiz General Ross yani Thunderbolt aslına bakarsanız muhteşem bir potansiyel taşıyordu. Sadece Hulk'a olan takıntısı değil evrenin askeri kısmındaki gücüyle de olayları bambaşka bir noktaya çekebilirdi. Zaten sonrasında kızının da ölümüyle birlikte Red-Hulk'a dönüşmesi bile tek başına bir filmi taşıyabilecek içeriğe sahipti. Tabii tüm bu hikayeler MCU'nun komik atmosferine epey fazla ağır ve ciddi kaçacağı için Thaddeus Ross'u da saman alevi gibi parlayan kötü niyetli Hulusi Kentmen'den öteye geçerken izleyemedik.
Evrenin bir diğer Ross'u Bruce'un biricik sevdalısı Betty'nin de pek babasından aşağı kalır yanı yok. Özünde Bruce'a olan sevdası ve iyi niyetiyle kendisini tanısak da Marvel'ın Betty'i şekilden şekle soka sevdası hiç bitmedi. Daha Hulk çizgi romanlarının erken yıllarında A.I.M. tarafından Harpy isimli bir gama mutantına dönüşüp Hulk'u öldürmeye de niyetlenmişti. Tıpkı babası gibi yeşilden kırmızıya geçişi de tam anlamıyla yaşayan Betty bir dönem Red She-Hulk bile olmuştu. Betty'i de minik bir rolde Hulk'u sakinleştirici etkiden öteye geçerken göremediğimiz için ne Red She-Hulk görebileceğiz ne de Red Harpy. Zira MCU içerisinde Hulk'ın ilk amacı şaka yapmak ikinci amacı ise dünyayı kurtarmak...
3-) Marvel, Mar-Vell, It's Not Going Very Well - Mar-Vell
Marvel çizgi romanlarında da işin kozmik kısmını pek sevmem. Ancak Captain Marvel külliyatı özellikle Kree-Skrull savaşları ve Gizli İstila'ya giden yol da derken bir anda kendini içinde bulduğum bir yerdi. Carol Danvers'ın çok öncesinde aslında öz hakiki bir Marvel'ımız vardı. Yani tam olarak söylemek gerekirse Mar-Vell vardı. Kree ırkına mensup Marvel dünya üzerinde Walter Lawson ismiyle tanınıyordu. MCU en başta burada bir değişikliğe giderek Mar-Vell'i kadın yapmaya karar verdi. Captain Marvel filminde gördüğümüz Wendy Lawson özünde gerçek Captain Marvel idi.
Ancak Carol Danvers'a haddinden fazla anlam yükleyen Marvel Sinematik Evreni filmde ondan rol çalabilecek her türlü elementi saf dışı bırakmaktan kaçınmadı. Yani ötesinde koskocaman bir külliyat taşıyan Mar-Vell'i tek filmde Carol'a sorumluluk yükleyip, ölmekten başka hiç değerlendiremediler. Bana göre MCU'nun harcadığı en büyük potansiyel de buydu çünkü Captain Marvel ile birlikte işin kozmik tarafına da epey ağırlık vermeye başladılar. İşin Kree-Skrull kısmında Mar-Vell'i detaylıca işlemeden doğrudan Carol'a geçmek epey anlamsız bir karardı.
Lakin zaman içerisinde gördük ki Marvel, evrenlerinde ÇOK GÜÇLÜ bir kadın karakter yaratmak için Carol Danvers'ı şişirmiş de şişirmiş. Zaten çizgi romanlarda da güç skalası olarak epey güçlü olan Captain Marvel'ı sırf daha da ön plana koymak için mis gibi karakteri harcadılar. Ancak Carol Danvers'ı canlandıran Brie Larson Annette Bening'den daha iyi bir sözleşmeye sahip olduğu için Kamala tarafından harcanması pek olası gözükmüyor. Umarım sattıkları Carol oyuncakları bu koca kozmik külliyatı harcadıklarına değmiştir.
2-) Görev Yöneticisi Çok Çabuk Sonlandırıldı - Taskmaster
Bazı karakterleri çizgi roman sayfalarında okuduktan sonra bir oyunda ya da filmde görmek için sabırsızlanırsınız. Benim için Taskmaster tam olarak bu sınıfa giriyordu. Taskmaster ile dövüşebildiğim oyunlarda her zaman epik bir bölüm sonu canavarı olsun isterim. Zira kendisinin refleksif hafızası her türlü dövüşü ekstra zor ve doğal olarak ekstra epik hale getiriyor. Marvel Sinematik Evreni, orijinal Avengers üyelerine bir bir veda ederken Black Widow'a da geçmişte geçen bir solo film yapmak istedi. Her ne kadar film Yelena'yı hazırlamak için yapılsa da en nihayetinde bir Black Widow vs Taskmaster dövüşü vaat ettiler.
Evet böyle bir dövüş vardı ama sadece var olsun diye vardı. Zira ne Taskmaster'ın karakterini işleyebilmişler ne de onun o kibirli konuşmalarını hatta genel olarak herhangi bir konuşmasını aktarabilmişler. Güzelim karakter bir anda androidimsi bir havada birileriyle dövüşüp kendini imha etti. Hani "ctrl+alt+del" yapıp taskmgr.exe'yi kapatmak gibi bir şey oldu. Ne Natasha hak ettiği epik dövüşe kavuşabildi ne de ben Taskmaster'ı hak ettiği şekilde izleyebildim. MCU'nun ilerleyen dönemlerinde yeniden belki Taskmaster yeniden gelir diye umuyorum. Lakin eğer gelecekse varyant olarak ve mümkün olduğunca Black Widow filminden alakasız olarak gelmesini tercih ederim.
Artık sokak seviyesi yakın dövüşü de bolca göreceğimiz için mesela Daredevil'a karşı Kingpin tarafından tutulan bir kiralık katil olarak Taskmaster izlemek muhteşem olabilir. Her hareketi karşısındaki tarafından kontra edilen Matt Murdock için de epey zorlu ve izlemesi keyifli bir dövüş olur. Zira kendisi çizgi romanlarda bazı konularda kibirli kibirli şakalar yapmayı da çok sevdiği için MCU'nun mizahına da cuk oturabilir.
1-) Vizyonsuzluk - Vision
Şunu diyebilirsiniz; "iki tane Avengers filminde bir de adı geçen dizide yer almış Vision nasıl olur da harcanmış olur?!" Hemen açıklayayım sevgili Oyungezerler. Çizgi roman geçmişini tamamen bir kenara bırakalım ve takvimleri Vision'ın ilk MCU'ya giriş yaptığı film olan Avengers: Age of Ultron'a kadar geri saralım. Jarvis'in yapay zekası ve Ultron'un üstün teknolojisiyle birlikte Mind Stone'un hayata geçirdiği Vision'ın adeta bir bebek gibi dünyayı baştan öğrenme serüveni epey ilginç bir konuydu. Lakin bu süreç komedik unsurlardan ziyade felsefeye kayacağı için arka planda "ya işte bakın böyle böyle öğreniyor, koçum benim" şeklinde aceleye getirilmişti. Wanda Maximoff'u evrende kilit bir noktaya koymak istedikleri için Wanda ile ilişkileri üzerinden hep bir yancı konumunda tutulan Vision'ın yegane amacı da tıpkı Pietro gibi Scarlet Witch'in ortaya çıkması için gerekli olan travma kotasını doldurmakmış.
Avengers: Infinity War sırasında Thanos tarafından öldürülen Vision'ın hikayesi eğer tam olarak orada bitseydi yine böyle düşünmeyebilirdim. Zira Mind Stone ile birlikte amacını tamamlayan Vision'ı eksik kullanmış olurlardı. Fakat MCU işi daha da absürt bir noktaya taşıdı. WandaVision dizisinde Wanda'nın gerçeklik bükmesiyle yeniden doğan (ya da Wanda'nın hayalindeki haliyle geri gelen) Vision'ı biraz çizgi roman serisindeki o sevimli aile babası haliyle görüyorduk ki işler kaosa girmeye başladı. Kaos başlayınca MCU'nun bir diğer ön plana çıkarmak istediği Wanda adeta Vision'ı "git bi bak bakayım ben orada mıyım?!" diyerek diziden dışarı yolladı.
Hoş tüm WandaVision dizisinden aklımda kalan en güzel sahne iki tane Vision'ın arasında geçen diyalog ve yaptıkları Theseus'un Gemisi diyaloğuydu. Lakin karakterin ölüsüne bile bir türlü rahat vermeyen stüdyo en nihayetinde yine Vision'ı hiçliğin ortasına attı. Bu nasıl bir vizyonsuzluk gerçekten aklım almıyor. Oysa Tom King'in kaleme aldığı seriden yola çıkarak bambaşka bir Vision hikayesi de yaratılabilirdi. Wanda'ya ıstırap yüklemek yerine GORA'nın 216'sı gibi insan gibi yaşamaya çalışan bir Vision bile izleyebilirdik. Tıpkı Mar-vell/Carol ilişkisi gibi asıl amacı Wanda'ya anlam yüklemek olan Vision da bir değil iki kez yok olarak MCU'nun bol gişe gelirli sayfaları arasında kaybolmaya gitti.
What If çizgi dizisi gelene kadar bu listeye Peggy Carter'ı eklemek de mümkün olabilirdi. Falcon & Winter Soldier olmasa muhtemelen benim liste başım değişerek yerini Baron Zemo'ya bırakacaktı ama o dizideki Daniel Brühl performansı beni çok mutlu etti ve muhtemelen Thunderbolts filminin de duyurulmasıyla birlikte kendisini biraz daha izleyebileceğiz. Iron Man 3'ün Mandarin'i harcaması da o dönem epey sarsıcıydı ama sonrasında Tony Stark'ın çok daha büyük belalarla uğraşması gerektiği için Mandarin'in öz hakiki bir şekilde yer alması daha büyük bir harcanmaya yol açacağı için mantıklı bulmuştum. Söz konusu karakter harcamak olunca epey geniş bir cephaneye sahip olan Marvel Sinematik Evreni elini hiç korkak alıştırmıyor. Muhtemelen ilerleyen dönemlerde de çok sevdiğimiz bolca karaktere erkenden veda edeceğiz. Lakin umuyorum X-Men üyelerine böyle bir tutum göstermezler yoksa Kevin Feige ile aramız epey limoni olabilir...
Lucas şirketlerinin genel özelliği harika macera hikayeleri yazmaları olabilir. Bunu hem tarihe damga vurmuş macera oyunlarında hem de Star Wars ve Indiana Jones gibi film serilerinde gördük. Disney, Lucasfilm'i satın alınca Indiana Jones için de yeni maceraların önü açılmış oldu. Tabii Harrison Ford'un ilerleyen yaşı buna biraz engel gibi gözüküyordu ancak Ford'un durmaya niyeti yok. Indiana Jones 5'in başarılı olması halinde Ford seriye devam etmek istiyor.
"Ben izleyenlere istedikleri şeyi vermek istemem. Benim onlara vermek istediğim şey, onların izlerken görmeyi beklemediği şeyler. Bence bir çeşit hayal kırıklığına alıştılar. Örneğin Marvel Filmlerine bakacak olursak işin farklı tarafında harika bir başarı elde ettiler. Onlar bu işi başardı. Eğer biz de bu işi tam anlamıyla başaramayacaksak başka bir Indiana Jones filmi istemem. Yapabileceğimizin en iyisini yapmak istiyoruz." diyen Harrison Ford, yeni filmle ilgili oldukça heyecanlı konuştu.
Açıklamalarda bence en tuhaf kısım Ford'un filmin başarılı olması durumunda yeni filmlere kapı aralaması ve bu konudaki hevesi. Şu an 77 yaşında olan deneyimli aktör film vizyona girdiği zaman 78 yaşında olacak. Bundan sonra başka bir Indiana Jones filmi demek en iyi ihtimalle 83-84 yaşlarına denk geliyor. Bu da Harrison Ford için oldukça zor bir durum olacaktır. Ancak kendisini özdeşleştirdiği Indy için her türlü fedakarlığı yapmaktan kaçınmayan Ford, imkan olan her durumda karakteri canlandırmaya razı.
Senaryonun tamamlanmasıyla birlikte yönetmen Steven Spielberg önderliğinde çekimler önce Londra'da başlayacak. Filmin 9 Temmuz 2021'de vizyona girmesi bekleniyor.
Lucas şirketlerinin genel özelliği harika macera hikayeleri yazmaları olabilir. Bunu hem tarihe damga vurmuş macera oyunlarında hem de Star Wars ve Indiana Jones gibi film serilerinde gördük. Disney, Lucasfilm'i satın alınca Indiana Jones için de yeni maceraların önü açılmış oldu. Tabii Harrison Ford'un ilerleyen yaşı buna biraz engel gibi gözüküyordu ancak Ford'un durmaya niyeti yok. Indiana Jones 5'in başarılı olması halinde Ford seriye devam etmek istiyor.
"Ben izleyenlere istedikleri şeyi vermek istemem. Benim onlara vermek istediğim şey, onların izlerken görmeyi beklemediği şeyler. Bence bir çeşit hayal kırıklığına alıştılar. Örneğin Marvel Filmlerine bakacak olursak işin farklı tarafında harika bir başarı elde ettiler. Onlar bu işi başardı. Eğer biz de bu işi tam anlamıyla başaramayacaksak başka bir Indiana Jones filmi istemem. Yapabileceğimizin en iyisini yapmak istiyoruz." diyen Harrison Ford, yeni filmle ilgili oldukça heyecanlı konuştu.
Açıklamalarda bence en tuhaf kısım Ford'un filmin başarılı olması durumunda yeni filmlere kapı aralaması ve bu konudaki hevesi. Şu an 77 yaşında olan deneyimli aktör film vizyona girdiği zaman 78 yaşında olacak. Bundan sonra başka bir Indiana Jones filmi demek en iyi ihtimalle 83-84 yaşlarına denk geliyor. Bu da Harrison Ford için oldukça zor bir durum olacaktır. Ancak kendisini özdeşleştirdiği Indy için her türlü fedakarlığı yapmaktan kaçınmayan Ford, imkan olan her durumda karakteri canlandırmaya razı.
Senaryonun tamamlanmasıyla birlikte yönetmen Steven Spielberg önderliğinde çekimler önce Londra'da başlayacak. Filmin 9 Temmuz 2021'de vizyona girmesi bekleniyor.
Lucas şirketlerinin genel özelliği harika macera hikayeleri yazmaları olabilir. Bunu hem tarihe damga vurmuş macera oyunlarında hem de Star Wars ve Indiana Jones gibi film serilerinde gördük. Disney, Lucasfilm'i satın alınca Indiana Jones için de yeni maceraların önü açılmış oldu. Tabii Harrison Ford'un ilerleyen yaşı buna biraz engel gibi gözüküyordu ancak Ford'un durmaya niyeti yok. Indiana Jones 5'in başarılı olması halinde Ford seriye devam etmek istiyor.
"Ben izleyenlere istedikleri şeyi vermek istemem. Benim onlara vermek istediğim şey, onların izlerken görmeyi beklemediği şeyler. Bence bir çeşit hayal kırıklığına alıştılar. Örneğin Marvel Filmlerine bakacak olursak işin farklı tarafında harika bir başarı elde ettiler. Onlar bu işi başardı. Eğer biz de bu işi tam anlamıyla başaramayacaksak başka bir Indiana Jones filmi istemem. Yapabileceğimizin en iyisini yapmak istiyoruz." diyen Harrison Ford, yeni filmle ilgili oldukça heyecanlı konuştu.
Açıklamalarda bence en tuhaf kısım Ford'un filmin başarılı olması durumunda yeni filmlere kapı aralaması ve bu konudaki hevesi. Şu an 77 yaşında olan deneyimli aktör film vizyona girdiği zaman 78 yaşında olacak. Bundan sonra başka bir Indiana Jones filmi demek en iyi ihtimalle 83-84 yaşlarına denk geliyor. Bu da Harrison Ford için oldukça zor bir durum olacaktır. Ancak kendisini özdeşleştirdiği Indy için her türlü fedakarlığı yapmaktan kaçınmayan Ford, imkan olan her durumda karakteri canlandırmaya razı.
Senaryonun tamamlanmasıyla birlikte yönetmen Steven Spielberg önderliğinde çekimler önce Londra'da başlayacak. Filmin 9 Temmuz 2021'de vizyona girmesi bekleniyor.
Çok iyi olmuş. Etme bulma dünyası. Sen arnold ile İsrail ordusuna yardım bağış gecelerine katıl Filistinli garibanların zulmüne ortak ol işte böyle Allah adamın belasını verir. Daha beter olsun.