Back to the Dawn - İnceleme

Boulderton soğuktur şimdi…

Simülasyon oyunlarından hiç haz etmiyorum ben arkadaşlar ya. Vallahi bakın, bilmemne simulator’mış, gidip bilmemne kurup bilmemkimle anlaşma yapıp falancaları sağlıyormuşuz falan filan… Öff, saçma sapan bir şekilde bahsettim ama buna rağmen daraldım. Gerçek hayattaki acı gerçekleri yaşamak yetmiyormuş gibi bir de oyunlarda tecrübe etmek… Böyle oyunları oynamaya hiç elim gitmez normalde. Back to the Dawn da aslında bir simülasyon oyunu gibi dursa da bambaşka bir yerde konumlanıyor ama. Çünkü bu yalnızca bir simülasyon değil; derin bir hikayesi ve çok katmanlı yapısı olan, gözüktüğünden çok daha derin bir oyun.

Peki nedir Back to the Dawn? Popüler kültürün birçok ögesinden esintiler taşıyan, tatlı gözüktüğü halde çok acı bir simülasyon deneyimi diyebiliriz. Temelde her şeyin başladığı yerde buram buram “Prison Break” kokusu geliyor. Yapımcının oyunun odağına Prison Break’i aldığı çok net. Senaryo bile yer yer dizi ile paralel gidiyor. Ama yanlış anlaşılmasın, ortada başarılı bir diziden aparılan bir oyun yok, abisine saygıda kusur etmeyen ve özgün olmayı unutmayan bir yapım var.

Çok çok uzak bir galakside (?)

Oyundaki tüm karakterler, Orwell’in Hayvan Çiftliği misali farklı hayvanlardan oluşuyor. Tabi ana karakterlerimiz de öyle. Maceraya atılmadan önce oyun bize iki karakterden birini seçme şansı sunuyor: gazeteci Thomas ve gizli polis Bob. Thomas kısmı erken erişim sürecinden beri ilmek ilmek işlendiği ve yapımcı tarafından ayrı bir önem verildiği için, ben Thomas tarafından ilerledim. Bob kısmını da affınıza sığınarak biraz ihmal ettim. :( Bu yüzden Thomas ile ilerleyen kısım üzerinden gideceğiz mecburen. Bu arada merak etmeyin, oyun da sizi en başta Thomas’a yönlendiriyor.

Araştırmacı cengaver gazeteci Thomas, belediye başkanının el altından yürüttüğü karanlık işleri afişe etmeyi kafaya koyunca, karanlık güçler tarafından bu işleri bırakması için kendisine rüşvet teklif ediliyor. Thomas da teklifi reddedince, hoppala ne idüğü belirsiz bir soruşturma, dayanaksız kumpaslar, çat pat! Thomas Bey içeride, gerçek suçlular dışarıda… Biliyorum Türkiye’de yaşayan insanlar için böyle korkunç senaryolarla empati kurması çok zor sayın Oyungezer’ler. Ama böyle memleketler de var…

Neyse Thomas Siliv- Öhömm Boulderton’da zor zamanlar geçirirken, bir yandan soruşturmayı sürdürebileceğini fark ediyor. E tabi dışarıda bile bu işleri yürütmek çok zorken, içeride imkansıza yakın. Ama cengaver gazeteci pes eder mi? Avukatı Reed ile birlikte bir şekilde araştırmasını sürdürüyor. Yalnız şöyle bir sıkıntımız var: gerçekleri ortaya çıkartmak için yalnızca 21 günümüz var. 21 gün sonra seçimler var ve biz seçimlerden önce her şeyi ortaya dökmeye yeminler etmiş bir gazeteciyiz. Yani 21 günün sonunda, oyun şöyle ya da böyle sona ereceğinin sinyalini veriyor.

Ha bu arada fark ettiyseniz hapishaneden bahsettim ama hapisten kaçmaktan hiiiiç bahsetmedim. Esas mevzu orada dönüyor diyebiliriz. Neyse o kısım sürpriz kalsın. Ama en azından şunu söyleyebilirim, buna yönelik kısımları da çok keyifli. :)

Hay kaynağına da yönetimine de…

Böyle bahsedince sanki simülasyon değilmiş gibi duruyor değil mi? Ahh, keşke öyle olsaydı… Back to the Dawn sadece bir simülasyon değil, zor bir simülasyon ayrıca. Sadece zor da değil yahu, ÇOK ZOR. Ya da ben gerçekten rezalet kararlar alan, süreç ve kriz yönetimi nedir anlamayan bir adamım, bilemiyorum.

Aslında oyun başta çok zor değil gibi duruyor. Beden ve zihin sağlığımızı bir şekilde yukarıda tutmamız gerekiyor, yoksa sonu kötü bitiyor. Bunu nasıl mı yapıyoruz? Bedenen sağlıklı kalmanın temel yolu beslenmekten geçiyor. Uyku, dinlenme, duş alma gibi başka etmenlerle de yukarı çekebiliyoruz. Ruhen sağlıklı kalmak için de genel olarak bunları sürdürmemiz lazım ama aynı zamanda sosyal ve manevi etmenler de var. Güzel bir film izlemek, dua etmek gibi şeyler de zihnen bizi zinde tutuyor.

Bunca dert tasa arasında bir de bunlarla uğraşmak zorundayız yani. “Amaaan ne var bunda, bunlar hallolur” diyorsanız maalesef yanılıyorsunuz. Yemek yedikten sonra bir de bunun doğal sonucu olan tuvalet ihtiyacımız var mesela. Kabuslar musallat oldukça günah çıkartmak, susadıkça su içmek, yatarken dişleri fırçalamak ve her gün duşa girmek de gerekiyor. Bunları aksatmanın cezası da oldukça sert bir şekilde yüzünüze vuruyor.

Oyunun zorluğu bunları sürdürebilmek değil, bunları hapishane ortamında sürdürebilmek. Neler çektim neler be… Devam eden bir araştırmamız var, dosyayı ilerletmek için haldır huldur çalışıyoruz, e bir yandan da yasal olmayan şekillerde dışarı çıkmaya da çabalıyoruz… Ama bir noktada her şeyi bırakıp diğer mahkumlardan sabun yalvarmaya başlayabiliyorsunuz. Sabun evet, SABUN. Ya da telefonla görüşmek için paraya ihtiyacınız oluyor, bir şekilde para kazanıyorsunuz ama tüm paranız yemeye içmeye gidiyor, sonrasında borç alıyorsunuz ve yan kesici mahkumlar sizin borçlandığınız paranızı cukkalayabiliyor. Böylece hem sağlığınızı hem paranızı hem de mentalinizi kaybediyor, üstüne hapishane çetelerinden birine borçlanmanın tatlı sonuçlarıyla yüzleşebiliyorsunuz. Haydi bakalım bir yandan soruşturmanızı sürdürün sürdürebiliyorsanız…

İşin kaçış tarafında kaynak yönetimi çok daha zorlu. Neredeyse tüm hazırlık ve faaliyetler, malum sebeplerden ötürü gece vakti olmak zorunda. Bu da kaynak yönetimini ekstra zorlaştırıyor. Bazı geceler yapacak bir ton şey olmasına rağmen söve söve yatıp uyumak zorunda kalabiliyorsunuz. :)

Özetle: zor. Vallahi çok zor. Adamı sinir stres sahibi yapıyor, her bir kuruşun hesabını yapmaya zorluyor ve bir sürpriz olduğu zaman sinirden saç baş yoldurtabiliyor bu oyun.

Zorsun ama güzelsin de be…

Peki oyunun bu zor ve sert yapısı, oyunun başarılılarını gölgeliyor mu? Bence hayır… Çok net ifade edeyim: Back to the Dawn güzel bir oyun. Öncelikle bu sert atmosferin ve hayatta kalma mücadelesinin oyununun atmosferine katkısı çok büyük. Bunun dışında, piksel tasarım stili de pek hoş. Her kare ilmek ilmek işlenmiş. Görev tasarımları ve yetenek sistemi de oturaklı. E tamam işte, daha ne olsun?

Oyundaki aksiyona gelecek olursak, işte orada işler biraz aksıyor. Temel hareket dışındaki eylemlerimiz, ya mini oyunlar ya da zarlar ile gerçekleşiyor. Mini oyunlar yaratıcı ve keyifli, onlara bir diyeceğim yok. Ama zarlar ile etkileşim, bunca zorluğun içinde işleri iyice karmaşıklaştırabiliyor ve bazen ayak bağı olabiliyor.

Bunun dışında eksi hanesine dövüş sistemini de ekleyebiliriz diye düşünüyorum. Karakterimizin gelişimine ve yeteneklerine bağlı, sıra tabanlı bir dövüş sistemi var. Ama yine de bana pek bir tekdüze geldi. Bilemiyorum, belki kişiden kişiye değişiyordur ama biraz daha renkli ve çeşitli olmasını beklerdim açıkçası. Neyse enseyi karartmayalım, kontrol sizde. Eğer isterseniz neredeyse hiç dövüşmeden bile oyunun bitirilebileceğine eminim.

Kontrol demişken…

Evet kontrol bizde. Ve bazen verdiğimiz kararların çok sert ve net etkileri olabiliyor. Bu güzel bir mevzu aslında. Ama bazen oyunu öyle bir zorlaştırabiliyor ki… Vereceğiniz yanlış bir karar tüm paranızı kaybetmenize, hapishanede hain olarak anılmanıza, tüm geceyi revirde geçirmenize, hatta hücreye atılmanıza sebep olabilir. Bir yanlış kararın sonucunu üç günde toparlamaya çalışabilirsiniz (ki 21 gün süren bir oyunun 1/7’si diyebiliriz buna). Oyunun bu sert tarafı kimileri için çok parlak olabilecekken, bazılarına EHH YETER BEE dedirtip oyunu da sildirebilir. :) Ben yine olumlu taraftayım.

Bu arada mekan çeşitliliği bakımından da oyunun fena olmadığını söylemek gerek. Oyunun ezici çoğunluğu, Back to the Dawn’ın doğası gereği hapishanede geçiyor. Ama hapishanenin bölümleri, farklı ve zengin şekilde tasarlanmış. Bununla birlikte flashbackler ve hapishane dışındaki kısımlar da eklenince, tek mekana dayalı baygınlık veren bir yapının olmadığını da rahatça söyleyebiliriz.

Stres ve eğlence bir arada olabiliyor muymuş ya…

Özet geçmek gerekirse, Back to the Dawn bir hapisten kaçma simülasyonundan çok daha fazlası olmuş. Verimli bir erken erişim süreci, oyuncuları dinleyen ve ne yapmak istediğinin farkında olan bir yapımcı, bir sürü iyi fikir bir araya gelince de başarılı bir iş çıkmış ortaya. Eksileri yok mu peki? Elbet var, ama böyle zorlu bir tür için makul görülebilecek seviyede. Oyunun sürekli güncellenmesi ile tekrar oynanabilirliğinin yüksek olması mevzularını da birleştirince… Türün meraklılarının kesinlikle kaçırmaması gereken bir iş diyebiliriz.

SON KARAR

Verimli bir erken erişim süreci, oyuncuları dinleyen ve ne yapmak istediğinin farkında olan bir yapımcı, bir sürü iyi fikir bir araya gelince de başarılı bir iş çıkmış ortaya. Zorlu bir mücadele ve keyifli bir macera sunuyor.

Back to the Dawn
İyi
7.5
Artılar
  • Sürükleyici hikayesi
  • Kararların sert sonuçları
  • Piksel grafik tasarımı
  • Tekrar oynanabilirlik
  • Karakter derinliği


Eksiler
  • Kaynak yönetimi zorlukları
  • Yer yer tekrara düşen yapısı
  • Dövüş sisteminin tekdüzeliği
  • Müzik çeşitliliği


YORUMLAR
Parolamı Unuttum