Film tadında oyun keyfi yapmaya az kaldı sanki?
Devamını okuSHINOBI: Art of Vengeance - İnceleme
İntikamı yerinde, sıcak sıcak yiyeceksin
Joe Musashi bir efsanedir. 1987 yılında başlayaan Shinobi serisinin baş karakteridir, Oboro ninja klanının bir üyesidir, ninjutsu sanatı ve shuriken fırlatma dendiğinde eline kimse su dökemez. Shinobi sanatında o kadar ustadır ki “Süper Shinobi” takma adını kazanmıştır. Benim oyun dünyasında en sevdiğim adamlardan biridir. Hatta daha önce de başka bir yazıda bahsini geçirmiştim hayatımda Shadow Dancer’ın ne kadar önemli bir yeri olduğunu, işte onun da bazı kopyalarının kılavuzlarında isimsiz kahramanımızın aslında Joe olduğu söylenir. Ama işte bu kadar önemli bir karakter yıllardır, YILLARDIR aramızda değildi. Sega’nın en büyük isimlerinden birini 10 yılı aşkın süredir hiçbir yerde görmemiştik. Neyse ki Shinobi: The Art of Vengeance geldi de Joe Musashi tekrar aramıza döndü!
Geçtiğimiz ay Ninja Gaiden: Ragebound’u incelerken aklım bir yandan da Shinobi’deydi aslında. Eğer oyunun inceleme kopyası elimize zamanında ulaşmış olsa geçen ay resmen bir 2B aksiyon / platform bayramı yapacaktık, hem de ikisini taze taze birbiriyle kıyaslamış olacaktım. Acaba hangisi daha çok saracak, hangisinin oynanışı daha iyi, hangisini elimden bırakamayacağım diye düşünüyordum. Belki de sırayla gelmeleri iyi oldu o yüzden, kimsenin hakkını yememiş olduk. Çünkü önce Shinobi oynamış olsaydım belki Ragebound biraz geri planda kalmış olacaktı.
Bunu söylememin sebebi Shinobi’nin gerçekten yaptığı her şeyi EN İYİ şekilde yapıyor olması. Bir kere bir Shinobi oyunundan ne beklerim? Joe ile soldan sağa ilerleyeyim, atlayayım, zıplayayım, shuriken atayım, düşmanları kıtır kıtır keseyim. Yazının finaline ve puana dair ciddi bir ipucu verdi ama napayım, Lizardcube gerçekten de bu övgüyü sonuna kadar hak etmiş ve ben de bunu söylemek için çok fazla sabretmek istemedim. Eskiden Shinobi (ve Shadow Dancer) oynarken neler hissettiysem belki de fazlasını The Art of Vengeance oynarken hissettim. Muazzam bir şey bu.
İlk bölüm olan Oboro Village’da hikâyenin temelleri atılıyor. Joe öğrencisi Tomoe ile Oboro Dojo’ya doğru giderken köyüne gizemli bir karakter olan Lord Ruse’un başını çektiği ENE Corporation saldırıyor. Her ne kadar karşısına çıkan herkesi temizlemeyi başarsa da köyünü kurtaramıyor; daha da beteri tüm klan taşa dönüşmüş! Joe, Ruse’un gücünün öyle alelade bir şeytan gücü olmadığını, bunun çok daha ötesinde bir düşmanla karşı karşıya olduğunu anlıyor o anda.
Oboro liderinin kalbinde bir ateş tutuşmuştu – titreyen, dalgalanan bir intikam ateşi.
Oboro Village bölümünden sonra sadık köpeğimiz Yamato’nun sırtında Chase adında bir ara görevde önümüze geleni keserek Lord Ruse’a yetişmeye çalışıyoruz ama nafile. O an Ruse’a ulaşmak istiyorsak bu ENE Corp denen garabeti yok etmemiz gerektiğinin farkına varıyoruz.
Shinobi: The Art of Vengeance tam olarak lineer bir oyun değil, gideceğiniz yerlerin sırasını kendiniz seçebiliyorsunuz. Yani Bölüm 1-1, Bölüm 1-2 diye ilerlemiyor oyun. Mesela Chase bölümünden sonra oyun size iki seçenek sunuyor: The Mountain veya Lantern Festival. Bunlar ENE aktivitelerinin yoğunlaştığı yerler, istediğinizi seçip aksiyona dalıyorsunuz. İkisini de istediğiniz sırayla bitirince…
Bir mesaj geliyor. Köyden… Karımız, öğrencimiz, köpeğimiz, üçü de oradaydı. Hemen geri dönüyoruz ve kötü bir manzarayla karşılaşıyoruz. Merak etmeyin, karımız iyi :) O noktada işin içine Ölüm Meleği Ankou giriyor, Ruse’un gücünü nereden aldığını öğreniyoruz ve Ankou’nun da yardımıyla gerçek bir intikam yolculuğuna çıkıyoruz.
Bu sefer görev haritasında karşımıza üç seçenek çıkıyor… Gidişatı anladınız değil mi? Bu şekilde ilerleyen ve son derece sürükleyici ve güzelce anlatılan; bölümlerin, ortamların ve yer yer aksiyonun farklılaşmasıyla da hiç sıkmayan bir hikâyeye sahip Art of Vengeance.
Ama ben asıl hikâyeyi falan değil de grafikleri övmek istiyorum. Lizardcube önceki oyunları Wonder Boy: The Dragon’s Trap ve Streets of Rage 4’de de çok iyi iş çıkarmıştı ama Shinobi için vay, vay, vay diyorum. Karakter çizimleri, animasyonlar, her bölümün arkaplanındaki inanılmaz bir özenle işlenmiş detaylar gerçekten de gözlerimizin ziyafet çekmesini sağlamış. Yani bu tür grafik tarzını benimsemek isteyen 2B oyunlar için çok rahat parmakla gösterilecek bir örnek var karşımızda. Belki sadece zıplama hızı bazı oyunculara yavaş gelebilir ama bunun bilinçli bir tasarım tercihi olduğu ortada.
Bu oyunun temelinde tabii ki platform kadar savaşlar da var ve oyundaki her savaşın, özellikle de boss savaşlarının çok iyi olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorum. Burada da Ninja Gaiden: Ragebound gibi son bölümlere gelince biraz kaotiklik hâkim olabiliyor ama o noktaya gelene kadar daha oturaklı, çoğunlukla üzerinize daha rahat görülebilir sayıda düşmanın yollandığı bir yapısı var oyunun. Bunlarda da sahip olduğumuz ninja yeteneklerini kullanmak, dükkândan satın aldığımız yeni hareket ve komboların da sayesinde düşmanlarla dans eder gibi kapışmak, son vuruşları şairane biçimde yapmak müthiş keyifli. Düşman çeşitliliği de gayet iyi, dümdüz her önüme gelene direkt dalayım yaklaşımı belli bir noktadan sonra işe yaramıyor ve mesela keskin nişancılarla ya da diğer kendine has değişik saldırısı olan düşmanlarla başa çıkmak için tüm yeteneklerinizi sergilemeniz gerekiyor.
Burada da Ninja Gaiden: Ragebound’da gördüğümüz erişilebilirlik özelliklerinin bir benzeri var. Mesela tuzakların daha az zarar vermesini de, düşmanların daha affedici olmasını da sağlayabiliyorsunuz. Öyle “Kolay, Normal, Zor arasından seçim yap” şeklinde değil, farklı elementler üzerinde dilediğiniz gibi zorluk ayarı yapabildiğiniz bir sistem. Ama oyunun en azından ana hikâye kısmının öyle saç baş yolduracak, “Bu nasıl zor oyun kardeşim??” dedirtecek bir tarzı yok zaten.
Ama oyunda ilerledikçe Metroidvania benzeri yeni hareket yetenekleri kazandığınızda, önceden tamamladığınız bölümlere dönebiliyor ve o bölümlerin farklı yerlerini, farklı gizlerini ve bazen de sunduğu zorlu mücadeleleri keşfedebiliyorsunuz. Belki işin o noktasında ayarlanabilir zorluk özellikleri kafanızı bir nebze rahatlatabilir.
Yine Ragebound ile kıyaslama gibi olacak ama benim bunu düzelten bir yama gelmeden önceki en büyük şikâyetim başladığımız bir bölümü bitirmediğimizde en baştan başlamak zorunda olmamızdı. Shinobi ise her kayıt noktasına dilediğimiz gibi dönebilmemizi sağlıyor, bu da oyunu %100’lemek için bölümlere geri döndüğümüzde çok işe yarayan bir sistem.
Oyunla ilgili ne şikayetlerim var diye düşündüğüm zaman gerçekten de aklıma hiçbir şey gelmedi. Bu elbette oyunun 10/10 olduğu anlamına gelmiyor ama şimdi zorlama bir şeylerden yakınmak da istemiyorum. Ana hikâye yaklaşık 8-9 saat, kısa mı diye düşündüm ama gayet yerinde bir süreydi aslında. Çünkü dediğim gibi bölümlerde geri dönmeyi teşvik edecek ve %100’cüleri oldukça meşgul edecek tonla şey var zaten. O tür bir oyuncuysanız oyun süresini doğrudan iki ile çarpabilirsiniz, bu bana makul geldi. Bunun dışında minnak şeyleri zaten eksilere yazarım ama bunların hiçbiri Shinobi: The Art of Vengeance’ın son zamanların en keyifli oyunlarından biri olduğu gerçeğini etkilemeyecek.
Başlıklar
Klasik dediğin işte böyle diriltilir! Shinobi: Art of Vengeance, Joe Musashi gibi ikonik bir ismin tam olarak hak ettiği oyun ve Lizardcube eski klasiklerin günümüze uyarlanması konusunda adeta ders niteliğinde bir iş çıkarmış. Aksiyonu, platform sekansları, grafikleri, müzikleri, oynanış detayları, kısacası her şeyiyle çok iyi bir yapım.
- Boss savaşları birbirinden epik
- Grafikleri bu türde en iyiler arasına girer
- Aksiyona ve komboya dayalı savaş sistemi çok başarılı
- Her bölümde çok fazla giz ve tekrarlanabilirliği destekleyen öğeler var
- Müzikler on numara beş yıldız
- Son bölümlerin zorluk seviyesinde ciddi bir sıçrama var
- Fiyatı oyun süresine kıyasla daha uygun olabilirdi


























