İş başa düştü
Devamını okuBu aralar en revaçtaki oyun türü sizce ne diye sorsalar büyük çoğunluğumuz “roguelike” cevabını verir herhâlde. Özellikle bağımsızlar arasında iyice yaygınlaşan bu türde her ay 4-5 yeni oyun çıkıyor. İşte Flame Keeper da bunlardan biri. Onu diğerlerinden ayıran şeyse kendine has tarzı ve görselliği.
Ateşini Yolla Bana
Oyunda Ignis adında, ateşli bir kömür parçasını yönetiyoruz. Yaşadığımız dünya karanlığın güçleri tarafından istila ediliyor ve burada yaşayan Vulpis halkının ateşini, yani yegâne ısı kaynaklarını çalıyorlar. Onları geri almaksa mangal yürekli, küçük kahramanımıza düşüyor. Neyse ki Ignis’in tam teşekküllü kameraman Cevat Kelle’den aşağı kalır yanı yok. Bir kere yakın dövüş biliyor. Ciddiyim! Kömür parçamız düşmanlarına kelimenin tam manasıyla tekme tokat dalıyor. O da yetmiyor, kuyruklarından yakalayıp havada şöyle bir çevirdikten sonra yere çalıyor. Oyun boyunca topladığı tohum, palamut gibi şeyleri kullanarak da yeni güçler kazanıyor yahut var olanları geliştiriyor.
Oyunun amacı her bölümde bulunan ana ateşi harlamak. Bunun için önce haritanın dört bir yanına dağılmış fenerleri bulmamız ve bunları ateş çukurunun etrafına dizmemiz gerekiyor. Sonra da kendi vücudumuzdaki ateşi kullanarak onu iyice harlıyoruz. İşin püf noktası, kendi ateşimizin aynı zamanda canımız olması. Ateşimizi ne kadar kullanırsak kömürümüz kararıyor ve canı azalıyor. Hâl böyle olunca da düşmanlar tarafından neredeyse tek vuruşta öldürülebilir hâle geliyoruz. Canımızı düzeltmenin yoluysa ateş ağaçlarının tepesindeki ya da yendiğimiz düşmanların içinden çıkan alev kürelerini toplamak. Kısacası dengeyi sağlamak şart oğlu şart.
Tineri Getirin
Flame Keeper’da an itibarıyla dört farklı biyom bulunuyor. Bunlar orman, çöl ve bataklık gibi şeyler. Her biyomda karşılaştığımız düşmanların türü de değişiyor. Mesela birinde örümcekler ve tırtıllarla, diğerindeyse akrepler ve kirpilerle savaşıyoruz. Biyomlar kendi içlerinde üç farklı bölüme ayrılıyor; ilk iki bölümde ana ateşi yakmaya çalışırken üçüncü bölümdeyse kule savunması türüne geçip Vulpis köyünü savunuyoruz. Bütün biyomların sonunda bir de boss savaşı bulunuyor.
Gelin görün ki bu çeşitlilik şimdilik Flame Keeper’ı gözü kapalı tavsiye edebileceğimiz bir seviyeye getirmiyor. Kapalı betada deneyimlediğim kadarıyla oyun çok çabuk tekrara düşüyor. Evet, haritalar büyüyor. Evet, düşmanlar çeşitleniyor. Ama “bir tur daha” hissini vermeyi bir türlü başaramıyor oyun. Bir şeyler eksik kalıyor. Tabii şimdilik. İleride toplar, daha eğlenceli hâle gelirse ne âlâ. O potansiyeli var.